Transcript ali gökten

MÜHENDİSLİK-MİMARLIK FAKÜLTESİ
MİMARLIK BÖLÜMÜ
GOTİK MİMARİ
FRANSA
ALİ GÖKTEN
200910403004
GOTİK MİMARİ
FRANSA
Katedral Tanrı'nın eviydi, bu ifade sıradan bir
şey değil korku dolu bir gerçeklik olarak anlaşılıyordu.
Ortaçağ insanı yaşamının her yönünü etkileyen
doğaüstüyle birlikte yaşıyordu. Kutak cennetin
eşiğiydi.
Otto von Simson
YÜKSEK GOTİK MİMARİSİ
1150-1250
Giriş
Saint-Denis Manastır Kilisesi
Laon Katedralı
Notre Dame Katedralı
Chartes Katedralı
Rheims Katedralı
Amiens Katedralı
Gotik dönemin başlangıcına damgasını vuran yapı
Paris yakınlarındaki Saint-Denis Manastır Kilisesi'dir.
Dönemin en etkili politik kişiliklerinden biri olan Abbot
Suger'in yönetiminde inşa edilmiştir. Suger, SaintDenis'nin tasarımını açıklarken kiliseyi kaplayacak ve
dinsel pratiği kolaylaştıracak yeni bir ışıktan söz
ediyordu. Tanrı'yı ışık olarak vurgulayan Neoplatonik
görüşü izleyen Suger, fiziksel güzelliğin
tasarlanmasının aydınlanmaya götüreceğini
savunuyordu.
GİRİŞ
Arzulanan, ışığı mimarinin bir öğesi
haline dönüştürmekti. Bu ise mantıksal
olarak masif duvarları iskelet strüktürler
ve pencerelerle değiştirmeye
götürüyordu. Sıkı kurallara uygun bir
geometrik mantık yoluyla ışık mimarisi
yapı tekniklerini yüzyıllar boyunca
etkileyecekti.
SAINT-DENIS
MANASTIR KİLİSESİ
Mimarı: Başrahip Abbot SUGER
Saint-Denis, Gotik'i bir üslup olarak belirleyen bütün
mimari öğeleri kullanan ve bütünleştiren ilk yapı oldu.
Sivri kemerler, sütun demetleri ve çapraz kaburgalı
tonozlar(ARAKESİTLERİ KORDON ŞEKLİNDE TAŞTAN ÇUBUKLARLA
DONATILMIŞ TONOZ) daha önce de görülmüştü, ancak ilk
kez Saint-Denis'de bu elemanlar uyumlu bir bütün
oluşturarak bir araya geldi. Sonuç, masif duvarlara
değil serbest duruşlu sütunlara dayalı bir iskelet ana
çerçeve oldu.
Ambülatuvar
(Eski
Yunan
yarışmaları
mimarlığında, atletizm
için kurulan uzun portik)
da taş
kaburgalar tuğla tonozları
taşır; bu inşaat sırasında
iskeleye gereksinimi en aza
indiren bir tekniktir.
Kilisenin cephesinde iki
kule
merkezde yer alan
giriş kapısı ve üzerindeki gül
penceresi,
pencere
açıklıkları
aritmetik
ve
geometrik olarak planlanmış
bir cephe kompozisyonuna
sahipti. Giriş kapısı ardarda
gelen sütunlarda geriye
çekilmişti.
LAON KATEDRALI
1160-1225
Laon, Romanesk mimarlığın yuvarlak kemerlerini ve
masif duvarlarını sürdürse de portal(taçkapı)lerin ve
pencerelerin derin girintileri Gotik'e özgü ışık-gölge
oyununu yaratır. Hareketli cephe, Paris ya da
Amiens'in katılığından ve heykelsi bütünlüğünden
yoksundur; ama bölmeli yapısıyla öteki Gotik kiliseler
için bir ilk örnek olmuştur.
