Transcript ders 9
Bina Bilgisi III TASARIM KURAM VE YÖNTEMLERİ BaÜ mimarlık / 2005 Y. Doç. Dr. Gaye BİROL bina bilgisi III BİNA TASARIM İLKESİ OLARAK NESNE’YE AĞIRLIK VEREN YAKLAŞIMLAR PRAGMATİK YAKLAŞIMLAR İKONİK YAKLAŞIMLAR BİNA TASARIM SÜRECİNE DAYALI TASARIM İLKELERİ BİNA TASARIM SÜRECİNDE TÜMDENGELİM-DEDÜKSİYON BİNA TASARIM SÜRECİNDE TÜMEVARIM-İNDÜKSİYON BİNA TASARIM SÜRECİNDE STRATEJİ BELİRLEME BİNA TASARIM SÜRECİ STRÜKTÜRLERİ BİNA TASARIM SÜRECİNDE ORGANİK STRÜKTÜRLER BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III BİNA TASARIM İLKESİ OLARAK ‘NESNE’ YE AĞIRLIK VEREN YAKLAŞIMLAR Nesnel girdilere dayalı bina tasarımı temel ilkeleri olarak nesneye ağırlık veren yaklaşımlar iki farklı gruba ayrılır. Alt sistemlerden gelen girdilere ağırlık veren pragmatik yaklaşımlar, Aynı sistem seviyesinde daha önce üretilen bina formlarından gelen girdilere ağırlık veren ikonik yaklaşımlar. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III PRAGMATİK YAKLAŞIMLAR Pragmatik yaklaşımlar bina tasarım girdileri arasında yer alan ve tasarım sorunsalını oluşturan alt sistemlerden gelen ve madde olarak tanımlanan nesnel tabana dayanmaktadır. Bu yaklaşımlarda tasarımcının işlevi elde mevcut olan malzemeden maksimum şekilde yararlanmak ve aralarından en uygun olanlarını seçmektir. Bu yaklaşım temelde deneme-yanılma ilkesine dayanmaktadır. Pragmatik tasarımın ilk örnekleri milattan önce 40.000 yıllarına uzanır. Arkeolojik bulgulara göre, mamut avcılarının Kiev yakınlarında avladıkları vahşi hayvanların derilerinden yaptıkları yapılar bilinen en eski örneklerdir. İlk çağlarda malzeme ile konstrüksiyonun bileşiminden doğan (unique) yapı, eldeki malzemenin verdiği olanaklar doğrultusunda binanın biçimsel düzenini doğrudan belirlemiştir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Bina üretiminde kullanılabilecek yapı malzemesi niteliğindeki maddenin ilk dönemlerde sınırlı olması (örneğin, kamış, ağaç, deri, taş, toprak, tuğla) denemeyanılma yolu ile oluşan bina formlarını kalıcı kılmıştır. Örneğin Stonage mimarisi, kemer, tonoz, kubbe mimarisi, malzemenin verdiği olanaklar doğrultusunda deneme-yanılmayı içeren pragmatik yaklaşım ürünleridir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Pragmatik yaklaşım örneklerinden en karakteristik olanlarından biri de Igloo’lardır. Bazı Eskimo kavimlerinin en az 5 asırdan beri kullandıkları, buz bloklardan oluşan, bu konut tipi, kubbe şeklinde spiral bir yapıya sahiptir. Kutuplarda bulunabilecek tek malzeme olan buz ve karın nesnel yapısına en uygun bir araya getirilme şekli ile bina tümel formu elde edilmektedir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Güncel mimarlık akımlarından olan “alternatif mimari” ve “High Tech” yaklaşımlar, bazı düşünürlere göre pragmatik biçimlendirme ilkesinin bugün hala geçerliliğini koruyan uzantıları olarak kabul edilmektedir. Öte yandan bugün bünyesinde beton santralleri bulunan, tünel kalıp teknolojisine sahip bir inşaat firmasının gerçekleştireceği bir toplu konut projesinde, görevli mimarın beton ağırlıklı ve tünel kalıp üretim örüntüsüne ve sınırlamalarına uygun bina tünel formlarına pragmatik bir yaklaşımla ulaşmaya çalışması yadsınacak bir tutum değildir. Pragmatik yaklaşım ile bina tasarımına, alt sistemlere ait elde mevcut nesnel girdilerden hareket ederek başlamak, bir çıkış noktası oluşturmak ve bunu bir bina tasarımı temel ilkesi olarak sürdürmek olasıdır. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Pompidou Kültür Merkezi, Richard Rogers-Renzo Piano, 1977. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Lloyds Building,Londra, Richard Rogers, 1980-1986. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Shanghai Bank BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III İKONİK YAKLAŞIMLAR Bina tasarımı temel ilkesi olarak özgün mimarlık sorununa, daha önce yapılmış benzer binaların formlarına dayanan girdilerden hareket eden yaklaşımlardır. İkonik yaklaşım, “bir obje veya olgunun belirgin görünümlerinin görsel tanıtımını yapma ve görsel benzerlikler kurma” yolunu kullanan tasarım ilkesidir. İkonik yaklaşımlarda dikkat edilecek konu, alınacak görsel benzeşim modelinin yüklenilen mimari göreve uygunluğu veya başka bir deyişle yeni yapılacak tasarıma adaptasyonudur. Geleneksel Türk evinde, gereksinme, olanak ve yaşam kültüründe yüzyıllar boyu değişmeyen, durağan nitelikteki tasarım girdileri, ikonik yaklaşımın başarısını açıklamaktadır. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III İkonik yaklaşımlarda, biçimsel düzen adaptasyonunda, bina tipolojisinin özel bir yeri vardır. Örneğin; bir bilgisayar merkezinin hızlı değişimi, ikonik yaklaşımlara çok ters düşerken; toplum yapısı konservatif, kültür gruplarında; konut veya dini yapılar, uygun tipolojik özellikler olarak belirmektedir. Başlangıçta pragmatik bir tasarım ilkesi sonucu, tuğla mimarisi gereği ortaya çıkan kubbeli cami imajı, bugün çok farklı koşullara karşın geçerliliğini sürdürmektedir ve cami biçimi, kütle düzeni ve biçimsel oranları birer ikon haline gelmiştir. İkonik yaklaşım, dikkatli kullanılmak koşulu ile, daha önce üretilen ve artık nesnel girdi haline dönüşen, bina tasarımına daha önceki bina biçimsel düzenlerinden hareketle başlamak ilkesine dayalı olan tasarım yöntemidir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III BİNA TASARIM SÜRECİNE DAYALI TASARIM İLKELERİ Bina tasarım sürecine dayalı bina tasarımı temel ilkeleri; genelde süreç adımları, tasarım yöntemleri ve teknikleri düzeyinde ele alınmaktadır. Oysa, bu boyutların dışında bina tasarım sürecinin oturtulabileceği “strateji” ve “strüktür” tabanında da tasarım ilkelerinin olması gerekir. Bina tasarım süreci stratejileri Binayı oluşturan alt sistemler ile içinde yer aldığı üst sistemler arasındaki bağın nasıl kurulacağı ve hangi yönde tasarım sürecinin yürütüleceği bir sorundur. Başlangıç noktasına göre üst sistemlere veya alt sistemlere doğru yani bütünden parçaya veya parçadan bütüne doğru bir tasarım süreci stratejisine gerek vardır. Bu sorun felsefede bilgi probleminde tümevarım-endüksiyon- tümdengelimdedüksiyon- olarak bilinmektedir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III BİNA TASARIM SÜRECİNDE TÜMDENGELİM-DEDÜKSİYON Tümdengelim Latince deductis kelimesinden kaynaklanan ve “genel kuramlara dayanarak özel konumlar için sonuç çıkarmak” anlamında kullanılan bir kavramdır. Sistem açısından bakıldığında, üst sistemlerden alt sistemlere doğru bir yönelme söz konusudur. Bu genel kurgu içinde felsefede tanımlanan bilgi problemi ile bina tasarım sürecindeki (zihinde, çizgide veya yapıda) problem çözme sorunu adeta özdeştir. Bina tasarım sorunu da herhangi bir bilgi probleminde olduğu gibi tekilözel bileşenlerden oluşan genel-çoğul yapılara sahiptir. Tümdengelim tasarım süreci stratejisi olarak bütünü kendini oluşturan parçalara ayırma yolu ile çözüm arama amacı gütmektedir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Rasyonalistler tarafından çoğunlukla benimsenen tümdengelim, ilk kez Descartes tarafından bilimsel bir yapıya oturtulmuştur. Buna göre izlenecek yol; Genel bir yargının (hipotez) ortaya atılması, Daha önceki aksiyonlarla hipotezin sınanması, Sistematik gözlemler ile hipotezin test edilmesi, Tüm özel durumlar için hipotezin geçerliliğinin kanıtlanması, Hipotezin kuram olarak kabul edilmesi ve bir sınıfı oluşturan tüm öğeler için genel geçerli bir sonuç çıkartılması olarak özetlenebilir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Bina tasarımı sürecinde tümdengelim; Bina temel