ural-altay dilleri

Download Report

Transcript ural-altay dilleri

TÜRK DİLİ I
2. BÖLÜM
2-YERYÜZÜNDEKİ DİLLER VE TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ
ARASINDAKİ YERİ
2.1. DİLLERİN DOĞUŞU
2.1.1.Yansıma Kuramı
2.1.2. Ünlemler Kuramı
2.1.3. İş Kuramı
2.2. YERYÜZÜNDEKİ DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI
2.2.1.Kökenleri Bakımından Diller
2.2.2.Yapı Bakımından Diller
2.2.2.1. Tek Heceli Diller
2.2.2.2.Bükümlü Diller
2.2.2.3.Eklemeli Diller
2.3.TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ
2.4. URAL-ALTAY DİL AİLESİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
2.1.DİLLERİN DOĞUŞU
Dilin nasıl doğduğu ve konuşmanın nasıl ortaya
çıktığı konusunda dil bilimciler tarafından birtakım teoriler
ortaya atılmıştır. Bunlardan bazılarına göre konuşma, insanın
tabiattaki sesleri taklidinden ortaya çıkmıştır.
• Bazılarına göre ise bütün dünya dilleri tek kaynaktan
doğmuştur. Bu ve bunun gibi teorilerin her birinin
kendine göre bazı mantıklı gerekçeleri olmakla birlikte
dil araştırmaları için gerekli olan metinlerden en eski
yazılı belgelerin günümüzden ancak 5500 yıl kadar
öncesine ait olması, ilk insanların ise bundan binlerce,
belki de milyonlarca yıl önce yaşamış olmaları, dillerin
doğuşu hakkında kesin bir yargıya varılamayacağını
gösteriyor.
• Dillerin doğuşu ile ilgili kabul gören bazı kuramlar
aşağıda yer almaktadır:
2.1.1. YANSIMA KURAMI
Bu kurama göre ilk dilsel öğeler, doğadaki kimi sesleri
taklit etme/ yansıtma yoluyla oluşmuştur:
çıt (çıtırtı), şar (şarıltı), şır (şırıltı), pat (patırtı), vb.
Hayvan sesleri de bunlar arasında yer alır: hav
(havlamak),me (melemek), miyav (miyavlamak), gıdak
(gıdaklamak) vb.
Ses taklidine/ yansımasına dayalı sözcüklerin bütün
dillerde var olması, bunun ortak bir eğilime dayandığını
göstermektedir.
2.1.2. ÜNLEMLER KURAMI
Kimi dilbilimcilere göre ise ilk dilsel öğeler, insanların çeşitli
olaylar karşısında çıkardıkları ünlemlerdir: ah, vah, oh, of vb.
Belirli duygu durumlarını da yansıtan bu ünlemler sonradan
sözcüklere dönüşmüş, birtakım kavramları karşılamaya
başlamıştır.
2.1.3. İŞ KURAMI
Bu kuramı savunanlar, dillerin doğuşunda insanların
birlikte iş yapmalarının, ortak çalışmalarının etkili
olduğunu öne sürmektedirler. Çalışmayı, insanda
düşünme ve konuşma yeteneğini uyandıran temel etken
olarak görüp ilk insan seslerini bununla ilişkilendiren bu
kuramcılara göre, toplu hâlde iş yaparken işi
kolaylaştırmak amacıyla çıkarılan ritmik sesler zamanla
anlam kazanmış ve dillerin doğuşunu hazırlamıştır.
2.2. YERYÜZÜNDEKİ DİLLER
• Bugün dünyada kaç dilin konuşulduğu, bunlardan
kaçının anadili olduğu konusunda kesin bir sayı
ortaya konulamamaktadır. Hâlen yazı dili
durumuna gelmemiş dillerin bulunması, kimi
dillerin henüz yeterince işlenip incelenmemesi,
lehçelerin ayrı bir dil sayılıp sayılamayacağı
konusunda görüş birliğine varılamaması gibi
nedenler, buna ilişkin kesin bir sayının
verilmesini güçleştirmektedir. Bununla birlikte,
yeryüzünde konuşulan dil sayısının 3000-3500
kadar olduğu tahmin edilmektedir.
Dünyada en çok konuşulan 5 anadili ise şöyle sıralanabilir:
Çince (1 milyar 300 milyon kişi),
İngilizce (427 milyon kişi),
İspanyolca (266 milyon kişi),
Hintçe (260 milyon kişi),
Türkçe (220 milyon kişi).
DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI
Yeryüzündeki diller söz dizimi, zaman, yapı, canlı olma –
ölü olma, kaynak olma ve türeme, edebî dil, konuşma dili gibi
çeşitli prensiplere göre sınıflandırılmaktadır.
