bipolar affektif bozukluk

Download Report

Transcript bipolar affektif bozukluk

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR
Prof.Dr.Bengi
SEMERCİ
PSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR
Psikiyatrinin hukukla ilişki kurduğu durumlar:
 Suçun bilerek işlenip işlenmediği
 Yaptığı eylemin sonuçlarından haberdar olup-olmadığı
 Kendini denetleyip-denetlemediği
 Suç işleyen kişinin özellikleri
 Mağdurun ruhsal durumu
 Mağdur olanın sağıltımı
PSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR
 Akıl hastalarının, çocukların cezai ehliyetinin olmaması çok eskilere
dayanıyor
 Hukuki tanımlama da en ünlü mahkeme 1843’de yapılmış ve savunma bir
psikiyatristin yazdığı kitaba dayandırılmış
 1954’de Amerika’da Durham yargılamasının sonucu kuralları
belirlemiştir:Sanığın eylemi bir akıl hastalığı ya da zayıflığı sonucu
oluşmuşsa ceza sorumluluğu yoktur.
 Soru:AKIL HASTALIĞI NEDİR?
PSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR
•
•
•
•
•
Hastalık ve bozukluk farklıdır
Bozukluk; belirli oluşu, seyredişi ve sonlanışı olan belirtiler kümesidir.
Psikiyatrik sorunların çoğu bozukluktur.
Bozuklukları değerlendirirken bazı özelliklere bakılır.
Bilinç, zeka,dikkat,bellek,soyutlama, düşünce içeriği, akışı gibi özellikler
değerlendirilerek kişinin sorunu saptanabilir
• Yine benzer özelliklerin değerlendirmesi bize hangi belirtiler kümesinin
olduğunu, böylece hangi bozukluğun oluştuğunu ve süreci gösterir.
• Hukuk kitaplarında kullanılan akıl hastalığı terimi psikiyatride
kullanılmamakta, onun yerine akıl sağlığı terimi altında çeşitli bozukluklar
ve onlara bağlı durumlar değerlendirilir.
ŞİZOFRENİ
 şizofreni, düşünme, duygu ve davranışlarda bozukluklarla giden, insanın
içe kapanarak, kendine özgü bir dünyada yaşadığı, gerçeklerden ve insanlar
arası ilikilerden uzaklaştığı bir hastalıktır.
 Genellikle genç yaşlarda (15-25) başlamakla birlikte, daha geç yaşlarda da
olabilir. Çok nadir olmayan bu hastalık, ne kadar erken yaşta başlarsa
yarattığı harabiyet o kadar fazladır.
 Ailede şizofren olması riski arttırır.Uzak akrabalarda olması ise daha düşük
bir risktir.
ŞİZOFRENİ
 Genel olarak biyokimyasal etkenler önemlidir. Biyolojik yatkınlığı olan
kişilerde, toplumsal ve çevresel olayların etkisiyle ortaya çıkar. Başlamasına
ilişkin yanlış inanışlar vardır. Özellikle bazı yerlerde “kara sevdaya”
yakalanmanın, bazen de aşırı dayak yeme ya da benzer sıkıntıların
şizofreniye neden olduğu düşünülür.Oysa bu tür stresler, sadece biyoljik
yatkınlığı olan kişilerde hastalığın ortaya çıkmasınI kolaylaştırırlar.
 Genel Olarak çevreye ilgisizlik vardır. Konuşmada dağınıklık, kendine özgü
anlamı olan kelimelerle, içerik olark garip gelen konuşmalar, anlamsızlıklar,
mantıksızlıklar olabilir. Duygularda azalma, tepkisizlik, dışa vurumda
sorunlar olur. Hareketlerde de bazı değişiklikler gözlenir. Durgunluktan aşırı
hareketliliğe giden bozukluklar olabilir. Bazen sadece garip yüz hareketleri,
tekrarlayan bazı hareketler, bazende saldırgan davranışlar gözlenebilir.
