louıs pasteur - kaldirmakuvveti

Download Report

Transcript louıs pasteur - kaldirmakuvveti


Louis, Fransız Devrimi’yle özgürlüğüne kavuşan bir
kölenin torunuydu. Babası, Napolyon Ordusu’nda
üstün atılım gücüyle «Legion de Honour» alan bir
astsubaydı.

Jean-Joseph, eşi Jeanne-Etiennette ile evlendiği
zaman 25 yaşlarında bulunuyordu. Oğulları Louis 27
Ocak 1822 günü Doley’de doğdu. Aile kendilerine
kalan bir miktar miras ve kıt kanaat yaşayarak
sağladığı birikimiyle; Cuisance ırmağı üzerinde
küçük bir tabakhane alma olanağına
kavuşmuştu.Oldukça gelişmiş bir kasaba olan
Arbois’e taşındılar.

Pasteur ailesi birbirine çok sıkı sevgi bağları ile bağlanmış
insanlardı. Baba Jean-Joseph eşi ya da çocuklarıyla çok
ilgiliydi.Ama özellikle Louis, onun adeta birlikte büyüdüğü,
düşünce ve ülküleriyle kaynaştığı bir ikinci varlığı gibiydi.

Bütün bildiklerini ona öğretiyor ve onun hedeflediği
şeyi ele geçirmesi için oğluyla birlikte çalışıyordu.Yol
gösterici olmaktan çok çocuğuyla birlikte öğrenen bir
arkadaş gibiydi.

Louis en çok resim ve portreler çizmekten zevk
alıyordu.

Louis hayvan avlayanları izleyemeyecek kadar da
duygusal ve sevecen bir insandı. Hatta daha da fenası
onun bu hali bazı kimseler tarafından bir aptallık olarak ta
değerlendiriliyordu.
her

Louis’in annesi günlük ev işleriyle uğraştığı gibi
tabakhanenin muhasebe hesaplarını da tutan bir
ev kadınıydı. Bunun en çarpıcı tavrı ise eşi ve
oğluna hayranlığıydı.

Ailenin ilk çocuğu olan kızları ancak birkaç ay
yaşamıştı.1818 yılında yine bir kızları olmuştu.
Bu abladan başka 2 tane daha küçük kız kardeş
bulunuyordu.

Onun için tek oğul olan Louis’in ailede özel bir
yeri vardı. Kuşkusuz ki bu özel durum Louis’e
azımsanmayacak bir özgüven sağlıyordu.

İlköğretimde fazla bir başarı gösterememişti.
Buna karşılık okuma konusunda dikkati çekecek
bir merak ve isteğinin bulunduğu da bir gerçekti.

Okula başladıktan kısa bir süre sonra aldığı
ödüllerle kendisini bir zamanlar saflıkla eleştiren
komşularını mahcup etmekte de gecikmemişti.

Nihayet Arbois Koleji’nin orta kısmına gelmiş
olan parlak öğrencisini okul müdürü daha
şimdiden iyi bir öğretmen olarak değerlendiriyor
ve onda bu mesleğe katkıları olacak bir karakter
sağlamlığı görülüyordu. Okul müdürünün bu
düşüncesi zamanla tüm ailenin ve Louis’in
benimsediği bir hedef oldu.

Pasteur’ün bu dönemde çizdiği portreler bugün
Pasteur Enstitüsü’nde sergilenen bu resimler gerçek
bir sanat eseri sayılacak nitelikteydi. Bu konuda
belediye başkanından ödüller de alıyordu. Kısa süre
sonra bu sıradan günler onu sıkmaya başlamıştı.

Nihayet çevresinin de özendirmesiyle Yüksek
Öğretmen Okulu’nun giriş sınavlarına katılmak için
yüksek bir istek duymaya başladı.

Louis, 1840 da yapılan sınavda derece kazanarak
Besançon Krallık Koleji’ne girme hakkı elde etmişti.
Ancak kolej müdürü bu başarılı öğrenciye okulun alt
sınıflarında öğretmenlik önerince; aynı okulda hem
öğrenci hem de öğretmenlik yapmak gibi zor erişilir
bir başarıya ulaşmıştı.

Louis artık 18 yaşını tamamlamış bir gençtir.

Genç Louis 1841 yılından itibaren öğretmenlikten para
da kazanan ciddi bir meslek sahibi olmuştu. Nitekim
zamanla tüm ailenin genel ismi kendisine özgünlenmeye
başlandı. İnsanlar onu Pasteur olarak tanımaya başladı.
Şimdi Pasteur ağır başlı, saygın ve otoriter bir kimliğe
bürünmüştü.

