San Andreas Fay Zonu

Download Report

Transcript San Andreas Fay Zonu

DEPREM BİLİMİNE
GİRİŞ
Yrd. Doç. Dr. Berna TUNÇ
Başlangıçta tüm kıtaların Pangea adında tek
bir kıta olduğu, sonradan parçalanıp
dağılarak zamanla günümüzdeki yerlerine
ulaştığı görüşüne dayanan kıtaların kayması
kuramını 1912'de aslında bir meteorolog olan
Alman bilim adamı Alfred Wegener ortaya
attı.
Kıtaların kayması teoremi
ile ilgili ilk kapsamlı sunum
«WEGENER» tarafından
“The
Origin
of
the
Continents and Oceans”
adlı eserinde 1915 yılında
açıklanmıştır.
Wegener bu kitabında
(Kıtaların ve Okyanusların Kökeni);
•
•
•
•
•
Kıyı şekillerinin benzerliği,
İklim şekillerinin benzerliği,
Bitki örtüsü benzerliği,
Fosil benzerliği,
Jeolojik oluşumların benzerliğini
kullanarak kıtaların kayması teorisini ortaya
koydu.
Wegener kıtaların bir arada bulunduğu ilk hale
Pangea (tüm karalar) adını vererek kayma
sürecini ilk halden başlayarak 3 aşama halinde
haritalamıştır.
Pangaea’nın önce iki ana karaya ayrıldığını
öne sürerek
• Kuzey Yarıküredeki parçayı Lavrasya
(Laurasia)
• Güney Yarıküredeki parçayı da Gondwana
(Gondwanaland ) olarak adlandırdı.
Laurasia ve Gondwanaland, daha sonra
parçalanıp
ayrılmaya
devam
ederek
günümüzde var olan kıtalar haline dönüştü.
Her ne kadar birçok bilimsel gözlem bu
düşünceyi destekler olarak bilinse de birçok yer
bilimci Wegener’in kuramını kabul etmedi.
Sadece birkaç bilim insanı bu kuramı inanarak
destekledi.
Wegener’in teorisindeki en zayıf nokta;
Bu kadar büyük kara parçalarını
böylesine uzak mesafelere hareket
ettiren “kuvvet” nedir?
sorusuna tatmin edici cevabın
verilememesidir.
Wegener;
kıtaların hafif granitik kayalardan oluştuğunu,
dünyanın dönmesi ile oluşan kuvvetlerin
etkisiyle bir şekilde daha yoğun kayalardan
oluşan okyanus tabanından ayrılarak yukarı
doğru çıktığını öne sürmüştü.
Harrold Jeffreys;
Bu kadar büyük bir kütlenin okyanus
tabanından yukarıya, kırılmadan çıkmasının,
fiziksel
olarak
mümkün
olamayacağını
savunarak bu fikre karşı çıktı.
Güney Afrika’dan “Alexander L. da TOID” kara
parçalarını ve Afrika ile Güney Amerika’da
bulunan fosilleri karşılaştırarak bu kuramı
geliştirdi ve bulduğu sonuçları
“Our Wandering Continents”
adlı eserinde 1937 yılında yayınladı.
Ingiliz Arthur HOLMES bu kuramı daha da
geliştirerek elde ettiği sonuçları
“Principals of Physical Geology”
adlı ders notlarında (1944) yayınladı.
«SÜPER KITA» olarak da adlandırılan
Pangea’nın parçalanarak kıtaların
kayması
kuramının
gelişmesini
destekleyen bazı önemli kanıtlar ve
bulgular genel olarak bölgesel jeolojik
çalışmalardan elde edilmiştir.
Temel Bulgular
1- Paleontolojik Bulgular
2-Yapısal ve Kaya Tiplerinden Elde Edilen
Bulgular
3- Buzullardan Elde Edilen Bulgular
4- Volkanizma İle Elde Edilen Bulgular
5- Sıra Dağların Benzerliği İle Elde Edilen
Bulgular
olarak sınıflandırılır…
1) Paleontolojik Bulgular
2) Yapısal ve Kaya Tiplerinden
Elde Edilen Bulgular
3) Buzullardan Elde Edilen
Bulgular
4) Volkanizma İle Elde Edilen
Bulgular
Plato bazaltlarına,
kıtasal kaymanın ilk
aşamalarını
destekleyen kanıtlar
olarak inanılır.
