PowerPoint Sunusu

Download Report

Transcript PowerPoint Sunusu

 27Mayıs1960,
 Özellikle






12Mart1970, 12Eylül1980: Darbe
1970’ler:
Öğrenci olayları,
Artan siyasi istikrarsızlık
Koalisyonlar hükümetleri,
Toplumun sağ-sol şeklinde politize olması
Ekonomide istikrarsızlık
Enflasyonda patlama
 Sonuç:
1960’ların başından itibaren PLANLI
EKONOMİYE geçiş.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
2
 Devlet
Planlama Teşkilatı (DPT)
 1960
 91
sayılı yasa
 Kurulması
ve görevleri 1961 Anayasası’nda
belirtilmiş olmasını planlı ekonominin
kurumsallaşması şeklinde yorumlanır.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
3

Ülkenin doğal, beşeri, iktisadi kaynaklarını tespitte, iktisadi/sosyal
politika ve hedefleri belirlemede hükümete yardımcı olmak.

Çeşitli bakanlıkların iktisadi politikayı ilgilendiren faaliyetlerinde
koordinasyonu sağlamak için danışmanlık yapmak.

Hükümetçe kabul edilen hedefleri gerçekleştirecek uzun ve kısa
vadeli planları hazırlamak.

Planların başarıyla uygulanabilmesi için ilgili kurumların kuruluş ve
işleyişlerini iyileştirici tavsiyelerde bulunmak.

Plan uygulanmasını takip etmek, değerlendirmek ve gerekli hallerde
planda değişiklikler yapmak.

Özel sektörün faaliyetlerini planın hedef ve amaçlarına uygun bir
şekilde teşvik ve tanzim edecek tedbirleri tavsiye etmek.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
4
AMAÇ
: kalkınma
ARAÇ
: planlama
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
5
 Demokrasi
içinde,
 Karma ekonomi düzeni içinde ,
 Kamu sektörü için emredici, özel sektör için
özendirici nitelikte
 Yıllık büyüme hızı plan döneminde %7 olacak.
 15 yıllık perspektif içinde 5 yıllık planlar
hazırlanacak. Bu planlar:



1.BYKP (1963-1967)
2.BYKP (1968-1972)
3.BYKP (1973-1977)
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
6

1930’ların planları kısmîdir, sektörel bazlı, proje
odaklıdır. 1960’larda ise planlar makro nitelikli.

1930’larda ağırlık sadece sanayileşme (kısmen)
üzerine olup, 1960’larda ise salt sanayi değil,
tüm ülke ekonomisinde, tüm sektörleri içeren
hedefler, politikalar ve uygulamalar söz konusu.

Her iki dönemde de ithal ikameci sanayileşme
stratejisi benimsendi. Ancak 1930’ların
planlarında ithal ikameci politikalar bilinçsiz
şekilde tercih edilmişken, 1960’larda bu strateji
bilinçli olarak seçildi.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
7
 Sanayide
ithal ikamesine ve kamu
kesimine ağırlık veren bir strateji.
 Sovyetler Birliği’nden mali ve teknik
yardım.





İskenderun Demir Çelik,
Bandırma Sülfürik Asit
Artvin Orman Ürünleri tesisleri yapıldı.
1967- Seydişehir Alüminyum ve İzmir Aliağa
Rafinerisi projeleri yer almıştır.
1965- En büyük yatırımlardan biri olan Keban
barajı inşaatına başlandı.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
8
 Net
büyüme hızı %4 değil, %3.6 olmuştur.
 Hayvansal
ve su ürünleri üretiminde
hedeflenen rakamdan geride kalma.
 Sanayide
 tarımda
büyüme.
sektörü küçülme.
 Özel
sektörün yatırımlarında hedeflenen
rakamı aşma.
 İstihdamda
tarımdan sanayiye kayma.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
9





Demirel Hükümeti,
işçi dövizleri girişinin yıldan yıla artacağını öngörüsü
büyüme hızını %7
sanayi sektörü sürükleyici
Sanayi
yıllık büyüme hızı hedefi %12
 GSMH içindeki payı %20.5 hedefi






Tarım sektörü ortalama büyüme hızı hedefi %4.1
Ekonomide enflasyonist veya deflasyonist eğilimlerin
önlenmesine çalışılacak.
Dış tasarrufların GSMH içindeki payı 1967 yılında %2 iken
1972 ‘de %1.7’ye düşürülecek. Dışa bağımlılık azaltılacak.
Yatırım harcamaları 1967’de GSMH’nın %19.9’u iken, 1972
sonunda bu oran %24.3’e yükselecek.
Yurt içi tasarrufların GSMH’ya oranı aynı yıllar için
%17.9’dan %22.6’ya çıkmış olacak.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
10

Yurt içi tasarrufların GSMH’ya oranı aynı yıllar
için %17.9’dan %22.6’ya çıkmış olacak.

