Ekim 2012 Park yerinde gezerken yetişkin sayılabilecek insanların çöplerini sağa sola fırlattıklarını görünce, çevrede çöp kutuları var mı diye bakındım.

Download Report

Transcript Ekim 2012 Park yerinde gezerken yetişkin sayılabilecek insanların çöplerini sağa sola fırlattıklarını görünce, çevrede çöp kutuları var mı diye bakındım.

Ekim 2012

Park yerinde gezerken yetişkin sayılabilecek insanların çöplerini sağa sola fırlattıklarını görünce, çevrede çöp kutuları var mı diye bakındım. Vardı ve yürürken saydım sadece on iki adım ilerimizdeydi… Aileler, okullar nasıl bir eğitim veriyor ki, herkes çöpünü yere atıyor.

Büyük şehirlerimizde kişi başına günde bir buçuk kilo atık üretiliyor. Bunların yeri çöp kutuları olması gerekirken; rast gele atıldığından denizlerimiz, göllerimiz, yollarımız, parklarımız çöplüğe döndü. Çöplük demek, kaybedilmiş “ülke toprağı” demektir.

ÇÖP ÇÖPLÜK ÜLKE (VATAN)

Dar anlamıyla “evsel atık”; geniş anlamıyla “işlevini yitirmiş, pis veya zararlı olduğu için atılan” her türlü materyale verilen genel addır. Çöp toplamakla görevli birimler için ise; “cinsi, niteliği ne olursa olsun (insan ve çevreye zarar vermeden) bertaraf edilmesi gereken katı atıkların hepsi”, çöptür.

“Çöplerin atıldığı veya biriktirildiği yer” olarak tanımlanan çöplük, pis yerin sembolüdür. Halk dilinde “mezbelelik” olarak da anılan bu yerler “insan için uygun olmayan” yerlerdir. Çöplük ve çevresi; konut-fabrika-tarım vb. için uygun yerler olmadığından, arazi olarak kaybedilmiş ülke topraklarıdır.

Kısaca, “Bir devletin egemenliği altında, sınırları uluslararası antlaşmalarla belirlenmiş topraklar” olarak tanımlanabilir. Bir ülkenin toprakları, üzerinde yaşayanların vatanıdır; kullanım (egemenlik) hakkı da sadece onlara aittir.

VATANDAŞ (YURTTAŞ)

Kısaca, “Aynı vatan toprağını paylaşan bireyler”dir diyebiliriz. Bu bireyler üzerinde yaşadığı ülke toprağını “vatan” olarak kabullenmek ve gereğini yapmak zorundadır. Bir diğer ifade ile; sorumlulukları vardır ve yerine getirdiği oranda “vatandaş olmadan doğan haklar”ını kullanabilir.

İnsan hariç, canlı - cansız hiçbir varlığın “kendisi - ürettikleri” doğa için çöp değildir.

Çöp, doğanın yapısına insanın (fiziksel - kimyasal) müdahalesi sonucu oluşur. K ÂİNATIN DÜZENİ “ÇÖP ÜRETME” ÜZERİNE DEĞİL, “ATIKLARDAN ARINMA” ÜZERİNE KURULMUŞTUR.

● Bir ağaç düşünelim; büyür, meyve verir, yapraklarını döken türden ise sonbaharda yapraklarını döker vs. Bu ağacın kendisi, meyvesi ve yaprakları hiçbir zaman çöp olmayacaktır. Çünkü; bunlar organiktir, parçalanır (çürür) canlılara yem olur, ağaca da gübre… ● Ağacın düşen meyvelerini veya yapraklarını çöp kabul eden insanın kendisidir. Her yeri betonla / asfaltla kaplayan insan için elbette onlar çöptür ve toplanıp atılmalıdır(!)… Ya ağaç ne olacak? Yaşasın gübre fabrikaları(!).. Yani; ilâve hava kirliliği, kimyasal atıklar, yeni çöpler… İnsan doyumsuzdur, üretir de üretir. Ürettiklerini ise çok az kullanıp atarken ne olacağını çoğu zaman düşünmez. Halbuki; bir cam şişe doğada 4000 yıl, plastik 1000 yıl, çiklet 5 yıl, bira kutusu 10-100 yıl, sigara filtresi 2 yıl süre ile yok olmaz… Bunlar üretilmiş ürünlerin doğaya verdiği yük. Ya üretilirken doğaya verilen zarar? Bir örnek: Almanya camdan kap yaparken kullandığı tuzu Ren nehrine salıyor. Miktarı mı? Yılda 350.000 ton tuz. Verdiği zararı siz tahmin edin…

Bir insanın (ailenin) kendine seçeceği “harcama tarzı” gelirleriyle doğru orantılıdır.