Biz burada dilleri yapı ve köken akrabalığına göre
sınıflandırma geleneğine uyarak iki başlık altında inceleyeceğiz:
2.2.1. KÖKENLERİNE GÖRE DİLLER
• Akraba dilleri konuşan milletlerin aynı soydan geldikleri
anlamını taşımaz.
• Akrabalıklarının saptanmasında o dillerin ses yapısı,
şekil yapısı, cümle yapısı, köken bilgisi ve ortak
kelimeleri bakımlarından benzerlikleri araştırılır.
• Bir dil ailesindeki dillerin kökenini oluşturan ana dile ait
metinler pek bulunmasa da, gruptaki diller arasında
yukarıda sayılan noktalar bakımından benzerliklerin
bulunması, zamanla birbirinden uzaklaşan dillerin,
bilinmeyen bir yerde ve zamanda konuşulan ana dilden
ortaya çıktığını göstermektedir.
• Bir ana dile ait metinler olmasa bile, bu ana dilin birçok
özelliğini, kendisinden türeyen, ailedeki dilleri
birbirleriyle karşılaştırarak tespit etmek mümkündür.
• Dil ailesi ifadesi, dillerin köken akrabalığını belirtmeye yarar. Bu
terim, akraba dilleri konuşan milletlerin aynı soydan geldikleri
anlamını taşımaz. “Aynı soydan gelen ve dilleri akraba olan milletler
bulunduğu gibi, ırk bakımından birbirleri ile hiçbir ilişkisi
bulunmayan fakat aralarında kültür ilişkisi ve kültür bağı görülen
milletler de vardır.
Nitekim, Hint – Avrupa dil ailesi içinde yer alan diller, birbirleri ile
soy bağı bulunmayan birçok millet tarafından konuşulmaktadır. Bu
diller herhangi bir soy ve ırk birliğine bağlı olmaksızın, temelde ortak
bir ana dile dayanan, birbirinden türemiş; fakat zaman içinde değişip
başkalaşmış olan dillerdir.
Fransız ve Rumen dillerinin Lâtinceden türemiş olmaları gibi.
• Aynı dil ailesinden gelen diller arasındaki akrabalık da derece
derecedir. Bir ana dilin ayrı ayrı kollarından gelen diller,
İngilizce ile Farsçada olduğu gibi uzak akrabalardır. Aynı ana
dilin aynı dalından gelen kollar ise Almanca ve İngilizcede
olduğu gibi yakın akrabalardır.
• Köken akrabalığına dayanan belli başlı dil aileleri şunlardır:
Kafkas
Dillleri
Bantu
HamiSami
Ural-Altay
Hint-Avrupa
Çin-Tibet
2.2.1.1. HİNT –AVRUPA DİL AİLESİ
Asya ve Avrupa kıtalarında konuşulup yazılan geniş bir dil
ailesidir.
Biri Avrupa’da diğeri Asya’da olmak üzere iki büyük kolu
vardır.
HİNT-AVRUPA DİL AİLESİ
Avrupa Kolu:
• Avrupa kolunda Germen
dilleri (Almanca, Felemenkçe,
İngilizce ve İskandinav dilleri),
• Roman dilleri (Fransızca,
İspanyolca, Portekizce,İtalyanca)
•
Slav dilleri (Rusça, Bulgarca, Sırpça,
Lehçe) vardır.
Hint Kolu:
• Hint kolunda ise bugün
Hindistan’da konuşulan
birçok dilden başka
• Farsça ve Ermenice vardır.
2.2.1.2. HAMİ-SAMİ DİLLERİ AİLESİ
• Güneybatı Asya’yı kuzeybatı
Afrika’ya bağlayan geniş
bölgede eski çağlardan
beri konuşulan bir dil
topluluğudur.
Hami ve Sami olmak üzere iki
kolu vardır.
HAMİ-SAMİ DİL AİLESİ
Sami Kolu:
• Arapça
• Akadca
• İbranice
• Süryanice
bu grubun en önemli
dilleridir.
Hami Kolu:
• Mısır, Orta Afrika’da
(Habeşistan- Etiyopya) ve
Kuzey Afrika’da konuşulmakta
olan diller bu gruba
girmektedir.
• Eski Mısır dili
• Kıpti dili
• Habeş dilleri
bu gruptaki önemli
dillerdir.
2.2.1.3.. BANTU DİL AİLESİ:
• Orta ve Güney Afrika’da
konuşulan Bantu dilleri.
2.2.1.4. KAFKAS DİLLERİ:
•
•
•
•
•
•
Abhazca
Çerkez
Çeçen
Lezgi
Gürcü
Laz Dilleri
• Bu dillerde ses sistemleri
ve iç yapıları bakımından
öteki dil ailelerine göre
büyük farklılıklar vardır.
2.2.1.5. ÇİN-TİBET DİL AİLESİ
• Çince
• Tibetçe
• Aramca gibi diller bu aileye dâhil
edilmektedir.