Yakın arkadaşının desteğiyle Paris’e giden Pasteur hem
Saint-Louis Lisesi’ndeki derslere devam ediyor hem de
Sorbonne Üniversite hocalarından kimya derslerini
izleyebiliyordu.
Aylarca yoğun çalışma ve sıkıntılarla geçen günlerden
sonra nihayet 1843 yılında yapılan sınavı kazanarak
Ecol Normale Superieure adı ile anılan yüksek
öğretmen okulunda okuma olanağına kavuştu.Bu tarih
Pasteur için bilim adamı olma döneminin başlangıcını
işaret ediyordu.


Pasteur uzun zamandır öğrencisi olmayı düşlediği
yüksek öğretmen okuluna girmekle yaşamının en
büyük fırsatını ele geçirdiğine inanıyordu.

Artık bilim ve araştırma yaşamı Pasteur için başlıca
amaç haline gelmişti. O kadar ki Paris’ten ailesine
yazdığı mektuplarda bile bilgilerini babası ve kız
kardeşine öğretmeye çalışıyor ve onlara kimya
konusunda uzun uzun dersler vermeye çalışıyordu.




Ne var ki; 1848 yılı Pasteur için çelişkili
duygulara neden olacak olaylarla geçiyordu. O
yıl okulunu bitirdiği gibi felç geçiren annesini
kaybetti.
Aynı yıl hiç beklemediği bir şekilde Dijon Lisesi
Fizik öğretmenliği ile görevlendirildi. Laboratuar
ve çalışmalarından uzak kalmasına neden
olacak bu göreve sevinmediği kuşkusuzdu.
Ama daha sonra özellikle hocaları Dumas ve
Biot’un önerileri üzerine Strasburg Üniversitesi
kimya profesörlüğüne atanmakla , bunca üzüntü
arasında sevindirici bir olayı da yaşamış oldu.
Henüz 27 yaşında olan Pasteur böylece
öğrencilik yaşamını tamamlayarak hocalık
dönemine başlamış oldu.




Strasburg Üniversitesi’ne atanmasından önce
Pasteur’ün evlenmek gibi bir niyeti yoktu.
Ne var ki; yeni atama yerinde, Rektör
M.Laurent’i ilk ziyareti sırasındaki rastlantılar ,
bazı şeyleri olduğu gibi evlilik konusundaki
düşüncelerini de değiştirmeye yetmişti.
Pasteur rektörün genç ve sevimli kızı Marie’ye
adeta yıldırım aşkı denilebilecek bir sevgi
yoğunluğuyla tutulmuştu.
Öyle ki; bu görüşmeden ancak 15 gün sonra
genç profesör çok ağır başlı ve saygılı dinle
yazdığı bir mektup göndererek rektörden kızını
resmen istedi.



Saklamama gerek yok, tümüyle yoksul bir
kimseyim tek varlığım sağlığım, yürekliliğim ve
üniversitedeki ismimdir…Geleceğim şimdiki
eğitimim değişmezse kimyasal araştırmalara
adanmış olacaktır. Çalışmalarımda beklediğim
sonucu alırsam ileri de Paris’e yerleşmeyi
düşünüyorum. İsteğimi olumlu bulursanız resmi
evlenme önerisi için babam hemen Strasburg’a
gelecektir.
Pasteur’ün bu resmi ancak içten mektubu rektör
ailesince sevinçle kabul edilir. Gerekli usul ve
merasimden sonra iki genç 29 Mayıs 1849 günü
yaşamlarını birleştirdi.
Bayan Pasteur’ün en büyük özelliği kocasına
olan aşkından çok ona olan hayranlığıydı.




Pasteur’un bu mutlu aile yaşantısındaki tek karanlık
nokta 4 kızından 3 ünü küçük yaşlarda, salgın
hastalıklarla kaybetmesiydi.
Pasteur’ün bulaşıcı hastalıklara karşı başlattığı
amansız savaşta bu büyük acıların da etkisinin de
olduğu muhakkaktır. Ayrıca ipek böceği hastalıklarını
önlemek için mikroplara karşı en yoğun mücadeleleri
de bu yıl yapmıştır.
Louis’in oğlu 20 yaşında iken 1870 de Almanlara esir
düşer. Pasteur bilimsel çalışmalarını bir yana iterek
eşiyle birlikte oğlunun dönüşünü bekler. Fransa’nın
yenilgisiyle cepheden kaçan binlerce genç arasında
oğlunu aramaya koyulur. Bulduğunda oğlu bitkin ve
ağır yaralıdır.
Pasteur Almanları hiçbir zaman bağışlamadı. Öyle ki
yıllar sonra bilimsel başarıları için Alman hükümetinin
önerdiği madalyayı kabul etmedi.