Ne kadar para, o kadar harcama ve o kadar da çöp / atık çıkarmak demektir.

Sadece ekmek bulmakta bile zorlananların çöp üretmeleri söz konusu değildir.

Onlar öyle fakirler ki, bırakın çöp üretmeyi, atıklardan kendilerine kişisel eşya yapmak zorunda kalırlar.

Onlar için; “modası geçti, rengi soldu veya kenarı söküldü” söz konusu değildir; atılmaz, onarılır ve kullanılır.

Öyleleri de var ki; ekmek parası için atılmışları (çöpleri) toplar ve satar. Onlar için çok çöp, çok paradır… “DÜNYACI OLMAK” İNSANI ÇÖPÜN KAYNAĞI YAPAR Ülkede herkes fakir değil ya… “Helal / haram - meşru / gayrimeşru” yollardan para sahibi olanlar da var. Ve onların çoğunluğu “harcar da harcar”... Temel ihtiyaçlar için yapılan harcama neyse de “haz ve eğlence” için yapılanlar tam çöp kaynağı… Geçen sefer giydiklerini giyemez (yeni elbise ayakkabı gerekir), yoksa ayıp olur(!). Saçların da yaptırılması gerekir. Yeni takı, yeni koku, yeni ruj, yeni yeni … Çöp çöp çöp…

İnsanı ve doğayı korumayı merkezine almayan hiçbir sistem insanları mutlu edemez, geleceğini güvence altına alamaz.

KAPİTALİST SİSTEM Üretmek, daha çok üretmek ve satmak; satışlarla sermayenin payı “kârı” artırmak üzerine kurgulanan kapitalizm, özelde emeği, genelde insanı dışlar. Onun putu paradır ve doğal kaynaklar puta kurban edilebilir… Sermaye için bugün / şu an önemlidir; doğanın kirlenmesi sorunsa “çözüm yarınlara” ertelenebilir… KOMÜNİST SİSTEM

SONUÇ

KAPİTALİZM = İHTİYAÇ ÜRET + DOĞAYI TÜKET + ARTANI AT Kapitalizme tepki olarak doğan “marksizm” teorik planda kalmayıp “komünizm” olarak yönetime geldi. Geldi de ne oldu? Rejim putlaştırıldı, sermaye dışlandı, herkes memurlaştırıldı; toplum fakirleşti… SSCB çöktü, Çin ise yozlaştı… Şimdi her ikisi de “bir yanlıştan diğer yanlışa geçmenin çabası” içinde.

KOMÜNİZM = ÇALIŞMA + TÜKETME + KÖLE OL Kapitalist sistem insanları “tüketim hastası” yaparken, aynı zamanda kaynakları hızlıca “tüketiyor” ve dünyayı “çöplük” haline getiriyor. Bugünün bazı insanları yarının insanının hakkını kullanıyor. Komünist sistem ise, toplumu fakirleştirerek insanın en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadı. İnsanlar da komünizmi çöpe attı.

Tüm sahiplenmesi “evinin ve/veya işyerinin içi” ile sınırlı olan biri, sokağın da kendisine ait olduğunu unutur. Böyle birinde “vatan bilinci” oluşmamıştır. Neredeyse toplumun tamamı kendi sokağında olanlara duyarsız; sanki orada yaşamıyor. Sokağı çöp götürüyor, onun umurunda değil… ÇÖP İÇİNDE YAŞANMAZ BOŞVERSENE Böylelerinden “çevre temizliğinin önemini çocuklarına öğretmesi” beklenebilir mi? Temizlik bilinci yakın çevreden alınır. Çünkü; insan, içinde büyüdüğü ortamın kendisine verdikleriyle büyür. İyi olanından “temiz olma”, kötü olanından “boşvermişlik” öğrenilir. Otomobilinin kül tablasını yola dökenlerin veya çöpünü “çöp bidonuna değil sokağa” dökenlerin sokak köpeğinden farkı ne? O da sokağı pisliyor… Sonuç: Sokaklarımız pislik içinde yüzüyor.

Kimse tüm kabahati belediyeye atmasın; kabahatin büyüğü orayı kullananlardadır.

