Transcript Ekosistem

Ekosistem
• İnsan ve çevresinin karşılıklı ilişkisi ve karşılıklı
etkileşimi sonucunda Ekosistem ortaya
çıkmaktadır.
• Bu sistemin içerisinde insan, bitki, hayvan, iklim,
jeolojik yapı ve toprak faktörleri fonksiyonel
olarak karşılıklı ve içiçe bir etkileşim içerisindedir.
• Belirli bir alan içerisinde yaşayan bütün canlı
organizmalar hem birbirlerini hem de üzerlerinde
yaşadıkları cansız ortamları etkilerler.
Ekosistem
• Ekosistem denildiği zaman hayal edilebilecek alanın
genişliği ise ölçek bazında çok değişiktir.
• Küçük bir havuz, ya da bir fundalık bir ekosistem
olabileceği gibi kıta ölçeğinde örneğin, ekvatoral
yağmur ormanları da bir ekosistem
oluşturabilirler.
Ekosistem
• Normal koşullar altında bu faktörler arasında tek bir
faktörün bile normal etkisi değiştirilmediği takdirde
doğanın kendisini koruyan, normal yaşam koşullarının
sürdürüldüğü bir dengesi vardır.
• Ama bunun tersi bir durumda, tek bir faktörde bile
olabilecek değişiklik, bu dengenin ciddi biçimde
bozulmasına neden olabilir.
Ekosistem
• Bazen doğa kendisi bu dengeyi bozar, ne olur; su taşkınları,
yer sarsıntıları, bir volkan patlaması, ya da hızlı
sedimantasyon bu dengeyi bozabilir.
• Bazen de insan bu dengeyi bozar, bu nasıl olur, hava
kirliliğinin belli bir limiti aşması, ya da doğasına aykırı arazi
kullanımı gibi.
• Her iki yolla da oluşan dengesizlik sonucu insanın ve doğanın
gördüğü zarar telafi edilemez.
Ekosistem
• İnsan nüfusunun artışı ve
teknolojideki hızlı
gelişmeler insanın doğa
üzerindeki etkisini gün
geçtikçe hem yoğunluk hem
de genişleyen etki alanı
bakımından daha fazla
artırmaktadır.
• Böylece insan gücünün
dünya ekosistemi
üzerindeki etkisi gün
geçtikçe artmaktadır.
© Hızlı nüfus artışı,
• Plansız kentleşme
© Plansız endüstrileşme
Nüfus artışı
• Sanayi devrimiyle birlikte başlayan teknolojik gelişmeler insanlığın
refah düzeyini yükseltirken, çarpık kentleşmeyle birlikte, doğal
kaynakların hızla tükenmesi ve çevre kirliliğine neden olmuştur.
• 1950 yılında insanların %30’dan azı kent veya kasabalarda yaşıyordu.
• Bugün ise dünya insanlarının neredeyse yarısı kentlerde bulunuyor.
• 2030 yılı itibarı ile bu oranın %60’lara çıkması bekleniyor.
• 2000 yılında dünya üzerindeki 402 kentin nüfusu 1 ile 5 milyon, 22
kentin nüfusu 5 ile 10 milyon arasındaydı.
• 1950 yılında 10 milyondan fazla insanın yaşadığı tek kent New York’tu.
• 2013 itibarı ile 23 kentin nüfusu 10 milyonu geçecek ve bu kentlerin
19’u gelişmekte olan ülkelerde yer alacak.
• Gelişmiş ülkelerde kentleşme, büyük oranda ekonomik büyüme ve
refahtaki artışla paralel büyümüştür.
• Ancak bu durum gelişmekte olan ülkeler için geçerli değildir.
Ülkemizdeki çarpık kentleşme, önemli çevre sorunlarını beraberinde
getirmektedir.
İnsanın enerji kullanım miktarı
• Tarih boyunca toplumların evrimi, kullandıkları
enerji kaynaklarına bağlı olmuştur, gelecekte de
aynı olacaktır.
• 100 bin yıl önce Avcı İnsan 5 milyon kalori
• İ.Ö. 5000 İlkel Tarım İnsanı 12 milyon kalori
• İ.S. 1400 İleri Tarım İnsanı 26 milyon kalori
• 1850 – 1900 Sanayi İnsanı 77 milyon kalori
• 1970 – 2000 Teknoloji insanı 230 milyon kalori
Enerji kaynaklarının çevresel etkisi
Enerji kaynaklarının çevresel etkileri
İklim Değ
Asit Yağ
Su Kir.
