arazi ve kıyılar - Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

Download Report

Transcript arazi ve kıyılar - Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

20. YILINDA
ÖZELLEŞTİRMENİN BİLANÇOSU
ARAZİ VE KIYILAR
Hazırlık
TMMOB
HARİTA VE KADASTRO
MÜHENDİSLERİ ODASI
Sunan
Hüseyin ÜLKÜ (MYK Başkanı)
20. YILINDA TÜRKİYE'DE ÖZELLEŞTİRME GERÇEĞİ SEMPOZYUMU 26-27 Mayıs 2005, ANKARA,
Ekin Sanat Merkezi (Menekşe sok. 8/A Kızılay – ANKARA)
ÖZELLEŞTİRMEYE
GENİŞ AÇIDAN BAKMAK
Özelleştirmeyi sadece kamu varlıklarının satışı , kamu hizmetlerinin
piyasalaştırılması olarak algılamak temel yanlışımız olur.
Çünkü özelleştirme, yapısal uyum projeleriyle birlikte ekonominin sosyal ve
siyasal yaşamın çökertilerek her şeyin piyasada alınır satılır hale
getirilmesidir. özelleştirme, hiç bir insani değer içermez, kamu özel ayrımı
yapmaz. Bu nedenle insanın da piyasalaşmasını, hatta insanın da piyasada
alınır satılır hale getirilmesini amaçlar.
Özelleştirme= mülksüzleştirme+yabancılaştırma
Özelleştirmenin uygulandığı her ülkede başta köylüler olmak üzere tüm
yurttaşlar ellerindeki topraklarını da yitirmişlerdir. Bu mülksüzleşme
durumu, esnaf, sanatkar ve hatta sanayici için de geçerlidir. Bu
anlamda, özelleştirmeye, yeni kölelik/kullanılıp atılanlar rejimi
ÖZELLEŞTİRMEYE
GENİŞ AÇIDAN BAKMAK
KIRSAL EMEK
İmparatorluk inşasının en tahrip edici etkisi, özellikle köylülük, küçük
çiftçiler, kırsal emekçiler ve Kızılderili toplulukları olmak üzere, kırsal
emek gücü üzerinde olmuştur. Birleşik Devletler ve Avrupa
Birliği’nden gelen sübvanse edilmiş tarımsal ürünlerin büyük
miktarlarda girişi, küçük üreticileri mahvetti ve kırsal kooperatifleri
iflas ettirdi. (S97)
Kentsel isyanlar potansiyelini söndürmek için Dünya Bankası,
imparatorluk ve onun yandaş devletleriyle mücadele eden kitle
sosyo-politik hareketlerin ortaya çıkmasına engel olmak için, “yerel
güçlendirme” adı verilen, “anti fakirlik” ve “kendi kendine yardım”
projeleri yapması için 100 binden fazla STK üyesinden oluşan bir
orduyu finanse etti. (S98)
ÖZELLEŞTİRMEYE
GENİŞ AÇIDAN BAKMAK
YENİ KÖYLÜLÜK HAREKETLERİ
Bunlar "ekonomik örgütler"den ibaret değiller. Özelleştirme,
kuralsızlaştırma ve ihracatı teşvik şeklindeki serbest piyasa
politikalarına karşı mücadele eden sosyo politik hareketlerdir.
Kırsal hareketler, sendikalarla siyasi ittifaklar kurmuşlardır ve
kent varoşlarının örgütlenmesine katkıda bulunuyorlar. Örneğin
Şubat 1997’de Ekvador’u, Haziran 1996’da Brezilya’yı, Aralık
1996’da Bolivya’yı saran genel grevler köylü-yerli-sendika
ittifakına dayanıyordu. (Küreselleşme ve Direniş, S.175, James
PETRAS)
İkili Anlaşmalar
ABD'nin Gözü
Türkiye Topraklarındaydı
01 Mart 1916 tarihli ve 2475 sayılı kanun yabancı devletlere yalnız
elçilik ve konsolosluk binası olarak kullanılmak üzere taşınmaz edinme
hakkı tanıyordu. Yasanın koyduğu yasağa rağmen 27.02.1946 tarihli
Kahire Anlaşmasıyla kanunsuz isteğini Amerika, TC Hükümeti'ne
kabul ettirmiştir.
