TMMOB – EMO ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI MERSİN ŞUBESİ NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU NÜKSEM’07 (19-20 EKİM 2007) NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..? ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!! Necati İPEK EMO (Elk.-Eln.

Download Report

Transcript TMMOB – EMO ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI MERSİN ŞUBESİ NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU NÜKSEM’07 (19-20 EKİM 2007) NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..? ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!! Necati İPEK EMO (Elk.-Eln.

Slide 1

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 2

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 3

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 4

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 5

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 6

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 7

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 8

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 9

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 10

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 11

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 12

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 13

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 14

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 15

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 16

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 17

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 18

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 19

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 20

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 21

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 22

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 23

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 24

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 25

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 26

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 27

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 28

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 29

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 30

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 31

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 32

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 33

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 34

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 35

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 36

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 37

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 38

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 39

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 40

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.


Slide 41

TMMOB – EMO

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBESİ
NÜKLEER ENERJİ SEMPOZYUMU

NÜKSEM’07
(19-20 EKİM 2007)

NÜKLEERDEN ELEKTRİK OLUR MU..?
ya da NÜKLEER ŞART MIDIR..?!!!
Necati İPEK
EMO

(Elk.-Eln. Yük. Müh)

Enerji Br. Koordinatörü

Ülkemizde Elektrik Enerjisi Üretimi
2006 yılı elektrik enerjisi
üretimi 173,2 Milyar Kwh;

Doğalgaz

% 43,8

Diğer

Linyit

% 21,1

Nafta

Hidrolik

% 22,5

İthal Kömür

Fuel-Oil

%

2,9

Taş Kömürü

Taş Kömürü

%

1,6

İthal Kömür

%

5,9

Nafta
Diğer

%
%

1,4
0,9

Fuel-Oil

Hidrolik

Linyit

0,9

2,5

10,2

2,7

5

39

37,1
75,8

Doğalgaz
milyar kWh

“Yeni ve Yenilenebilir”e (Y&Y) bir örnek:
Rüzgar
Bugün:

• Almanya : 16.649 MW
• İspanya : 8.263 MW
RES kurulu gücüne sahip

Dünya Nükleer’den vazgeçiyor
Günümüz Dünyasında elektrik enerjisi üretiminin;

• %15’i nükleer enerji santrallerinden
Sağlanıyor,
Ancak ;
Uluslararası Enerji Ajansı öngörülerine göre 2030
yılında nükleer enerjinin toplam enerji üretimi
içindeki payı %9’lara kadar düşecektir.

Nükleer gündem ;
• Yeni Meclisin acilen ve yeniden gündeme

getirmeye kararlı göründüğü “Nükleer”
yasası ve NES kurma hazırlıklarında
gerekçe, ülkemizin “enerji ihtiyacı” olarak
ileri sürülse de, nükleer enerjinin “Siyasi”
bir “tercih” olarak dayatıldığı çok yakın
geçmişten çok iyi bilinmektedir.

…nükleer gündem (?)
• NES konusu ilk olarak 1970’in ilk yıllarında

gündeme getirilmiş ve 1976 yılında Akkuyu için
yer “izni” onayı alınmıştır. Diğer bir NES ihalesi
girişimi de 1996 yılında kamuoyundan gizlenerek
Resmi Gazetede “Muhtelif Malzeme Satın
Alınacaktır” ilanıyla başlayan ve yolsuzluk
soruşturmaları ile devam eden acıklı ve gülünç
çabalar olarak belleklerimize yerleşmiştir.

…nükleer gündem (?)
• Nükleer lobilerin santral kurma hezeyanları, geçen 37

yıllık süreçte dönem dönem yoğunlaşarak sürse de,
akademik/bilimsel çevrelerin, çevre ve meslek kuruluşlarının, doğaya ve geleceğe karşı sorumluluk duyanların
ülkemizin mevcut enerji kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılması yönündeki haklı karşı duruşları ile NES’ların
çevresel-teknik-mali sorunları ve atıklarının güvenliğine
ilişkin olarak dünyada yaşanan olumsuz örnekler
toplumsal duyarlılıkları arttırmış, ayrıca firmalar arası
çekişmelere ve şikayetlere açık yönetim yetersizlikleri
sonucunda dönemin iktidarları geri adım atmak zorunda
kalmışlardır.

