Tesettür - Kültür Penceresi

Download Report

Transcript Tesettür - Kültür Penceresi

Aralık 2010
NOT: Bu konu “ÇIPLAKLIK” konusunun devamı olduğundan
öncelikle “ÇIPLAKLIK KONUSU”nun okunması tavsiye edilir.
Çıplaklık konusunda “dinin örtünme ve süslenme
ile ilgili ölçüler getirmesi, insanı korumak içindir.
Çünkü, insanda kendisinin, karşı cinsin ve toplumun
dengelerini bozabilme becerisi vardır.” Ve
“Çıplaklık denilince akla daha çok kadın gelir.
Çünkü, kadın dişidir ve cinselliğin merkezidir.
Dinin kadına yönelik hükümler koyması ona verdiği
önemin sonucudur. O, narin bir çiçektir, korunmalıdır...
Kadının vücudundan (nikah bağı olmadan) ‘cinsel olarak’
faydalanmak isteyenler ile, onu ‘ticari bir mal’ gibi
kullanmak isteyenler, kadını kişiliksiz ve çıplak olarak
görmek ister. ‘Tesettür düşmanlığı’nın arkasında
bu niyetlerin de olduğu unutulmamalıdır” demiştik.
Bu ifadeler bu yeni konumuz için de geçerlidir...
Tesettürü kısaca tanımlarsak: “Yüce Allah’ın emirlerine
uygun olarak örtünmektir” diyebiliriz.
MÜSLÜMAN
NİÇİN
ÖRTÜNÜR?
● Bir Müslüman, “insanın dünyaya imtihan için getirildiğini, bu imtihanın sınırlarını çizmeye (yaratan
ve nimetleri hazırlayan olarak) Yüce Allah’ın tek yetkili olduğunu” bilir ve kabul eder.
● Bir Müslüman, Yüce Allah’ın vahiy ile insanlığa indirdiği dinlerin (sonuncusu İslâm’ın), insanlar
için bir “yaşam tarzı” (yol haritası) olduğuna inanır. Bir diğer ifade ile; vahyin, kendi “dünya hayatı”
ve “ahiret hayatı” için tek doğru yolu gösterdiğine inanır ve vahyin uyarılarına uyar.
● Bir Müslüman, dininin kendisinden “cinselliğini” değil, “kişiliğini” (ilmini, ahlâkını, becerilerini vb.)
öne çıkarmasını istediğini bilir. Bu sebeple Müslüman soyunmak yerine, tesettüre uygun giyinerek
cinselliği geri plana atar, kişiliğini öne çıkarır.
● Bir Müslüman, vahiy karşıtı telkinlere (felsefi görüşler veya moda gibi eylemlere) kapılmadan,
insanların beğenisine-kınamasına aldırış etmeden Yüce Allah’ın emirlerine uymak için “tesettüre
uygun” giyinir. Böylece; Müslüman, çıplaklığı ile bir başkasının hata yapmasına (günah işlemesine)
sebep olmamış olur; olsaydı bu da bir “hak” ihlali olurdu.
SOKAĞIN
GERÇEĞİYLE
DEVAM EDELİM
● Sokaklarda, tesettürü sadece başörtüsü olarak algılayıp “başını formaliteden
örten” vücudunun geri kalan yerlerini ise, sokağın isteğine göre açan, kadınlar
çoğalmaya başladı. Bu kişilerin “örtülü çıplak” hallerinin tesettürle bir ilgisi
yoktur.
● Yine sokaklarda, başının (saçının) açıklığı dışında vücudunun diğer yerlerini
tesettüre uygun örten kadınlar görmekteyiz. Başlarının açık olmasının gerekçesi
(özenti, alışkanlık, kanun baskısı) her ne ise, inşaallah onu aşarlar da başlarını da
kapatırlar… Duamız bu….
Setr-i Avret: Vücudun (bir zaruret olmaksızın) gösterilmesi ve bir başkasınca
bakılması dinen haram (yasak) olan yerlerine dini literatürde “avret”, bu yerlerin
örtülmesine de “setr-i avret” (avret yerlerini örtmek) denir. Setr-i avret deyimi daha
çok namaz için asgariden örtülecek yerler için kullanılır.
Not: Avret yerleri kadın ve erkekte değişiktir ve nereleri olduğunu anlatacağız.
Tesettür: (Daha çok) Gerek erkek ve gerekse kadının namaz dışındaki zamanlarda
avret yerlerinin örtülmesiyle ilgilidir.
Not: Müslüman kadının namaz dışındaki avret yerleri kavramı ortama göre
değişir; nasıl olduğunu anlatacağız.