Toprak Kir
Gürültü
Radyasyon
Petrol
x
x
x
x
x
--
Kömür
x
x
x
x
x
x
Doğalgaz
x
x
x
Nükleer
Hidrolik
x
x
x
x
x
x
Rüzgâr
x
Güneş
Jeotermal
x
x
x
Görüntü/Estetik
Kaynaklar üzerine baskılar artıyor
Gelişmekte olan ülkelerde ölen 10 çocuktan 7’sinin ölüm nedeni yetersiz
beslenme
zatürree, ishal, kızamık, sıtmadan
Her dakika 20 çocuk, günde 27.000-30.000 çocuk açlıktan ve çoğunluğu
buna bağlı olan kolaylıkla önlenebilir hastalıklardan ölüyor (WHO,
1997).
DÜNYA NÜFUSUNUN % 20’Sİ DÜNYA KAYNAĞININ %86 ‘SINI
KULLANIYOR
EN FAKİR VE EN ZENGİN ÜLKELER ARASINDAKİ UÇURUM
3 – 1, 1820
11 – 1, 1913
35 – 1, 1950
44 – 1, 1973
72 - 1 , 1992
1.2 MİLYAR İNSAN 1 $ DAN AZ BİR PARAYLA.
DÜNYANIN YARI NÜFUSU 2 $ DAN AZ BİR PARAYLA YAŞIYOR
1.8 MİLYAR İNSAN GÜNDE 20 litre SU. Kullanırken
UK, 150 LİTRE USA, 600 litre su kullanmakta
ARTAN DÜNYA NÜFUSU !!!!
KAYNAKLARA OLAN TALEP
1994 yılında ABD’de pet harcamaları 17 milyar dolar
2003’te 31 milyar
• Belçikalıların yüzde 78’i evcil hayvan sahibi
• 10 milyon nüfuslu Belçika’da
• 2 milyon 520 bin köpek,
• 2 milyon 270 bin kedi
• 1 milyon 700 bin diğer evcil hayvan var.
•
•
•
•
•
Yılda 450 Milyar metreküp (saatte 675 ton)
arıtılmamış atık denizlere atılıyor,
Büyük Okyanus’ta çöplerin kapladığı alan, ABD
yüzölçümünün iki katı (Amerika Birleşik
Devletleri'nin 9 milyon kilometrekareden fazla
yüzölçümü vardır)
3.1 milyar büyük ve küçük baş hayvanın aşırı
otlatılması bitki örtüsünü yok ediyor.
1990’larda, yıllık 900 milyon hektar alan, rüzgar
ve su erozyonundan zarar gördü.
Yılda 400 bin hektar tarım alanı otomobiller için
yol ve park alanına dönüştürülüyor.
78 milyon insan için yılda 3.1 milyon hektar alan
gerekiyor.
Sonuçta
• Nüfusun artışına bağlı olarak
• İnsanların hayatını sürdürebilmeleri için daha
fazla üretim ve tüketim medeniyle
• Toprak , enerji kaynakları, su kaymakları vb
diğerleri büyük bir baskı altında ve günümüzde bu
sorunlar gittikçe artmaktadır.
• Ekolojik denge daha fazla zarara uğramaktadır.
Kontrol sistemi
• Bu sebepten ötürü pek çok coğrafyacı araştırma
yöntemleri içerisinde bir Kontrol sistemi
oluşturmaktadır.
• Bu kontrol sistemi içerisinde ekosistem, insan
kontrol altında olan bir mekanizma olarak
görülmektedir.
Kontrol sistemi
• Böylece insanlar ekosistemin dengesinin
bozulmamasını yani olumsuz gelişmelerin önlenmesi
ve var olan doğal koşulların olduğu gibi korunması
yoluyla bu dengeyi koruyabilirler.
• Buna ilave olarak, doğa yanlısı pozitif politikaların
üretilmesi ve insan ile doğanın ortak yararına
yapılacak değişiklikler bu dengenin korunmasında
etkili olacaktır.
İnsan-Çevre Etkileşiminin Araştırılması
• İnsan-çevre ilişkisi söz konusu olunca bu ilişkiyi gerek
ölçek, gerekse lokasyon bakımından değişik bazlarda
incelememiz gerekmektedir.
• Bu da ancak gerekli verilerin toplanması ve bu verilerin
değerlendirilerek haritalanmasından sonra mümkün olabilir.
• Bunun dışında bu ilişki oldukça karışık ve anlaşılması güç bir
karakter de gösterir.
• İşte bütün bu zorluklar içerisinde bu ilişkiyi en iyi şekilde
değerlendirmek, problemleri çözmek yorumlamak ve elde
edilen bilgileri herkesin anlayacağı bir hale getirebilmek
için olaylara kesin bir bakış açısı getirmek ve bu olayları bir
sistem içerisinde incelemek gerekmektedir.
Araştırma İlkeleri
• Bunun için de belirli araştırma ilkelerine ve sistem
analizi bilgisine sahip olmamız gerekmektedir.
• Belirlenen bu araştırma ilkeleri dünya genelinde
problemlerin anlaşılması, su üstüne çıkartılması ve
çözülmesi konusunda yapılacak olan araştırmalara
ışık tutacak bir nitelikte olmalıdır.