..nükleer gündem (?)
• Bastıralamayan NES istekleri bu güne değin hep

aynı “Senaryo” ile gündeme getirilmiştir. Mevcut
kaynaklarımızın yetersiz olduğu, nükleer santral
kurulması yönünde adımlar atılmaz ise mevcut
talebin karşılanamayacağı ve enerji krizinin
kaçınılmaz olduğu ısrarla vurgulanmıştır. Şimdi
de yeniden benzer söylemlerle nükleer santral ön
plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Nükleer santral ilk yatırım ve işletim maliyeti çok yüksek,
35-40 yıllık ekonomik ömrü boyunca sıkça arıza ve
güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm
bulunamamış bir enerji teknolojisidir. Geçmişte
ülkemizde Çernobil’in etkileri, Marmara Depremi, Hızlı
Tren faciası gibi olaylarda, siyasi ve idari açıdan
“sorumluluk almama” yönünde pek çok sayıda örnekle
karşılaşılmıştır. Bu örneklerden hareketle Türkiye’de
nükleer santralın yapılması halinde, gerek inşa gerekse
işletme döneminde çok ciddi ve geri dönülemeyecek
güvenlik sorunları ile karşılaşılacağını belirtmek yanlış
olmayacaktır.

Nükleer : Maliyet & Güvenlik
• Bilindiği üzere ülkemizde nükleer santral

yapılmasını isteyen kesimler tarafından sürekli
olarak nükleer santralların maliyetler açısından
diğer santrallar ile rekabet edebilir hale geldiği
iddia edilmektedir. Nükleer santrallar, doğal gaz
kombine çevrim santralları ve karbon vergisi
uygulanmaması halinde, kömür santralları
karşısında daha yüksek ömür boyu maliyetlere
(overall lifetime costs) sahiptir.

Nükleer : maliyet & güvenlik
• Aşağıda, “Massachussets Institute of Technology

(MIT)” tarafından kullanılan bir modele göre
nükleer enerjiden elektrik üretimi maliyetlerinin
diğer kaynaklarla karşılaştırılması yapılmakta ve
nükleerin hangi koşullarda diğerlerine tercih
edilebileceği gösterilmektedir. (Not: Bu tablonun yer
aldığı çalışma nükleer santralların yapılmasına karşı
nitelikte olmayıp, tam tersine nükleer santralların hangi
şartlarda kabul edilebilir hale gelebileceğini irdeleyen bir
çalışmadır.)

Nükleer : maliyet & güvenlik
SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ
(YAPIM VE İŞLETME MALİYETLERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ)
(CENT/KW- SAAT - 2002 YILI $)

Nükleer (Hafif Sulu Reaktör)

-

: 6.7

İnşa maliyeti % 25 düşürülürse
:
İnşa süresi5 yıldan 4 yıla inerse
:
İşletme-bakım masrafları 13 mills/kWs’e düşürülürse :
Sermaye maliyeti gaz/kömür seviyesine düşürülürse) :

5.5
5.3
5.1
4.2

SANTRAL TÜRÜ ve ÜRETİM MALİYETLERİ






Pulverize kömür
DGKÇS (Gaz fiyatı 3.77 $ / Mcf )
DGKÇS (Gaz fiyatı 4.42 $ / Mcf)
DGKÇS (Gaz fiyatı 6.72 $ / Mcf)

:
:
:
:

4.2
3.8
4.1
5.6

Mills : 1/10 cent
Mcf : bin ft3

(Kaynak : An Interdisciplinary MIT Study / 2003)

Çevre, maliyet, dışa bağımlılık..
• Çevresel faktörler, yüksek maliyetler ve

dışa bağımlılık gibi argümanların yanısıra,
önemli bir “EV” potansiyelimiz ve “Yeni &
Yenilenebilir” kaynaklarımız varken,
dünyada “gözden düşmüş nükleer
santralların” Türkiye’ye pazarlanmasının
arkasında hangi “realite”lerin olduğunu
araştırmak ve karşı çıkmak gerekmektedir.