Bu bazaltlar ayrıca
birbirinden uzaklasan
levhalardaki volkanik
aktivitenin doğasını
gösteren en önemli
kanıtlardır.
5) Sıra Dağların Benzerliği İle
Elde Edilen Bulgular
Kıtalar
yan
yana
getirildiğinde dağ sıraları
tümüyle aynı yaş ve
deformasyon
tarzında
kesintisiz tek bir dağ
sırası oluşturur. Bu tür
kanıtlar,
kıtaların
bir
zamanlar birbirine bitişik
olduklarını ve daha sonra
ayrıldıklarını gösterir.
Wegener, kıtaların kaymasını açıklayan geçerli
bir teori ortaya koyamadığı düşüncesiyle
«levha tektoniği»
olarak adlandırılan
konuldu.
yeni
bir
teori
ortaya
LEVHA TEKTONİĞİ
Dünya'nın yüzeyi kesintisiz gibi görünüyorsa
da, gerçekte dev boyuttaki bir yap - boz gibi
birbirine
geçen
parçalardan
oluşmaktadır. Levha adı verilen bu parçalar,
çok yavaş olarak sürekli biçimde birbirlerine
göre hareket ederler. Jeolojinin levhaların
hareketlerini
inceleyen
dalına
«Levha
Tektoniği» adı verilmektedir.
Litosfer birbirinden farklı yönlere hareket eden
birtakım parçalardan oluşmaktadır. Levha
(Plate) adı verilen bu Litosfer parçalarının
milyonlarca yıldır süregelen hareketleri
kıtaların ve okyanusların oluşmasına ve bu
uzun süreçte dünyamızın şeklinin sürekli
olarak değişmesine neden olmuştur.
Genellikle
senede
birkaç
santimetre
mertebesinde olan levha hareketleri özellikle
levha sınırları boyunca kayaların sıkışmasına,
gerilmesine, kaymasına ve şiddetle deforme
olmasına yol açmaktadır. Bu hareketler
sonucunda kayaların belli düzlemler boyunca
kırılmasına «Faylanma», faylar boyunca
biriken enerjinin boşalmasına da «Deprem»
adı verilmektedir
Peki bu levhalar nasıl oluşmaktadır ve nasıl
hareket etmektedir?
Bu sorunun cevabını da "Levha Tektoniği
(Plaka Tektoniği)" vermektedir. Levha tektoniği
kuramını belgeleyen kanıtlar artık inandırıcı bir
düzeye ulaştığından levhaların hareketi
kavramı bugün benimsenmiştir.
Levha Tektoniği Kuramı;
Yer’in dış katmanı olan Litosfer’in, birbirine
göre hareket halinde olan, onlarca adet büyük
ve küçük levhalara ayrıldığı ve bu levhaların
daha sıcak ve hareketli bir malzeme üzerinde
yer aldığını ortaya koymaktadır.
Levha tektoniği kuramına göre;
Litosfer olarak adlandırılan yerin üst kısmı (kabuk+üst
manto) parçalara (levhalara) bölünmüştür. Yer içindeki
ısı kaynağı nedeniyle manto içinde oluşan termal
konveksiyon hareketleri, yüzeyde bulunan levhaların
hareketinin temel nedenidir. Isınarak yükselen manto
malzemesi yükseldikçe soğur ve doğal olarak yerin
içlerine doğru tekrar batar. Bu konveksiyon hareketi bir
çok konveksiyon hücresi içinde gelişir. Ancak,
levhaların hareketini sağlayan bu olay daha
karmaşıktır ve litosfere etkiyen çeşitli kuvvetlerin
kontrolünde meydana gelir. Deprem ve Volkanik
hareketin temel nedeni budur.