ÖRTÜNMEK
ERKEK İÇİN AVRET YERLERİ
(Örtülmesi Gereken Yerler)
Hanefilere göre; bir erkeğin,
gerek namaz için (setr-i avret) ve
gerekse namaz dışı asgariden
(en az) örtmesi gereken yerler
(tesettürü), “göbek ile diz kapağı”
arasıdır. (diz kapağı dahil)
Not: Diğer üç mezhep, diz
kapaklarını avret saymaz.
İslâm,
bir erkeğin
örtünmesinde
cins, şekil, renk şartı
koymaz.
Dinin Koyduğu Şartlar:
( Örtülecek yerlerin sınırları)
● Dar ve şeffaf
olmayacak
● Karşıyı tahrik
etmeyecek
● Sade ve temiz olacak
Müslüman kadının namaz kılabilmek için örtmesi gereken yerleri;
yüz, el ve ayak dışındaki bütün vücududur.
Namaz İçin
Örtünme
Şematik şekilde gösterildiği gibi; saçlarla beraber baş, ayak hariç bacaklar, el hariç
kollar ve vücudunun diğer kısımları örtülü olacaktır. Örtü, teni ve vücut hatlarını
göstermeyecek biçimde olacaktır. (Namazda yüz, eller ve ayaklar açık olabilir.)
(Setr-i Avret)
Müslüman
Kadın Yanında
Dinen Evlenemeyeceği
(akraba) Erkek Yanında
Dinen Evlenebileceği
Erkek Yanında
Müslümanlara
Karşı
Örtünme
(Tesettür)
Müslüman bir
kadının, diğer bir
Müslüman kadına
karşı avreti, asgari
göbek ile diz kapağı
arasıdır, örtecek.
Yabancılara
(Müslüman Olmayanlara)
Karşı Örtünme
(Tesettür)
Yüzü, başı, saçı,
göğsü (sadrı),
ayakları, bacakları,
elleri ve kolları hariç
diğer yerleri avrettir,
örtecek.
Müslüman bir kadın,
dinen nikah düşen
erkek karşısında
(akraba bile olsa)
el, yüz, ayak dışında
tüm vücudu avrettir,
örtecek.
Müslüman Olmayan
Kadının Yanında
Müslüman Olmayan
Erkeğin Yanında
Müslüman bir kadın,
Müslüman olmayan bir
kadın yanında (asgariden)
şekildeki gibi örtülü
olacaktır.
Müslüman bir kadın,
Müslüman olmayan erkek
yanında şekildeki gibi
örtülü olacaktır.
SOKAKLAR “ÖRTÜLÜ ÇIPLAKLARIN” PODYUMLARINA DÖNÜŞTÜ.
ŞEKİLCİLER
● Başında başörtü var ama gerisi açıkta; etekler yırtmaçlı, göğüs-kollar açık, iç
çamaşırlar bile belirgin… Veya öyle bir pantolon giymiş ki çıplak halinden daha tahrik
edici.
● Kimi örtülü kadınları uzaktan görürsünüz ve “maşallah örtünmüş” dersiniz.
Yaklaşınca önce parfüm kokusuyla tanışırsınız. Yüzüne baktığınızda her yeri
boyanmış, dudaklar rujlu, gözler sürmeli, kısacası allanıp pullanıp sokaklara çıkmış.
Sanki “Hey erkekler ben buradayım bana bakın. Beni beğenmeniz için çok para
harcadım ve ayna karşısında çok kaldım” demekte…
● Kimi kadınlar görürüz; toplum içinde ilgi görmek adına, soyunmasına süslenmesine
ek olarak ses yapan topuklu ayakkabılarıyla kırıtarak yürür… Örtünenler onları niçin
taklit eder ki?
● TV müzik programlarına veya kapalı-açık konserlere katılan bazı başörtülü kadınlar
görüyoruz. Kimi ıslık çalıyor, kimi dans eder gibi hareketler yapıyor, kimi
yanındakilerle el ele omuz omuza sallana sallana tempo tutuyor vs.
● Birileri “O da ne ki? Biz başörtülü bazı kızların üniversite kampusünde, yollarda,
pastanelerde erkeklerle el ele, omuz omuza fingirdeştiklerini her gün görüyoruz”
diyebilir. Yalan da değil…
SETR-İ AVRET (namaz için örtünme) ve TESETTÜR (namaz dışı örtünme) yalnızca
vücudun örtülmesi gereken kısımlarını örtmek değildir... Ya nedir?
YASAKLAR
Kur‘ân ve Sünnet, Müslüman kadın ve erkeğin giyinirken
karşı cinsi tahrik etmeyecek şekilde örtünmesini ister.