Değerlendirme
• 4628 sayılı EPY ile, yeni yatırımlar yapmasına

engel olunarak ve kendine ait mevcut enerji
santrallarını da özelleştirerek kamunun
dışlanmakta olduğu enerji sektöründe, talep
artışına paralel yeni yatırımların özel sektörce
yapılmaması halinde ufukta enerji krizlerinin
olduğu, bu nedenle tek çözümün NES’lar olduğu
fikrinin ısrarla kamuoyuna dayatıldığı
izlenmektedir.

Tahkim…
• Türkiye’nin, elektrik enerjisinin 2004’te

%39’unun, 2005’te yaklaşık %45’inin
doğalgazdan üretildiği dikkate alındığında,
alım ve fiyat garantili doğal gaz ve santral
sözleşmelerine bağımlı hale getirildiği,
uluslararası tahkim kıskacında olduğu, bu
kıskaçtan uzun yıllar kurtulamayacağı
anlaşılmaktadır.

…Doğal Gaz sevgisi..!
• Norveç gibi dünyanın 4. büyük doğalgaz

ihracatçısı bir ülke bile, ürettiği elektrik
enerjisinin %99.5 ini HES dan elde
ederken, önemli HES potansiyeline sahip
Türkiye’nin, ürettiği elektrik enerjisinin
%45’ini doğalgazdan üretmesinin
hesapsız, ve bilinçsiz enerji politikalarının
sonucu olduğu görülmüştür.

EV (Enerji Verimliliği)
• Enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda atılan

adımlar sevindirici olmakla birlikte gerek bu
bilincin oluşması ve gerekse yaptırımlara karşı
duyarlı davranılması zaman alacak gibi
görünmektedir. Bu ise pahalı elektriğe mahkum
olmak anlamına gelmektedir. Enerjinin akılcı
kullanımı ile kayıpların en aza indirilmesi, aynı
enerji ile daha çok iş yapılması veya aynı iş için
daha az enerji kullanılması mümkündür.

Kayıp ve kaçaklar = 3 NES
• Resmi açıklamalara göre elektrik ağındaki

kayıp ve kaçak oranı, ortalama %22-25’leri
bulmaktadır. Başka bir deyişle üretilen
elektrik enerjisinin beşte biri, bakım ve
yenileme yapılmadığından tüketime
sunulmadan yok olmaktadır.

Maceraya gerek yok..!
• Kayıp ve kaçakların azaltılmasına yönelik

yapılacak yatırımlarla bu oranın AB
ülkelerinin ortalaması olan % 6-8’ler
seviyesine çekilmesi olanaklıdır. Bu sayede
yüzde 15’ler seviyesinde yapılacak bir
tasarrufla hem elektrik enerjisi kullanımı
bu denli lüks bir tüketim olmaktan çıkacak
hem de NES macerasının gerekçeleri (?)
ortadan kalkacaktır..!

Bilim adamları ne diyor :
• •1.

Çok sınırlı ve düşük yoğunluktaki tıbbi ve
endüstriyel amaçlı kullanımları dışında, çevreye
yayılan zararlı radyasyonun en önemli kaynağı
olan nükleer santral kazaları ve radyoaktif
atıkları; karşılaştığımız çevre sağlığı risklerinin
ağırlık derecesini gösteren "Risk Uzayı"
dediğimiz bilimsel tabloda en ağır risk grubu
olan hem "gözlemlenemez", hem
de "denetlenemez" riskler arasındadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 2.