• Kalabalık bir insan kitlesi
tarafından konuşulup yazılan
büyük bir dil ailesidir.
2.2.1.6. URAL-ALTAY DİL AİLESİ
• Bu gruba giren dilleri diğer
ailelerden ayıran en önemli özellik
kök-ek sistemi ve ünlü
uyumlarıdır.
• Ural ve Altay kolu olmak üzere iki
kola ayrılır.
URAL KOLU
1.Fin –Ugur kolu:
Fince
Lapça
Macarca
Ugurca.
2. Samoyet kolu:
Samoyet dilleri.
Ural Kolu Dil Haritası
ALTAY KOLU
• Türkçe
• Moğolca
• Mançu/Tunguzca, vardır.
• Korece (?)
• Japonca (?)
• Altayistik çerçevesindeki çalışmalarda Korece ve Japoncanın da bu dil
ailesinden olduğu düşünülmektedir. Korecenin Altay dilleriyle akrabalığına
kesinleşmiş gözüyle bakılmakla birlikte Japoncanın akrabalığı henüz
kesinleşmemiştir. Bu diller arasında birbirine en yakın iki dil Türkçe ve
Moğolcadır.
2.3.YAPI BAKIMINDAN DİLLER
Dillerin sınıflandırılmasında kullanılan bir diğer önemli yöntem, yapı
bakımından sınıflandırmadır. Dünya dilleri yapı bakımından başlıca,
bitişken (eklemeli) diller, bükünlü (çekimli) diller ve yalınlayan (tek heceli)
diller olmak üzere üçe ayrılır:
1. Tek heceli (= Yalınlayan) Diller
• 2. Bükümlü (=Çekimli) Diller
• 3. Eklemeli (=Bağlantılı ve Kaynaştıran) Diller
2.3.1.TEK HECELİ DİLLER
• Bu gruptaki dillerde, kelimeler, bir heceden oluşmaktadır.
• Bu dillerde kelimenin görevi cümle içindeki sırasından ve vurgusundan
anlaşıldığı için çok zengin bir vurgu ve tonlama sistemi vardır.
• Kelime çeşitleri özel seslerle ayırt edilmediği için aynı kelime yerine göre
hem isim, hem sıfat, hem fiil, hem edat olabilmektedir.
• Sözcükler ek almadan, büküme (çekime), değişime uğramadan kalmaktadır.
Yani cümleler tek heceli kelimeler sırasından ibarettir. Bizim dilimizde
eklerin yardımı ile ifade ettiğimiz anlamlar, bu gruba giren dillerde
kelimelerin cümledeki yerlerinde, başka bir kelime ile ifade edilmekte veya
kelimelerin birbiriyle olan anlam ilişkisinden çıkarılmaktadır. Kelimeler tek
heceli olduğu için birbirine benzemekte ve okumayı zorlaştırmaktadır. Bu
zorluk konuşma sırasındaki vurgu sistemi ile aşılmaktadır.
• Çince ve Tibetçe bu grubun tipik dillerindendir. Bazı Himalaya ve Afrika
dilleriyle Endenozya dilleri ve Vietnam dili de bu gruba dahil edilir.
Örnekler:
Dien sı çi:
elektrik görme cihaz
televizyon
Vo yav kan şu:
Ben istemek bakmak kitap
Ben kitap okumak istiyorum
2.3.2. BÜKÜMLÜ DİLLER
• Çekimli dillerde de kelime kökleriyle ekler vardır. Fakat yeni kelimeler
türetilirken veya çekim yapılırken kelime kökünde değişiklikler olur.
• Bu gruba giren köklerde kelime kökleri hep aynı şekilde kalmaz. Kelime
kökleri, hem kelime türetiminde kavramı karşılarken hem de çekimleme
durumunda değişikliğe uğrar. Hatta zaman zaman kelimenin kökünü
bulmak imkânsız olabilir.
• İngilizce Almanca Arapça
İngilizce
uzanmak
yapmak
gitmek
lie / lay / lain
do / did / done
go / went / gone
Almanca
atmak, fırlatmak werfen / warf / geworfen
Arapça
yazmak
ketebe
kitab, katib, mektub, mekteb, üktüb, yektübü
2.3.3. EKLEMELİ DİLLER
• Bu dillerde tek veya çok heceli kelime kökleriyle ekler vardır.
• Türetme veya çekim sırasında kökte bir değişme olmaz.
Köklerle ekler birbirinden kolaylıkla ayrılabilir.
• Önden eklemeli (prefix), ortadan eklemeli (infix) ve sondan
eklemeli (suffix)
• Türkçe, Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Macarca, Fince ve
Samoyetçe
Bu gruba giren dillerin en önemli özelliği ek dediğimiz görevli
parçaların kelimelere baştan veya sondan eklenmesiyle
kavramlara karşılık bulunmasıdır.