Çöp için, “işlevini yitirmiş, zararlı olduğu için atılan her türlü materyale çöp denir” demiştik.

Bu tanıma göre “işlevini yerine getirmeyen, çevreyi kirleten biri” mecazi anlamda çöp müdür? DOĞAL DENGEYİ BOZMAK Kim ki çevreyi kirletiyor “ekolojik dengeyi” bozuyor, o insan şeklen insandır. Bu açıdan “mağara adamı” günümüz “vurdumduymaz”ına göre daha çevrecidir… Kim ki çöpü ayrıştırarak geri dönüşüme hazırlıyor, o masa başında kağıt israf edenden daha insanidir (faydalıdır).

ÇÖPÜ KAYNAĞINDA AZALTMAZ VE GERİ DÖNÜŞÜMÜ ARTIRMAZSAK, BİR GÜN ÇÖP DAĞLARI ALTINDA KALABİLİRİZ.

Bunlar bizim piramitler, firavun taştan yaptırmış.

NASIL BİR EĞİTİM? Uzmanlar çöpleri “ev ve sanayi kaynaklı” olmak üzere iki grupta toplarlar. Ben bir üçüncüsünü ekliyorum “okul değirmeni çöpleri”… Bir ülke çöplüğe dönmüşse okullar ahlâk üretmiyor, olanı da öğütüyor demektir. Acilen eğitim sistemi “geri dönüşüme sokulup işlemden geçirilmeli” ve faydalı hale getirilmelidir. Yoksa çöp üretmeye devam edecek; bundan da herkes zarar görecek.

Bunlar da bizim piramitler, çöpten kendimiz yapıyoruz.

Konularımızdan “BANA NE, SANA NE?” içinde yer alan “Yaşanmış Bir Olay”ı burada tekrarlayalım.

Arabamla şehir içinde hareket halindeyim. Yeni tanıştığım birini bir adrese götürüyorum… Yolcum kullandığı kağıt mendili dışarı atmak için camı açmamı isteyince “Paspasın üzerine atıver” dedim. Kağıdı yere atarken paspasın üzerindeki diğer kağıt parçalarını görmüş olmalı ki “Arabanın içi çöplük olmuş” dedi… Kendisine “Araçta oluşan atıkları dışarı değil içeri atar ve arada bir çöp bidonu önünde durup temizlik yaparım. Böylece sokağı kirletmiyorum” dediğimde; “Sokağın temizliğinden sana ne” dedi… Bunları söyleyen yetişkin biri olunca insan ister istemez üzülüyor. Yine de “Bana ne” demeden “Temizlik imanın yarısıymış” diyerek nasihate başladım… İnsanımız dışarıya çöp atmadığı gibi, çöp atanlara müdahale etse, çevremiz bu kadar pis olmazdı. “Bana ne” diyenler çevrenin pisliğinden şikayetçi olmamalı… Çöp içinde yaşamayı kabul edenler ise, insanlıktan bahsetmemeli… ÇÖP SOKAĞA ATILIRSA NE OLUR?

● Atıklar çöp bidonu gibi yerlerde toplanırsa, belediyenin atıkları alıp götürmesi daha ekonomik olur.

● Atıklarını yola atarak, belediyenin atık toplama işini pahalandıranlar, kentin ortak parasını “israf etmiş” olurlar. Bu bir tür “hak” ihlâlidir.

İngiltere'de evlerden her yıl yaklaşık yedi milyon ton yiyecek maddesi çöpe gidiyor.

Yani, yapılan üç poşetlik alışverişin bir poşeti çöpe. Sebep; ihtiyaçtan fazlasının satın alınması, çürümeye bırakılması, artan yemeklerin çöpe atılması… Bu rakamlara lokantalar dahil değildir.

İsraf toplumu haline getirilen ülkemizde her şey çok çabuk “kullanım dışı” kalmakta ve “çöp oldu” denilerek atılmaktadır. Örnek: Evlerdeki bayat ekmek, ezik sebze, çürük meyve, artan ilaç vb. çöp kabul edilip atılır. Apartman yaşamında bu atıkları değerlendirmek mümkün olmayacağı için yapılanı anlayabiliriz. Ancak; niçin bayatladı, niçin ezildi, niçin bozuldu, niçin arttı vb. soruların cevaplarını “kendi yaşam tarzında” araştırmayanları, sebepleri bilmesine rağmen çözüm üretmeyenleri hoş göremeyiz.

Bilinçsiz tüketim parayı çöpe atmaktır.