Nükleer santral kazaları ve atıkları kaynaklı
radyasyon, gözlemlenemez olduğu için etkisi geç
anlaşılan ve insanlık ve bilim tarihi bakımından
yeni; bu nedenle bilimin ve risk altındaki toplum
çoğunlu-ğunun yeterince bilmediği riskler
grubunda; denetlenemediği için de korkutucu, dünya
çapında felaket yapıcı; sonuçları öldürücü,
gelecek kuşak-lar için çok tehlikeli; kolayca
azaltılamayan ve miktarı giderek artan; gönüllü
hizmetin olmadığı ve yürürlükteki yasalara uygun
olmayan riskler grubundadır.

Bilim adamları ne diyor :…
• •3.

(devam)

Nükleer santral ve zararlı radyasyon konusunda
Türkiye‘nin hukuk metinlerinde nükleer suç ve cezası
tanımlanmamıştır. Riskin kabulüne ve cezaya temel
olacak standartlar, insanda ve canlılarda alınmasına izin
verilen doz ve kirletici sınır değerleri ve uyulması gereken
kurallar eksiklerle doludur. Örneğin yürürlükteki Çevre
Yasası‘nda zararlı ışınlar ve radyasyon ile ilgili
düzenleyici bir madde yoktur. Türkiye‘nin bugün
itibarıyla izin verilen yıllık radyasyon dozu
A.B.D.‘nin 4, Almanya‘nın 3,3, İngiltere‘nin 2
katıdır. Türkiye Çernobil Kazası‘nı bu dozların beş
katına izin veren bir mevzuatla yönetmiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •4.

Kamu yaşamında iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan
ayırmanın yolu olan demokrasi ve siyaset, toplumun
bütün katmanlarının yönetime katılması ile yapılır.
Çevreyi ve sağlığı etkileyen nükleer santral gibi önemli
yatırım kararlarında danışma ve karar verme
süreçlerine katılıma dair birey hakları, ülkemizde
eksik ve engellerle doludur. Önemli kararların
oluşumunda ve uygulanmasında bilgili tartışmayı
oluşturan; kamuoyunun ve çeşitli sektör ve toplum
katmanlarının uygun, doğru ve zamanındaki
bilgilendirmesini sağlayıcı, halk katılımını
güçlendiren toplantılar ve işleyiş yolları Türkiye‘de
göstermeliktir ve veya kurumlaşmamıştır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •5.

Enerji ve nükleer enerji yalnızca
sanayi sektörünün değil; tarım, orman,
turizm, sağlık gibi tüm sektörlerin içinde
bir yerdedir. Yalnızca nükleer enerji ve
sanayi sektörünün katkısı ve
katılımıyla alınan kararlar ülke ve
enerji sorunlarını çözemez.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •6.

Küresel ısınmanın çözümü nükleer
santrallar değil; başta ABD, Rusya ve Çin olmak
üzere tüm dünya ülkeleriyle birlikte ülkemizde de
kömür, petrol ve doğalgaz tüketiminin ciddi
olarak azaltılması ve bunun için de önce kamu ve
özel sanayi kuruluşlarından başlayarak tüketim
alışkanlıkları ve yaşam tarzlarımızda zorunlu
değişikliklerdir. Küresel ısınmanın çözümü
diye nükleer santral yatırımı yağmurdan
kaçarken bataklığa saplanmaktır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 7.

İstatistik önemli bir bilim ve tekniktir. Ülkemiz, en
çok görülen, en çok sakat bırakan ve en çok öldüren
hastalıklarının; hastalık nedenlerinin, nüfusunun yaklaşık
%30‘unun yaşadığı köy ve beldelerde gerçekleşen
ölümlerinin ve toplam kanserlerinin vb. gerçek sayısını
hâlâ bilememektedir. Nükleer teknolojiye göre çok daha
basit olan istatistik tekniği olmayan bir ülke, nükleer
santrallarından gelecek çevre ve sağlık risklerini
izleyemez, değerlendiremez, yönetemez, iletemez,
algılayamaz, denetleyemez, ve toplumunu
radyasyonunun zararlı etkilerine karşı koruyamaz.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 8.