ABD, 11 Mart 1941'de çıkarmış olduğu “Ödünç Verme ve Kiralama”
kanununa dayanarak sattığı boş bidonların bile mülkiyet hakkını
devretmezken kanunlarımızın yasaklamasına rağmen Türkiye'de satın
aldığı taşınmazların mülkiyet hakkını da alıyordu. Bu bir ilk adımdı.
Günümüzdeki sınırsız taşınmaz edinme haklarının ilk adımı..
(27 Şubat 1946) Kahire Anlaşması, 10 Milyon US$ Kredi Anlaşması (Res.Gzt.6303, 1946)
(06 Aralık 1946) Ankara'da imzalanan ek anlaşma (Res.Gzt.6533,1947)
Mr. ELY'nin Ünlü
Maden Kanun Tasarısı Süreci
Amerikan Yardım Teşkilatı (AID) Başkanı Mr. GRANT,
İnönü Hükümeti düşürüldükten sonra, Mr. ELY'nin ünlü
Maden Kanun Tasarısı'nın 14 Nisan 1965'e kadar TBMM'ye
sevkedileceği hakkında Bakan Mehmet TURGUT'tan söz
almıştı.
Etibank Genel Müdürü Sn. Tahsin YALABIK, bakanın
kendisinden istediği kanun tasarısını götürdüğünde, Bakana
konunun gizliliği ve önemi hakkında bilgi vermek
istediğinde Bakan “Dün Mr. GRANT ile konuştuk, Tasarının
14 Nisan'dan önce Meclise sevkini istiyorlar. Vaktimiz yok”
diyerek açıklama dahi istememişti.
Mr. ELY'nin Ünlü
Maden Kanun Tasarısı Süreci
“Önce Maden Kanunumuzun modernleştirilmesi kampanyasını
açmışlar, sonradan da Kaliforniya'lı bir hukukçu olan Mr. ELY'ye ücretini kendileri ödeyerek- bir kanun tasarısı hazırlatmışlar ve
Bakanlığa sunmuşlardır”
Ülkesinin ve halkının yararını düşünen Etibank Genel Müdürü Tahsin
YALABIK'ı kendilerine engel görmüşler ve görevden alınmasını
sağlamışlardı.
Prof. Dr. Muammer AKSOY'un Tahsin YALABIK'ın göreve iadesi
için açtığı dava dilekçesinde yer alan bu açıklamalarda yabancı
sermayenin hedefi de açıkça ortaya konuyordu.
Mr. ELY'nin Ünlü
Maden Kanun Tasarısı Süreci
Tasarının(Raporun) Hedefi:
- Yabancıların maden haklarını gayrimenkul üzerinde bir mülkiyet
hakkı olarak tescil ettirmek,
- Devlet tarafından istimlakı imkansız kılmak,
- Madencilik yapmak isteyen yabancıları 6224 Sayılı Yabancı Sermayeyi
Teşvik Kanunu'nun kısıtlamaları dışında tutmak.
Bildiğiniz gibi antiemperyalist savaşımını bir bilim ve siyaset insanı olarak
yılmadan sürdüren Prof. Dr. Muammer AKSOY hedef seçilerek
öldürülmüştür.
Bugün ise 6224 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Yerine Doğrudan
Yabancı Yatırımlar Yasası getirilmiştir. Yabancıların Türkiye'de diledikleri
yerde diledikleri kadar taşınmaz edinmelerinin önünde hiçbir engel
kalmamıştır. Yeni Maden Kanunu, ile de istedikleri noktaya ulaşmışlardır.
TÜSİAD'ın Orman Raporu
Haziran 1991
Bu raporun önsözü gerçekten ilginç.
