Ocak 2013 İnsanın, “dünyada yaşatılma sebebi” imtihandır. İmtihan, imtihanı yapanın (Yüce Allah’ın) emir ve yasakları çerçevesinde olacağından, “merkez için” neyin seçildiği kişi için.
Download ReportTranscript Ocak 2013 İnsanın, “dünyada yaşatılma sebebi” imtihandır. İmtihan, imtihanı yapanın (Yüce Allah’ın) emir ve yasakları çerçevesinde olacağından, “merkez için” neyin seçildiği kişi için.
Ocak 2013 İnsanın, “dünyada yaşatılma sebebi” imtihandır. İmtihan, imtihanı yapanın (Yüce Allah’ın) emir ve yasakları çerçevesinde olacağından, “merkez için” neyin seçildiği kişi için önem kazanmaktadır. İnsanın bağlı bulunduğu “doğru bir merkezi” yoksa, hayatını oradan oraya savrularak geçirir; böyle bir hayat, kişinin kendine ve çevresine zarar verir. Not: Anlatımda yer yer grafik metot ve örnekleme kolaylığı açısından resimler kullanılmıştır. Kötüye örnek olarak verilen bazı resimlerden dolayı okuyucudan özür dilerim. Canlı - cansız olarak tanımladığımız her bir varlık “atom”dan oluşmuştur. Geniş bilgi için: KÂİNAT ve İNSAN konusuna bakınız. “Her varlık Atom ise, kendi içinde hareketli bir yapıya sahiptir; bir diğer ifade ile canlıdır. Bilindiği üzere bir atom; “merkezde çekirdek ve çevresinde dönen elektrondan” oluşur. Şayet; merkez olmasa idi elektron yörünge oluşturamaz ve savrulur giderdi. Demek ki; elektronun görevini yapabilmesi (savrulmaması) bir merkezinin olup olmamasına bağlıdır. MAKRO CİSİMLERDEN DE ÖRNEKLER VERELİM. bir yaratıktır. MERKEZDE DÜNYA OLMASA “AY” OLMAZDI Her yaratık da Ay, dünyayı merkez kabul eden bir gök cismidir. Varlığı dünyaya bağlıdır. Dünya nereye, ay oraya. Dünya olmasa ay savrulurdu. canlı” N. F. Kısakürek MERKEZDE GÜNEŞ OLMASA “DÜNYA” OLMAZDI Dünya, güneş merkezli (odaklı) bir sistemin parçasıdır. Gezegen olarak kendisi ve üzerindeki canlılar güneşe bağımlıdır. Güneş mevcut özelliklerini kaybederse sistem çöker, tüm canlılar ölür. MERKEZİ OLMASA “GALAKSİ” OLMAZDI Kâinatta milyarlarca galaksi ve her bir galakside de milyarlarca yıldız olduğunu biliyoruz. Her galaksi kendi yıldızlarını kendi merkezine bağlı olarak sistem içinde tutar. (Bizimki Samanyolu Galaksisi’dir. O olmasa güneş sistemimiz olamazdı.) Tersi, savrulmadır… Merkezin tanımı; sağlıkta, geometride, şehircilikte, yönetim hiyerarşisinde, kısaca adı geçen her yerde ayrı ayrıdır. Bu seminerde merkez (mecazi olarak) “Bağlı bulunulan, etkisinde kalınan, isteklerine uyulan, yöneten” anlamında kullanılacaktır. MERKEZİ İnsandaki sinir sisteminin bir merkezi vardır ve orası beyindir. Beyin olmasa insan bedenini yönetemezdi. Bir diğer örnekte kan dolaşım sistemidir. Bu sistemin merkezi de kalptir; o olmasa temiz kan vücudu dolaşamaz, kirli kan toplanıp akciğere gönderilemezdi. Kısacası insan yaşayamazdı. OLMAYAN İŞLEVSİZDİR Bir örnekte geometriden verelim ● Geometride çember ve yay çizmede, açıların bölünmesinde ve çokgenlerin çiziminde kullanılan “pergeli” hepimiz biliriz. ● Pergelin görevini doğru yapabilmesi için merkez olarak seçilen noktanın bir tane olması ve kollardan birinin bu noktaya sabitlenmesi (batırılması) gerekir. Bu sabitleme yapılmazsa pergelin gezen ucu arzu edilen işaretlemeyi yapamaz, çember çizilemez. Çizimde ısrar edilirse ortaya biçimsiz şekiller çıkar. İnsan, “kendisine verilen” kabiliyetler ile “karar verme” yeteneğine sahip tek canlı türüdür… İnsan, “hayat tarzına” kendisi karar