X Işını - Prof. Dr. Nihat MERT

Download Report

Transcript X Işını - Prof. Dr. Nihat MERT

X-IŞINI
1895 yılında Prof. Dr. Wilhelm Konrad
Roentgen tarafından keşfedilen X-ışınları, 20.
yüzyıla damgasını vuran önemli keşiflerden birisi
olmuştur. X- ışınlarının radyolojide tanısal
amaçla kullanılmaya başlanması ile bir çok
hastalıkların tanı ve tedavisinde de önemli
gelişmeler olmuştur.
RADYOLOJİ TARİHİ
8 Kasım 1895
Wilhelm Conrad Röntgen





Tüpü siyah kartonla kapattığı
halde floresan bir kağıtta parlama
fark etti.
Bilinmeyen bir ışın olduğunu
düşünerek x-ışını adını verdi.
Tüple floresan ekran arasına elini
koyduğunda
iskeletinin
şekillendiğini fark etti.
1896’dan itibaren x-ışınları tıpta
kullanılmaya başlandı.
İlk kullanılan kaydediciler bir
yüzüne
fotografik
emülsiyon
sürülmüş cam plaklardı.

X ışınları ya da röntgen ışınları temas ettikleri
maddelerin elektron kaybetmelerine yani iyonize
olmalarına neden olan yüksek enerjili radyasyondur.
Bu ışınlar tanı amaçlı kullanılan filmlerin
çekilmesine kullanılırlar.Doza bağlı olarak hücre
bölünmesi ve genetik yapısında bozulmalara neden
olabilirler. Röntgen ışınlarının da dahil olduğu
iyonize radyasyona en hassas olan hücreler hızlı
bölünen hücrelerdir bu nedenle gelişmekte olan
fötus ve ona ait dokular bu ışınlardan en fazla zarar
görmesi beklenilen yapılardır.

Tüm maddeler atomlardan oluşmuştur. Atomlar
ise bir çekirdek ve etrafında dolanan
elektronlardan oluşur. Çekirdek pozitif elektrik
yüklüyken elektronlar negatif yük taşırlar. Bu artı
ve eksi yükler atomu dengede tutar. Bu dengeyi
sağlamak ve sağlamlaştırmak için bazı atomlar
fazla enerjilerinden kurtulmak yani bunu yaymak
zorundadırlar. Dengeye gelmemiş bir çekirdek
elktron gibi bir parça ya da sedece enerji yayarak
dengeye gelmeye çalışır. İşte atomdan ortama
salınan bu parçacık ya da enerji radyasyon
olarak tanımlanır.
Simülatör
X-ışını tüpü
Kolimatörler
Simülatör masası
Görüntü güçlendirici
ve film tutucu

X-IŞINLARININ GENEL ÖZELLİKLERİ
X- ışınları, içinde radyo dalgası, mikrodalga,
görünür ışık ve x-ışını olmak üzere ışık hızında bir
yerden diğerine hareket eden, yayılan, bir enerji
demeti içinde bulunur (elektromanyetik radyasyon).
Bu demetteki ışınlardan çoğunun vücudu delerek
geçme özelliği bulunmaz. X-ışınları ise vücudu
delerek geçebilme özelliğine sahiptir. X-ışınlarının
bu özelliği, tıpta tanısal amaçla kullanılabilmesine
yol açmış ve herhangi bir cerrahi girişim söz konusu
olmaksızın vücudun içini görebilme ve
görüntüleyebilmemize olanak sağlamaktadır.
•
•
Tıbbi
alandaki
radyasyon
uygulamaları,
radyasyonla görüntü elde edebilme ve radyasyonun
hücre veya tümörleri yok edebilme yeteneğine
sahip olması temeline dayanır
Bu iki özelliğinden dolayı radyasyon, hastalıkların
teşhis ve tedavisinde önemli rol oynar
RADYASYON
İYONLAŞTIRICI RADYASYON
PARÇACIK TİPİ
DALGA TİPİ
Hızlı elektronlar
Beta parçacıkları
Alfa parçacıkları
X-Işınları
Gama ışınları
Dolaylı iyonlaştırıcı
Nötron parçacıkları
İYONLAŞTIRICI OLMAYAN RADYASYON
DALGA TİPİ
Radyo dalgaları
Mikrodalgalar
Kızılötesi dalgalar
Görülebilir ışık
X-IŞINLARININ BİYOLOJİK
DOKULARA ETKİLERİ