TÜSİAD;
-1971'den beri “ekonomik sosyal ve mali konularda yayınlar” yaptığını
-Kamu yararına çalışan bir özel sektör kuruluşu olduğunu,
-yayınlarında bilimsel ve tarafsız kalmayı amaçladıklarını
belirtiyor.
“Bu nedenle raporda belirtilen değerlendirmelerin resmi görüşler
veya üye görüşleriyle bir ilişkisi sözkonusu değildir.” diyor.
Prof. Dr. Tuna EKİM ve Doç. Dr. Ergün İLTER'in hazırladığı raporun
daha ilk sayfasında ise; “Ormanların tutarlı bir model içerisinde
özelleştirme çalışmaları hemen başlatılmalıdır” önerisi getiriliyor.
TÜSİAD'ın Orman Raporu
Haziran 1991
Raporun
kapağı,
bana
öğrencilik
yıllarımdaki Amerikan yardımı süt tozu ve
peynir kutularının üzerindeki iki eli
anımsatıyor. Gördüğünüz gibi Ormanın elini
sıkan, orman köylüsünün eli değil bir iş
adamının eli. Dolayısıyla orman köylüsünün
adı yok. Kamu yararının özelleştirme
sonucu elde edileceği gibi sözde bilimsel bir
rapor ortaya konuyor. Hepimizin bildiği,
1980 sonrası her hükümetin satmak istediği
2B alanları için Anayasa değişikliğinin de
kamu yararına olacağı gibi bir anlamı
çağrıştırıyor. Oysa bu Yeni Dünya
Düzeninin kamusuz “kamu yararı”, halkın
ve orman köylüsünün zararı anlamına
geliyor.
TÜSİAD'ın Orman Raporu
Su Havzalarının Geleceği
Prof. Dr. Uçkun GERAY ise; “Su havzalarının büyük bir bölümü
orman ekosistemleri ile kaplıdır. Meralar da su üretim işlevine
katılan önemli ekosistemlerdir” Zengin ülkelerin elinde hayal
edilemeyecek düzeydeki finans olanağının yeni alanlarda
kullanılmamasının kuzeyin çökmesi anlamına geleceğinden “su ile
ilgili üretim ve hizmet süreçlerinin özel girişimin konusu haline
getirilmesi, bu kesim için yaşamsal bir hedef durumunda” diyor.
“Hükümetin 2000 yılında Dünya Bankası'na verdiği rapordan kentsel
ve tarımsal suların özelleştirileceği anlaşılmaktadır” eklemesini
yapıyor.
TÜSİAD'ın Orman Raporu
Su Havzalarının Geleceği
Ortadoğu ve İsrail örneğinde olduğu gibi, su kaynaklarını ele geçirmek
veya yönetimine egemen olmak gibi bir proje de sözkonusudur.
Su ormanı işletmeciliğinin, özel yerli ve yabancı işletmelere
verilebilmesi ise su pazarını beklemektedir.
İşte Anayasa'nın 169. ve 170. maddelerinin değiştirilerek 2B
alanlarının satılması ve ormanların devlet tarafından işletilmeyip
işlettirilmesi tuzaklarının gerisinde yatan bu adımları görmek
zorundayız. Göremezsek, önümüzdeki 20 yılın bilançosu sadece
ormanlarımızın satılması değil, sularımızın da yabancı şirketlere
devredilmesi olacaktır.
YENİ PARA için
İl İl Satılık 10 Bin Hazine Arazisi
81 İl ve Bağlı İlçelerindeki Hazine Arazileri Satışa Çıkarılıyor.
Bu Türkiye'nin de satılması demektir.
Yabancılara Taşınmaz Satışı konusunda, 1984 ve 1986 yıllarında
düzenlenen Yasalar, Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesine rağmen,
4916 Sayılı Kanun ile Tapu ve Köy Kanunlarında değişiklikler
yapılmıştır. Bu yasanın TBMM'de görüşüldüğü süreçte yasaya neden
karşı çıktığımızı anlattık. CHP Grubu, yasanın bazı maddelerinin
Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne
başvurdu. Anayasa Mahkemesi, yasanın yabancılara taşınmaz
satışıyla ilgili 19. maddesini 2003/70 esas ve 2005/14 karar no ile
14.03.2005 tarihinde iptal etti.