Temizlikteki titizliği dikkati çekecek ölçüde
bulunuyordu. Görünüşü ne kadar temiz olursa olsun
yemekte kullanacağı bardak ve tabak gibi sofra
eşyasını önce mutlaka temizliği yönünde incelerdi.
Bunları kendisi de bir kez silmeden önce kesinlikle
kullanmazdı. Hatta sofraya kadar elden ele
geçirilerek gelen ekmeğin kabuk kısmını kazıyarak
temizlemeden önce yemezdi.
Pasteur’un özelliklerinden biride çok renkli ve geniş
bir hayal gücüne sahip olmasıydı.
Henüz 10 yaşlarında iken kuduz bir köpek
tarafından ısırılmış küçük bir çocuğun yarsının
dağlanarak tedavi edilmesine tanık olduğu için
kuduz aşısının araştırmada insan üstü bir gayret
göstermiştir.




1859 yılında deneysel fizyoloji ödülünün
Pasteur’e verilmesi oy birliğiyle kararlaştırıldı. Bu
arada Pasteur gelişen araştırmalarıyla alkol ve
laktik asitle mayalanmanın havayla ilişki halinde
daha da hızlandığını saptamıştı.
Bu ise onu, havada kokuşmalara ve
mayalanmaya neden olan bazı
mikroorganizmaların bulunduğu kanısına
vardırdı.
Pasteur mikroorganizmalar aleminde
kendiliğinden türeme şeklinde bir olgunun
bulunmadığı tezini ortaya atmak ve
savunmaktan çekinmemişti.
Sonuçta ortaya koyduğu deney ve bulgularla
tezini bütün bilim insanlarına kabul ettirdi.




Nitekim 8 Aralık 1862 gününde yapılan toplantıda
Pasteur’e Paris İlimler Akademisi üyeliği verildi.
Mayalanma konusunda yaptığı araştırmalar
şarabın bozulmasında Mycoderma Aceti’nin etkili
olduğunu saptadı. Şarap hastalıklarının özel
mayalanmalar nedeniyle ortaya çıktığını buldu.
Daha sonra şarapların bozulmasına neden olan
mikroorganizmaların belli bir sıcaklığın üstündeki
ısılarda öldüğünü anladı.
Örneğin 55 °C derece üstündeki sıcaklıklarda
ısıtılmakla, şarapların bozulmaktan kurtulduklarını
kanıtladı. Bu ise ona sonradan Pastörizasyon
denen yöntemi esinlettirdi.

Pasteur kurmayı tasarladığı İlim Dostları Derneği
ile insanları tedavi edecek bir kurum oluşturma
çalışmalarına girmişti.

Nihayet Fransız Bilimler Akademisi Pasteur’ün
bu düşüncesini Paris’te bir Pasteur enstitüsü
kurulması kararını aldı.

14 Kasım 1888 günü yapılan görkemli açılışıyla
sağlık dünyasına kazanılan bu büyük kuruluşun
başına geçmiş olmanın mutluluğunu da yaşadı.
PASTEUR ENSTİTÜSÜ




Pasteur, 1886 yılından beri rahatsızdı. Zaten
geçirdiği ilk felç hastalığından beri isteği ve
coşkusunu kullanarak çalışabiliyordu.
1893 yılında ağır üre krizinden sonra kendisini
bir türlü toparlayamadı.
1894 Ekim’de artık kendisini bitkin ve çökmüş
hissediyordu.
1895 Sonbaharında artık iyice yaşlanmış ve
kendisini için için kemiren hastalığın etkisini
daha çok duyumsamaya başlamıştı. Tekrar eden
beyin kanaması nedeniyle felç gittikçe artıyor ve
konuşmakta bile güçlük çekiyordu. 28 Eylül 1895
günü ailesi, öğrencileri ve sevenleri arasında
sakince bir şekilde vefat etmiştir.

Kristaller: Pasteur’ün ilk çalışmaları kristaller
üzerinde olmuştur ve ilk buluşuda kristallerin
yapılarıyla ilgiliydi.

Pasteur henüz 25 yaşlarında okulu yeni bitirmiş
genç bir kimyager iken kimi kristallerin polarize
ışığın düzlemini sağa veya sola döndürme
yeteneği olduğunu buldu.

Pasteur kristaller üzerine yaptığı bu çalışmaları
ve buluşları sonunda modern biyokimya ve
bakteriyolojinin kurucularından biri olmayı
başardı.