Türetme dediğimiz yeni kelime yapma işleminde kelime kökleri
değişmez. Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni
kavramlar türetilir. Yeni ekler ulandığında kökte bir değişiklik
olmaz.
Türkçeye yabancı dillerden giren bazı sözcük köklerine de ekler
getirilerek yeni sözcükler türetilir.
Bu gruba en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca,
Mançu-Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca,
Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer. Örneğin;
Göz+le+m+ci
Verilen örnekte üç farklı ek köke eklenerek üç farklı kelime türetilmiştir.
Kökte bir değişiklik olmamaktadır. Bazı örnekler aşağıda verilmiştir.
Göz- cü “gözcü”
Göz - lük - çü - lük “gözlükçülük”
Göz - le - mek “gözlemek”
Göz - cü - lük “gözcülük”
Okul- laş - ma (oranı) “okullaşma”
Karar- laş- tır- ıl- mak “kararlaştırılmak”
Baş- la-t- mak “başlatmak” vb.
2.4.TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ
• Türkçe, dünya dilleri arasında yapı yönüyle sondan eklemeli
diller grubunda; köken bakımından da Ural – Altay dil
grubunun Altay dilleri ailesinde yer almaktadır.
• Ural – Altay Dilleri, diğer dil aileleri gibi sağlam bir aile
oluşturmazlar. Bu gruptaki diller arasındaki yakınlık, köken
akrabalığından ziyade yapı yönüyle benzerlik şeklinde ortaya
çıktığı için sınıflandırmanın dil ailesi yerine dil grubu olarak
yapılması görüşü benimsenmektedir.
• Ural Grubu Dilleri konusunda derinlemesine yapılan
araştırmalar, bu gruptaki dillerin akrabalığını
kesinleştirmektedir.
• Doerfer, Nemeth, Bang, Clauson gibi bilginler, Altay dil
ailesine giren dillerin köken akrabalığından ziyade kültür
akrabalığı üzerinde dururken Menges, Poppe, Räsänen ve
Ramstedt gibi bilginler araştırmalarına dayanarak bu diller
arasındaki köken akrabalığını ispatlanmış sayarlar.
• Son yıllarda Altaiystik başlı başına bir araştırma alanı olarak
değerlendirilmeye başlanmıştır. Ural – Altay dilleri teorisi ve
Altay dilleri teorisi hakkındaki araştırmalar geliştikçe bu
konuda daha detaylı ve tutarlı bilgilere ulaşılacaktır.
2.5. URAL- ALTAY DİL AİLESİNİN ORTAK
ÖZELLİKLERİ
• 1838 yılında Estonyalı bilgin Ferdinand Johann Wiedemann, Ural-Altay
dil ailesinin ortak özellikleri üzerinde çalışmış ve bu dil ailesinin HintAvrupa dillerinden farklı özelliklerini aşağıda verilen 14 maddede
toplamıştır:
• 1. “Ses uyumu” bu dillerin en başta gelen özelliğidir.
• 2. Sözcüklerde gramatikal cinsiyet yoktur. Yani sözcükler eril ve dişil diye ayrılmaz.
Mesela: müdür (eril)= müdire(dişil) ; she (dişil)-he (eril)
• 3. Sözcüğün başına yazılan, Arapçadaki “el” ya da İngilizcedeki “the” gibi belirtme
edatları yoktur.
• 4. Ural-Altay dil ailesindeki dillerin hepsi bağlantılı(eklemeli) dillerdendir. Türetme
ve çekim eklerle yapılır. Sözcük kökünde değişme olmaz.
• 5. İsimler iyelik ekleriyle çekimlenir.Örnek: his father=onun babası
• 6. Fiil şekilleri zengindir.
• 7. Hint Avrupa dillerindeki ön-ek yerine son-ek kullanılır. Bi-günah=günahsız.
• 8. Sıfatlar isimlerden önce gelir. Örnek: Güzel çocuk
• 9. Sayı sözlerinden sonra çokluk eki kullanılmaz. Yedi cüceler, kırk haramiler gibi
örnekler istisnadır.
• 10. Karşılaştırma –den ekiyle yapılır.Örnek: Bal-dan tatlı.
• 11. Yardımcı fiil olarak i- kullanılır.Örnek: Öğrenciydi.
• 12. Ural-Altay dillerinin çoğunda olumsuz hareket için ayrı fiil vardır.
• 13. Soru eki bulunmaktadır.
• 14. Bağlar yerine fiil şekilleri kullanılır.
Bu özelliklerin, Türkçenin içinde yer aldığı dil ailesine bağlı diğer diller içinde, geçerli
olduğu anlaşılmaktadır.