• Çünkü pek çok coğrafi konu bu temel hedefler
doğrultusunda incelenebilir.
• Bu prensipler, lokasyon, fiziksel organizasyon,
yeryüzü şekilleri, belirli hareket noktaları,
mesafe, ölçek, ve yön gibi kavramları içerisine alan
bir bütün olmak zorundadır.
Araştırma İlkeleri
• Coğrafya bir bütün olarak
birbiri ile ilişkili çeşitli
konuları içeren bir sistem
olarak kabul edilebilir.
• Örneğin, su dolaşımı kendi
içerisinde bir sistem
oluşturur.
• Çünkü yeraltı suları,
buharlaşma, yoğunlaşma ve
yağış arasında sıkı bir ilişki
vardır ve bu ilişki yerküre
üzerinde su dolaşımı
sistemini meydana getirir.
Araştırma İlkeleri
• Bu sistem içerisinde yer alan
her elemanı ayrı ayrı
incelediğimizde, bu
elementlerin birbirinden
ayrılamayacak kadar sıkı bir
ilişki içerisinde olduğunu
kolayca görürüz.
Sistem Analizi
• Sistem analizi, coğrafyacıya doğal çevreyi bir bütün, bir
sistem olarak ve bu sistemi oluşturan ve birbiri ile
etkileşim içerisinde olan elementleri anlamasında çok
yararlı bir yöntemdir.
• Çünkü bu yöntem yardımıyla çevresel değişiklikleri ve onun
gelişimini daha iyi anlamak ve olayları bir çerçeve içerisine
alabilmek mümkün olur.
Sistem Analizi
• Böylece herhangi bir sistemi inceleyen bir
coğrafyacının temel amacı ne olursa olsun sistem
analizi yöntemi incelenen olayı hem sistem olarak
hem de sistemin parçalarının bu bütün içerisindeki
rollerini anlamaya ve açıklamaya yardımcı olur.
Doğrudan ve dolaylı deneyim
• İnsan içerisinde yaşadığı ve sürekli karşılıklı
etkileşim içerisinde olduğu doğal çevreyi gerçekte
olduğu gibi değil de onu kendi düşündüğü gibi ve
görebildiği biçimiyle algılar ve değerlendirir.
• Bu ikisi her zaman aynı şey değildir.
• Çünkü, insanın doğal çevre imajı, onun doğrudan
yada dolaylı olarak elde ettiği deneyimleri, etkinlik
biçimleri ve değer yargıları gibi pek çok
faktörlerin etkisiyle biçimlenir.
Doğrudan ve dolaylı deneyim
• Doğrudan deneyim, kişinin herhangi bir mekana
bizzat giderek orada yapacağı gözlemler ve elde
edeceği somut verileri değerlendirerek elde
edeceği bilgilerle kazanılır.
• Dolaylı deneyim ise, bir mekan konusunda yazılmış
çeşitli eserlerin okunması, filmlerin izlenmesi,
haritaların incelenmesi, yöreyi tanıyan kişilerle
yapılan konuşmaların değerlendirilmesi gibi
faaliyetlerle kazanılır.
Doğrudan ve dolaylı deneyim
• Bir coğrafyacı için doğrudan deneyimle sağlanan bilgiler,
yani arazi çalışması yapılarak elde edilen bilgiler, dolaylı
yoldan elde edilen bilgilerden çok daha fazla değerli ve
gereklidir.
• Çünkü iki kişinin bile aynı yerden edindikleri bilgi, onların
algılama özelliklerinin farklı oluşu nedeniyle değişiklik
gösterir.
• Örneğin, aynı zamanda aynı yerde, aynı zaman süreci
içerisinde tatil yapan iki kişinin çizecekleri manzara
birbirinden çok farklı olabilir.
• Bu nedenle herhangi bir konuda çalışma yapılırken, arazi
çalışması yapmak ve yöreyi ve olayları bir coğrafyacı
gözüyle algılamak, çok büyük önem taşır.
İnsan-Çevre Etkileşimine Farklı Yaklaşımlar
• Uzun yıllar boyunca insan ile doğa arasındaki sıkı
ilişki coğrafyacılar arasında tartışılmıştır..
• İnsanın doğal çevresi mi? yoksa nerede ve nasıl
yaşayacağı konusunda vereceği kendi kararı mı?
• Hangi faktörler insanın doğanın baskısından uzak
olarak seçme özgürlüğüne sahip olmasında etkilidir?
• Bu konuda iki görüş vardır.
• Bunlardan birincisi DETERMINISM dediğimiz
Belirlenimcilik-Gerekircilik Teorisi,
• ikincisi ise POSSIBILISM dediğimiz Olasılcılık
Teorisi dir.