X- Işınlarının verilen x-ışını dozuyla orantılı
olarak canlı organizmalarda doğrudan yada
dolaylı olumsuz etkileri söz konusudur.
Özellikle, radyolojik inceleme sayesinde elde
edilen tanısal kazanç göz önünde
bulundurulursa, bu oran ihmal edilebilir
düzeylerdedir. X ışınlarının delerek geçebilme
özelliği sayesinde tetkik sonrasında vücutta
birikme özelliği yoktur.
X-IŞINI DIŞINDAKİ DİĞER
RADRASYON KAYNAKLARI

İnsan tarafından yapay olarak elde edilen xışını dışında, radon gazının radyoaktif ışınımı,
uzay kaynaklı kozmik ışınım ve topraktaki
radyasyon gibi doğal radyasyon kaynakları da
bulunmaktadır. Bahsedilen doğal radyasyon
kaynakları, kaçınılmaz olarak vücudumuzun
her yıl belli miktarlarda radyasyona maruz
kalmasına neden olurlar.
X–IŞINLARININ ÖZELLİKLERİ




Elektromanyetik radyasyonların madde ile
etkileşimini dalga boyları belirler.
Mikrodalgaların dalga boyları santimetrelerle
belirtilir.
Görülebilir ışığın dalga boyu, görme
hücrelerini (rod ve cone) etkileyecek
boyuttadır.
Morötesi (ultraviyole) ışık, molekülleri
etkileyen dalga boyuna sahiptir.





X ışını ise atom ve subatomik parçacıklarla etkileşir.
Elektromanyetik spektrumun algılayabildiğimiz
bölümü olan görülebilir ışık, spektrumun çok dar bir
kısmını oluşturur.
Bir uçta mor, diğer uçta kırmızı ışık bulunur.
Görülebilir ışığı geçiren maddeler transparan, yarı
geçirgen maddeler ise opak olarak adlandırılır.
Radyoloji pratiğinde kullanılan tanısal amaçlı xışınını fazla geçiren vücut yapıları (akciğerler, yağ
dokusu gibi) radyolusent, az geçiren vücut yapıları
(kemik, kalsifikasyon gibi) ise radyoopaktır.


Radyo dalgaları, mikrodalgalar, kızılaltı, görünür
bölge, morötesi, x-ışınları ve gamma ışınları
elektromagnetik dalgadır. Elektromagnetik
dalgaların üç önemli karakteristikleri vardır:
frekans, periyot ve dalga boyu. Frekans bir
saniyedeki titreşim sayısıdır, birimi Hz dir.
Elektromagnetik alanın kaynağı, elektrik alan ve
magnetik alandır.
X-IŞINI KULLANILAN
RADYOLOJİK YÖNTEMLER

El, ayak, akciğer gibi radyografik tetkikler
sırasında, Baryum içirilerek uygulanan yemek
borusu, mide ve on iki parmak barsağı, ince ve
kalın barsak ilaçlı tetkikleri, ilaçlı böbrek filmi
(IVP), tüm anjiografik tetkikler (DSA) ve
bilgisayarlı tomografi tetkikleri sırasında xışını kullanılmaktadır. Manyetik rezonans ve
ultrasonografi sırasında x-ışını kullanılmaz.
RADYASYONA DUYARLI OLAN
DOKU ve ORGANLAR

Karaciğer, böbrek, kas, kemik, kıkırdak ve bağ
dokuları yetişkin canlılarda farklılaşmış ve
bölünmediği için radyasyona karşı
dirençlidirler. Kemik iliği, ovaryum ve
testislerin (üreme organları) bölünen hücreleri,
mide-bağırsak ve derideki epitel hücreler ise
duyarlıdırlar.