formunun genel bir yargı ile belirlenmesi, Daha önceki tümel form konseptine göre yargının sınanması, Sistematik çözümlemelerle bina bileşenleri açısından tümel formun test edilmesi, Tümel formun kesinleştirilmesi, Tüm bina alt sistemlerinin biçimlenmesinin bu tümel form doğrultusunda gerçekleştirilmesi işlemlerini içermektedir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Tümdengelimde ana ilke, asal ya da ikincil işlevsel elemanların tümel formu etkilememeleridir. Tasarımcı, ekonomik, teknolojik, strüktürel, işlevsel, estetik faktörlere bağlı olarak binanın makro düzenine karar vermektedir. Bu yaklaşımın sakıncası, hipotezaksiyona bağlı yapısından kaynaklanmaktadır. İlk kabul doğru değilse, özellikle alt sistemlerde işlevsel zorlamalarla karşılaşılacaktır. Öte yandan sürecin kendisi artık yaratıcı değil, hipotezle sınırlı ve onun içinde gizli sonuç formları içermektedir. Bu nedenle tümdengelimci yaklaşımlar bina tasarımında; Asal fonksiyonlara kendi biçimlerini bulma olanağı vermemeleri, Gelişme, yayılma, esneklik özgürlüğü tanımamaları, Tasarımcıyı dış form hegemonyasına götürmeleri gibi sakıncalar taşımaktadır. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III BİNA TASARIM SÜRECİNDE TÜMEVARIM-İNDÜKSİYON Tümevarım Latince “inductio” kelimesinden kaynaklanan ve “bir sınıfın öğe veya olgularını gözleyerek, o sınıfın tümünü kapsayan genel bir sonuç çıkarmak” anlamında kullanılan bir kavramdır. Sistem açısından bakıldığında, alt sistemlerden üst sistemlere doğru bir yönelme söz konusudur. Bilimde ve mimarlıkta çok eskiden beri kullanılan bir temel ilke olan ve “tekil verilerden tümel düşünceye ulaşma yöntemi” olarak da betimlenen tümevarım Aristo’ya kadar dayanmaktadır. İlk olarak bilimsel bir çatkıya ise Bacon tarafından kavuşturulan tümevarım’ ın adımları, Sistematik gözlem, Sınıflandırma, Analiz-karşılaştırma Yorumlama, Genelleme, Doğrulama, olarak bilinmektedir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Bina tasarımı sürecinde tümevarım benzer bir yol izleyerek; Binayı oluşturan tekil elemanlar için sistematik gözlemler yapma, Tekil elemanları sınıflandırma, gruplama, Analiz-karşılaştırma, Grupları bir araya getirerek tümel forma ulaşma işlemlerini içermektedir. Tümevarımda ana ilke, asal ya da kısmi fonksiyon elemanlarının tümel formu etkilemeleridir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Tasarımcı, tekilden-tüme; parçadan bütüne doğru ekleyerek, toplayarak, yeni bağlantılar kurarak deneme-yanılma yordamı ile karmaşık bir tümel formu aramaktadır. Bu yaklaşımın sakıncası yaratıcı olmaktan çok açıklayıcı bir yapıya sahip olmaktan kaynaklanmaktadır. Neyin gözleneceği, sonuca ilişkin amacın ne olacağı bilinmeden yapılacak gözlem, analiz ve irdemeler çoğu zaman gereksiz olabilmektedir. Ayrıca sonuca ilişkin bir varsayım olmadığından, bileşenler içinden önemli olanları seçme şansı da olası değildir. Buna paralel olarak tümevarım yaklaşımı bina tasarımında; Biçim aramada serbest ama yönlendirici olmamaları, Tümel formu kontrol etme, bütüne hakim olma olanağı taşımamaları, Tekil formlar arasında uyum sağlamada zorluklar oluşturmaları gibi sakıncalar taşımaktadır. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III BİNA TASARIM SÜRECİNDE STRATEJİ BELİRLEME Gerek tümdengelim gerekse tümevarım yaklaşımları tek başlarına kullanıldıklarında bina tasarımı için yeterli ve güvenilir yollar olarak görülmemektedirler. Bu nedenle bazı düşünürler grup fonksiyon elemanlarından tümevarım; asal fonksiyon elemanlarından tümevarım gibi ara çözümler önermektedirler. Gerek grup gerekse asal fonksiyon elemanlarından tümevarım yaklaşımında gizli tümdengelimler yatmaktadır. Bina tasarımında tümevarım ve tümdengelimin birlikte uygulanmaları, daha doğru bir çözüm yolu