Devlet Kendi Yasalarını
Uygulamayacak
4916 Sayılı Yasanın 6 ıncı maddesiyle 4706 sayılı Kanunun 7 inci maddesine
eklenen; "Hazineye ait taşınmazların .... ifraz, tevhit, tescil ve tesbit işlemleri
İmar Mevzuatındaki kısıtlamalara tabi olmaksızın ve herhangi bir ücret,
bedel ve gider karşılığı talep edilmeksizin ilgili kuruluşlarca talebi izleyen
iki ay içinde yerine getirilir" biçimindeki düzenleme, hukuk tanımaz
işgalcilerin yarattığı sorunların çözümünde devleti de yasa tanımaz bir
konuma düşürmektedir.
Günümüzde mevcut imar mevzuatı gereği bir köylü veya kentli ipotek ederek
kredi aldığı tarlasını, arazisini plansızlık nedeniyle ifraz edemediği için,
taşınmazının bir kısmını satarak borcunu ödeyerek kalan kısmında, üretim
ve ev yapması mümkün olacak iken, tamamı icra kanalıyla satılarak
mülkiyetsiz kalacaktır. Devlet ise kendi hem imar mevzuatına uymayacak,
hem de taşınmazlarının tümünü imar planı yapmadan sattığı için
gayrimenkul piyasasını düşürerek, borçlu köylülerin ve kentlilerin
taşınmazlarının yok pahasına satılmasına da yol açacaktır. Devlet yurttaşını
mülksüzleştirecektir.
YENİ PARA için
İl İl Satılık 10 Bin Hazine Arazisi
81 İl ve Bağlı İlçelerindeki Hazine Arazileri Satışa Çıkarılıyor
4706 Sayılı "Hazineye Ait
Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ... Kanunu"
sürecinde Odamızın
Cumhurbaşkanlığı'na
başvuruları olmuştu.
Cumhurbaşkanımız Sayın
Ahmet Necdet SEZER
tarafından Anayasa
Mahkemesine götürülen yasanın
3. maddesi 2001/382 esas ve
2002/21 karar no ile 23.1.2002
tarihinde iptal edilmiştir. (4 Ekim
2002 tarih 24896 sayılı Res. Gzt)
İşgal Edilmiş Hazine Arazileri
İşgalcilere Satılık
Yine 4706 sayılı yasanın 5.maddesinde değişiklik ile "Hazineye ait
taşınmazlardan, 31/12/2000 tarihinden önce üzerinde yapılanma
olanlar"ın "öncelikle işgalcilerine satılacağı hükmü getirilmiştir.
Yasa yapı adedi, alan kısıtlaması getirmemektedir. İşgalci ne kadar yapı
yaptı ve yer işgal etti ise o kadar hazine arazisine rayiç bedel
üzerinden sahip olacaktır. Bu da hazine arazilerinin sosyal
zorunluluk nedeniyle değil, rant için işgal edenlerin eline geçmesini
sağlamış olacaktır. Bu yapılarda kiracı olana, evi ve arsası olmayan
ailelere ise yasa ile hiçbir hak getirilmemektedir.
Yani yasalara saygılı olan halk kesimlerinin, Yeni Dünya Düzeninin,
IMF ve Dünya Bankası'nın dayattığı sistemde ve yasalarda yeri yok.
Meralarımız da Piyasaya Düştü
5334 Sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun, (Res. Gzt.25804, 03/05/2005)
meraların da işgalini meşrulaştırmakta ve böylece
bir başka kamu kaynağı da talan edilmektedir.
Ormanlarımız gibi Meralarımız da Piyasaya
Sunulmuştur.
Limanlar da Özelleştiriliyor
Önce Denizcilik Bankasını kapat, Denizcilik İşletmelerinde kaynak
kullanım sıkıntısı yarat. Sonra İşletmeleri, özelleştirme kapsamına
al.
