Transcript Slayt 1
TÜRK D
İ
L
İ
VE EDEB
İ
YATI
Türk yazı dilinin başlangıcını miladın ilk asırlarına çıkartan Orhun Abideleri,Türk Edebiyatının ilk şaheseri olma özelli ğ ini taşımaktadır.
Türk ictimai hayatının ulvi tablosu olan Orhun Abideleri, Türk medeniyetinin ve yüksek Türk kültürünün büyük vesikasıdır.
Yazıtlarda kullanılan eski Türk “runik” yazısı 38 harf veya işaretten oluşur. Uygulanan yazı sistemi, hece yazısı ile alfabetik sistemin bir karışımı gibidir.
“ Oguz begleri bodun eşidiñ üze teñri basmasar asra yir telinmeser Türük bodun eliñin töriniñ kem artatı udaçı erti.”(KT D22) “Ey Türk, Oğuz beyleri ve halkı, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin devletini ve yasalarını kim yıkıp bozabilir?
Türkçenin bilinen ilk sözlü yazarı de ğ ğ ü olan Divânü Lügati’t Türk , 1072 senesinde
Kaşgarlı Mahmud bin Hüseyin bin
Muhammed tarafından yazılmıştır. Kaşgarlı Mahmud sadece bir sözlük il, aynı zamanda bir diyalektolog, etnolog ve halk edebiyatı araştırmacısıdır.
11. yy.ın bu çok yönlü Türkolo ğ unu, Radloff “Türkolojinin babası” saymıştır.
Divânü Lügati’t Türk, Türkçeden Arapçaya bir sözlüktür. Eserin girişinde birkaç cümleyle Allah’a övgü ve peygambere dua kısmından hemen sonra Kaşgarlı şöyle der;
“Tanrının devlet güneşini Türk burçlarında doğdurmuş olduğunu ve göklerin bütün tegrelerini döndürmüş bulunduğunu gördüm.Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne ilbay kıldı.”
“ Eren arıg örpeşür Öçin kekin irteşür Sakal tutup tartışur Köksi ara ot tüter” “Öpkem kelip ogradım Arslanlayu kükredim Alplar başın togradım Emdi meni kim tutar”
İ slami Türk Edebiyatının bilinen ilk büyük eseri olan Kutadgu Bilig, 6645 beyitten oluşan bir siyasetnamedir. Yazarı Balasagunlu Yusuf Has
Hacip’tir.
“Bayat atı birle sözüg başladım Törütgen, igidgen, keçürgen idim” “Tanrı adı ile söze başladım; Yaratan, besleyen, bağışlayan rabbim.”
Kutadgu Bilig’den bir örnek
Dede Korkut Türk dünyasının en meşhur ve en büyük simalarından olan Dede Korkut, O ğ uzların Bayat boyundandır.
Dede Korkut Kitabı (kendi adıyla Kit
ā b-ı Dedem Ḳ or ḳ ud Al ā Lis ā n-ı T ā ife-i O ġ uz ḫ
an), O ürünüdür.
ğ uz Türklerinin en bilinen epik destanlarındandır. 15. ve 16. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Dede Korkut Kitabı’ndaki hikâyeler tarih boyunca dilden dile, anlatıcıdan anlatıcıya aktarılan bir sözlü gelenek
Ali Şir NEVAY İ Ça ğ atay Türkçesinin en büyük şair ve yazarıdır. Sadece Ça ğ atay sahası de ğ il tüm Türk Edebiyatının en önemli isimlerindendir. Türkçeyi yüksek bir sanat dili haline getirmek ve münevver Türk’ün ruhunu yükseltmek gayesi güttü oldu ğ ğ ü belirtilen Nevayi’nin, yüksek bir milli şuura ve sarsılmaz bir Türkçe sevgisine sahip u hemen hemen tüm eserlerinde görülmektedir.
“ Türk nazmıda çü min tartıp alem Eyledim ol memleketni yek –kalem” “Ne zaman ki ben Türk şiirinde bayrak yükselttim, işte o zaman bütün memleketi birleştirdim.”