oluşturmaktadır. Bu yaklaşımda dikkat edilmesi gereken ana konu; tasarımcının tasarlanacak olguya hakim olabileceği düzeyi başlangıçta seçmesi zorunluluğudur. Örneğin mimarlık eğitiminde ilk yarıyıllarda düşük sistem açılım seviyelerinden başlanması; yani ilk adımların tümevarım ağırlıklı olması, ileri yarıyıllarda ise başlangıçta daha yüksek sistem açılım seviyelerinin seçilmesi; yani tümdengelim ağırlığının giderek artması daha uygun görülmektedir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III BİNA TASARIM SÜRECİ STRÜKTÜRLERİ Bina tasarım sürecinde ister tümdengelim ister tümevarım stratejisiyle hareket edilsin, bir temel ilkeye daha gereksinme vardır. Örneğin tümevarım ağırlıklı bir yaklaşımda, parçaların anlamlı ve arzu edilen bir bütünü oluşturacak şekilde nasıl bir araya getirileceği sorunu; veya tümdengelim ağırlıklı bir yaklaşımda, bütünün anlamlı ve işler parçalara nasıl ayrılacağı sorunu çözüm beklemektedir. Yani bina tasarım sürecinde bir organizasyon yolu, bir düzenleme kuralı, bir ilkeye gerek duyulmaktadır. Bu ilke bina tasarımında strüktür olarak bilinmektedir. Strüktür sözlük karşılığı olarak; “bir şeyi bir araya getirme, organize etme yolu” veya “her hangi bir bütünü oluşturma biçimi, çerçevesi veya esas temel parçası” şeklinde tanımlanmaktadır. Örneğin insan vücudu strüktür; esas temel parçası iskeletidir. Zira diğer organlar onun üzerinde yer almaktadır. Dar anlamlı olarak strüktür mimarlıkta taşıyıcı sistem ile özdeş anlamda kullanılmaktadır. Oysa “mimari strüktür”, “mimari öğeleri bir araya getirme yolu, organize etme yolu” “karmaşık bir mimari bütünü oluşturma biçimi, çerçevesi veya esas temel parçası” olarak ele alınmalıdır. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Bina tasarımında mimari strüktür kavramı; “Bina alt sistemlerini bir araya getirme yolu, organize etme ilkesi”, “Karmaşık bir bina bütünü oluşturma biçimi, çerçevesi” olarak kullanılmaktadır. Örneğin yapısal alt sistemi oluşturan, konstrüksiyon, taşıyıcı sistem, tesisat sistemi gibi sistemlerin bir araya getirilebilmesi; çevre alt sisteminde mekan organizasyonu; mekan bağlantılarının kurulması; eylemler alt sisteminde; eylem alanlarının, eylem bağlarına göre düzenlenmesi sorunlarında, hep bu temel ilkeye gereksinme duyulacaktır. Eylemler alt sisteminin kurulmasından yola çıkan bir konut planlamasında, konutu oluşturan aynı öğelerin “aynı boyut ve büyüklükteki eylem alanlarının” aynı fonksiyon şeması ile çok farklı tümel bina formları oluşturmaları, “bir araya getirme ilkesi-strüktür”den kaynaklanmaktadır. Temelde mimari strüktürler iki grupta ele alınırlar: Organik strüktürler, Geometrik strüktürler. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III BİNA TASARIM SÜRECİNDE ORGANİK STRÜKTÜRLER Organik bir bütünü ele alıp, organizmanın-organlaşmanın ilkelerini bina tasarım sürecine uyarlayan yaklaşımlardır. “Organ” sözcüğü biyolojide “bir bitki veya hayvan bedeninin belli bir temel amaca hizmet eden parçası” anlamında kullanılmaktadır. Genel anlamda ise organ “Bir organizasyon içinde belli bir işlev yüklenen parça –alt sistem” şeklinde ele alınmaktadır. Bina tasarım sürecinde, “organik strüktür, belli bir parçanın gördüğü işlev, yüklendiği hizmet ile biçim alması,vücut bulması” olarak betimlenebilir. Ancak bu kapsamda dikkat edilecek konu, parçaların yükleneceği işlevlerin amaç bütünlüğü, uyumu ve eşgüdümüdür. Bu yaklaşımda bina tipolojisinin özel anlam ve önemi vardır. Örneğin bir kültür merkezi, bir fabrika, bir konut binasının tümel formları farklı olacaktır. Binayı oluşturan farklı asal fonksiyon elemanları da farklı biçimlere sahip olacaklardır. Örneğin bir fabrikanın idare bölümü ile üretim holleri; bir kültür merkezinin toplantı salonu ile fuayesi ve idaresi farklı biçimler