ŞİZOFRENİ
 Algı ve düşünce bozuklukları şizofrenide önemlidir. Dikkatin çabuk
dağılması yanında, önemli algı bozuklukları olur. Bunlar halüsünasyonalar
(varsanılar) ve illüzyonlar (yanılsamalar) dır. Yanılsama dışardan gelen
uyaranın yanlış algılanmasıdır. Karanlıkta çoğumuz uçuşan perdeyi başka
birşey gibi algılayabilriz. Ama şizofrenide genellikle garip ve korkutucudur.
 Halisünasyonlara gelince işitme, görme, dokunma gibi çeşitli algılara ilişkin
olabilir.En sık işitsel, daha sonra da görsel halisünaysonlar olur. İşitsel
halüsünayonlar çoğunlukla olumsuz şeyler söyleyen, bazen hakaret eden
sözlerdir. Hastaların bu halisünasyonlara yanıt vermeleri, kendi kendine
konuşma gibi algılanabilir.

ŞİZOFRENİ
 Düşünce bozukluklarına içerik ve akışdaki bozukluklar olarak ayrı ayrı
bakmak gerekir. Akışta bazen hızlanma, bazen kopmalar, bazen de
duraklamalar olur. Bunlar konuşmalara yansıyabilir. Karışık, anlaşılmayan
konuşmalara dönebilir. Düşüncelerin çocukça olması, büyüsel olması gibi
özellikler olabilir. Ama bunlar şizofreni hastalarının düşüncelerinin saçma
olduğunu göstermez. Kendi içinde anlamlı bağlantıları olabilir.
 Düşünce içieriğinde görülen bozukluklara sanrı denir. Sanrının anlamı,
gerçeğe uymayan ama mantıklı tartışmalarla değiştirilemeyen düşüncedir.
Düzensiz, tutarsız sanrılar şizofreninin özelliklerindendir.
ŞİZOFRENİ
• Düşünce okunması: Başkalarının onun düşüncelerini ya da kendisinin
başkalrının düşüncelerini okuyabildiğini düşünür.40 yaşındaki erkek
hasta,yan masadaki çalışma arkadaşının düşüncelerini okuduğuna inanıyor,
onun kendi yapacaklarını önceden yaptığını düşünerek arkadaşına
saldırıyordu.
• Düşünme sokulması: Başkalarının onu kafasına düşüncelerini sokarak,
davranışlarını kontrol ettiklerine inanma. 17 yaşındaki hasta, bilinmeyen
güçlerin onun tüm düşüncelerini ele geçirdiğini ve aslında kendinin değil,
onların istediklerini yaptığına inanıyodu.
• Alınma sanrıları:Hasta hakkında konuşulduğunu, gözlendiğini düşünür. Bir
bayan hasta haberleri sunan spikerin devamlı kendisi hakkında
konuştuğunu, hakaret ettiğini söylüyordu. İtiraz edip, başka şey söylediği
belirtildiğinde, konuşmadığında bile kaş hareketleriyle hakarete devam
ettiğini söylüyordu.
ŞİZOFRENİ
• Büyüklük sanrıları: Kendini toplum içinde çok önemli biri sanma ve buna
inanma. Bu sanrıya örnek olarak kendini peygamber sananları, ermiş
sananları verirken, onları basına çıkarıp, gerçekmiş gibi sunanları da anmak
gerekir herhalde. Büyüklük sanrılarını iyi bir örneği de sıklıkla fıkralara
konu olan kendini Napolyon sananlardır.
• Erotomanik sanrılar: Tanımadığı kişilerin kendine aşık olduğunu, cinsel
şeyler söylediğini düşünme. Komşusunun kendine aşık olduğunu idda eden
şizofren hasta, hastalığı anlaşılana kadar eşinin komşuyla çatışmasına
neden olmuştu.