Sonra da Doğal Tekel hizmet alanları olan Limanlarımızı sat.
(Silifke/Mersin)
Limanlarımız, Osmanlı döneminde yabancıların elindeydi. Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra millileştirme politikasına
paralel olarak Fransızların, Almanların elinden bedel ödenerek
alındı. Şimdi ise Limanlarımız özelleştirme kapsamında satılığa
çıkarılmaktadır. Bu bir anlamda limanlarımızı tekrar yabancılara
“tapulamak” anlamına gelmektedir.
KIYI larımıza Göz Dikenler
Bir yandan kıyıda kalan taşınmazlar için tapu iptal davaları açılırken,
diğer yandan kıyılar doldurulup özel amaçlı “kruvaziyer liman” için
tapuya tescil işlemleri yapılmak isteniyor.
Siyasal iktidar, Kıyı Yönetmeliği'nde değişiklik yapıp özel amaçlı
yatırımlar için kıyıları yapılaşmaya açarken, örneğin Çeşme'de Hazine
Vekili, “davalının kıyı kenar çizgisi içerisindeki devletin hüküm ve
tasarrufu altındaki yerlere, pergole yaparak masa ve sandalye koymak
suretiyle müdahalede bulunduğunu ileri sürerek müdahalenin men'ine,
yapılan muhdesatın kal'ine karar verilmesini” isteyen dava açıyor.
Görevini yapan idare, çifte standart uygulayan konuma düşüyor. Siyasi
iktidar, hukuki olmayan düzenlemeleriyle, toplumda sınıf ayrımı
yaratıyor ve büyük sermayeden yana tercihini ortaya koyuyor.
TMMOB ve Odalarımız
Görevlerini Yapıyor
Kıyı Yönetmeliğinde Yapılan Değişikliğin
iptali için Odamız ve Şehir Plancıları
Odası birlikte dava açtık. Danıştay,
(05/10/2004 tarih ve 2004/3060 sayılı)
kararında, Yönetmelik değişikiğiyle
birlikte kıyılardaki yapılaşma hakkının
genişletildiğine dikkat çekerek,
Anayasanın 43.maddesi ve Kıyı
Yasasına aykırı olduğu gerekçesiyle
yeni yönetmelik hakkında yürütmenin
durdurulmasına karar verildi.
Kıyılarımızın yağması şimdilik
durduruldu. Ancak, Anayasa'nın 43.
maddesinin değiştirilmesinin de
sümenaltında bekletildiğini bilmemizde
yarar var.
Özelleştirme Kapsamında Taşınmaz
Rantından Vurgun
Özelleştirme Kapsamında Taşınmaz
Rantından Vurgun
ET BALIK KURUMU AFYONKARAHİSAR ET
KOMBİNASI ÖRNEĞİ
Alanı; 272.322,00 m2
Kadastral Parselleri; 782 Ada
9,10,11,12,13,31,32,33,41,42,43,44,46,50 iken
adanın tamamında yapılan imar planı tadilatı
sonrası imar uygulaması yapılmıştır.
Özelleştirme Sonrası İmar Durumu; yaklaşık
%45 konut sahası, %20 fabrika ve üniversite,
%35 DOP kesintisi)
Özelleştirme Kapsamında Taşınmaz
Rantından Vurgun
Odamız tarafından yapılan araştırma sonucunda aşağıda örnek
olarak verilen çizelgedeki kuruluşların (tesis ve taşınmazları
dahil) satış değerleri ile rayiç değerleri karşılaştırılmıştır. Sonuç,
tam bir yağmadır.
* Kaynak; http://ekutup.dpt.gov.tr/kit/kilcim/ozel-t8.html
** TL. cinsinden satış tutarlarının döviz değeri satış onay ya da sözleşme tarihindeki T.C.
Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden hesaplanmıştır.
*** 1,40 YTL=1 US$
TESİS *
Orman Ür. San. /
ANTALYA
Satış Tarihi *
13.02.1996
Satın Alan *
ÖZMUTLU
MAD.