göstereceklerdir. Bu farklı biçimdeki parçaların bir araya gelmesinde de işlev belirleyici rol oynamamaktadır. Bu kapsamda “mafsallaştırma” önemli bir anahtar olarak belirmektedir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Wright’ın Guggenheim müzesi sergilenen objelerin ve izleyicilerin işlevsel sürekliliğini yansıtan özgür bir organik tümel forma sahiptir. Guggenheim Müzesi, New York, Frank Lloyd Wright, 1943-1959 BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Wright tarafından tasarlanan, Fallingwater (1936), Robie House (1909), Price Tower (1955) gibi binalar farklı işlev yüklenen bina parçalarının kendilerine özgü biçimlerine ve bina tümel formunun organik yapısına ilişkin örneklerdir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Helsinki teknik üniversitesi, Alvar Aalto’nun Otaniemi’de (1955-64) gerçekleştirdiği önemli organik örneklerden birisidir. Özellikle ana oditoryum, gerek toplanma işlevi; gerekse buna bağlı görme, işitme, aydınlatma fonksiyonlarına bağlı olarak organik biçimlenmeye verilebilecek tipik örneklerdendir. Yine Aalto’nun 1964’de tasarladığı, yapımı 1971’de sona eren “Finlandia Hall”de de benzer bir yaklaşımın izleri görülmektedir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Gaudi ise organlaşmanın bina bileşenlerine kadar giden bir anlayış olduğunu savunan, “bina tümel formundan en küçük ayrıntıya kadar aynı ilkenin sürdürülmesi” savını ileri süren mimarlardan biridir. Antoni Gaudi’nin gerçekleştirdiği, Güell parkı (1889), Sagrada Familia kilisesi (1926), Casa Mila (1910) bu ilkenin özgün örneklerindendir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Organizma/mekanizma, organik/mekanik ayrımı Organizma parçalanamaz bir bütünlük, bir varlıktır; hücrelerin çeşitli permütasyonlarla eklemlenmesi ve çoğalmasıyla oluşur; kendi kendini yeniden-üretir. Biri olmadan öteki düşünülemez, birbirlerini ikame edemez, ancak varederler. Organizmanın bir bütün olarak formu da, tek tek organların gördüğü işlerle ve diğerleriyle eklemlenme biçimleriyle açıklanamayacak, yani parçalanamayacak bir bütündür; bozulup yeniden kurulamaz, başka bir biçime büründürülemez. Oysa mekanizma bir sürece ve akışa işaret eder. Her bir parçanın işlevi, kendinden bir sonrakinin harekete geçmesi, yani işlemesi için bir ön koşuldur. Akışı yeniden tanımlamak amacıyla yer değiştirebilir, feragat edilebilir. Bütün, birbirlerini ikame edebilir, parçalanabilir parçalardan oluşur. Mekanizmanın formu da kurmacadır; şöyle ya da böyle olması içsel bütünleşmeden gelen bir zorunluluk değildir; bozulup yeniden kurulabilir, başka bir biçime bürünebilir. BaÜ mimarlık / 2005 bina bilgisi III Fiziki çevrelerin “organik” ya da “mekanik” olarak adlandırılmaları metaforiktir. Ne ortaçağ şehirleri gerçekten yaşayan birer organizmaydılar, ne de 20. yüzyıl şehirleri işleyen ve akan bir mekanizma oldular. Ancak bunlar yine de kullanışlı metaforlardı. Bir Ortaçağ şehri ne denli “yapılmış” olursa olsun, ne denli artifisiyel (artificial: insan eliyle yapılmış) unsurlar taşırsa taşısın, yine de parçalanamaz bir bütündü. Kilise, balık pazarı, sokaklar, evler yüklendikleri farklı işlevler kadar, birbirlerini varetmeleri, birbirlerini ortaya çıkarmalarıyla da şehrin parçası oluyorlardı. Kilisenin çevresiyle birlikte ortadan kalkması sadece ibadet işlevini ortadan kaldırmakla kalmaz, diğer bütün organların varlığını da eksiltir, sakatlardı. Modern metropollerde ise bir işlevin mekansal olarak kayması, örneğin küçük sanayinin desantralizasyonu, geniş bulvar operasyonları ya da periferik bir alana yeni konut yerleşmesi yapılması diğer unsurların varlığını yerle bir etmez, içlerini tamamen boşaltmaz; sadece yeniden tanımlar, yeniden düzenler. Yeter ki “akış”, “işleyiş” bozulmasın. BaÜ mimarlık / 2005