Ural ve Altay dillerin akrabalığı bugün için aşağıdaki benzerliklere
dayanmaktadır:
1.Her ikisi de eklemeli dildir. Yani her iki kolda da sözcük yapısı
aynıdır.
2.Bu dillerin tümce yapıları da birbirinin aynıdır.
3.Bu dillerde ünlü uyumu da ortak özellik olarak kendini gösterir.
4.Räsänen'e göre, ünlü bolluğu ve ünsüz seyrekliğiyle sözcük başında
ünsüz yığılışmasının bulunmaması da Ural-Altay dillerinin ortak
özelliğidir.
5.Ural-Altay dillerinde bazı eklerin hem eylemlerde çekim eki hem de
sözcük türetmede yapım eki gibi kullanılması da önemli bir
benzerliktir.
6. Bu diller arasında sözcük benzerliklerine ve eşliklerine de
rastlanmaktadır:
FİNCE
Min
Sin
TÜRKÇE
Ben
Sen
URAL-ALTAY DİL AİLESİ ÜZERİNE YAPILAN İLK ÇALIŞMALAR
:
• Ural-Altay dil ailesinin varlığı kesinleşmediğinden henüz bir teori
konumundadır. Bu alanda ilk çalışan kişi olarak İsveçli subay Strahlenberg
gösterilir. İsveç ve Rusya arasındaki bir savaşta Ruslara esir düşen subay
Sibirya bölgesinde Tobolsk şehrine sürgün edilmiştir. Sürgünde bulunduğu
10 yılı aşan sürede Sibirya hakkında çeşitli çalışmalar yapmıştır. Özellikle
Rus çarına sunduğu Sibirya ve Orta Asya haritası ile dikkatleri çekmiştir.
Rusya tarafından araştırma yapması için Tobolsk’a gönderilen
Messerschmidt’in yanına yardımcı olarak verilmiştir. Ülkesine dönünce
“Asya ve Avrupa’nın Kuzey ve Doğu Kısımları” adıyla bir kitap
yayımlamıştır. Bu kitapta rus tarihi ve kültürü, söz konusu coğrafyadaki
halklar ve onların dilleri konu edilmiştir. Türkoloji açısından önemli kılan
özelliği ise Türklerden kalan mezar taşları ve yazıtlardan söz etmesi, bu
taşların çizimlerinin verilmesidir. Bunlar Yenisey yazıtlarıdır. Yenisey
yazıtları hakkında ilk bilgileri vermesi bakımından Strahlenberg ve eseri
önemlidir. Eserde Türk dilleri arasında Yakutça ve Çuvaşçadan da bahs
edilmiştir.
• Strahlenberg, eserinde Ural-Altay kavimlerinin konuştuğu 32 dil
Tatar adı altında toplamış ve bu dilleri 6 gruba ayırmıştır.
• 1. Fin-Ugor
• 2. Türk-Tatar
• 3. Samoyed
• 4. Moğol-Mançu
• 5. Tunguz
• 6. Karadeniz ve Hazar denizi arasındaki halklar.
• Strahlenberg’in yaptığı bu tasnif, 19. yüzyılın ortalarına kadar
kullanılmıştır. Ayrıca eserinde 1.500 kelimelik bir Moğolca sözlüğe
de yer vermiştir. Strahlenberg, eserinde bu eseri oluşturan
malzemeyi Messerschmidt’le birlikte topladıklarını, ancak; ondan
haber alamadığından bu eseri kendisinin yayımladığını belirtmiştir.
• Messerschmidt’in Strahlenberg ile yaptığı araştırmanın (1920-27) notları
ise 240 yıl sonra Doğu Berlin’de “Akademia-Verlag” yayını olarak 5 cilt
halinde yayımlanmıştır. Onun notlarının Türkoloji açısından önemi,
Yenisey yazıtları hakkında bilimsel nitelikli bilgi veren ilk yayın olmasıdır.
Messerschmidt’in eserini Saadet Çağatay Türkçeye çevirip yayımlamıştır.
Aslında Yenisey yazıtlarının varlığı 13. yüzyıldan beri bilinmekteydi.
İlhanlı tarihçisi Cüveynî tarih-i Cihan-Güşa adlı eserinde Orhun harfleriyle
kayalara kazınmış Türk kitabelerinden söz eder. Orhun harfli yazılı
taşlardan bahseden başka yazarlar da olmuştur.Ancak bunları kiap haline
getirip ilim aleminin dikkatine sunan kişiler Strahlenberg ve
Messerschmidt olmuştur. Özelikle Strahlenberg’in eserinde yaptığı tasnif
ve karşılaştırmalarda hiç farkında olmadan Ural-Altay araştırmalarının
öncüsü olmuştur. Kendisinden sonra Yenisey bölgesinde birçok yazılı taş
bulunmuştur. 1889’da bir Rus heyetinin başındakiYadrintsev ilk Orhun
abidesini (Köl Tigin) bulur. Hemen sonra 1 km mesafedeki ikinci abideyi
(Bilge Kağan) bulur. Tonyukuk abidesi ise 1897’de diğer abidelerin 360 km
doğusunda botanik bilimci Yelizaveta Klements tarafından bulunur.