Bir diğer ifade ile, Müslümanlar vücut hatlarını gösterecek
kadar dar ve ince (şeffaf) elbise giyemezler, kıyafetleriyle
şereflerini alçaltamazlar…
Müslüman,
“örtülü çıplak”
olamaz.
Bir insanın cinsiyeti, kendi seçimi olmayıp Yüce Allah’ın
takdiridir. Bunu bilen Müslüman cinsiyetinden utanmaz,
gereğini yapar. Müslüman, erkekse erkek gibi, kadınsa
kadın gibi giyinir.
Müslüman,
“cinsiyetine”
yabancılaşamaz.
Müslüman, diğer din mensuplarına benzemeye çalışmaz.
Müslüman,
“edilgen”
olamaz.
Allah insanları en güzel şekilde yaratmış, bu güzelliğin
görünmesi için de (aşırıya kaçmamak kaydıyla) insanın
süslenmesine izin vermiştir. Müslüman, giyinirken /
süslenirken israf edemez.
Müslüman,
“aşırıya”
kaçamaz.
ÖRTÜLÜ
ÇIPLAK
BİR MÜSLÜMAN KADIN "ÖRTÜNMESEM DE OLUR" DİYEMEZ.
HADİS
“Cehennemliklerden iki sınıf vardır ki, ben onları dünyada görmedim: Birincisi
ellerindeki öküz kuyruğu gibi kırbaçlarla halkı kırbaçlayan kimselerdir. İkincisi
giyinmiş çıplak, kalçasını oynatarak, kırıtarak, salınarak yürüyen, başları deve
hörgücü gibi kadınlardır. Bunlar cennete giremezler, onun kokusunu da
alamazlar. Halbuki onun kokusu çok uzun mesafeden alınır.”
Müslüman kadın, “Ben Yüce Allah’ın dinine girmekle İslâm’ın emir
ve yasaklarına uymayı taahhüt ettim. Benim dinim “dişiliğimle” değil,
“kişiliğimle” toplumda yer almamı istiyor. Ben vücudumu sergilemem,
tesettüre uygun giyinirim” demelidir.
MÜSLÜMAN
KADIN
O, CENNETİ HEDEFLERKEN GEÇİCİ DÜNYA ZEVKLERİNE TESLİM OLMAZ.
Allah’ın verdiği “hür irade” ile
İnsanın İslâm’ı kabul etmeme
“inkâr imkânı”, edenin de
ibadetlerini yapmama “günah
işleme imkânı” vardır. Biz bunu
insanın elinden alamayız. Beni
rahatsız etmemek şartıyla isteyen
istediği gibi inanır ve giyinir.
İnancımın gereğini yerine
getirme talebim kabul
görmelidir. Kimse beni
inancımın emrettiğinin dışında
giyinmeye zorlamamalı. Çünkü,
ebedi ikinci hayatımı bu kısa
dünya hayatı için feda etmem.
Yapmam gerekenleri yaparım.
CEHENNEM VARDIR
CENNET VARDIR
GÖRMESEKTE
VARLAR
Müslüman, tesettürü sadece “baş örtüsü” olarak görmez.
Bununla birlikte, başörtüsü kavgasında taraf tutar…
BAŞÖRTÜSÜ
İTALYA’NIN Torino kentinde turistik bir
sarayın bilet gişesinde türbanı ile çalışan
Fas asıllı Y. Amellal’ı bir ziyaretçinin şikayet
etmesi üzerine, iş arkadaşları ayağa kalktı.
Ofisteki tüm kadın çalışanlar, Amellal’dan
özür dilenene kadar işe türbanla geleceklerini
açıkladı. Erkekler de eyleme destek verdi.
Sarayın müdürü “Amellal yedi yıldır bizimle
ve işini iyi yapıyor. Onun türbanı çok
kültürlülüğün simgesi ve rahatsız
olunmamalı” dedi.
KAVGASI
Ateist fikirlere sahip bir kısım kadın / erkek; dini kurallara
uygun başörtülü bir Müslüman bayanı gördüklerinde rahatsız
olmaktadır. Bu kesim, Müslüman bayanı dışlayabilmek için
önce onu “öcü”leştirmek istemektedir. Bunun için de
başörtüsünü “siyasi simge-çağdaşlığa karşı simge-kadının
köleliğinin simgesi(!)” olarak tanımlıyor...Bazıları da “İslâm’da
başörtüsü yoktur” diyerek fetva veriyor(!)… Bazıları daha da
ileri giderek “kamusal alanlar” ilân ediyor ve Müslüman kadını
buralara sokmuyor/sokmak istemiyor.