verebilir ve kararını “kendine merkez” yapar. ● İnsan vardır dindardır. Hayatının merkezinde “vahye uymak” isteği vardır. ● İnsan vardır sekülerdir. Hayatının merkezinde “yaşarken sınırsızlık” isteği vardır. İNSANA SEÇEBİLME KABİLİYETİ VERİLMİŞTİR ● İnsan vardır kapitalisttir. Hayatının merkezinde “kuralsız para kazanma” isteği vardır. ● İnsan vardır teröristtir. Hayatının merkezinde “kan dökmek” isteği vardır. ● İnsan vardır alkoliktir. Hayatının merkezinde “devamlı içmek” isteği vardır. ● İnsan vardır sahtekârdır. Hayatının merkezinde “yalan söyleme” isteği vardır. Kendi hayatımıza ve çevremizde olup bitenlere bakarsak insanların kendine yüzlerce merkez seçtiğini görebiliriz. Bu merkezlerden bazıları (din gibi) “sürekli merkez” olarak hayat boyu devam ederken; bazıları da (ideoloji, alışkanlıklar gibi) bir şekilde vazgeçilebilen “geçici merkezler” dir. Nasrettin Hoca’ya sormuşlar: - Hocam dünyanın merkezi neresi? O’da cevap vermiş: - Ayağımın altı, inanmıyorsan ölç… “YAŞAM TARZI” İÇİN İKİ AYRI MERKEZ ??? VAHİY MERKEZLİ HAYAT ŞEYTAN MERKEZLİ HAYAT (Vahye Uygun Yaşamak İsteyenler) (Hayatına Dini Sokmak İstemeyenler) Yüce Allah (cc), “insan için neyin doğru, neyin yanlış olduğunu, neleri yapmamız veya yapmamamız gerektiğini” vahiy yoluyla bildirerek hayatımızı “vahiy merkezli” sürdürmemizi istemiştir… Kur’ân, insanın hayat tarzı seçiminde bir tür “yol haritası”dır ve rehberi de Hz. Peygamber’dir. Bu haritaya uyanlar şaşırmaz… Kur’ân’ı yok sayan bir hayat tarzı (Allah’ın çizdiği sınırlara uymamak) insanı azgınlaştırır. Azgınlık, sahibine ve başkalarına zarar verir. Ahiret hayatını kabul etmeyen veya unutan kimselerde zaman içinde “kibir” oluşur. Aklı putlaştıran bu tipler, zamanla “kendi hukukunu ve ahlâk anlayışını” oluşturur. Bu aşamadan itibaren onları tümüyle nefisleri ve şeytan yönetmeye başlar. Şeytanın yönettiği akıl, kişiyi hak ve hakikatten saptırır. Sapkınlık “her an ve her konuda günah işlemeyi” kişi için meşrulaştırır. Bu gayrimeşruluk, günahı alışkanlık haline getirir. Alışkanlık haline getirilmiş “günahlar” bazılarını adım adım inkâra sürükler. Trafik Canavarı Kumarbaz Tembel Diktatör SAVRULMAYA SABİTİ (Doğru Merkezi) Fahişe BİRKAÇ ÖRNEK Alkolik DAHA OLMAYAN İNSAN SAVRULUR İsrafçı Kavgacı Teşhirci Din Uyduran Vahyin sınırlarını çizdiği HELAL (Sevap) Bölgesi Bir Müslümanın imanı güçlü (tercihleri doğru) ise, meşru sınırlar içinde kaldığı gibi, merkeze de yaklaşabilir. Müslümanın hedefi merkeze yaklaşmak olmalıdır. MÜSLÜMANIN MERKEZİ Vahyin sınırlarını çizdiği MUBAH (Nötr) Bölgesi Vahyin sınırlarını çizdiği HARAM (Günah) Bölgesi İnkâr Sınırı (Dinden Çıkış) Müslüman kendi isteği ile (seyrek veya sık) meşru bölgenin dışına çıkarak “Günah Bölgesi”ne girer. Sınır ihlâli ne kadar az ve pişmanlık (tövbe) ne kadar fazla olursa o kadar az zarar eder. Özet: MÜSLÜMANIN VAHYİN SINIRLARIYLA İLİŞKİSİ “SAMİMİYETİYLE” ORANTILIDIR. VAHİY Vahyin son dini İslâm’ı seçenler (Müslümanlar) “Dünya hayatının imtihan yeri olarak geçici olduğunu, ebedi hayatın ahirette hesap verildikten sonra cennet/cehennemde başlayacağını” bilir… Sözde değil özde bir Müslüman, vahyin emirlerini ciddiye alır. Ve kendi “hayat tarzını vahyi merkeze alarak” belirler. Yani; nefsinin isteklerine sınırlar koyar. Çünkü; iman etmenin temel kuralı bunu gerektirir. Yaratılmışlardan insan hariç diğer canlılar (ve hatta