Meclis‘teki söz konusu yasa önerisi ile kendisine nükleer
santralların ruhsatlandırma ve teknoloji seçimi ile ilgili önemli
görevler verilmek istenen; ülkemizin nükleer enerjinin yönetimi ve
denetlenmesi ilgili temel kurumu durumunda olan Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu‘nun kuruluş ve çalışma ilkelerini belirleyen 2690
sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 13 Temmuz 1982
tarihli baskıcı bir dönemin yasasıdır. Kurum, çok sektörlü ve
çok bilimli kurullara sahip değildir; bilimsel ve idari özerkliği
yoktur; nükleer enerjiden yana tek yanlı, bir yaklaşım
sergiler ve siyasal etkilere açıktır. Böyle bir kurumun
nükleer enerji yatırımları konusunda ruhsatlandırmaya
yetkili tek üst kurum olması, yönetsel ve bilimsel anlamda
multidisiplinerliğe aykırı ve ülkemiz açısından sakıncalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 9.

Ülkemizde çevreyi tehdit etme
olasılığı bulunan büyük sanayi yatırım ve kuruluşlarına
Umumi Hıfzısıhha Yasası gereği Sağlık Bakanlığı
tarafından verilen Gayrı Sıhhi Müessese (GSM)
Ruhsatı ve Çevre Yasası gereğince Çevre Bakanlığı
tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme
(ÇED) Olumlu Raporu uygulamaları genel toplumu
ve ekosistem içindekileri koruyucu değil;
göstermeliktir. ÇED, dinamik bir süreç olup bir
rapordan öte bilimsel olarak bir fayda-maliyet bütçesidir.

Bilim adamları ne diyor :
• ÇED raporu, herhangi bir faaliyetin çevre kaynaklarına
olası risklerini ve tahriplerini tahmin ederek
bunları en aza indiren bir önlemler projesi ile ilgili
ekosisteme zararsız bir faaliyet olduğunu
kanıtlamış olmalı ve ilgili ekosistemin yaşayan
canlılarının iznini almalıdır. Yani halkı hiçe
saymamalıdır. Oysa ÇED, ticari bir iş olarak özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu nedenle işletme ÇED‘e değil; ÇED
işletmeye uydurulmakta; bazı (madencilik, petrol arama
gibi) sektörler kapsam dışında tutularak ÇED
anlamsızlaştırılmaktadır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Ülkemizin uygulanmayan mahkeme

kararları ile dolu bozuk çevre koruma
sicili bizlerin ve tüm yurttaşların
nükleer santrallar konusunda son
derece ihtiyatlı olmasını
gerektirmektedir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •10.

Nükleer santrallar, hiçbir ülkede
sigorta şirketlerince sigortalanmaz; çünkü
bir nükleer kaza sonucunda oluşacak ve kuşaklar
boyu sürecek, Çernobil Felaketi‘nde olduğu gibi
bir kaç ülkenin ekolojik felâket bölgesi ilan
edilmesine neden olabilecek insan ve çevre
sağlığı kayıplarının maddi ve manevi boyutu,
tahmin edilemeyecek ve karşılanamayacak
ölçüde büyük olabilir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• •11.

Yüksek teknoloji ürünü olan, her türlü terörist
saldırısına karşı korumalı makam arabası içinde bayıldığı
sırada şöför ve korumalarının eğitimsizliği ve bilgi hatası
nedeniyle hapis kalan başbakanımızın nasıl balyozla
kurtarılmak zorunda kalındığı belleklerdedir. Bu durum,
doğduğu ortamdan koparılmış bilginin nasıl yıkıcı
eğilimler ve beklenmeyen sonuçlar taşıyabildiğine iyi bir
örnektir. Her ülkenin enerji ve doğal kaynak,
ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bilimsel,
eğitilmiş insangücü ve ahlâki vb. altyapısı
farklıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam
- Nükleer santralların, zaten var olan yüzyıllar
boyu radyasyon kaynağı olacak atıklarıyla,
barışta ve savaşta, kaza ve düşmanca saldırılara
maruz kalma riskleri ile ülkenin ekonomik
bağımsızlığını tehlikeye düşürecek denli yüksek
parasal kayıplara neden olabilme riskleri; eksik
ve yetersiz alt yapısı nedeniyle ülkemiz için daha
fazladır. Bu nedenle başka ülkeler örnek
gösterilerek Türkiye‘ye nükleer santral
kurulmamalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Örnek gösterilecekse nükleer teknoloji ve
santral sahibi ülkelerin teker teker örneğin
A.B.D.‘nin 1979 yılındaki “Three Miles Island”
nükleer santralı kazasından sonra niçin
nükleer santral yatırımlarının durdurduğu
hiçbir yanlış anlamaya gerek bırakmayacak
biçimde kamuoyuna açıklanmalıdır.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 12. Riskin en büyüğü atıkların yönetimi