Üçlü portal, gül pencere ve
açık galeri Gotik cephenin
temel unsurlarıdır. Nefin
bölümleri ve ritimleri açıkça
Romanesk tasarımlardan
alınmıştır, bunun bir istisnası
nefe ek bir yükseklik
kazandıran, klerestori (çatının
kenarındaki pencere)nin hemen
altındaki alçak bir arkat olan
yeni triforyum(Bir kilisede orta nefi
yan neflerden ayıran sütun dizilerinin
üzerinde yer alan galerinin önündeki
kemerleme ya da oymalı
yüzey.)geçididir. Bu öğe, geç
Gotik klerestoriyi ayıran bir
öğe olarak daha önceki
tribünün yerini almıştır.
NOTRE DAME
KATEDRALI
1163-1250
Notre Dame de Paris
Notre Dame de Paris, Gotik katedrallerin ne en
yükseği ne de en abartılısıdır, onu bir mimari ikon
haline getiren anıtsal vakarı ve plan berraklığıdır.
Notre Dame'ın daha sonra değişikliğe uğrayan ilk
planı katı bir kompaktlığa sahipti. Yarım daire
biçimli apsisi olan uzun bir nef, yanlarında
uzanarak yan nefleri oluşturan bir çift ambülatuvar
tarafından sarılmıştı
Notre Dame'da
narin sütun
gövdeleri kesintiye
uğramaksızın ince
nef duvarı boyunca
aşağı doğru
uzanırken
birdenbire masif
sütun başlıkları
üzerinde
dengelenerek
durur.
Transept , yan neflerin
ritmini bozmadan yalnızca
dış duvarların ötesine
hafifçe taşıyordu. Her ne
kadar formun
basitleştirilmesi ve daha
sonraki kiliselerdeki
düşeyliğin vurgulanması
konusunda Notre Dame
henüz suskunsa da
doyurucu oranları ve doğru
bütünleşmiş süslemesi
mekanı birleştirmektedir.
Skolastik akım erken Gotik
yapıtların titiz
bölümlenmesini etkilemiştir ama aynı zamanda da
mimarlığa zıtlığı getirmiştir.
REIMS
KATEDRALİ
1211-1290
Dört parçalı kaburgalı tonoz, uçan payanda ve denge
için ölü ağırlığın kullanılması Ortaçağ yapım
tekniklerinde devrim yarattı. Gotik kiliseler, monolitik
beşik tonozların(tek bir taş bloktan meydana gelen) yerine esnek
strüktürel açıklık dizileri üzerine kuruldu. Ustalar,
uyarlanabilir kaburgalar kullanarak her bölümün
oranlarını, yüksekliğine dokunmadan değiştirebildi.
Sivri kemerin geometrisi daha küçük yanal yükler
üretti ve düşey yükleri doğrudan taşıyıcı sütunlara
aktardı. Kalan yanal güçlerse dışardaki ağır dikmelere
bağlanan uçan payandalar aracılığıyla ortadan
kaldırıldı.
1-Işınsal şapeller
2-Ambulatuvar
3-Koro yeri
4-Transept kavşağı
5-Transept
6-Nef
7-Narteks
AMIENS
KATEDRALİ
1220-1288
Laon’un doğal karakterinin, Paris’in geometrik
katılığının ve Reims’in heykelsi bütünlüğünün bir
sentezi olarak Yüksek Gotik’in teknik ve dekoratif
başarısının zirvesini ifade eder. Cephede yükselen gül
pencere, kralların heykelleri ile dolu bir galerinin
üstüne yerleşirken örgensel(organik) süslemeler
payandalara doğru kıvrılarak uzanır. İçeride Fransa’da
yapılmış bütün katedrallerin arasında en geniş iç
hacme sahip olan nef şaşırtıcı bir yüksekliğe (42m)
ulaşır.
-MİMARLIK, NTV Yayınları(Başvuru Kitapları)
-MİMARLIK TARİHİ DERS NOTLARI 1,Mimarlık Vakfı Enstitüsü
Yayınları/Prof. Belkıs Mutlu
-ANSİKLOPEDİK MİMARLIK SÖZLÜĞÜ,YEM Yayın/Doğan Hasol
-http://mcah.columbia.edu
KAYNAKÇA