melekler) günahı bilmezler; çünkü, kendilerine seçme hakkı (irade) verilmemiştir… İnsana verilen bazı özellikler onu “doğru olana”, bazıları da onu “yanlış olana” yönlendirmeye çalışır. İnsanın iç dünyasındaki bu zıtların çatışmasına “şeytan” müdahale etmeye çalışır. İnsanda iman zafiyeti varsa tercihini şeytanın telkini yönünde kullanır. Sonuç mu? “… Şeytan onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış…”(Kur’ân 27/24) olur. Aldığı yanlış kararlar insanın kendi tercihidir ve sonuçlarına da katlanacaktır. İKİ MERKEZLİ HAYAT VAHİY ŞEYTAN Müslümanın sadece “Allah’a inanıyorum” demesi yeterli değildir; hayat tarzını vahye uygun hale getirmesi gerekir. Bir diğer ifade ile; Allah’ın çizdiği sınırlara uyması (yap dediklerini yapması, yapma dediklerini yapmaması) gerekir. Aksi halde; insan neye inandığının mantığını kaybeder ve yaşadığı gibi inanmaya başlar. Bazen vahiy merkezine yaklaşır, bazen de şeytanın merkezine. Bu iki merkez arasında oradan oraya savrulur. Örnek mi? Öğlen Cuma namazına, akşam meyhaneye gider. SEKÜLERİZM Hayatın dünyevileştirilmesi. Zaman hızla geçiyor, onu durdurma şansımız yok. Henüz bugün bitmedi ise de, dün dediğimiz “bitmiş bir gün” Dinin hayatın (özel hayat dahil) değil bütün mi? alanlarından dışlanması. Durup düşünelim “dünden geriye ne kaldı?” MÜSLÜMAN MERKEZDE “VAHİY AHLÂKI” OLMALIDIR DİYEREK TİCARET YAPAR SEKÜLER MERKEZDE “PARA KAZANMAK” OLMALIDIR DİYEREK TİCARET YAPAR ● Müslümanın günlük hayatında önceliği “namaz ● Hayat felsefesi seküler olanın önceliği “rahat ibadeti” alır. O tüm gününü dünya işlerine değil, ve lüks yaşamak”tır. Bu istek insanı ürettiğinden (Örnek) vakit namazlarına göre ayarlar. İki vakit arasında çoğunu tüketen (israf içinde yaşayan) biri haline kalan boşluğu da ihtiyaçlarını karşılamak için TİCARİ HAYATdönüştürür. Böyle bir hayat tarzı, daha çok kullanır. Bu ihtiyaçların içinde meşru olan her şey kazanmak telaşını ve kaynağına bakmaksızın (para kazanmak, ilim yapmak, istirahat etmek, ve MERKEZ(helâl mi, haram mı demeden) para elde etmeyi beslenmek, ailesiyle ilgilenmek vs.) vardır. gerektirir. Oysa, haram lokma kalbi köreltir, mantığın doğru işlemesini önler… ● Müslüman “üzümünü ye, bağını sorma” diyemez. O, helâl kazanmak zorundadır; çünkü, “Haramla ● Her türlü hileyi yapanın mantığı “yapmasaydım beslenen vücudun cennete giremeyeceğini” ve kazanamayacaktım” şeklinde çalışır. Bir adım meşru yoldan ticaret yapmanın aynı zamanda bir ötesinde de yaptığı işten “haz” almaya başlar. ibadet (sevap kazanmak) olduğunu bilir. Oysa, insanın her hoşuna giden faydasına değildir. O, BELKİ GÜN İÇİNDE PARA KAZANAMADI; ANCAK GELECEĞİNİ KAZANDI. O, GÜN İÇİNDE BEKLEDİĞİNDEN DAHA ÇOK PARA KAZANMIŞ OLABİLİR; ANCAK GELECEĞİNİ KAYBETTİ. Merkezini kaybetmiş biri zeki olabilir; ancak, akılsızdır. Akıllı olsaydı yanlışta ısrar etmez, devamı için yeni yanlışlar yapmaz, kısacası Yaradan’a isyan etmezdi… Unutulmasın ki; Allah’ın nimetlerini kullanıp isteklerine uymamak, O’na isyandır. Dün geçmişte kaldı, dönüp düzeltemeyiz. Çare, tövbe edebilmekte… Ya bugün? Yaratılma amacına uygun olarak sorumluluk taşıyan “akıllı insan gibi” mi, yoksa sorumluluk nedir bilmeyen “akılsız hayvan gibi” mi yaşayacağız? BİTİRİRKEN Bize düşen; bağışlanmayı hak edecek hayatı talep etmek, bunu sağlayacak “doğru merkezi” seçmektir. Faydalandıklarıma teşekkürlerimle... Ocak 2013