ile ilgilidir. Ne yazık ki, bazılarının yarısının
yok olması için 210 000 (iki yüz on bin)
(teknetyum) ila 15,8 milyon (on beş
milyon sekiz yüz bin) (iyot-129) yıl
gereken radyasyonlu atıkları tehlikesiz
olarak yöneten bir teknoloji henüz
geliştirilememiştir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
- Bu nedenle bu atıklar çok yüksek
maliyetlerle kimi ülkelere satılmaktadır.
Yalnızca bu durum bile, nükleer lobinin
neden bizim ülkemizi seçtiğini göstermeye
yeterlidir. Ülkemize NES yapmak
isteyenlerin, ortaya çıkacak radyasyonlu
atıkları nasıl yöneteceklerini de şimdiden
açıklamaları gerekir..!

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 13.

Nükleer santrallar, gerek yatırım ve işletme
aşamasında; gerekse atıkları ve ekonomik ömür sonu
sökümü yüzyıl süren radyasyonla kirlenmiş santral
parçaları nedeni ile kirli, yatırımı ve ürettiği enerji
maliyeti pahalı olduğu kadar tümüyle dışa bağımlı
ve yakıt kaynakları sınırlı teknolojilerdir. Buna
karşın ülkemiz doğal, aynı zamanda teknik ve ekonomik
potansiyel bakımından hidroelektrik, rüzgar, güneş,
biyokütle, biyoyakıt, biyogaz gibi çok daha bol, yeterli,
ucuz, yerli, temiz ve yenilenebilir enerjisi
kaynaklarına, yerli enerji üretme teknolojilerine ve büyük
bir enerji tasarrufu potansiyeline sahiptir.

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• 14.

Ülkemiz, imzaladığı uluslar arası
anlaşmalarla, nükleer silah
yapmayacağını kabul etmiştir. Bu
nedenle Türkiye‘ye nükleer santral yapma
gerekçelerinden birisi "nükleer silah
üretmek" olamaz. Üstelik, nükleer santral
ve nükleer bomba yapma teknolojisini
oluşturacak ‘doğal bir sanayi süreci‘
ülkemizde oluşmamıştır

Bilim adamları ne diyor : …(devam)
• Yukarıda açıkladıklarımızdan anlaşıldığı gibi ; biz
aşağıda imzası olan bilim insanları , Türkiye‘ye
“nükleer santral yapma kararı” bilimsel değil,
siyasal bir seçimdir diyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız. 10 Mart 2007

İmza : Yaklaşık 35 değişik Üniversiteden

(ODTÜ, İTÜ, YTÜ,
Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, Akdeniz, Mersin Ün. Dahil) toplam 165

insanı

bilim

Nükleersiz aydınlık ve sağlıklı bir yaşam /
sağlıklı bir gelecek İçin Yeni ve Yenilenebiliri
Seçin..!
Kaynaklar :

• 1) TMMOB – EMO Yayınları
• 2) EMO Etkinlikleri
• 3) 165 Akademisyenin 10.03.2007

EMO Enerji B. Koordinatörlüğü

tarihli "NES Karşıtı Bilim
İnsanları Bildirisi”

• 4) DEK-TMK yayınları

[email protected]
TEŞEKKÜRLER.