Levhalar arasındaki hareketler
sayesinde sürekli hissedilir.
depremler
Bu nedenle, deprem dağılım (sismik etkinlik)
haritaları,
levha
sınırlarının
nerelerde
olduğunu gösterir.
1. 1963-1988 yılları arasında kaydedilmiş, M>5 ve D<70km
olan depremlerin gösterildiği basitleştirilmiş harita (Bolt,
1999’dan sonra)
2. Deprem haritası üzerine yerleştirilmiş levha sınırlarını
gösteren basitleştirilmiş harita.
3. Yapıcı levha sınırları boyunca (uzun dönemde) yayılma
oranları.
4. Yıkıcı levha sınırlarındaki yaklaşma oranları (uzun dönem).
LEVHA TEKTONİĞİ KURAMI
NELERİ AÇIKLAR?
1) Kıta kenarlarının uyumu
2) Farklı kıtalardaki benzer fosiller
3) Okyanusun karşılıklı kenarlarında
benzer tip ve yaştaki kayaçlar
4) Okyanus-ortası sırtlar
5) Kıtaların açılması (rifting of continents)
6) Görünür kutup gezinmesi eğrileri
7) Lineer manyetik anomaliler
8) Genç (<200 million years) okyanus
basenleri
9) Derin okyanus çukurları
10) Ada yayları
11) Doğrusal sıradağların lokasyonu
12) Deprem zonlarının lokasyonu
13) Volkanik zonların lokasyonu
14) Kıtaların yaşlı kayaçlardan oluşması
15) Okyanus tabanlarının oluşumu ve
evrimi
konularını açıklayan kapsamlı bir teoridir.
Levhaların birbirleriyle etkileşimleri bakımından levha
hareketlerini 3 ana başlıkta toplayabiliriz.
1)Uzaklaşan - Ayrılan Levhalar (Uzaklaşan)
(Divergent Plates)
Okyanus ortası sırtlar, kıta içi rift zonları
2) Yakınlaşan-çarpışan Levhalar (Yıkıcı)
(Convergent Plates)
Okyanus çukurları, Dalma-batma zonları
3) Yanal Yer Değiştirme (Tutucu)
(Transform Fay Sınırları)
Transform faylar
1) Uzaklaşan - Ayrılan Levhalar
(Divergent Plates)
Uzaklaşan levha sınırları, okyanus-tabanı
yayılması ile yeni litosferin oluştuğu yerlerdir.
Birbirinden uzaklaşan levhalar, aralarına
astenosferden gelen eriyik kayaçların sızdığı
yarıklar oluşturur. Bu eriyik yüzeye çıktıkça
katılaşır
ve
yerkabuğuna
eklenir.
Astenosfer'den
gelen
eriyik
kuvvet
uygulamaya ve böylece levhalar birbirinden
ayrılmaya devam eder.
Atlas Okyanusu ortasındaki sırt buna çok iyi bir
örnektir. Bu ayrılma kıtada meydana gelirse
yeni bir okyanus tabanı oluşuyor demektir. Bu
tür ayrılmalar, Astenosfer'den gelen eriyiğin
katılaşarak
Litosfer'e
dönüşmesine
ve
levhaların büyümesine neden olur.
Uzaklaşan levhalar arasında Litosfer çok ince
olduğu için, buralarda büyük depremlere yol
açacak enerji birikimleri olmaz. Buradaki
depremlerin odakları çoğu zaman yüzeye
yakındır.
Buralarda Astenosferden yükselen magma
araladıkları sınırları yeni malzeme ile
doldurarak yeni litosfer üretmiş olurlar.
Okyanus ortası sırtları boyunca arz yüzeyine
çıkan erimiş manto malzemeleri soğuyarak
katılaştıkları jeolojik zamanın arz manyetik
alanının yön ve doğrultusunu saklarlar.
Atlantik-Ortası Sırtı
En iyi örneklerinden biri Atlantik-ortası Sırt’dır.