Mayalanma:. Pasteur için; canlılar ile madde
arasında birtakım bağlantılar kurmaya çalıştığı
dönemde; fermantasyon onun dikkatini çeken
olguların başında geliyordu.

Lille’deki görevi sırasında kendisinden, şeker
pancarından alkol elde edilmesi işlemlerinde
ortaya çıkan bazı mayalanma bozulmalarının
çözümü istekleri gelince; büyük bir memnunlukla
kabul etmişti.
Bu son buluşlarıyla Pasteur;
Lille’de kendisinden istenilen
çözüme ulaşarak mayalanmanın
sırrını gösteren doğal yasayı
ortaya koyarken; aynı zamanda
mayalanmayı engelleyen
nedenleri de saptamakla;
bu hastalığın önlenmesi ve
bu hastalıktan korunma
yollarını da belirlemiş
bulunuyordu.

Kendiliğinden türeme: Pasteur; yıllarca süren
çalışmalar, sabırla yapılan gözlemler ve çok zekice
düşünülen ve büyük bir ustalıkla uygulanan
deneylerle konuyu aydınlamaya girişti.

Bütün bu deneyler sonunda Pasteur; Kendiliğinden
türeme şeklinde bir olayın olmadığını; kokuşmuş ya
da mayalanmış cisimlerdeki değişimlerin, bu
cisimlere hava yoluyla ulaşan mikrop denilen
mikroorganizmaların eseri olduğunu ilan etmiş
bulunuyordu.



Mikrop kuramı: 1865 de hocası Dumas’ın;
Pasteur’den, hemşehrilerini büyük zarara sokan
ipekböceği hastalığının önlenmesi için bir çare
bulmasını istemesi bu konu üzerinde
derinlemesine araştırma yapması için fırsattı.
Ne var ki; Pasteur’ün sağlıksız böcekleri
ayırmaları halinde iyi ürünler alacağı önerisine
uyan ipekböceği yetiştiricilerinin böcekleri gelecek
yıl aynı hastalığa yakalanınca araştırmalarını
derinleştirmek zorunda kalacaktı.
Pasteur yaptığı ve 6 yıl süren araştırmalarının
sonucunda ise; parazitlerin, böceklere dışarıdan
gelerek bulaştıklarını anladı.




Pastörizasyon: Pasteur; şarap mayalanmalarını
incelerken; bozulmaya neden olan
mikroorganizmaların ısıyla denetlenebileceklerini
bulmuştu. Keza belli bir derecenin üstüne çıkan
sıcaklıkta; mikropların öldürülebileceği anlaşılmıştı.
Sütün 65 °C de yarım saat ısıtılmasıyla, havadan
gelen ve kesilmeye neden olan spesifik basillerin
yok edildiğini ortaya koyarak «Pastörizasyon»
olayını bulmuştu.
Bu yöntem; süt, meyve suları, bira, şarap gibi
içeceklerde olduğu gibi; bazı katı yiyeceklerin
saklanmasında da kullanılır. Pastörizasyondaki ısıda
bekletme süreleri; sıcağa en çok dayanan verem
sporu’nun ölmesine yetecek zamana göre saptanır.
Pasteur’ün bulduğu bu yöntemin; sağlıklı beslenme
ve besinlerin korunması yönünden büyük bir devrim
niteliğinde olduğu açıktır.

Tavuk kolerası aşısı: Kümes hayvanlarında
görülen tavuk kolerası; sık sık salgınlar yapan
ölümcül bir hastalıktır.

Tavuk kolerası mikrobunu, saf bir kültürde
üreten Pasteur; yaptığı deneylerinde; bir aşı
geliştirmeyi tasarlamıştı. Asistanlarının da
katıldığı çalışmalar sonunda, aşı bulundu.

Tavuk kolerası aşısı; Pasteur’un genel aşı
kuramının bulunması sürecinde elde edilmişti.
Onun bulduğu ilk aşıydı.

Şarbon aşısı: Şarbon hastalığı; çift tırnaklı
hayvanlara musallat olan bir bulaşıcıydı.. Pasteur
şarbon hastalığını yeryüzünden silecek bir deneye
girişmişti. Yaşamının 6 yılını bu amaç için kullandı.

Şarbon aşısının bulunduğunun, Fransız Bilimler
Akademisi’ne bildirilmesinden sonra, bu büyük keşif
bilim tarihine de tescil edilmiş oldu. Ama geleneksel
tıp taraftarları ile, Pasteur’u çekemeyen bir grup
araştırmacı, hekim ya da veteriner; onun bu buluşuna
itiraz etnekte gecikmedi.