Yıllık ortalama olarak ithalatın %7.9, ihracatın
%7.4 ve işçi dövizlerinin %5.5 oranında artacağı
hesabına dayalı olarak;1972 yılı sonunda dış
ticaret açığının 395 milyon, cari işlemler
açığının ise 226 milyon dolar olacağı
öngörülmüştü.’

‘Başbakan Demirel İkinci Plan kitabında yazdığı
Önsöz’de Plan’ın temel hedefini şöyle
açıklıyor:’2.Beş yıllık plan, Türkiye’yi hammadde
satıp, mamul madde alan iptidai bir ekonomik
bünyeden; mamul madde satan sanayileşmiş bir
bünyeye götürme yönünde mühim bir adımdır.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
11
HEDEF:
 Nüfusun 1995 yılında 65 milyonu aşmaması.
 GSMH yılda ortalama %7.9 oranında büyüyecek,
 Büyüme hedefi tarımda %4-4.5,
 Büyüme hedefi sanayide %11.5-12
 GSYH payı (hedef): Tarım %23, Sanayi %27,
Hizmet%50
 291 milyon TL’lik yatırım yapılması.
 Yatırım hedefi: Tarımda %12, Sanayide%45,
Hizmet%43
 Tasarruf hedefi: 1972’de %19.6’dan 1977’de
%25.5’e.
 Dışa bağımlılığın azalması için ihracatın 1963-1971
arasındaki yıllık artışı %7’den %9.4’e.
 Hızlı sanayileşmeyle 1.6 milyon kişiye istihdam.

Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
12
Yıllık %7 büyüme hızı hedefi
 Sanayileşmeye öncelik
 İthal ikameci sanayileşme ile lüks mal ithalatından
kaçınarak döviz tasarrufu sağlama.
 Uzun dönem stratejisinin birer parçası
 Kamu öncelikli karma plan (kamu ve özel sektörün
birbirinin tamamlayıcısı olması)
 Dış kaynağa ihtiyaç duyulması
 Dış ödemeler dengesizliklerinin giderilmesi amacı.
 Eğitim, sağlık, ulaştırma, enerji, sulama, baraj,
çimento, demir-çelik, petro-kimya sanayiinde kamu
yatırımlarının yapılması.

Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
13

1.BYKP tarımsal gelişmeye bağlı sanayileşmeye
öncelik verildi. Ayrıca nihai hedef, salt ekonomik
büyüme değil, bölgelerarası kalkınmışlık farkını
gidermek.

İlk planda “uluslararası dayanışmanın gereği”
denilerek dış kaynak talebi ile ilgili olarak iyimser bir
beklenti var. 2.BYKP’nda ise ulusal kaynağa vurgu.

2.BYKP’nda DPT’nin rolü daha ön planda.

KİT Reformu, vergi reformu, toprak reformu ve
bölgesel planlama gibi 1.BYKP’nda gerçekleşemeyen
hedefler 2.Plan’a konuldu.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
14

3.BYKP ile birlikte 15 yıllık stratejiden vazgeçildi ve 22
yıllık yeni bir strateji benimsendi. Bunun nedeni 1963
Ankara Anlaşması ile başlayan AB’ye üyelik sürecidir. 22
yıl sonra -1995’de- Gümrük Birliği’ne geçişi öngören
Katma Protokol 1973’de imzalandı. Katma Protokol,
GB’ne geçiş koşullarının sıra, süre ve yöntemlerinin
belirlendiği bu anlaşmadır. Katma Protokol Türkiye
ekonomisinde kalkınma hedeflerini de etkiledi. Çünkü
Katma Protokolü ile iktisadi, siyasi, toplumsal alanda
Avrupa’nın bir parçası olunması durumu gündeme
gelmiştir. 3.BYKP da katma Protokol’ün öngördüğü
“Ortak Pazar” gerçeğine göre yapılmıştır.

3.BYKP ile “Kalkınmada Öncelikli Yöre” kavramı
getirildi, bölgesel planlamadan vazgeçildi. Yapısal
değişimi ifade edecek şekilde “kalkınma hızı” kavramı
getirildi.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
15

İlk üç plana göre sırasıyla yılda %5,7, %5,8 ve %5,4 oranında
büyümesi hedeflenen toplam tüketim 1963-1967’de %5,2
arttığı halde ikinci dönemde kamu tüketiminin çok
yükselmesi yüzünden %6,6, üçüncü dönemde ise hem kamu,
hem özel tüketimin yükselmesi sebebiyle %6,8 oranında
artmıştır.