Atlantik Okyanusunu kuzeyden güneye boylu
boyunca ikiye ayıran bu bölge, en iyi bilinen ve
üzerinde en çok araştırma yapılan “Uzaklaşan
Levha Sınırı” dır.
Yayılma hızı ortalama 2.5 cm/yıl dır. Milyonlarca
yıl süren bu hareket, iki kıtanın binlerce km
uzaklaşmasına neden olmuştur.
• Kuzey Amerika ve Avrasya
Levhalarını ikiye ayıran
Atlantik-ortası Sırt,
İzlanda’yı da bölerek,
yerbilimcilere, bu bölgede
karada da araştırma yapma
olanağı sağlamaktadır.
• Başkent Reykjavik'in
anlamı ‘Tüten Körfez'dir
• Haritada Reykjavik (the
Thingvellir area) ve
İzlanda’nın aktif
volkanlarının lokasyonları
gösterilmiştir (Krafla).
İzlanda, Thingvellir
bölgesinin havadan
çekilmiş fotoğrafı, gölgeli
kısımlar Atlantik-ortası
Sırt’ın karadaki görünümü
olan fissure zonudur.
Solunda Kuzey Amerika
Levhası, sağında Avrasya
Levhası yer almaktadır.
Doğu Afrika Rift Zonu
Doğu Afrika’daki açılma süreci Suudi Arabistan’ı Afrika
kıtasından ayırarak Kızıl Deniz’i oluşturmuştur.
Birbirinden ayrılmakta olan Afrika ve Arabistan
Levhalarının kesişme noktası, Kızıl Deniz’in Aden
Körfezi ile buluştuğu yerde “triple junction” olarak
adlandırılır.
Yeni açılma merkezi, Doğu Afrika Rift Zonunda
gelişmektedir. Kıtasal kabuktaki gerilme sınırları
aşılınca, yüzeyde tansiyon çatlakları görülmeye başlar.
Magma yükselerek genişleyen çatlakların içine sızar ve
zaman zaman volkanların oluşmasına ve patlamasına
neden olur. Yükselen magma, kabuktaki basıncı
artırarak yeni kırıkların, sonuç olarak da yeni rift
zonunun oluşmasına neden olur.
2) Yakınlaşan-çarpışan Levhalar
(Convergent Plates)
Bunlar birbirine yaklaşma, sıkışma gösteren
levha sınırlarıdır.
Levhaların birbirine yaklaşması ve çarpışması
ise üç değişik şekilde olabilir:
Yerküre’nin boyutlarının son 600 milyon yıldır
(muhtemelen
4,5
milyar
yıl
önceki
oluşumundan beri) değişmemiş olması, ancak
kabuğun yeniden oluşumuna yakın hızda bir
yok olma sürecinin de yaşanmış olmasını
gerekli kılar.
Bu yok olma süreci de levhaların birbirine
yaklaştığı, bazen birinin diğerinin altına battığı
(Dalma-batma Zonları) yerlerde görülür.
Çarpışan levha hareketleri 3 tiptedir:
1. Okyanusal ve daha geniş kıtasal levha
arasında
(okyanus-kıta çarpışması)
2. İki geniş okyanusal levha arasında
(okyanus- okyanus çarpışması)
3. İki geniş kıtasal levha arasında
(kıta-kıta çarpışması)
1) Okyanus - Kıta Çarpışması
Pasifik
Okyanusunun
sularını
çekme
olanağımız olsa, binlerce
km uzunlukta ve 8-10 km
derinlikte, uzun, dar ve
kıvrımlı
çukurların
(trench)
okyanus
tabanını
kestiği
bir
manzarayla karşılaşırız.
Trench’ler
tabanının
kısımlarıdır
batma
oluşurlar.
okyanus
en
derin
ve dalmasonucunda
And Dağları
Güney Amerika kıyıları açıklarında Peru-Şili
Trench’i boyunca, okyanusal Nazca Levhası
Güney Amerika Levhasının kıtasal kesimini
iterek, altına batmaktadır. Bunun sonucunda
Güney Amerika Levhası yükselerek kıtanın
belkemiği olan And Dağlarını oluşturmaktadır.