Kuduz aşısı: Pasteur kuduz aşısını bulmak için
çalışmalara 1880 yılında başlamıştı. Bu yıllarda kuduz
henüz çaresiz bir hastalıktı.. Kuduz hayvanın
ısırmasından sonra alınabilecek tek önlem; yaranın
kızgın demirle dağlanmasıydı.

Pasteur araştırmalarına kuduz virüsünün, hastalığı sinir
merkezlerine yayılmak suretiyle ortaya çıkardığını
bulmuştu. Bunun içindir ki; Pasteur ve ekibi kuduz
araştırmalarında; hasta hayvanın beyin ve omuriliklerini
başlıca çalışma alanı olarak belirlemekte gecikmemişti.


Yardımcılar köpeği hareketsiz tuttukları sırada.
Pasteur dudaklarının arasında ince bir tüp, başı
köpeğin ağzı üzerine eğilmiş olduğu halde birkaç
damla salya çekiyor ve bu içinde virüsler kaynayan
sıvıdan elde edilen bulaşıcı madde, hazırda
bekletilen diğer köpeklerin açılmış kafataslarındaki
beyinlerine ya da tavşanların omuriliklerine zerk
ediliyordu. Daha sonra hastalanarak ölen
tavşanlardan alınan omurga parçaları 23
°Cderecelik bir sıcaklıkta kurutuluyor ve böylece
kuduz virüsünün hastalandırma gücü her geçen
günle biraz daha azaltılıyordu. Kurumaları için 14
gün bekletilen omurgalardaki virüslerin ise artık
hastalandırma gücü kalmamış oluyordu.
Bu aşamadan sonra kuruyan omurga bir miktar saf
suyun içinde ezilerek eritiliyor ve elde edilen sıvı
sağlam köpeklere zerk ediliyordu.




Önce 13 günlük ve sonra da sırasıyla 12,11,10
ve daha aşağı günlük sürelerde kurutulmuş
omuriliklerden elde edilen eriyikler, en uzun süre
kurutulmuşlardan başlayarak ve sırayla, sağlam
köpeklere zerk edilmekteydiler.
Kuruma gün sayısı azaldıkça, içindeki virüsün
hastalandırma gücü fazlalaşan bu omurilik
eriyiklerinden bir günlük olanları; hastalık yapma
bakımından en güçlü olanlarıydı.
Halbuki; daha önce hastalık güçleri azaltılmış ilik
eriyikleri verilmiş olan köpekler; bu bir günlük
eriyiklerin zerkinde olduğu gibi; hasta köpekler
tarafından ısırıldıklarında bile kuduz
olmuyorlardı.
Bu bulgular, kuşkusuz ki kuduz hastalığına karşı
aranmakta olan, etkili bir aşının bulunduğunun
ilk işaretleriydi.

Pasteur; 6 Temmuz 1885 günü, iki gün önce bir
kuduz köpeği tarafından ısırılan dokuz yaşlarında
bir çocuğun annesiyle laboratuarına gelip,
kendisini kurtarması için yalvarmasına kadar;
aşının insan üzerinde denenmesine cesaret
edememişti.

Elinde insanlar üzerinde denenmemişte olsa;
çocuğu kurtarabilecek bir olanak bulunan
Pasteur; bütün sorumluluğu üzerine alarak;
dünyada ilk kez, kuduz aşısını çocuk üzerinde
uygulamaya karar verdi.



En eski; 14 günlük yani içinde hiç virüs gücü
olmayan ilikten elde edilen eriyikten başlanarak
ve giderek güçlü dozlardaki eriyiklerin zerki
suretiyle aşı uygulandı.
Günlerce süren heyecanlı bekleyiş ve umut ile
umutsuzluk arasında geçen dakikalardan sonra,
çocuğun kurtuluşu laboratuarda olduğu gibi
bütün dünyada da büyük mutluluklarla kutlandı.
Böylece insanlık tarihinde bir efsane olay daha
gerçekleşmiş oldu.
Büyük bir bilim adamı olan Pasteur,
ölmeden önce hayat görüşürünü
şu şekilde özetlemişti:


Hiç şüphem yok ki, Bilim ve Barış; cahilliği ve savaşı
sonlandıracaktır. Milletlerin yok etmek ve yıkmak, için
değil, hayatı yüceltmek için birleşeceğine, istikbalimizi bu
uğurda, mücadele edenlere borçlu olacağımızı
düşünüyorum.
232040 ESRA ÇAVDAR
232075 DİLARA ALTUN
3-A
II.ÖĞRETİM