Prof. Dr. Hayrettin Karaman
MÜSLÜMAN, DIŞARDAN GELEN BASKILARA BAKARAK KENDİNİ DEĞİŞTİRMEZ.
BASKIYLA
OLMAZ
Müslüman’ın diğer
Müslümanlarla ilişkilerinde
fikir ve davranış farklılığı
varsa, farklılık bilgiye dayalı
“müzakere” ile giderilir. Bu
durum “örfi iman”ın “tahkiki
iman”a dönüştürülmesi
açısından da önemlidir.
Müslüman, Müslüman
olmayanlarla insanlık
temelinde ilişki kurar.
Müslüman inanç
dayatmasında bulunmaz
“tebliğ görevini” yapar.
Kendine yapılacak dayatmalar
için hazırlıklı olur.
Bir Müslüman'ın fikir veya
davranışını yanlış bulanlar;
ona, “Kur’ân ve Sünnetin şu
şu ilkelerine göre yanlış
yapıyorsun, dolayısıyla
topluma zarar veriyorsun”
deme hakkı vardır. Kendi fikir
ve hayat tarzını “dayatma
hakkı” yoktur.
Yıllardır süregelen “seküler propaganda”nın etkisinde kalan veya yaşadığı “sosyal
çevre”nin alışkanlıklarını kazanmış bir kısım bayan; “başının açık” olmasını tercih
etmekle kalmayıp, “başörtülü bayan”lara karşı tavır almaktadır. Bunlardan bazıları,
tavırlarının sebebinin “din düşmanlığı değil, korku” olduğunu söylüyor…
BU
KESİM
Korkunuz
bu ise,
birlikte
bir sözleşme
yapalım:
SÖZLEŞMEYE
VAR MISINIZ?
“Zamanla bize de taktıracaklar. Şimdiden
karşı gelerek kendimi koruyorum” diyor.
Sözleşme
Hiç kimse bir bayanın başını “kendi isteği
dışında örtemez”. Hiç kimse bir bayanın başını
“kendi isteği dışında açamaz”. Aksine davranışta
bulunanlar cezalandırılır.
imza
imza
ARTIK SİZİN “BAŞINIZ AÇIK”, DİĞERİNİN “BAŞI KAPALI” OLABİLİR.
MÜSLÜMAN
BU KADAR
HOŞGÖRÜLÜ
İKEN
Bu yüzyılın en önemli evrensel değerleri; “din ve vicdan
hürriyeti”, “inandığı gibi yaşama hakkı” vb. insan hakları iken;
çağın gerisinde kalmış “cins kafalar” şuur altlarındaki baskıcı,
zulmedici, inkarcı duygularıyla hareket ederek, ellerindeki
yetkileri “baskı aracı” olarak kullanmaktadır.
● Çevremize baktığımızda; “bir şeylerin yanlış gittiği ”ni hissederiz de sebep ve
çözümlerini aramayız. Ya, sonuçlarına katlanırız veya sonuçlar üzerinde gereksiz
tartışırız. Oysa yapılması gereken; sebepleri bulmak ve yanlışları düzeltmektir.
● Bugün sorun saydığımız her meselenin temeline inildiğinde (tamamına yakınının)
insan kaynaklı olduğunu görürüz. Çünkü insan yaptığı gibi daha çok yıkmaktadır.
● Yaşamının merkezine “nefsini” koyan insanlar “tek dünyacı” olur. (Bu kişilerin
ahiret inancı yoktur veya zayıftır.) Böyleleri sadece iç güdüleriyle yaşarken şeytanın
da oyuncağı olurlar. Sonuçta, kendilerine ve topluma zarar verirler.
VAHYİN
UYARISI
● İnsanın “tek dünyacı” olmasının tek sebebi, yalnızca batının kültür emperyalizmi
değildir. Ondan daha önemlisi Müslümanların kendilerini vahyin mesajıyla
besleyememesidir. Bilgisizlikten, özentiden ve iman zaafiyetinden dolayı “batının
emperyalizmi” ile “örfi din anlayışı” arasına sıkışıp kalan Müslüman, bugün
huzursuzdur… Huzursuzdur çünkü, çelişkiler içinde yaşamaktadır.
“... Ey akıl sahipleri Allah’a karşı gelmekten sakının ki
kurtuluşa eresiniz.”
Bu seminerin asıl muhatabı
kendini Müslüman olarak tanımlayanlardır.
BİTİRİRKEN
Faydalandıklarıma teşekkürlerimle...
Aralık 2010