• URAL-ALTAY DİLLERİ: Ural-Altay dilleri Ural ve Altay olarak
iki gruba ayrılır.Bu gruplandırmayı ilk yapan Wilhelm Schott’tur.
Schott, Ural Altay dillerini şöyle gruplandırır ve bunlara Altay veya
Çud- Tatar dilleri adını verir.
• 1. Çud dilleri: Fin-Ugor dilleri
• 2. Tatar dilleri: Türk, Moğol, Tunguz dili Schott, çalışmalarıyla daha
çok bir Altayist; Altay dil grubuna dahil edilen diller arasındaki
yakınlıkları tesbit etmeye çalışan biri olarak tanınmıştır. Tatar dilleri
üzerine yazdığı eserinde Türk, Moğol, Tunguz dillerinin akrabalık
derecesini tesbit etmeye çalışmış, gerektikçe Fin-Ugor dilleriyle de
karşılaştırmıştır. Sonuçta Altay dillerinin en karakteristik fonetik
özelliği olan Türkçe /z/ = Çuvaşça /r/ Türkçe /ş/ = Çuvaşça /l/ ses
denkliklerini ortaya koymuştur.
•
•
•
•
•
•
•
Örnekler: Anlam
Ortak Türkçe Çuvaşça
Tuz
tuz
tıvar
Kız
kız
hir
Buz buz
pir
Diş
tiş
şil
Yıl
yaş
sul
• Schott bu tesbitlerin Altay dilleri içinde yer alması gerektiğini, Türkçenin
ana Türkçeden kopan bir kolu olduğunu ortaya koymuştur. Çuvaşça bu
özelliği ile Moğolca ve Tunguzcayla birleşmektedir. Bu denkliği Ramstedt
geliştirmiştir. Finlandiyalı bil bilgini Castren, Sibirya’ya yaptığı gezide Türk
dilleri üzerinde de durmuş; Kızıl, Sogay, Beltir, Kaça, Koybal, Soyot ve
Karagaslar hakkında bilgi toplamıştır. 1888’de yayımladığı kitap, Karagas ve
Koybal diyalektleri üzerine yazılmış ilk gramer kitabıdır. Castren, Ural- Altay
dil çalışmalarını doğru yönlendirmiş, filolojiye yeni bir düzen
getirmiştir.Filolojinin kurucusu sayılır. Castren’in 1850’de
yayımladığı “Altay Dillerinde Zamir Ekleri” adlı çalışması önemlidir.
• Bu dillerin hepsine Altay adını verir ve 5 gruba ayırır.
• 1. Fin –Ugor
• 2. Samoyed
• 3. Türk-Tatar
• 4. Moğol
• 5. Tunguz dili
• Castren eserinde Fincedeki zamir sistemiyle diğer
Altay dillerindeki zamir sistemini karşılaştırmış, bu
dil ailesine giren dillerde kişi zamirleri ve ekleri
bakımından benzerlik ortaya koymaya çalışmıştır.
Castren bu amacına ulaşmış; ancak Ural-Altay
dillerinin akrabalığını kesinleştirememiş; hatta bu
dillere akraba gözüyle bakılamayacağını ileri
sürmüştür. Schott da bu iki grup arasında
benzerlik göremiyordu. Ural-Altay dil ailesinin
Ural ve Altay dilleri olarak anılması ve böyle
gruplandırılması bu iki bilim adamının
çalışmalarının sonucudur.
• ALTAY DİLLERİ TEORİSİ: Ural-Altay dil grubunu
oluşturan dillerin ortak bir kaynaktan geldiği
görüşünü savunan ve bunu tesbit etmeye
çalışan teoriye Altay Dilleri Teorisi denir. Bu
dilleri konuşan halkların kültür malzemelerini
araştıran bilim koluna Altayistik bunlarla
uğraşan bilim adamına ise Altayist denir.
İLK ALTAYİSTLER
•
•
•
Ramstedt, karşılaştırmalı Altay dil ekolünün kurucusu Finli bir bilim aİlk Altayistler:
damıdır. Ramstedt bütün Altay dillerine hakimdir. Önce Fin-Ugor sonra Moğol ve
Türk dilleri üzerinde durur. Aynı zamanda Mongolistik biliminin kurucusudur. Moğol
diyalektolojisi üzerine pek çok çalışması vardır. Bu alanda verdiği en önemli eseri
Kalmukça sözlüktür. Daha sonra ise karşılaştırmalı çalışmalara yönelmiştir.özellikle
Moğolca ve Türk dilindeki paralellikler üzerinde durur. Ramstedt Türk
diyalektlerinden birçoğu üzerinde çalıştı. Altay dillerini ortak bir atadan yani ana
Altaycadan getirdi. Bu konuda yazdığı “ Altay Dilbilimine Giriş” adlı eseri
ölümünden sonra basıldı. Üç bölümden oluşan bu eser Türkçe, Moğolca, MançuTunguzca ve Korecenin ses ile şekil yapılarını karşılaştırmalı olarak işlemiştir.