Sabit sermaye yatırımlarının GSMH’ya oranı her üç plan
döneminde sırasıyla %18.3, %21.3 ve %21.9 yerine
%16.0,%16.1 ve %20.2 olarak gerçekleşmiştir.

Tarım ve hizmetler sektörlerinin toplam sabit sermaye
yatırımlarındaki payı ilk iki dönemde tahmin edilenin
gerisinde kalmış, üçüncü dönemde ise aşmıştır. Ulaştırma ve
konut sektörlerinin payı ise her üç dönemde de hedefe
ulaşmış veya geçmiştir.

Ancak sanayi ve inşaat sektörlerinde gerçekleşen büyüme,
hedeflenen büyümeye ulaşamamıştır.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
16

Fiyat hareketleri, bölüşüm, istihdam sorunları, para-kredi-kambiyo
politikaları planlamanın dışında kalmıştır.

Başta ithal ikameci sanayileşme stratejisinin ilk aşaması olan (hafif
sanayi) (montaj sanayi) salt montaj sanayii şeklinde kurulan tüketim
malları sanayii (buzdolabı, mutfak ve ev eşyası, tv, 3 beyaz) bazen
yabancı sermayenin de katılımıyla yurtiçinde üretilecekti.

Yabancı yatırımlarda daha fazla yerli katkı kullanımı şartı ile bu şekilde
beslenen yan sanayi kolları ile modern sanayinin kurulması söz
konusu.
ANCAK teknoloji ve temel girdiler açısından dışa bağımlı, üretim
ölçeği, maliyet ve kalite yapısı ile Batı’dan geri olması nedeniyle, dış
pazarlara ulaşma imkanı sınırlı kaldı.


Ücretli orta sınıfın reel geliri artışı ile birlikte dayanıklı tüketim malı
talebinin arttı. Gecekondularda bile anten, tv, buzdolabı vb. kullanılır
hale geldi.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
17

Düşük petrol fiyatları ve ithalatla karşılanan enerji türlerine
(petrol) bağımlılığında artış. Petrol fiyatlarındaki yükselmeyle
beraber ithalatın faturası da kabardı.



Ayrıca yüksek yatırım temposu, ihracatın zayıf olması ve
bileşimini daha ziyade tarım ürünlerinin oluşturuyor olması
durumu daha da ciddileştirmiştir.
İhracat sübvansiyonları, devalüasyon, ücret dondurma gibi kısa
vadeli çözüm yollarına gidilmiştir.

Buna rağmen istikrarlı ve yüksek bir büyüme sergilenmiştir.
Bunun sebebi, önemli oranda dış kaynak girişinin olmasıdır:

Bu dış kaynaklar;
Kısa ve uzun vadeli yabancı krediler ile Türk işçilerinin dövizleridir
(DÇM).
 Ancak bu kaynaklar, ülkeyi ancak 1979 yılına kadar taşıyabildi.

Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
18

Kamu harcamalarının artması ve para arzının
genişlemesi,

Petrol krizleri ile artan petrol fiyatları ve ithal mal
fiyatının artması (ve böylece maliyet enflasyonu
ortaya çıktı)

Tarım ürünleri taban fiyatının artması

Devlet personel kanunu gereği memur maaşlarının
artması, sendikalı kesimde işçi ücretlerinin artması
(ve böylece ücret-fiyat sarmalı ortaya çıkarak talep
enflasyonu yarattı)

Kıbrıs Barış Harekatı’nın getirdiği dolaylı ve dolaysız
maliyetler, silah ambargosu, dış yardımın kesilmesi.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
19
Böylece IMF 1977-1979’da devreye girdi :
 10 Ağustos 1970 devalüasyonu
 TL %48 kadar değer kaybederek 1$ 9 TL’den 15 TL’ye.


160’larda ithal ikamesinin 1. aşamasından,1970’li
yıllardan itibaren ithal ikamesinin ikinci aşaması olan
ara ve sermaye malları ikamesi aşamasına geçmiştir.

Dönem boyunca petrol krizinin yarattığı olumsuz
gelişmelere rağmen stratejide herhangi bir değişiklik
olmamıştır.

Ancak, dönemin sonunda ithal ikamesinin büyümeye
olan katkısının negatif olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca,
ekonominin ithalata olan bağımlılığı da artmıştır.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
20

İthal ikameci sanayileşme ile yurtiçinde sınai yatırım artışı
ile dışa bağımlılık, ithalat azaltılmak istenmiştir.