Hemopoetik sistem (kan yapıcı sistem): Kemik
iliği çabuk yenilenen ve olgunlaşan hücrelerden
oluşur, bu nedenle kemik iliğinin olduğu bölgeler
ışınlanırsa vücutta dolaşan kan hücreleri giderek
azalır. Tüm vücut ışınlamasından beş gün sonra
lökopeni on gün sonra trombositopeni, iki ay sonra
anemi maksimum düzeye ulaşır. Dikkatli olunması
gereken diğer bir nokta; çocukta kemik iliği daha
çok uzun kemiklerde yer alırken, erişkinde kalça,
sakrum ve sternumda toplanmaktadır.


Deri: Akut radyodermit radyoterapinin üçüncü
haftasında başlar, epilasyon görülür. Dördüncü
haftada eritem ve ödem, beşinci haftada (45 Gy)
kuru deskuamasyon, daha yüksek dozlarda ise yaş
deskuamasyon oluşur. Yaş deskuamasyona kadar
olan safhalar tedavi gerektirmez ve RT’ye belirli bir
süre ara vermek yeterli olur. Kronik radyodermit ve
fibroz 60 Gy’den sonra görülür. Hiperpigmentasyon
ve/veya telenjiektazi meydana gelebilir.
Gonadlar (erkekte testis, kadında overler):
Radyasyona çok duyarlıdırlar, 2 Gy’lik bir doz 1-2
yıl azospermi görülmesine yol açar.

Üst sindirim-solunum yolları: Ağız içinde
radyoterapinin ikinci haftasından itibaren
mukozalarda kızarıklık (mukozit), ileri safhalarda
eksülserasyonlar (açık yara) görülebilir, yutma
güçlüğü (özafajit) gelişebilir. Uzun dönemde tat
duyusunun kaybolması ve tükürük salgısında azalma
(kserostomi) sık görülen geç yan etkilerdendir. En
önemli nokta, baş boyun ışınlamalarından sonra en
az altı ay süreyle ağız içine müdahalede bulunmak
(diş çekimi) riskli olabileceğinden, tedavi öncesinde
hastanın bir diş hekiminin kontrolünden
geçirilmesidir.


Alt sindirim sistemi: Özellikle ince barsağın
radyoterapiye olan toleransı çok düşüktür. Bu
nedenle hastayı yüzükoyun yatırmak ya da pelvis
ışınlamalarında mesaneyi dolu tutmak gibi
yöntemlerle ince barsak alan dışında tutulmaya
çalışılır. Batın ya da pelvik ışınlamalarda akut olarak
bulantı, kusma, diyare; geç dönemde ise stenoz,
fistül gibi yan etkiler görülebilir. En önemli ve sık
görülen yan etki tedaviden bir süre sonra görülen
proktittir (ağrılı mukuslu dışkılama).
Karaciğer: Genellikle tüm karaciğer ışınlandıktan
3-4 ay sonra bitkinlik, kusma, zayıflama, ateş gibi
ön belirtilerle birlikte radyasyon hepatiti görülebilir.




Akciğer: Akciğer ışınlaması yapılırken erken
dönemde kuru öksürük, nefes darlığı, ateş
görülebilir. Akut pnömopatiler radyoterapi
bitiminden 2-4 ay sonra görülür ve bir iki haftada
kaybolur. Geç dönemde fibroz gelişebilir.
Kalp: Miyokardit ya da perikardit görülebilir.
Böbrek: Akut yan etki az görülür, genellikle ağır
gidişli ve uzun süreli yan etkilerle karşılaşılır. İlk
görülen belirtiler proteinüri ve hipertansiyondur ve
giderek kronik böbrek yetmezliği gelişir.
Mesane: Erken dönemde yan etki olarak ağrılı
işeme (disüri) ya da sık idrara çıkma (pollakiüri)
görülür.