Kabuktaki hızlı yükselme sonucunda meydana
gelen güçlü ve yıkıcı depremler bu bölgenin
karakteristik özellikleridir.
Pasifik Ateş Çemberi
- Ring of the Fire -
Volkanik ada yayları ve okyanus hendekleri
tarafından çevrelenmiş olan “Ateş Çemberi “
olarak adlandırılan bölge, depremler ve
volkanik patlamaların en sık yaşandığı
yerlerdendir.
Earthquakes Associated with Divergent and
Transform Margins
Earthquakes Associated with Convergent
Plate Margins
2) Okyanus-Okyanus Çarpışması
İki okyanusal kabuk
çarpıştığında da
okyanus-kıta
çarpışmasında olduğu
gibi dalma-batma zonu
meydana gelir ve bu
süreç sonunda okyanus
çukurları (trench) oluşur.
Mariana Çukuru
Mariana Adalarına paralel olan Mariana
Çukuru, hızlı bir şekilde hareket eden
Pasifik Levhasının daha yavaş hareket
eden Filipinler Levhasına yaklaşıp
çarpışmasının sonucunda oluşmuştur.
Bu bölgede yer alan, Dünya’nın en derin
noktasıdır (11.000 m derinliğinde 69km
genişliğinde ve 2.5km uzunluğunda) ve
“The Challenger Deep” olarak da bilinir.
http://www.belgesell.com/mariana-cukuru.html
Ada Yayları-Island Arcs
Okyanus-okyanus çarpışmasındaki dalma-batma
süreci, volkanların oluşmasıyla sonuçlanan bir
süreçtir. Bir denizaltı volkanı deniz yüzeyini geçerek
bir ada oluşturacak kadar yükselene kadar, okyanus
tabanında lav ve volkanik kökenli molozlar birikir ve
bu süreç milyonlarca yıl sürer.
Bu tip volkanlar “Ada Yayları” denen adalar zinciri
şeklinde sıralanırlar. Adından da anlaşılacağı gibi
“volkanik ada yayları” paralel olarak sıralandığı
trenchler gibi kıvrılırlar.
Trenchler, ada yaylarının nasıl oluştuğunu ve neden
buralarda çok güçlü depremler meydana geldiğini
açıklayan anahtar oluşumlardır.
Ada yaylarını oluşturan
magma, dalma-batma
zonunda yok olan levhanın
erimesi sonucunda üretilir.
Bu yok olan levha aynı
zamanda iki levhanın
çarpışma bölgesinde yer
aldığı için depremlerin
oluşmasına neden olan
gerilimin de kaynağıdır.
3) Kıta-Kıta Çarpışması
İki kıta birbirine doğru hareket ederek çarpıştığında,
kıtasal
kayaçlar göreceli olarak daha hafif
olduğundan, dalma-batma hareketini
geliştiren
aşağı doğru harekete direnç gösterirler. Bunun
yerine, kıvrımlanarak yukarı yükselirler.
Himalayalar
Hint ve Asya (Avrasya)
Levhalarının çarpışması
sonucunda, bu sınırda,
Himalayalar ve Tibet
Platosu yükselmiştir.
Dünya’nın
en
yüksek
noktası olan “Everest
Dağı” deniz seviyesinden
8.854 m yüksekliktedir.
Himalayalar kıta-kıta çarpışması sonucundaki
dağ oluşumunun en çarpıcı örneğidir.
50 milyon yıl öncesinde başlayan çarpışma ve iki
levhanın birbirine sürekli yaklaşması süreci
Himalayalar ve Tibet Platosu’nun bugünkü
yüksekliğine ulaşmasına neden olmuştur. Bu
yükselişin en büyük kısmı son 10 milyon yılda
gerçekleşmiştir. Everest Dağı, 8.854 m
yükseklikle dünyanın en yüksek noktasıdır.
Ancak, Tibet Platosu da 4.600 m lik ortalama
yükseklikle Alp’lerin Mont Blanc ve Monte Rosa
dışındaki tüm tepelerinden daha yüksektir.