Ancak büyüme hızı petrol fiyatlarının artması, döviz
darboğazı yüzünden girdi ve ara mal ithalatı düşünce
sanayide büyüme hızı da 1977’den sonra düşmüştür.

1979’da %1 oranındadır.

Özetle, sanayileşme, döviz bulmaya bağlıydı. Zira yatırımtasarruf oranında yatırımlar hızla artarken, tasarruf artışı
sağlanamamıştır. Yatırımlar %100’den fazla artmıştır.
Özellikle kamu yatırım artış hızı %300’ler civarındadır.

Yatırımların tasarruflardan büyük olması kaynak açığına
yol açmıştır.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
21

İthal ikamesi kapsamında yürütülen korumacı ve
popülist politikalar, ülkeyi üretmeden tüketir hale
getirmiş ve bu tüketim yapısı ısrarla sürdürülmeye
çalışılmıştır.

Bu şekildeki bir yapılanma nedeniyle, özel kesim daha
karlı bulduğu iç pazara yönelmiş, ithalata bağımlılık
giderek artmış ve ithal ikamesinden beklenen dışarıyla
rekabet edebilecek ve ihracata yönelebilecek bir
sanayi yapısı kurulamamıştır.

Dönem içerisinde, işçi dövizleri, DÇM ve kolay
bulunabilen kısa vadeli dış borçlar, söz konusu yapıyı
1979’a kadar taşımıştı. Ancak bu yıllarda, yeni petrol
zamları, vadesi gelen dış borçlar ve siyasal
istikrarsızlıklar ülkeyi tam bir çıkmaz sokmuştur.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
22

Yurt dışındaki Türk işçileri, serbest meslek
sahipleri ve bağımsız çalışanlar ve

Türkiye’den gönderilen dövizle aylık alan yurt
dışındaki sürekli veya geçici görevlilerin ve yurt
dışında yerleşmiş gerçek ve tüzel kişilerin,

TC Merkez Bankasınca alım ve satımı yapılan
konvertibl dövizler karşılığında,

döviz işlemleri yapmaya yetkili bankalarda
açtırdıkları hesaba “Dövize Çevrilebilir
Mevduat” (DÇM) denir.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
23
 Türkiye’nin
 yurt
verdiği yüksek faiz sebebiyle,
dışındaki gerçek ve tüzel kişilerin
 Türkiye’deki
bankalarda kur garantisi altında
açtırdıkları konvertibl döviz hesaplarından
oluşur.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
24

Yurt dışındaki kurum ve kişilerin dövizleri Türkiye’de bir
bankaya normal bir döviz hesabı gibi yatırılıyordu.

Ancak DÇM uygulamasında döviz hesabı açan banka, elde
ettiği dövizleri Merkez Bankası’na satıp karşılığında TL
üzerinden kredi açma imkanına kavuşmaktaydı.

Devlet, kur riskini de üstlenince, DÇM’nin çekiciliği iyice
artmış, enflasyonist bir ortamda sabit maliyetle
borçlanabilme amacıyla iş adamları DÇM bulma yarışına
girmişlerdir.

Bankalar sağladıkları komisyonlar ve yeni kredi imkanları
dolayısıyla sevinirken,
Merkez Bankası da her ne pahasına olursa olsun elde ettiği
dövizlerle ülkeye gerekli olan temel ithal girdilerinin
sağlanmasını garantiye almış oluyordu.

Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
25

Olumlu Etkileri:
Kısa dönemde döviz darboğazına çözüm getirme.
 Yurt içi likidite artışına imkan sağlama.


Olumsuz Etkileri (yanlış bir borçlanma şeklidir. Çünkü;) :






Türk ekonomisinin dışa olan bağımlılığını arttırması,
Ekonomiye dağıtılan kredilerin denetim dışı kalması,
ara politikalarının işlerliğini azaltması,
Türk ekonomisine faiz maliyeti olarak önemli bir yük getirmesi
istikrarsız olması bakımından
Uygulamada getirilen kolaylıklar yardımıyla, Türkiye, kolay
bir borçlanma şekli olan DÇM yoluyla, özel kaynaklara ve
kişilere olan borçlarını süratle artırmıştır.


1973 yılında 234 milyon dolar olan DÇM borcu,
1978 yılında 3,6 milyar dolara ulaşmıştır.
Yrd. Doç. Dr. Betül GÜR / TÜRKİYE EKONOMİSİ
13 Nisan 2015 Pazartesi
26