ŞİZOFRENİ
• Şizofreni kesinlikle hekim gözetiminde ilaçla tedavi edilmesi gereken bir
hastalıktır. İlaçların ve kontrollerin düzenli olması çok önemlidir. İlaç
edavisinin yanısıra hastaya destekleyici terapi, grup terapileri ve en
önemlisi aile terapisi yapmak önemlidir. Ailenin olayı anlaması ve hastayı
sahiplenmesi çok önemlidir. Hastalık kişiye göre değişen gidişat gösterir.
Alevlenmeler ve düzelmelerle gider.Tam düzelme, yani hastalık öncesi
işlevselliğe tam dönüş olmaz. Hastalar tedavi edildiklerinde kısıtlamalar
olsada, çalışabilirler. Onları toplum içinde, sosyal tutmaya çalışmak
önemlidir. Alevlenmeler döneminde tedaviyi düzenlemenin dışında,
şizofren hastalardan utanmak, kokmak ya da kaçmak yerine tanımaya,
anlamaya çalışmak ve üretime katmak hasta, aile ve toplum için önemlidir.
BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK
(MANİK DEPRESİF PSİKOZ)
 Bazı insanların yaşamının büyük bir bölümünde depresyon hakimdir, bir
bölümünde ise gittikçe artan, dizginlenemeyen bir neşe, bir enerji bazen
de bir öfke olur. İşte herşeyin artmış olduğu dönemlere manik dönemler,
hastalık dönemlerinin bir kısmını depresyonda , bir kısmını ise manide
geçirmeye de bipolar bozukluk ya da eski adıyla manik depresif psikoz
deriz.
 Duyguların elem ve kederden neşeye doğru değişimi olmadığı zamanlarda
herşey normaldir. Bazen depresif dönemleri atlayarak, aralıklı manik
dönemler yaşanır ki genellikle yaşayan yaşadığı sürede mutlu,
çevresindekiler ise şaşkın ve çaresizdir, tıpkı manik dönem bittikten sonra
hastanın hissettiği gibi. Bazen maniden depresyona, depresyondan
maniye geçişler o denli hızlı olurki herkes için dayanılmaz olabilir.
BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK
(MANİK DEPRESİF PSİKOZ)
 Bulgular ortalama 20 yaşta başlar. Ama daha erken ve daha geçte
başlayabilir. Geç yaşlarda başlamanın daha az olmasına karşın, çocukluk,
özellikle de ergenlik döneminde başlama azımsanmayacak sayılardadır.
 Ailesinde bipolar bozukluk olanlarda görülme riski daha fazladır.Riski
arttıran nedenlerden biri ayrı yaşama ve boşanmadır.
 Ekonomik ve sosyal durum farkı bulunamazken, hastalık cinsiyetler arası
farkda göstermemektedir.
 Erkeklerde daha çok manik, kadınlarda ise daha çok depresif nöbetlerle
başlama gözlenir
 .Eğer erken başlamışsa, aile öyküsü varsa hastalık daha ağır geçer.
BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK
(MANİK DEPRESİF PSİKOZ)
 Genellikle manik dönem başladığında herkes şaşırır. Çok iyi tanıdıklarını
sandıkları yakınlarında garip değişiklikler olamaya başlamıştır. Yüksek ses
tonuyla, aşırı hızlı, el kol hareketleri yaparak konuşan biri vardır.
 Üstelik düşünce hızı arttığından konuşmaları adeta bir laf salatasına
dönmüş, konudan konuya atlamaya başlamıştır.Araya konuştuğunuz konu
dışında bir sürü şey girer ve hastayı sık sık uyarmanız gerekir.
 Kendini her anlamda büyük ve erişilmez görmeye başlar.Çok
güçlüdür,herşeyi başarabilecek gücü vardır, dünyayı yönetiyordur, müthiş
buluşların sahibidir. Bu denli önemli birinin doğal olarak düşmanları
olacaktır ve ona zarar vermeye çalışacaklardır.Aynı zamanda kıskananlar
olacak ve kendi aralarında onun hakkında konuşacaklardır.