Kemik ve kıkırdak doku: Özellikle çocuklarda
kemik gelişmesi açısından kıkırdaklar çok
önemlidir.
Beyin: Radyasyonun bölünme özelliği olmayan
nöronlar üzerinde direkt etkisi azdır ancak beyin
dokusunu besleyen damarlar yüksek dozdan
etkilenirler. Yüksek doz radyasyonun ilk etkisi
beyinde ödemdir ve bu özellikle şiddetli baş ağrısı
ile kendini gösterir.
Lens: Tek dozda 2 Gy sonrası katarakt riski artar,
7.5 Gy’den sonra katarakt mutlak olur.


Teorik olarak, hızlı çoğalmanın olduğu organ ve
dokular, radyasyona daha duyarlıdır. Bu bağlamda,
kemik iliği, testis ve epitelyal dokular ile kan
hücreleri radyasyona daha duyarlıdır. Buna karşın,
kas dokusu, sinir dokusu ve bağ dokusu ise daha
dirençlidir. Büyüme ve çoğalmanın hızlı olduğu
hamilelik döneminde fötusun radyasyona duyarlı
olduğu bilinmektedir. Özellikle, organların oluşma
dönemi olarak tanımlanan “ilk üç ay” duyarlılığın en
fazla olduğu dönemdir.
Hamilelik sırasında radyolojik tetkik yapılması
istenmez.
HAMİLELİK VE RÖNTGEN


Tüm tanı ve tedavi yöntemlerinde olduğu gibi
röntgen filmlerinin de potansiyel yarar ve
zararları mevcuttur. Bu hem hamile olan hem
de olmayan kişiler için geçerlidir.
Tüm tanı ve tedavi yöntemlerinde olduğu gibi
röntgen filmlerinin de potansiyel yarar ve
zararları mevcuttur. Bu hem hamile olan hem
de olmayan kişiler için geçerlidir.


Hamile bir kadın akciğer filmi çektirdiğinde bebeğe
ulaşan radyasyon dozu ortalama 0.05 miliraddır ve
bebek için riskli olabilecek dozdan yüzlerce kez
daha azdır.
Uterusa çok yakın bölgeler için çekilen röntgen
filmlerinde bile uterusa ulaşan doz zarar verebilecek
olan dozun çok daha altındadır.Hamilelikte röntgen
ışınları güvenli olarak kabul edilse bile yine de
gereksiz yere ışın almamak için film çekilirken karın
üzerine kurşun gömlek konulması önerilir.
Radyasyona maruz kalınan radyasyon haftasına göre
olası etkiler şu şekildedir:
1. Malformasyon ve prental ölüm
2. Gelişme geriliği
3. Nörolojik etkiler
4. Şiddetli zeka geriliği
5. Kanser


Yapılan araştırmalarda
fetusa zararlı olabilecek
radyasyon dozunun 5 rad
olduğu, fetusun bu
miktarın altında
radyasyona maruz
kalması durumuda ise
zarar görme olasılığının
son derece uzak olduğu
ortaya konmuştur. 5 rad
hiçbir radyoloji tekniği
ile ulaşılamayacak
oldukça yüksek bir
dozdur.
Hamilelikte röntgen ve radyasyon
sonrası öneriler


1. Eğer hamilelik oluşmadan önce tanısal dozlarda
radyasyona maruz kalınırsa gebeliğin sonlandırılması
gerekmez.
2. Hamileliğin 2-8 haftaları arasında maruz kalınan doz 15
rad'dan daha az ise bu durum tek başına gebeliğin
sonlandırılmasını gerektirmez. Bunun yanısıra teratojen ilaç
kullanımı gibi ek bir faktör varsa gebeliğin sonlandırılması
düşünülebilir. 15 raddan daha fazla radyasyon olması
durumunda ise gebeliğin sonlandırılması daha uygun olur

3.Gebeliğin 8-15. haftaları arasında maruz
kalınan 5 raddan daha düşük dozlarda
radyasyon tek başına gebeliğin sonlandırılması
için yeterli bir neden değildir. beş ile 15 rad arası
dozlarda ek bir sorun varsa gebelik
sonlandırılabilir.15 raddan daha fazla radyasyon
olması durumunda ise gebeliğin sonlandırılması
daha uygun olur.