Ramstedt’e göre Ana Altaycanın dört diyalekti vardır.
Ana Türk dili ve Ana Kore dili asıl dil grubunun güney, Ana Moğolca ve Ana MançuTunguzca ise kuzey kısmını oluşturmaktadır. Ramstedt, Schott’un Türkçe ve
Moğolca için bulduğu denkliği geliştirerek, Çuvaşçanın bu özelliği ile Moğolcanın
yanında yer aldığını Ramstedt tesbit etmiştir.
Yani Çuvaşçada olduğu gibi Moğolcada da /r/ ve /l/ nin Türkçe /z/ ve /ş/ ye denk
geldiğini ilk kez Ramstedt fark etmiştir. Bu tesbitten sonra hangi sesin asli yani
hangisinin daha eski olduğunu araştırmıştır. Başlangıçta Türkçenin daha eski
olduğunu, daha sonra ise Moğolcanın daha eski olduğunu savunmuştur.
• Ramstedt, Altay dilleri arasında başka ses denkliklerine de yer vermiştir.
Ramstedt’in Altay dilleri konusundaki teorisini devam ettirip geliştirenler
arasında en önemli isimler onun öğrencileri olan Pentti Aalto ve Nicholas
Poppe’yi sayabiliriz.
• Ramstedt’in görüşünü kabul edip destekleyenler de vardır. Bunlar
arasında Kotwicz, Vladimirtsov, Pritsak, Menges, Baskalov,
Gombocz, Nemeth sayılabilir. Bunlardan Macar Türkoloğu
Gombocz Altay dillerini karşılaştırmalı çalışmalarla incelemiştir.
Ayrıca onun Volga Bulgarcasından Macarcaya geçen sözcükleri
tesbit ettiği çalışması da önemlidir. Nemeth ise önceleri Türk ve
Moğol akrabalığına şüphe ile bakarken daha sonra Altay dillerini
dört evrede ele almıştır.
• 1. Soy akrabalığı
• 2. Karşılıklı Çuvaş-Moğol tesirleri devresi
• 3. Karşılıklı Türk Moğol tesirleri devresi
• 4. Yakutçanın Moğolcadan ödünçlemelerde bulunduğu devir. Tarihte
Çuvaş-Moğol devresi hiçbir zaman bulunmadığından bu açıklama
kabul edilemez.
ALTAY DİL BİRLİĞİNİ KABUL ETMEYENLER VE BU KONUDA
ÇEKİMSER KALANLAR:
• Bu teoriye karşı olan Türkologlar arasında başı çekenler. İngiliz Sir
Gerard Clauson, Alman Gerhard Doerfer ve Rus Alexsandr
Mihayloviç Şçerbak’tır.Clauson ve Doerfer’e göre Bu diller
arasındaki ortak unsurlar bir dilden diğerine geçen eski alıntı
sözcüklerdir.
• Alıntılamalar, Türkçeden Moğolcaya, Moğolcadan Tunguzcaya
doğru olmuştur. Ayrıldıkları nokta alıntılamanın
tarihlendirilmesidir. Altay dillerinin akrabalığı konusunda çekimser
kalanlar ise Louis Ligetti, Johannes Benzing, D. Sinor, Karl
Gronbech’tir. Japoncanın Altay Dil Birliğine Katılması: Samuel E.
Martin’in 1966 ve 1996 yıllarındaki iki çalışması ve Roy Andrew
Miller’in 1971’deki çalışması sonucunda Japonca Altay dilleri
arasında gösterilir olmuştur. Ancak bu konudaki çalışmalar bununla
sınırlı kalmıştır.
TÜRKİYE’DE Kİ ALTAYİSTLER
• Ahmet Temir, Osman Nedim Tuna, Talat Tekin Türkiye’de Altayistlikle
ilgilenen bilim adamlarıdır.Bunlar içinde en çok yayın yapan ise Talat
Tekin’dir. Altay Dil Teorisinin Bugünkü Durumu: Altay dil teorisi üzerine
birçok çalışma yapılmış; ancak bu dillerin akrabalığı kanıtlanamamıştır.
Hint-Avrupa dilleri üzerine yapılan çalışmalarla karşılaştırıldığında bu
çalışmaların yeterli olgunlukta olmadığı görülür.
