X-ışınları

Download Report

Transcript X-ışınları

Radyolojinin doğmasına ve
tıpta yeni bir çağın
başlamasına neden olan xışınları, Alman fizik profesörü
Wilhelm Conrad Röntgen
tarafından keşfedilmiştir.
Röntgen, 1894 yılında katot ışınları ile ilgili çalışmaya
başlamıştır. Bu çalışmalar sırasında 8 Kasım 1895 Cuma
günü laboratuvarında camdan yapılmış ve basıncı
düşürülmüş elektronik bir tüpte katot ışınlarının
soğurulması üzerinde deneyler yaparken baryum
platinosiyanür kaplı bir levhanın parıldamakta olduğunu
görmüştür.
Wilhelm Röntgen ´in
laboratuvarı
Fakat bu parıldamanın, etraftaki herhangi bir cisimden
gelebileceğini düşünerek, ışıkları söndürüp deneyleri
tekrarlamış, parıldama olayının tekrarladığını gözlemiştir.
Bu parıldamanın katot ışınlarından kaynaklanıp
kaynaklanmadığını anlamak için, tüpün üzerini siyah bir
kartonla kaplayıp deneyi tekrarlamıştır. Aynı olayın
gerçekleştiğini görmüştür.
Böylece bu duruma katot ışınlarının neden
olamayacağını, daha değişik bir ışıktan
kaynaklandığını anlamıştır.
Bir X-ışını tüpü
Röntgen bu tekrarlı deneyleri yapmadan önce katot
ışınlarının maddeyi delip geçme özelliğinin olmadığını
biliyordu. Dolayısıyla; bu parıldamanın, normal gün
ışığından farklı özellikte bazı maddeleri delip geçen
değişik bir ışının etkisiyle olabileceğini tahmin
etmiştir.
Röntgen, kurşun gibi bazı maddelerin bu ışını
durdurduğunu yaptığı deneylerle ortaya koymuştur.
Röntgen elini baryum
platinosiyanür kaplı bir kağıt ile
tüp arasına koyup, tüpten akım
geçirmiştir. Kağıdın üzerinde
elinin kemiklerini görmüş ve bu
olaya çok şaşırmıştır.
Hand mit Ringen (Yüzüklü
el):
Röntgen henüz özelliğini bilmediği bu ışınlara
matematikte bilinmeyen anlamına gelen X işaretinden
dolayı X-ışınları adını vermiştir.
Daha sonraları bu ışınlar, "Röntgen ışınları" olarak
anılmaya başlanmıştır.
Röntgen, bu ışınların diğer cisimlerden de geçip
geçmediğiniz öğrenmek için kapalı bir kapının bir
tarafına Crooks tüpünü, diğer tarafına da bir fotoğraf
filmini koydu.
Filmin banyosundan sonra elde ettiği fotoğrafta, kapının
tahtasının liflerini ve demir vidaları gördü…
Bu buluşundan sonra Röntgen farklı kalınlıktaki
malzemelerin ışını farklı şiddette geçirdiğini gözlemledi.
Bunu anlamak için fotoğrafsal bir malzeme kullanıyordu.
W. C. Röntgen, bu çalışmaları nedeni ile 1901 yılında ilk
Nobel Fizik ödülünü almıştır.
Peki ya ülkemizde:
Ülkemizde x-ışınları, bulunmasından sonra bir yıl
içerisinde Galatasaray Lisesi matematik ve fizik
öğretmeni Mösyö Izuar tarafından üretilmiştir.
Tıp amaçlı ilk kullanımı ise Dr. Esat Fevzi tarafından
yapılmıştır. Esat Fevzi ilk Türk röntgen uzmanı olarak
bilinir. Aynı dönemlerde Dr. Rıfat Osman da Esat Fevzi ile
çalışmış ve birinci dünya savaşı zamanında yaralılarda xışınlarını kullanmıştır.
X-ışınları, havası boşaltılmış bir tüp içinde, yüksek
gerilim altında ısıtılan katottan çıkan elektron demetinin
hızlandırılarak anoda çarptırılması ile elde edilmektedir.
Elde edilen x-ışınlarının enerjisi kendisini oluşturan
elektronun geçtiği yörüngelerin enerji düzeyine göre
değişir.
Dış yörüngelerden çekirdeğe yaklaştıkça elde edilen xışınlarının dalga boyu kısalmakta ,penetrasyon
yetenekleri artmaktadır. (penetrasyon: madde ile
karşılaşan x-ışınlarının bir bölümünün maddeyi geçmesi)
Bu nedenle; elde edilen X-ışınları, çekirdeğe ne kadar
yakın yörüngeden elde edilmişse, enerjileri de o kadar
fazladır.
Diğer bir deyişle; x-ışını üreten aygıtlarda elektrik
enerjisi x-ışını enerjisine dönüşür.
X-Işını Tüpü
Tarihi gelişim sürecinde, ilk üretilen x-ışını tüpleri gaz
tüpü adı ile anılmaktaydı. Bu tüpler camdan yapılmış ve
iç havası kısmen boşaltılmıştı. İçerisinde biri
negatif(katot), diğeri pozitif(anot) olmak üzere iki elektrot
