Transcript Slayt 1

AĞDAKİ BALIK
NECMİ GÜRSAKAL
“Hücre ve Internet gibi temelde farklı sistemler, nasıl aynı mimariye sahip olabilir ve
aynı kurallara uyabilir?”
Albert Laszlo Barabasi- Eric Bonabeau
• Doğrusallığın doğada bizim sandığımızdan çok
daha az bulunduğunun ve asıl olanın
karmaşıklık olduğunun anlaşılmasından sonra,
bu karmaşıklığın ifade edilmesi sorunu ile karşı
karşıya kalınmıştır. İşte bu noktada karmaşık
ağların çizilmesi, sınıflandırılması, analiz
edilmesi ve yorumlanması gerekmiş ve zaman
içinde ortaya çıkan veya karmaşıklık biliminde
çok sık kullanılan bir kavramla beliren (emerge)
ağ bilimi bu araştırmaları yapma görevini üstüne
almıştır.
• Yakın zamanda karmaşıklığı anlama ve sayısallaştırma
yolunda önemli ilerlemeler sağlandı. Ağlar (networks),
sistemi oluşturan parçaların karşılıklı etkileşimi ile beliren
karmaşık sistemleri göstermenin paradigmatik bir yolu
olarak karşımıza çıkmaya başladı[1]. Bu çalışma, son
yıllarda hızla gelişen ve çok farklı alanlarda uygulama
olanağı bulan ağ biliminin (network science) ve
olanaklarının tanıtılması ile bu yeni bilim dalının istatistikle
olan ilişkilerinin açıklanması amacıyla derlenmiştir.
[1] Toroczkai Zoltán, “ Complex Networks The Challenge
of Interaction Topology”, Los Alamos Science Number 29,
2005.
•
•
•
Bugün bir cep telefonuna sahipseniz, birileri istediği zaman sizin nerede
olduğunuzu, kentin içinde ve dışında nasıl hareket ettiğinizi, kimlerle hangi
sıklıkla konuştuğunuzu, web’de neleri araştırdığınızı, satın alma
davranışlarınızı öğrenebilir. Elbette bu bilgilerin kötü amaçlarla kullanımı
sizin özel hayatınıza büyük zararlar verebilir. Ancak, insan davranışlarına
ilişkin bu tür verilerin incelenmesi, daha iyi ulaşım sistemleri ile daha güvenli
kamu alanlarının geliştirilmesinden tutun da bir salgının kontrol edilmesine
kadar bir dizi önemli yarar da sağlayabilir[1]. Bilindiği gibi virüsler ağır ağır
yayıldıkları için ölürler. Ancak, yayılma hızları kritik bir eşiği aşarsa, bir
salgın ortaya çıkar. 2001 yılında, Pastor-Satorras and Vespignani şimdi
klasik olan bir sonuca ulaştılar, eğer virüsün yayıldığı ağın türü, “ağın
bütünüyle parçaları arasında bir tür ilişki olan” ölçekten bağımsızlık (scale
free) özelliğine sahip ise, sözünü ettiğimiz kritik eşik ortadan kalkıyordu[2].
[1] González Marta C. , Barabási Albert-László, “ Complex Networks from
data to models”, Nature physics | VOL 3 | APRIL 2007 |
www.nature.com/naturephysics
[2] A.g.k.
• “Birinci olarak, bilgisayar alanındaki ilerlemeler gerçek ağların
topolojilerine ilişkin büyük veri tabanlarının belirlemesine yol açtı.
İkinci olarak, artan hesaplama gücü milyonlarca düğümden oluşan
ağları araştırarak, önceden soramadığımız soruları araştırmamıza
izin verdi. Üçüncü olarak, disiplinlerarası sınırlarda yavaş ama
dikkati çeken kırılma, araştırmacıların farklı veri tabanlarına erişerek,
onları karmaşık ağların özelliklerini incelemeye yönlendirdi. Diğer
yandan, indirgemeci yaklaşımlardan uzaklaşarak sistemin bütün
olarak davranışını anlama yolunda artan bir talep vardı ve bu
nedenle bileşenler arasındaki etkileşimlerin topolojisini, diğer bir
deyişle ağları araştırmak kaçınılmaz oldu”[1].
•
[1] Albert Reka, Barabasi Albert-Laszlo, “Statistical Mechanics of
Complex Networks”, arXiv:cond-mat/0106096 v1 6 Jun 2001.