Cartoon cross sections showing the meeting of these two plates
before and after their collision. The reference points (small
squares) show the amount of uplift of an imaginary point in the
Earth's crust during this mountain-building process.
Yrd. Doç. Dr. Berna TUNÇ - 2012-2013 GÜZ
40-50 milyon yıl öncesinde
Asya (Avrasya Levhası) ile
çarpışmasından
önce,
Hindistan kıtasının 6.000 km
den
daha
uzun
süren
yolculuğu.
Hindistan,
bir
zamanlar
Ekvator’un
güneyinde,
Avustralya yakınlarında yer
almaktadır.
The initiation of continentcontinent collision caused the
folding and thrusting of the
Greater Caucasus upwards and
they are now the highest
mountains
in
the
western
segment of the Alpine-Himalayan
belt.
3) Yanal Yer Değiştirme (Tutucu)
(Transform Fay Sınırları)
İki levhanın birbirine göre yatay doğrultuda hareket
etmesi sonucunda oluşan bölge(zon) “Transform Fay
Sınırı” veya kısaca “Transform Fay” olarak adlandırılır.
Bu kavram, J. Tuzo Wilson tarafından, “Uzaklaşan Levha
Sınırları”
ve “Çarpışan Levha Sınırları” nın
hareketlerini tamamlayan geniş fay zonları olarak
öngörülmüştür.
Transform
fayların
çoğu
okyanus
tabanında
görülmektedir. Aktif okyanus-tabanı yayılma sırtlarında,
zig-zag şeklinde levha sınırları çizerek atım gösterirler
ve bu bölgelerde sığ depremler oluşur.
Ancak, bazen, Kuzey Anadolu ve San Andreas Fay Zonu
örneklerinde olduğu gibi karada da görülür.
San Andreas Fay Zonu
San Andreas Fayı, güneyindeki
açılma sınırı olan Doğu
Pasifik Yükselimi (East Pacific
Rise) ile kuzeyindeki, başka
bir açılma sınırı olan South
Gorda - Juan de Fuca Explorer Ridge’i birleştirir.
The Blanco, Mendocino, Murray
ve Molokai kırık zonları
okyanus-tabanı
sırtları
üzerinde
atım
gösteren
transform
fayların
örneklerindendir.
TÜRKİYE’DEKİ AKTİF TEKTONİK
YAPILAR
Tektonik
Yerkabuğunun deformasyonu ile ilgili her türlü
süreç, yapı ve yüzey şekilleri ile ilgilenir.
Geniş anlamda bu yapıların ve yüzey şekillerinin
zaman içindeki evrimi ile ilgilenirken, global
ölçekte kıtaların ve okyanus basenlerinin orijini ile,
bölgesel ölçekte dağ zincirlerini oluşturan
yapılarla, yerel ölçekte ise küçük kıvrımlar, fay
diklikleri, fay yarıkları ile ilgilenir
Kıtaların oluşması birkaç milyar yıl, geniş okyanus
basenlerinin oluşumu bir kaç yüz milyon, dağların
oluşması ise bir kaç milyon yıl sürerken tepe
oluşturan kıvrımlar birkaç yüz bin yılda oluşabilir.
Birkaç metre yükseklikteki fay diklikleri ise deprem
sırasında oluşabilir.
Süreçlerin hızı da çok farklıdır. Örneğin fay
yarığının ilerlemesi saniyede birkaç kilometreye
ulaşabilirken, kıtaların hareketi yılda birkaç on
santimetre ile sınırlıdır.
Aktif tektonik, insanlık tarihini de içine alacak bir
zaman dilimi içinde dünya kabuğu üzerinde
deformasyona neden olan tektonik süreçleri
inceler. Aktif tektoniğin en önemli elemanlarından
olan tektonik jeomorfoloji; aktif fayların tanınması,
jeolojik yapıların oluşumu, sismik tehlike
değerlendirmesi, ve dünya yüzeyinin oluşumu gibi
konuları içeren uygulamaların önemli bir
parçasıdır.