bulunmaktaydı.
Katot ısıtılmıyor, iki elektrot arasında yüksek voltaj
uygulanarak oluşturulan elektronlar anota
çarptırılıyordu. Anota çarpan bu elektronlar ise xışınlarını meydana getiriyordu. Bu türden aygıtlar
zamanla yeterli miktarda x-ışını üretmemesi ve meydana
gelen x-ışınlarının ölçülememesinden dolayı
kullanımdan kalkmıştır.
X-ışınları özel tüplerde(X-ışını tüpü) enerji dönüştürüm
yolu ile elde edilirler. Bir X-ışını tüpü vakum ortamını
çevreleyen cam bir gömlekten oluşur.
X- ışını tüpü, televizyon tüplerine benzeyen, elektron
iletimine olanak sağlayan bir vakum tüpüdür. Tüpün camı
yüksek ısıya dayanıklı çok sağlam malzemeden
yapılmıştır. Yaklaşık 25-30 cm uzunluk ve 15 cm
çapındadır. Vakumlu olması tüpün, etkili x-ışını
üretilebilmesi ve uzun ömürlü olabilmesi için gereklidir.
Tüpün katot ile anot arasındaki elektron akımının olduğu
en yakın mesafe 1-3 cm kadardır.
Filament; yüksek ısıya dayanıklı olabilmesi için %1-2 toryum
ilave edilmiş tungstenden yapılmıştır. Filament, elektrik
ampullerindeki sargılara benzer. Yaklaşık 2 mm çapında ve
birkaç cm uzunluğundadır. Katota yüksek akım uygulandığında
(tüp akımı), filament atomlarının dış yörüngelerindeki
elektronlar filamentten ayrılırlar ve bir elektron bulutu
oluştururlar. Bu olaya termoiyonik salınım adı verilir.
Termoiyonik salınım olabilmesi için filamentin 2200°C ve
üzerinde ısınması gerekir. Filamentin ısısı arttıkça oluşan
elektron sayısı da artar.
X-ışını elde etmek için, filamentin ısıtılarak elektron
yayması ve bu elektronların hızla anot üzerindeki tungsten
hedefe çarptırılması gerekir. Bu nedenle; röntgen tüplerinden
x-ışını oluşturmada temel görevleri katot elemanlarından
filament ve anot elemanlarından hedef üstlenmiştir.
Türkiye de kullanılan ilk crookes tüpü:
X-ışınlarının karakteristik özelliklerinden bazıları şunlardır.
1) Yayılma hızı ışık hızıdır.
2) X-ışınlarının dalga boyu 0.04-1000Å arasında değişmekle
birlikte tanısal alanda kullanılanları 0.5Å dalga boyundadır.
İnsan gözü 3800-7800Å arasındaki dalga boyundaki ışığı
seçebildiğinden X-ışınları gözle görülmezler.
3) X-ışını boşluktaki hızı 3.000.000 km/s ile ışık hızına eşittir.
4) X-ışını partikülsüz dalga ışıması olduğundan ağırlığı
yoktur.
5) X-ışını elektriksel bir yükü olmadığından manyetik alanda
sapmaz.
6) X-ışınının kimyasal etkisi vardır. X-ışınına maruz kalan
maddenin kimyasal yapısında bazı değişiklikler oluşur. Xışını canlı vücudunda en fazla suyun kimyasal yapısına
etki eder. Suda iyonlaşma sonucunda serbest radikaller
meydana gelir.
7) X-ışınının biyolojik etkileri olup canlı hücrelerde,
kromozomların yapısındaki DNA molekülünde, genetik
mutasyon veya ölümle sonuçlanabilecek önemli hasarlar
meydana getirebilir. Vücuttaki üreme hücreleri hassas
oldukları için radyasyona duyarlı hücrelerdir ve mutlaka
radyasyondan korunmalıdır.
Geiger sayacı radyasyonun varlığını saptamak için
kullanılır. Genellikle alfa ve beta radyasyonları için
kullanılır fakat diğer tür radyasyonlar içinde
kullanılabilir.
Hans Geiger, Geiger sayacı olarak adlandırılan aleti
1908 de Ernest Rutherford ile beraber geliştirmiştir. O
zaman bu sayaç sadece alfa parçacıklarının varlığını
saptayabiliyordu.
1928 de Geiger ve Walther Müller (Geiger´ in bir
doktora öğrencisi) bu sayacı geliştirdiler ve bu sayaç
bütün radyasyonu türlerinin varlığını saptayabiliyordu.
Geiger sayacının bugünkü adı halojen sayacıdır. 1947
yılında h. Liebson tarafından icat edilmiştir. Daha uzun
ömürlüdür ve düşük voltajda kullanılabilir.
Geiger-Müller sayacının nükleer fizik, jeofizik ve
medikal tedavi alanlarında x-ışınları ile uygulamaları
vardır. Radyasyon detektörleri ayrıca yaygın bir şekilde
ilaç endüstrisi, parçacık fiziği, astronomi ve endüstride
kullanılır.