Mevlana Celaleddin-i Rumi
“İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır. Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olanıdır.” “Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir”
“ Yeşilliklerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıldan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir.” “ Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme”
Divan-ı Kebirden bir sayfa örne ğ i
Vara vara vardım ol kara taşa Hasret ettin beni kavim kardaşa Sebep ne gözden akan kanlı yaşa Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm Karacoğlan der ki kondum göçülmez Acıdır ecel şerbeti içilmez Üç derdim var birbirinden seçilmez Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm KARACAOĞLAN
Can evimden vurdu felek n'eyleyim Ben ağlarım çelik teller iniler Ben almadım toprak aldı koynuna Yarim diyen bülbül diller iniler Doya doya mah cemalin görmedim Saçlarını çözüp çözüp örmedim Bir gececik sefasını sürmedim Sarmadığım ince beller iniler Yürü bire Dadaloğlu'm yürü git Dertli dertli Çukurova yolun tut Bunda suçum varsa Hakk'a tövbe et De ki gayrı bizim iller iniler DADALOĞLU
Dertli olmayanlar derde yanar mı Tahkik dervis ikrarından döner mi Her bir uçan gül dalina konar mı Ben bülbülüm dersin gülün var mıdır Pîr Sultan‘ım senin derdin desilmez Derdi olmayanlar derde düs olmaz Mürsidsiz rehbersiz yollar asılmaz Mürsid eteginde elin var mıdır Pir Sultan Abdal
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su FUZULİ/Su Kasidesi
Gülistân görmedik gül kokmadık ammâ ruhün meyden Gül-ender-gül gülistân-der-gülistân olduğun gördük Bi-hamdillâh yine kilk-i Nedîmâ-yı sühân-sâzın Gazel-perdâz-ı bezm-i sadr-ı zî-şân olduğun gördük NEDİM
Hoş geldi bana mey-kedenin âb ü havâsı Billâh güzel yerde yapılmış yıkılası Zibâ yaraşır hil’at-i nâz ol boyu serve İki kolumu etsem ana bel dolaması Meddâh olalı çeşm-i gazâlânına Bâki Öğrendi gazel tarzını Rûm’un şuarâsı BAKİ
Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm Şirin dahi kasdetmesi cana gülerektir Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma Zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde İşret güher-i ademi temyize mihenktir Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz Divanelerin hemdemi divane gerektir ZİYA PAŞA
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten NAMIK KEMAL
Mehmet Ziya GÖKALP Yapıtları ve görüşleriyle Türkçülü milletvekilli ğ i yapmıştır. Türkçülü ğ ğ ü önemli ölçüde etkileyen Türk toplumbilimci, yazar, şair ve siyasetçidir. Meclis-i Mebusan’da ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ün öncüsüdür.
Güzel dil Türkçe bize, Başka dil gece bize.
İstanbul konuşması En sâf, en ince bize. Lisanda sayılır öz Herkesin bildiği söz; Ma'nâsı anlaşılan Lûgate atmadan göz. Türklüğün vicdânı bir, Dîni bir, vatanı bir; Fakat hepsi ayrılır Olmazsa lisânı bir. Ziya GÖKALP
Ömer SEYFETT edebi yetene ğ İ N Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarındandır. Asker, şair ve güçlü bir i olan bir ö ğ retmendir. Türk kısa hikâyecili eser sı ğ ğ inin kurucu ismidir. Ayrıca edebiyatta Türkçülük akımının kurucularındandır. Türkçe'de sadeleşmenin savunucusudur. Kısa ömrüne pek çok sayıda dırmıştır.
“Yaptığım değil, hattâ düşündüğüm kötülüklerin bile vicdanımda tutuşturduğu sonsuz cehennem sıkıntıları içinde hâlâ kıvranıyorum
.”
Reşat Nuri GÜNTEK İ N cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Gece ve Anadolu Notları gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır.
Halid Ziya UŞAKLIG İ L Servet-i Fünun ve Cumhuriyet Dönemi yazarlarındandır. Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar en önemli eserlerinden bazılarıdır.
“
Ben Türkçe’nin ezeli bir âşığıyım. Hepimiz öyle değil miyiz? Ben Türkçe’yi muhtelif devirlerinde muhtelif şekillerde gördüm ve sevgilimi o şekil-ler ve libaslar altında kendi cevherinde sevdim.”