Sonuç: KÖTÜ BÜTÇE - PİS ÜLKE Mademki “sıfır çöp” söz konusu değil, çıkan atıkların ne olacağı önem kazanmaktadır.

Bazı atıkların çeşitli işlemlerden geçirilerek yeni bir hammadde veya ürüne dönüştürülmesine “geri dönüşüm” denir. Geri dönüşüm çok önemlidir… Bir ton kullanılmış kağıt, geri kazanıldığında 16 adet çam ağacının, bir ton kullanılmış gazete kâğıdı geri kazanıldığında ise 8 adet çam ağacının kesilmesi önlenmiş olur. Ağaç dikmeyenler geri dönüşümle yenilerinin kesilmesini önlesinler, milli ekonomiye, çocukların geleceğine katkı yapsınlar. Atıklardan geri kazanılanlar para demektir.

Sonuç: DAHA AZ KİRLİ BİR ÜLKE

“Temizlik imandandır.” (Hadis) Vahyin son dini İslâm, insanları imana davet ederken, iman sahiplerine de (Müslümanlara) “vahyin şekillendirdiği hayat tarzı”na uygun yaşamalarını önerir… Önce davet, icabet edenlere tarz önerisi, uyanlara “dünya saadeti- ahirette cennet” müjdesi; uymayanlara ise cehennem… Müslüman, “Ben kimim, nerede ve niçin yaşıyorum, Yaratıcı Yüce Allah’ın benden istekleri nelerdir, Görev-Yetki-Sorumluluklarım nelerdir” gibi soruların cevaplarını verebilecek “birikime” sahip olmalıdır.

“Kim iyi bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin kullara (zerre kadar) zulmedici değildir.” ( Kur’ân 41/46) Müslüman, içinde yaşadığı topluma karşı yükümlü olduğu hususları öğrenmelidir. O, sorun çıkaran değil, sorun çözen karaktere sahip olmak zorundadır. Çünkü; inandığını iddia ettiği İslâm bunu emreder.

“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Onu sıkıntıda bırakmaz.” (Hadis) Müslüman, “ekolojik denge”ye saygı duymalıdır. O, israfa karşıdır, “doğayı dengeli” kullanır.

O, temizlik dininin mensubudur, “çevreyi temiz” tutar. O, “kul hakkı”nın önemini bilir, “haklara saygılı” olur.

“ …Yoldan insanları rahatsız edici bir şeyi kaldırman da bir sadakadır.” (Hadis)

BİTİRİRKEN

Ülkemizde günde yaklaşık 70.000 ton çöp üretilmektedir. Konumuzu “yaşanmışlarla” bitirelim.

ARAMIZDA ALKIŞLANACAKLAR DA VAR Konya’da kızımın site içindeki evinde misafirim, balkonda oturuyoruz… Torunum “Anne bunu geri dönüşüme mi atacağım?” diye sordu. “Evet” cevabını alınca elindekini balkondaki bir torbanın içine attı. Öğrendim ki haftanın bir günü kapıcı geri dönüşüm torbalarını topluyor ve belediye elemanları da aynı gün alıp götürüyormuş.

ARAMIZDA İSTEYİPTE YAPAMAYANLAR DA VAR Konya’da gördüklerimi İstanbul’da havuzları olan büyük bir site içinde yaşayan diğer kızıma anlatıp “Siz ne yapıyorsunuz?” dediğimde “site yönetiminin böyle bir çalışması olmadığını” söyledi. Demek ki, bazı sitelerde yüzme havuzunun bakımı daha önemliymiş… Yazıklar olsun dememek mümkün mü?

Maalesef sitelerde “ıvır-zıvır” işler öne çıkıyor, “çöp sorunu” önemsenmiyor. Vatandaş tembel, yönetici galesiz… Oh ne güzel hayat(!) Çocukları için akla gelmedik çabalar gösteren ailelerin, bu çocukların yaşayacağı ülkenin bugünü ve yarını için hiçbir çalışmaları yok. Bizler israfa devam eder, çöplerle çevreyi kirletmeye, suları zehirlemeye devam edersek, torunlarımız temiz su da bulamayacak.

Bilinçli tüketim yapıp az çöp çıkarırken, “geri dönüşüm”le de çöplüğe giden atık miktarını azaltabiliriz. Böylece, geleceğe yatırım yapan “akıllı insanlar”dan olmuş oluruz…Var mısınız?

Faydalandıklarıma teşekkürlerimle...

Ekim 2012