KAYNAKÇA
• Türk Dünyası El Kitabı
•
Altay Dilleri Teorisi "Osman Nedim TUNA"
• Türk Dili Tarihi "Ahmet CAFEROĞLU"
• Türk Ansiklopedisi "Uygur" maddesi (Semih
Tezcan)
• İslam Ansiklopedisi "Türk" maddesi.
• Ergin, Muharrem,Türk Dil Bilgisi,17.bsk.,1988.
• Türk Dili "Ali Fehmi KARAMANLIOĞLU"
• Ata, Aysun, Orhun Uygur Türkçesi, Anadolu Üniv.,
2010.
2. BÖLÜM SONU SORULARI
1-) Aşağıdakilerden hangisi eklemeli
diller grubunda yer alır?
A) Arapça
B) İngilizce
C) Almanca
D) Çince
E) Japonca
2-) Aşağıdakilerden hangisi Ural-Altay
dil ailesi içinde yer almaz?
A) Türkçe
B) Fince
C) Korece
D) Moğolca
E) Çince
3-)
I. Ünlüler yönünden zengindir ve ünlü
uyumları vardır.
II. Sözcüklerde gramatik cinsiyet yoktur.
III. Sözcük kökleri, ekler getirildiğinde
değişmez.
IV. Sözcük vurgusu genellikle son hecededir.
V. Asıl unsur (tamlanan) önce, yardımcı
unsur (tamlayan) sonra gelir.
Yukarıdaki
numaralı
belirlemelerden
hangisi, Türkçenin özelliklerinden değildir?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
4-)
Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde F.
Wiedemann tarafından tespit edilen
Ural-Altay dil ailesinin özellikleri
doğru olarak verilmiştir?
A) Ses uyumu yoktur.
B) Sözcüklerde gramatikal cinsiyet
yoktur.
C) İyelik ekleri kullanılmaz.
D) Soru eki yoktur.
E) Bu dillerin hepsi eklemeli dillerdir.
.
5-) Dillerin yapı ve köken itibariyle
yapılan sınıflamasında, yapı ve
köken bakımından Türkçenin dahil
olduğu gruplar, aşağıdaki
seçeneklerden hangisinde doğru
olarak verilmiştir?
A) Bükümlü Diller- Kafkas Dil Ailesi
B) Eklemeli Diller - Ural Dil Ailesi
C) Tek Heceli Diller- Çin-Tibet Dilleri
Ailesi
D) Eklemeli Diller- Altay Dil Ailesi
E) Bükümlü Diller - Altay Dil Ailesi
6-) Ural ve Altay dillerinin akrabalığı
bugün için bazı benzerliklere
dayanmaktadır.
Aşağıdaki seçeneklerin hangisi bu
benzerlikler arasında yer almaz?
A) Her ikisi de eklemeli dildir. Yani her iki
kolda da sözcük yapısı aynıdır.
B) Bu dillerin tümce yapıları da birbirinin
aynıdır.
C)
Bu dillerde ünlü uyumu da ortak özellik
olarak kendini gösterir.
D) Ural-Altay dillerinde bazı eklerin hem
eylemlerde çekim eki hem de sözcük
türetmede yapım eki gibi kullanılması
da önemli bir benzerliktir.
E)
Bu diller arasında sözcük
benzerliklerine ve eşliklerine de
rastlanmaz.
7-) Aşağıdakilerden hangisi HintAvrupa Dil Ailesi, Avrupa Kolu içinde
yer almaz?
Yukarıdaki paragrafın ana düşüncesi
aşağıdaki yargılardan hangisidir?
A) Almanca
B) Flemenkçe
C) İngilizce
D) Ermenice
E) İtalyanca
8-)
I. İspanyolca - Hint-Avrupa
II. Gürcüce - Kafkas
III. Türkçe - Ural-Altay
IV. Macarca - Ural-Altay
V. Ermenice - Hint-Avrupa
Yukarıdaki eşleştirmelerin hangisi
yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. Tek heceli dillerle ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisi
söylenemez?
A) Sözcük türetilirken kökte değişim
meydana gelmez.
B) Çekim ekleri yoktur.
C) Vurgu ve tonlama önemlidir.
D) Sözcük, diğer sözcüklerle
kullanılışına göre anlam değiştirir.
E) Sözcükler daima kök
durumundadır.
10. Aşağıdakilerden hangisi dillerin
sınıflandırılmasının iki ana ölçütü
olmuştur?
A) yapı - köken
B) coğrafya - tarih
C) din - ırk
D) millet - alfabe
E) kıta - köken
2. BÖLÜM SORULARI
CEVAP ANAHTARI
•
•
•
•
•
1-A
2-E
3-E
4-E
5-D
•
•
•
•
•
6- E
7-D
8-E
9-A
10-A