• Ağ biliminin öyküsü 17. Yüzyılda başlıyor. Yıl 1736, yer Rusya’nın
Saint Petersburg kenti. Eğer bugün “Ağ Bilimi” diye bir şey varsa,
belki de bunun ilk adımı 1736 yılında İsviçre doğumlu ünlü
matematikçi Leonhard Euler’in[1], yakındaki bir Prusya kenti olan
Konigsberg’deki (şimdiki adı Kaliningrad) Pregel nehri üstündeki
yedi köprü ile ilgili bir makale yazması ile başladı. Makale bilmece
gibi bir soruyu cevaplamaya çalışıyordu: “Herhangi bir köprüyü bir
defadan fazla geçmeden, tüm yedi köprüyü geçmek için bir patika
oluşturulabilir mi?”
•
[1] Leonhard Euler bütün zamanların en verimli matematikçilerinden
biridir. İsviçre’de 1707 yılında doğan Euler, hayatını Berlin ve St.
Petersburg’da geçirdi. Opera Omnia onun, her biri 600 sayfalık 73
ciltten oluşan ve tamamlanmamış çalışmalarını içeren eseridir.
•
• Şekildeki dört düğümden (dört noktadan)
birinde beş, üçünde ise üç bağlantı vardır.
Özet olarak, dört düğümün dördünün de
bağlantı sayısı tektir. Oysa Euler’e göre bir
ağın düğümlerinin ikiden fazla tek dereceli
bağlantısı varsa, “Herhangi bir köprüyü bir
defadan fazla geçmeden tüm yedi köprüyü
geçmek için bir patika oluşturulabilir mi?”
sorusunun cevabı “Hayır” olur.
• Geliyoruz 1959 yılına. İşte bu yıl Paul Erdös[1] ve Alfred
Rényi adındaki iki Macar matematikçi, düğümler ve
bunlar arasındaki bağlantılardan oluşan ağlar için rassal
bir model ortaya attı. Onlara göre, herbir düğümün başka
bir düğümle bağ kurması olasılığı eşitti ve bu bağlar
rassal bir süreçle oluşuyordu. Çok uzun bir süre, bu
konudaki bilimsel araştırmalarda Erdös-Rényi modeli
ağlar konusundaki paradigmayı belirledi.
•
[1] Paul Erdös (1913–1996), rassal graf kavramını
geliştirdi ve bütün zamanların en verimli ikinci
matematikçisi olarak 507 başka yazarla birlikte 1500’ün
üstünde yayın yaptı.
• Küçük dünya hipotezi (small world hypothesis), genelde dünyada
rassal oarak seçilen bir kişiyle başka bir kişi arasındaki sosyal bağın
kurulması için gerekli yolun kısa olduğunu bize anlatır[1].1967
yılında Steve Milgram, bir mektubun rassal olarak seçilmiş bir kişiye
götürülmesi deneyiyle bu işin altı adımda olacağını buldu ve buna,
“küçük dünya hipotezi” adı verildi. Milgram, aynı mektubu Omaha’da
160 kişiye verdi ve bu mektubu Bostan’daki bir borsacıya
vermelerini istedi. ABD nüfusunun 200 milyon olduğu bir yılda,
medyan anlamda 5,5 aracı ile 42 mektup Bostan’daki gideceği yere
ulaştı.
•
[1] Sosyolojide, tipik bir sosyal ağın büyüklüğünün 150 olduğunu
belirten ve antropolojideki maksimum köy büyüklüğü ile bir şekilde
insanın iletişim kanallarının kapasitesi ile ilgili olan Dunbar sayısı da
bir tür küçük dünya hipotezidir.
• Konu ile ilgili üçüncü sıçrama ise, 2000’li yıllara yaklaşılırken Notre
Dame Üniversitesi’nde çalışan 1967 doğumlu bir fizikçi olan AlbertLászló Barabási tarafından gerçekleştirildi. 1994 yılında doktorasını
alan ve bir süre IBM Araştırma Merkezi’nde çalışan Barabási 2002
yılında yazdığı, “Linked: How Everything Is Connected to Everything
Else and What It Means”[1] (Bağlantılı: Herşey Herşeyle Nasıl İlişkili
ve Bunun Anlamı Ne?) kitabında şunları söylüyordu:
• “Algoritmalar, graflar ve Boole cebiri ile uğraşırken genelde ağlarla
ilgili ne kadar az şey bilindiğini hissetmeye başladım. Okuduklarım
bana Manhattan’ın kaldırımlarının altından geçen milyonlarca
elektrik, telefon ve Internet kablolarının temelde rassal bir ağ
oluşturduğunu söylüyordu. Konu üzerinde düşündükçe,
çevremizdeki karmaşık ağları yöneten, organize eden ilkeler olması
gerektiğine daha fazla inandım.”
•
[1] Barabasi Albert Laszlo, Linked, Plume Book, New York, 2003.