 Bazen şizofrenide olduğu gibi ses duymalar ve yanlış algılamalar olabilir.
BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK
(MANİK DEPRESİF PSİKOZ)
 İşe yönelik dikkatinde aşırı derecede azalma olmasına karşın kendiliğinden
olan dikkat o denli artmıştır. Yani çevredeki en küçük uyaran dikkatini
çeker.
 Duygular genelde neşelidir. Bulaşıcı ve aşırı bir neşe gösterir manik
hastalar. Devamlı espiriler yapan, şiirler, şarkılar, marşlar okur. Aşırı
derecede renkli, abartılı giyinme, konumlarına uymayan hareketlerde
bulunma çevreyi şaşkına çevirir.
 Aşırı para harcaması, çarşıya çıkıp gerekli gereksiz bir sürü şey alması,
elinde aynı anda 50 çift ayakkabıyla dönmesi, hiç tanımadığı birilerine
paralarını, hatta evini bağışlaması yakınlarını çaresiz bırakabilir.
 Kimi zaman uygunsuz ve gelişigüzel kurulan ilişkiler, baştan çıkarıcı cinsel
davranışlar, eğlence yaşamına, alkole, madde kullanımına başlama
yakınları için, çaresizliğin yanı sıra öfke ve korku da yaratır.
BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK
(MANİK DEPRESİF PSİKOZ)
 Aşırılıklara adeta beden de katılmış, iştah, cinsel istek artmış, uyku ihtiyacı
azalmıştır.
 Bir kısım manik hastada neşe yerine gergin, öfkeli bir duygu olabilir. En
ufak bir engellenmede saldırgan davranan, en sevdikleri kişilere bile zarar
verici davranışlar gösteren kişiler de manik nöbette olabilirler.
 Bazen mani bulguları yavaş yavaş artar ya da hiç bu düzeylere gelmeden
hafif geçer. O zaman “hipomani” den bahsedilir. Hipomanik dönem mani
kadar rahatsız edici olmadığından, hatta bazen enerjisini artmış
hissettirdiğinden benimsenen ve tedavi olunmak istenmeyen bir
dönemdir. Oysa yakınlar bu durumu fark ettiklerinde tedbir alsalar ve
tedavi başlasa hem daha kolay, hem de daha az rahatsız edici olur.
BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK
(MANİK DEPRESİF PSİKOZ)
 Manik nöbetleri izleyen depresyon dönemleri klasik depresyon bulgularını
gösterir. Aynı hasta birden içine kapanır, iştah kesilir, kederli, elemli hale
gelir. Hele manik dönemde kendine ve çevresine zarar verici davranışları
olmuşsa, borçlanmış, mal varlığını bağışlamış, kontrolsüz cinsel ilişkilere
girmişse nöbet bittiğinde bunları algılamış olamk depresyonun artması için
iyi nedenlerdir.
• Manik dönemde,hasta olduklarını düşünmediklerinden, depresif dönemde
ise güçleri olamdığından tedaviye gitmezler. Genellikle çevreleri tarafından
getirilirler. Manik dönemde hastaneye veya doktora götürmek çok zor
olabilir. Tepkiseldirler ve gitmek istemezler. Bazen kendine zarar vermesini
engellemek için hastaneye yatırmak gerekir. İntihar riski olabileceği de
akılda tutulmalıdır.
BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK
(MANİK DEPRESİF PSİKOZ)
 Dönemleri tedavisi mutlaka ilaçlarla yapılır. Terapi ile ya da kendi kedine
geçmesini beklemek yanlış olur. En önemlisi manik ya da depresif dönem
geçtikten sonra hastanın yeniden nöbet geçirmesini engellemek yani
korumak için kullanılan bazı ilaçlar vardır. Böylece hasta bu iniş çıkışları
yaşamadan, sağlıklı olarak yaşamını sürdürebilir.