DETERMINISM - POSSIBILISM
• Birinci teorinin en basit anlamda savunusu; doğa
insanın davranışlarında en geniş anlamıyla
sorumlu olan faktördür, insan doğadan onun
sunduğu kadar yararlanır.
• Bir başka deyişle beşeri faktörler, fiziki
faktörler tarafından kontrol edilir,
yönlendirilirler.
• Possibilismin buna karşı savunusu ise, doğal
çevre bir takım fiziki zorunluluklar getirse de
insanoğlu kendi yaşam biçimini kendisi belirler.
DETERMINISM - POSSIBILISM
• Bu iki görüşün de doğru tarafları vardır.
• Doğal koşullar insanın fiziki yapısı ve yaşayış biçimi
üzerinde etkilidir.
• Irk, kültür ve din ayrılıkları buna örnek olarak verilebilir.
• Sıcak iklim bölgelerinde yaşayan insanların daha koruyucu
koyu renkli bir deri türüne sahip olmasına, tropik
ormanların varlığı ise insanın avcılıkla yaşamını sürdürdüğü
dönemin uzamasına ve tarıma geçiş döneminin gecikmesine
neden olmuştur.
• Bilinmeyeni fazla ve dost görünüşü olmayan dağlık ve
ormanlık alanların vahşi görüntüsü güçlü ve enerjik yöre
insanının korkmasına, bu doğal yapılanmaya saygı
duymasına, ve hatta ona tapınmasına neden olmuştur.
DETERMINISM - POSSIBILISM
• Determinizm ya da belirlenimcilik teorisinin doğruluğunu
kanıtlayıcı bir delil olarak şu hipotez öne sürülmektedir.
• Birbirinden uzak olsalar bile benzer doğal koşullara sahip
bölgelerde yaşayan insanların yaşam biçimleri ve davranışları
da benzerlik gösterir.
• Bunun karşıtı olarak savunulan ve possibilism ya da
olasılırlık teorisini destekleyen hipotez ise şöyledir.
• En sert doğal koşulların yaşandığı bölgelerde bile insanın
seçenekleri vardır.
– Örneğin, hangi tarımsal ürünün yetiştirileceği, yaşamlarını
sürdürecekleri köylerini nerede inşa edecekleri gibi konularda insan
seçme şansına sahiptir, ya da en azından kendisine alternatif
seçimler yaratabilir.
DETERMINISM - POSSIBILISM
• Bu iki teorinin tartışılmasının getirdiği sonuç olarak şunu
söylememiz mümkündür.
• İnsanın sahip olduğu seçme özgürlüğü, doğal koşulların
belirlediği ve sınırladığı ortamın sağlayacağı olanaklar
ölçüsünde sınırlıdır.
• İnsanın seçme özgürlüğü ile doğanın kontrolü arasındaki
denge zamana ve yere göre değişiklikler gösterir.
• Yani bazen insanın dominant olduğu bazen de doğal
çevrenin bu kontrolü elinde tuttuğu söylenebilir.
• Bu değişik ölçüde olan etkileşimi de şöyle açıklayabiliriz.
– Doğal koşulların sert olduğu bölgelerde bu koşulların daha ılımlı
olduğu bölgelere oranla insanın belirleyicilik oranı çok daha azdır,
bu da bu bölge insanlarının daha düşük yaşam standartlarına sahip
olmasına neden olur.
Sonuç olarak,
• İnsan ve doğa arasında iki yönlü bir etkileşim
vardır.
• Yani doğal çevre az ya da çok insanın
hareketliliğini etkiler.
• Fakat aynı zamanda insanın kendisi de doğa
üzerinde etkilidir.
• İnsanın bu etkisi direk yada dolaylı bir şekilde
doğayı olumlu yada olumsuz bir şekilde
etkileyebilir.
Sonuç olarak,
• İnsanoğlu, toprağı gübreleyerek daha verimli bir
hale getirebilir,
• eğimi fazla yamaçları teraslama yaparak tarıma
uygun hale getirebilir,
• barajlar inşa ederek, su taşkınlarını önleyebilir ve
aynı zamanda bu yolla yıl boyu sulama amaçlı su
depo edebilir,
• yani içerisinde yaşadığı ortamı kendi çabalarıyla
kendi yaşamına en uygun şekle getirebilir.
Sonuç olarak,
• Ancak ormanlık alanları değişik nedenlerle yok
edilmesi, buharlaşmanın, dolayısıyla da düşen yağış
miktarının azalmasına neden olur.
• Yani insanın daha iyiye ulaşmak için iyiyi yok etme
çabası, çoğu zaman doğanın sınırladığı serbestinin
insanın aleyhine kullanılmasına neden olmaktadır.
• Bunun sonucu hem insan kendisi, hem de içinde
yaşadığı doğal ortam büyük zarar görmektedir.