Neotektonik, herhangi bir bölgede, son tektonik
rejim değişikliğini izleyen ve günümüzde de süren
döneme Neotektonik Dönem denir.
Tektonik rejim, belli bir bölgeyi denetleyen gerilme
sistemidir.
TEKTONİK REJİMLER
Bir bölgedeki tektonik rejim;
Sıkışma
Çekme
Doğrultu Atım (Makaslama)
sistemlerinden birisi tarafından denetlenir.
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~kdirik/ActiveTectonics.pdf
Anadolu, Alp-Himalaya dağ oluşum kuşağı
içinde yeralmaktadır.
Alp-Himalaya
dağ
oluşum
kuşağı,
Afrika/Arabistan ve Hindistan Levhalarının
kuzeye doğru hareket etmeleri ve Avrasya
Levhası ile çarpışmaları sonucunda meydana
gelmiştir.
http://www.koeri.boun.edu.tr/depremmuh/eski/izmir/chp2.html#s241
http://www2.bayar.edu.tr/somamyo/docs/dergi/sayi1/O204S11.pdf
Sıkışma Tektonik Rejimi
Başlıca levhaların göreceli sıkışmaları, sıkışmalı
rejimi doğurur. Ör. Doğu Anadolu Bölgesi
Çekme Tektonik Rejimi
Genellikle kıta içi alanlarda ya doğrudan lokal
ısınmaya veya bir yay gerisi yayılma şeklinde
dalma batmaya bağlı olarak gelişirler. Ör. Batı
Anadolu Bölgesi
Ege Bölgesi
Doğrultu Atım Tektonik Rejimi
Levha
hareketlerinin
verev
yaklaşmalı
durumlarında özgün doğrultu atımlı rejimler
görülebilir. Ör. Kuzey Anadolu Fay Zonu, Doğu
Anadolu Fay Zonu
TÜRKİYE’NİN BAZI TEKTONİK UNSURLARI
1- Kuzey Anadolu Fayı
2- Doğu Anadolu Fayı
3- Ege (Helen) - Kıbrıs Yayı
Kuzey Anadolu Fayı (KAF)
Kuzey Anadolu Fayı, dünyanın en önemli doğrultu
atımlı sağ yanal faylarından biri olduğu gibi, aynı
zamanda ülkemizin en aktif tektonik yapısıdır.
Fayın uzunluğu yaklaşık 1500 km'dir ve Bingöl'ün
Karlıova kasabasından bütün kuzey Anadolu'yu,
Marmara Denizi ve Kuzey Ege'yi geçerek
Yunanistan'a kadar uzanmaktadır.
Bu fay batıya doğru hareket eden
Anadolu bloğunun kuzey sınırını oluşturmaktadır.
Kuzey Anadolu fayı Karlıova ile Sapanca arasında tek
bir çizgiden oluşurken Marmara Denizi ve çevresinde
üç kola ayrılmaktadır. Bunların en önemlisi ve kuzeyde
olanı
Marmara
Denizi
içindeki
çukurları
oluşturmaktadır.
Doğu Anadolu Fayı (DAF)
Türkiye’nin önemli neotektonik yapılarından biri olan
Doğu Anadolu Fay Zonu, Türkiye'nin doğusunda
Güneydoğu Torosları ve bu dağlar arasındaki çöküntü
ovalarını yaklaşık KD-GB doğrultusunda kesen, sol
yanal, doğrultu atımlı, aktif bir fay zonudur. Karlıova ile
İskenderun Körfezi arasında uzanır.
Ege (Helen) - Kıbrıs Yayı
Kıbrıs Yayı, Doğu Akdeniz’de güneyde Afrika
levhası ile kuzeydeki Anadolu levhası arasındaki
yakınsamayı temsil eden bir sınırdır.
Helen (Ege) yayı, Afrika ve Anadolu levhaları
arasındaki yakınsama, Kıbrıs yayının batısındaki
Ege yayıtarafından temsil edilir