Satış Değeri*
US$ **
3.311.726
Arsa
Piyasa Rayici
(2005 May)
US$ ***
7.746.428
Emlak (Arsa)
Varlığı (m2)
90.375,00
Açıklama
120,00
YTL/m2
Özelleştirme Sürecinde
Kamuya Yeni Yükler Yaratıldı
10.05.2005 tarihinde TBMM'de kabul edilen, 5346 Sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına
İlişkin Kanun'la kamulaştırma bedelleri kamunun sırtına sarılmaktadır.
Bu düzenelemelere IMF'nin itirazı yoktur ama Kamu Çalışanlarının
ücret artışlarına ise IMF'nin itirazı çoktur.
Bu yeni düzenleme, sözleşmesi 1999 yılında imzalanan sadece Yamula
Barajı ve Hidro Elektrik Santrali'nin yüklenicisi Kayseri Elektrik
Üretim Sanayi ve Ticaret AŞ’ye yönelik, üstelik geriye dönük bir işlem
yaratmaktadır.
Ayen Enerji, Kayseri Elektrik Üretim’in ana hissedarı olan Demir Enerji’nin %99.97 oranında
sahibi konumundadır. Böylece, Kayseri Elektrik Üretim’in %96.72 hissesi Ayen Enerji’nin
sahipligindedir.
Özelleştirme İdaresi'nin
Tahsis Öyküleri
ERZURUM’un Pasinler İlçesi’ne bağlı Çöğender Köyü’nde trilyonlar harcandıktan sonra
yarım bırakılan Pasinler Sigara Fabrikası MÜSİAD Erzurum şubesi üyelerinin
oluşturduğu şirkete tahsis edilmiş ve bu şirket, ilgili bakan ve AKP’li vekillere, 5 Mayıs’ta
gazetelere verdikleri ilanla teşekkür etmişler. Köylüler bunun üzerine yerel Güneş
Gazetesi yazarı Dursun Şen’e gitmişler, Bu olayın ‘peşkeş’ olduğunu belirten ilanı 9
Mayıs’ta Güneş Gazetesi’nde yayınlatmışlar.
‘Arazisi köyümüze ait iken yöre insanından 400 kişi çalıştırılacak vaadiyle değerinin
altında istimlak edilen Pasinler Sigara Fabrikası hayata geçirilemedi. Atıl kalan arazide
AÜ Ziraat Fakültesi’nin görüşleri doğrultusunda organik tohum üretimi için köy halkı
Çöğender A.Ş.’yi kurdu. Araziyi satın almak, kiralamak ve tahsis kapsamı dahilinde
işletmek üzere ilgili bütün makamlara ve bakanlıklara müracaat ettik. Yedi resmi
müracaatımıza rağmen bize menfi veya müsbet cevap vermeyenler 4 ay önce kurulan ve
isminin önünde ‘MÜ’ olan SİAD’ın bir ay önce kurduğu EGES A.Ş.’ye bedelsiz olarak
peşkeş çekmekte, katkılarından dolayı; Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ı, Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan’ı, Tarım Bakanı Sami Güçlü’yü, milletvekilleri Ömer Özyılmaz, Mustafa
Ilıcalı, Muzaffer Gülyurt’u, Vali Celalettin Güvenç’i ve MÜSİAD Erzurum Şubesi’ni
kınıyoruz.‘
TOPRAK REFORMU VE KOOPERATİFLEŞME
Türkiye’de benim de içinde bulunduğum birçok aydın toprak
reformunu hararetle istemesine rağmen, böyle bir siyasal iktidar
hiçbir zaman oluşmadı. Hatta bu arada, bizimle birlikte 1971
yılında Toprak Reformu Tasarısı’nı hazırlayan çok değerli Profesör
Ümit DOĞANAY’ın öldürülmüş olmasını da hatırlıyorum. (Prof.
Dr. Ziya Gökalp MÜLAYİM)
Dinlediğiniz için...
“Özelleştirme Gerçeği” üzerine bugüne kadar düşündüğünüz
ve bundan sonra düşüneceğiniz için...
teşekkür ederim.