İ stanbul Üniversitesi'nde edebiyat profösörü olan Halide Edip, İ ngiliz Filoloji Kürsüsü Başkanlı ğ ı yapmış bir akademisyen; 1950'de girdi ğ i TBMM'de ise milletvekilli ğ i yapmış bir siyasetçidir. I. TBMM hükümetinde sa ğ lık bakanı olan Adnan Adıvar'ın eşidir. II. Meşrutiyet'in ilanı ile birlikte yazarlı ğ a başlayan Halide Edip; yazdı ğ ı yirmi bir roman, dört hikâye kitabı, iki tiyatro eseri ve çeşitli incelemeleriyle Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemleri Türk edebiyatının en çok eser veren yazarlarındandır. Sinekli Bakkal adlı romanı, en bilinen eseridir. Eserlerinde kadının e ğ itilmesine ve toplum içindeki konumuna özellikle yer vermiş, yazıları ile kadın hakları savunuculu ğ u yapmıştır. Bir çok kitabı sinemaya ve televizyon dizilerine uyarlanmıştır.
Mehmet Akif ERSOY Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal marşı olan oluşmuştur. Şair, İ İ stiklâl Marşı’nın güftekârıdır. "Vatan şairi" ve "milli şair" unvanları ile anılır.
Şairin Safahat adı altında toplanan şiirleri 7 kitaptan stiklâl Marşı’nı Safahat'a koymamıştır. Nedenini ise şöyle açıklar:
"Çünkü ben onu milletimin kalbine gömdüm".
… “ Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer; Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi; 'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi. Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek. Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!” …
Sembolizmin öncülerinden olan Ahmet HAŞ İ M, dış dünya gözlemlerini kendi prizmasından geçirerek anlatır; sonbahar, akşam kızıllı ğ ı ve karamsarlık önemli temalardır. Ahmet Haşim fıkraları, denemeleri ve gezi yazılarıyla da önemli bir yazardır. Düz yazılarında dili sade ve oldukça başarılıdır
. Göl Saatleri, Piyale, Karanfil, Bir Günün Sonunda Arzu
arasındadır.
önemli şiirleri
“Yorgun gözümün halkalarında Güller gibi fecr oldu nümayan, Güller gibi... sonsuz, iri güller Güller ki kamıştan daha nalan; Gün doğdu yazık arkalarında! Altın kulelerden yine kuşlar Tekrarını ömrün eder ilân. Kuşlar mıdır onlar ki her akşam Alemlerimizden sefer eyler? Akşam, yine akşam, yine akşam Bir sırma kemerdir suya baksam; Üstümde sema kavs-i mutalsam! Akşam, yine akşam, yine akşam Göllerde bu dem bir kamış olsam!” Ahmet HAŞİM
Arif Nihat ASYA Edebiyatımızda “Bayrak” şairi olarak tanınan Arif Nihat ASYA, şiirlerinde hece, arûz ve serbest vezinleri kullanan Arif Nihat, nazmın her tür ve şekliyle eserler vermiştir. Güzel ve zarif benzetmelerin yanı sıra, keskin zekâsının, şakacı mizâcının mahsûlü olan nükteleri, hicivleri, kelime oyunları üslûbunu tamamlayan önemli unsurlardır. Tarihimizin şanlı sayfalarını şiirleştiren şair, Rubai türünün yeni Türk edebiyatında önemli şahsiyetlerinden kabul edilir. Bayrak ve vatan, onun mısralarında en usta anlatıcısını bulmuştur.
Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü! Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım. Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım. Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver ! Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar. Yurda ay yıldızın ışığı yeter. …
Cahit Sıtkı TARANCI Sanat için sanat ilkesine ba türlü şiirin güzel olabilece Ço ğ u gerçe ğ e ba ğ ğ derin, karışık ve şaşırtıcı de ğ ğ lı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her i inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. lı olan mecazları, ildir. Uzak ça ğ rışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur.
Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana.
Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum. Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun. Attila İLHAN
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da,hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Dört nala gelip uzak Asyadan Akdenize bir kisrak basi gibi uzanan Bu memleket bizim Bilekler kan içinde Disler kenetli Ayaklar çiplak Ve ipek bir haliya benzeyen toprak Bu cehennem, bu cennet bizim Kapansin el kapilari Bir daha açilmasin Yok edin insanin insana kullugunu Bu davet bizim Yasamak bir agaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardesçesine Bu hasret bizim Nazım HİKMET
Orhan Veli KANIK Türk Edebiyatında Garip Akımının kurucusudur. Aruzu çok iyi bilen, hece şiirinin özelliklerini kavramış, çocukluk anılarını, aşk, özlem temalarını, uç bir duyarlılı ğ a götüren genç bir şair olarak tanınmıştır.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. …
Necip Fazıl KISAKÜREK Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan bir günahı, Seni beklediğim kadar. Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni, Gelme artık neye yarar ?
Türk dili ,Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin, kalbidir, zihnidir. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK