Sabır - Mehmet Baştürk
Download
Report
Transcript Sabır - Mehmet Baştürk
MUSİBETLERE SABIR
MEHMET BAŞTÜRK HAZIRLAMIŞTIR
Mehmet__basturkæhotmail.com
www.mehmetbasturk.com
Facebook TC Mehmet Baştürk
ّٰ َ
ُ
َين
َ
َ
َّ
َ والله مع الص ِاب ٖر
Allah, sabredenlerle beraberdir." Bakara, 2/249
َ َّ َ ُ َ
ٰ َ ْ ْ َ َ ُْْ َ َ ْ َ
َ ْ ْ ُ ْ َ َ ٰ َّ
ْ
ُ
يا بنی ا ِق ِم الصلوة وامر ِباْلعروَ ِف وانه ع ِن اْلنك ِر واص َِبر على
ُ ْ ْ َ ْ َ ٰ َّ َ َ َ َ َ
ُ
ما اصابك ِان ذ ِلك ِمن عز ِم اْلمو َِر
"Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten
alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü
bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir." Lokman,
31/17
ٰ َ َّ َ ُّ َ َ
َ
َالص ٰلوة ا َّن ال ّٰله
ُ
ُ
ْ
َ
ْ
َ
َّ
َّ
يا ايها ال ٖذين امنوا است ٖعينوا ِبالصب ِر و
ِ ِ
َين
َ
َ
َّ
َ مع الص ِاب ٖر
Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan
yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle
beraberdir. “ Bakara, 2/153
Sabır, ahlâki bir kavram olarak, başa gelen musibetlerden dolayı
Allah’tan başka kimseye şikayetçi olmamak, yakınmamak,
sızlanmamak; nefse ağır gelen ve hoşa gitmeyen şeyler karşısında
dünya ve âhiret yararını düşünerek, ruhi dengeyi bozmamak için
insanın kalbinde bulunmakta olan sükûnet ve dayanma gücü
demektir. Sabır öyle bir özelliktir ki, mümin ona bağlandığı zaman
zorluklar kolaylaşır, kalbine sükunet ve huzur gelir, sabır
rahatsızlıkları gideren bir ilaç olur. Sabırlı kimse zorluklarla
karşılaşır, onları kabul eder, Allahtan geldiğini bilir.
Düşündüğümüzde, karşılaştığımız zorlukların yüksek bir hikmet için
olduğunu anlarız. İnsanlar karşılaştıkları sıkıntı ve zorluklarda bile
hayır aramaya çalışmalıdır. Sabır kavramı Kuran’da yetmişten fazla
ayette geçmektedir. Diğer ahlâki faziletlere de kaynaklık etmesi
sebebiyledir ki Kuran’da müminlere ısrarla sabırlı olmaları emr
olunmuştur.
َ ْ َ ُ ْ ُ ْ َ َ ُ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ٰ َّ ُّ َ
َ
َ
ْ
اد ِت ٖه
َ ض وما بينهما َفاعبده واصط ِبر ِل ِعب
رب
ِ السم َو
ِ ات واْلر
ًَّه ْل َت ْع َل ُم ل ُه َسميا
ِ
(Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin
Rabbidir. Şu hâlde, O'na ibadet et ve O'na ibadet etmede
sabırlı ol. Hiç, O'nun adını taşıyan bir başkasını biliyor
musun? Meryem, 19/65
ْ
ُ
ُ َََ َ َ ْ ْ َ
َ
ْ
َ
ْالر ُسل َوَْل َت ْس َت ْعج ْل َل ُهم
ُّ
َ فاص ِبر كما صبر اولوا العز ِم ِمن
ِ
ِ
ٌ َ َ َ َ ْ ً َ َ َّ ُ َ ْ َ ْ َ َ ُ َ ُ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ ُ َّ َ َ
كانهم يوم يرون ما يوعدون لم ي َلبثوا ِاْل ساعة ِمن نه ٍار َبَلغ
ََ َ ْ ُ ْ َ ُ َّ ْ َ ْ ُ ْ َ ُ ن
َ اسقو
ِ فهل يهلك ِاْل القوم الف
(Ey Muhammed!) O hâlde, yüksek azim sahibi
peygamberlerin sabretmesi gibi sabret. Onlar için acele
etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki
dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını
sanırlar. Bu bir duyurudur. Ancak yoldan çıkmış olan
topluluk helâk edilir. “ Ahkaf, 46/35
َص َاب ُرو ْا َو َراب ُط ْوا َو َّات ُق ْوا اللَه
َ َيا َأ ُّي َها َّالذ
َ اصب ُر ْوا َو
ْ ين َآم ُن ْوا
ِ
ِ
ِ
ِ
ََ َ َّ ُ ْ ُ ْ ُ ن
َ لعلكم تف ِلحو
“Ey
iman
edenler!
Sabredin,
sabır
(düşmanlarınızı) geçin!” Aliimran, 3/200
yarışında
َّ َ ُ َ َّ
َ ُ َ ْ َ َ َّ ُ و
ْ
َ
َ ٍ ِإنما يوفى الص ِابر ن أجرهم ِبغ َي ِر ِِس
اب
“Sabredenlere, felâketlere karşı dişlerini sıkıp göğüs
gerenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.” Zümer,
39/10
ْ
َّ َ َ
ْ
َ
َ
ْ
َ
َ َقال: ال
َ الل ُه َع ْن ُه َق
ي
اصم األشعر ِ ر ِض َي
وعن أبي م ِال ٍك الحا ِر ِث ب ِن ع
ِ
ُّ
َّ ُ ُ َ
َّ َ ْ َ َ ُ
ُ َو ْال َح ْمد، الط َُهو ُر َش ْط ُر اإل َيمان
َ
« : رسول الل ِه صلى هللا علي ِه وسلم
ِ
َوالح ْم ُد َّلله ََت ْمآلن َأ ْو َت ْمأل َما َب ْين
َ وس ْب َح
َ ان هللا
ُ َّلله َت ْم َأل ْاْليز َان
ِ َُ
َ
َ
َ
ٌ
َ
ْ
َ
َ
َ
َ
ُ
َ
ٌ
َّ
َّ
َّ
َّ
ٌ
ُ
ْ
، والصبر ِضياء، والصدقة َب ْرهان، ض والصَل ِة نور
األ
و
ات
مو
الس
ر
ِ
َ ٌ َ َ ُ ْ َ َّ ُّ ُ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ٌ َّ ُ ُ ْ ُ ْ
ُ
ْ
ُ
َ
ْ
ُ
فبا ِئع نفسه فمع َِتقها،اس َيغدوا
ِ كل الن. والقرآن ُحجة لك أو عليك
َ
ْ
ُ
َ
أو م ِوبقها» رواه مسلم،
Ebu Malik Haris İbni Asım el-Eş’arî (r.a.)’den rivayet edildiğine
göre Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Temizlik imanın yarısıdır. Elhamdülillah duası mizanı,
sübhanellah ve elhamdülillah sözleri ise yer ile gökler arasını sevap
ile doldurur. Namaz nurdur; sadaka burhandır; sabır ziyadır. Kur’an
senin ya lehinde ya da aleyhinde delildir. Herkes sabahtan (pazara
çıkar) nefsini satar; kimi onu azad kimi de helâk eder.” Müslim,Tahâret 1. Ayrıca
bk.Tirmizî, Daavât 86
Hadisimiz, sabrın mahiyetini tanıtmakta ve onu bize tarif etmektedir. Eğitim
ve öğretimde, konunun mahiyetini, ait olduğu sistemdeki tarifiyle vermek en
isabetli bir uygulamadır. Hadiste Peygamber Efendimiz sabrı “ziya” olarak takdim
etmektedir. Ziya, ışığı ve ısısı kendisinden olan cisimler için, nur ise, ışığını bir
başkasından alıp yansıtan cisimler için kullanılır. “Güneşi ziyalı, ayı nurlu
kılan...Allah’tır” Yunus, l0/5 ayeti bunun en kesin delilidir. Bu demektir ki, sabır,
müminin hem dünya hem de âhiret saadetini temin yolunda, kendisinde tabii
olarak bulunan bir ışıktır. Mümin bir yandan sabır sayesinde, yasakların yalancı
cazibesinin arkasındaki asıl sıkıntı unsurlarını görüp onlardan sakınırken, bir
yandan da emirlerin yerine getirilmesinden dolayı ortaya çıkan güçlüklerin
gerisindeki huzuru sezip güçlükleri sabırla göğüsleyerek sonuçtaki mutluluğa
kavuşma imkânı bulur. Mümine bu irade gücünü verecek olan da ondaki sabır,
dayanma, göğüs germe melekesi olacaktır. Kısaca mümin, enerji kaynağı kendi
içinde olan bir varlıktır.
Âlimlerimiz, “beşerî duyguları akıl ve şeriat sınırları içinde tutmayı” sabır olarak
tarif etmişlerdir. Ayet ve hadislerde sabır kelimesinin birkaç manada kullanıldığı
görülmektedir:
İbadetlerin yerine getirilmesi ve yasakların terk edilmesine sabır.
Belâ ve musibetlere sabır.
Halkın eza ve cefasına sabır.
Allah’a davette, emir bi’l-ma’rûf ve nehiy ani’l-münker’de sabır.
Savaş alanlarında ve kâfirlerle mücadelede sabır.
Bunlardan her biri sabrın, mümin için gerçekten bir “ziya”, büyük bir güç kaynağı
olduğunu göstermektedir.
Belki bazıları sabrı, haksızlıklara boyun eğmek, tepki göstermemek zannedebilirler.
Oysa sabır, müminin asıl dinamizminin adıdır. Sabır, dayanıklı olmaktır, zorlukları
göğüslemektir. Bu sebeple de Yüce Rabbimiz, müminlere umdukları kurtuluşa
erebilmeleri için sabretmelerini, sabır yarışında düşmanları geçmelerini açıkça
emretmektedir. Bütün zorluklara dayanmanın mümine daha çok gerektiğini ve
yakıştığını hatırlatmaktadır. Allah’ın yardımının sabredenlerle beraber olmasının
hikmeti de bu olsa gerektir.
Sabır, müslümanın öz sermayesidir. Buna potansiyel güç de denebilir. Kendilerinden
yardım beklenen kimseler her zaman yardımcı olmayabilir. Atalarımız ne güzel
söylemişlerdir: “Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz.” Ama mümin
kendi aslî sabır gücü ile ayakta durabilirse, en büyük zorlukları aşacak, ulaşmak
istediği hedeflere kavuşacaktır. Bu sebeple sabrın ziya olduğunu asla unutmamak,
daima sabır ışığını önde tutmak gerekmektedir. “Birbirlerine sabrı tavsiye edenlerin
hüsran ve zarardan kurtulduğunu haber veren Asr suresi, müslümana yapılabilecek
en iyi yardımın sabır tavsiyesi olduğunu belgelemektedir.
Sabrın “ziya”, namazın “nur” diye tanıtılması, sabrın insan hayatındaki her şeyi
kuşattığını göstermektedir. Zira “Sabır ve zamanın halletmediği mesele yoktur”. O
halde zorluklar karşısında hemen teslim olmamak, doğruda ve hakta direnmek
gerekmektedir. Halledilmez gibi gözüken problemler bile sabır ve zamanla
çözülecektir. Bu da sabrın “ziya” olduğuna bir başka delildir.
َّ َ َ ْ ُ
َ
َّالل ُه َع ْن ُه َما َأن
ْ
َ
َ
َ
َعيد ْبن َم ِالك ْبن ِسن ٍان الخد ِر ِي ر ِض ي
س
أبي
ن
ع
و
ٍ
َ َّ َ ْ َ َ ُ
َُ َ َ
ً َ
ُ
َ
ْ
َ
َ
ُ
َ
، األنص ِار سألوا رسول هللا صلى هللا َعلي ِه وسلم فأ َعطاهم
ن
م
اسا
ن
ِ
ُ ُث َّم َس َأ ُل
َ َف َق، َِ َّتی َن ِفد َما ِع ْن َد َُه، وه َف َأ ْع َط ُاه ْم
َّال َل ُه ْم ِِ َين أ َن َف َق ُك َل
َ
ْ ْ ْ ْ َ َ ْ ُ ْ َ ُ َ َّ ْ َ َ ْ َ ْ ْ ُ َ َ
َ
ْ
ومن يستع ِفف، « ما يكن ِمن خي ٍر فلن أد ِخ َره عنكم: ش ي ٍء ِبي ِد ِه
َّ ُ ْ َ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ َ ُ َّ
ُْ َْ ْ َ ْ ََ
ُ
َّ
ُ
َ َوما. الل َُه
و َمن يتصبر يص ِبره، ي ِعفه هللا ومن يستغ ِن يغ ِن ِه الله
َ َ ٌ َ َّ ُ ْ َّ َ َ َ ْ َ َ ً ْ َ ً َ َ ٌ َ َ َ ْ ُ
ْ
. أع ِطى أِد عطاء خيرا وأوسع ِمن الصب َِر » متفق علي ِه
Ebu Said Sa’d İbni Mâlik İbni Sinân el-Hudrî (r.a.)nakledildiğine göre, Medineli
Müslümanlardan bir kısmı Resûlüllah (s.a.v.)bir şeyler istediler. O da verdi. Sonra
yine istediler. Resûlüllah (s.a.v.), elindekiler bitinceye kadar verdi. Verebileceği
şeyler tükenince onlara şöyle hitab etti:
“Yanımda bir şeyler olsaydı, onları sizden esirgemez, verirdim. Kim
dilenmekten çekinir, iffetli davranırsa, Allah onun iffetini arttırır. Kim tok
gözlü olmak isterse, Allah onu başkalarına muhtaç olmaktan kurtarır. Kim de
sabretmeye gayret ederse, Allah ona sabır verir. Hiç bir kimseye, sabırdan
daha hayırlı ve büyük bir lütufta bulunulmamıştır.”
َّ َ َ َ
ْ
َ
ْ
َ
ُال َر ُسول
َ
َ
ْ
ُ
ْ
َ َق: ال
َ الل ُه َع ْن ُه َق
َ
َ
ي
ض
ان
ن
س
ن
ب
ب
ي
ه
ص
ی
ي
ح
ي
أبي
ن
ع
و
ر
ِ
ِ
ٍ
ِ
ِ
ْ ْ ً َ َ
َّ َ ْ َ َ ُ
ْاْلُ ْؤمن إ َّن َأ ْم َر ُه ُك َّل ُه َل َُه َخي ٌر
َ
َ «عجبا ألم ِر: هللا صلى هللا علي ِه وسلم
ِ
ِ
ِ
ً ْ َ َ َ َ َ َ َ ُ َّ َ ُ ْ َ َ َ ْ
ْ ُ ْ َّ َ َ َ َ ْ َ َ
خيرا
َ ِإن أص َابته سراء شكر فكان: وليس ذ ِلك ِألِ ٍد ِإْل للمؤ ِمن،
َ ً ْ َ َ َ َ َ َ ُ َّ َ ُ ْ َ َ َ ْ َ ُ َ
ُ
خيرا له » رواه مسلم
َ وِإن أصابته ضراء صبر فكان، له
Ebu Yahya Suheyb İbni Sinan (r.a.) rivayet edildiğine
göre Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Müminin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü
her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir
özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa,
şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ
gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”
Müslim, Zühd 64
ََ ْ َ
َّ
َّ ُ
ُ
ُصلى هللا
َ الله
قال رسول: س رض ي الله عنه قال
وعن أن
ٍ
ْ َفإ َن، ص َاب ُه
ُ منين َأ
َّ « ْل َيت: وس َّلم
ُ ِد ُك ُم ْاْلَ َْو َت ل
َ ضر َأ
َ َع َل ْيه
ِ
ًِ َ ُ ْ ٍ َ َ ِ
َ َّ ُ َّ
َ
ً
ُ
َ
َّ
ْ
ُ
اللهم أِيني ما كانت الحياة خيرا: كان ْل بد فاعَل فليقل
ً ْ َ ُ َ ْ َ َ َ َّ
. ِلي وتوفني ِإذا كان ِت الوفاة خيرا ِلي » متفق عليه
Enes İbni Malik (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlüllah
(s.a.v.)şöyle buyurdu:
“Başına bir musibet geldi diye hiç biriniz ölümü
temenni etmesin. Mutlaka böyle bir şey temenni etmek
zorunda kalırsa: ‘Allah’ım, benim için yaşamak hayırlı
olduğu sürece beni yaşat, hakkımda ölüm hayırlı
olduğu zaman da beni öldür’ desin.”
Buhârî, Merdâ 19; Daavât 30; Müslim, Zikir 10, 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 9; Nesâî, Cenâiz 1; İbni Mâce Zühd 31
Özellikle dünyevî sıkıntı ve zorluklar karşısında ölümü temenni
etmek, acizliktir. Fakat acizlik de olsa, bazen ölümü temenni etme
zorunluluğu doğabilir. İşte bu noktada sevgili Peygamberimiz,
yapılması İslâm esaslarına aykırı olmayan ve insan tabiatına da uygun
olan bir yolu göstermektedir: Her şeyin hayırlısını isteyerek işi Allah
Teâlâ’nın irade ve ilmine havale etmek. Bu, hem İslâm’ın hem de Hz.
Peygamber’in ne kadar gerçekçi olduğunu göstermektedir. Böyle bir
teslimiyet, sıkıntıdaki müslümanı hem iman ve tevekkül çizgisinde
tutacak hem de ona sabretme gücü verecektir.
İslamı iyi bilen ve anlayan bazı âlim ve şairlerin bile zaman zaman
ölümü temenni edecek kadar zorlandıkları olmuştur. Meselâ ilk ve
cefakar Müslümanlardan büyük sahabe Habbâb İbni Eret
hastalandığında kendisini ziyarete gelenlere şöyle demiştir: “Eğer
Nebi (s.a.v.) yasaklamamış olsaydı, hiç şüphesiz ben ölümü temenni
ederdim”
Merhum Mehmed Akif Ersoy da vefatından bir yıl önce 1935’te
şunları yazmıştır:
Daha bir müddet eminim ki hayatın yükünü
Dizlerim titreyerek çekmeye mahkûmum ben.
Çöz de artık yükümün kördüğüm olmuş bağını,
Bana çok görme, ilâhî, bir avuç toprağını...”
Teslimiyet ve temenni, sabır ve özlem herhalde ancak bu kadar
güzel ifade edilebilirdi.
İslâm bilginlerinin bir kısmına göre, dini açıdan fitneye düşme
endişesi duyan kimse, ölümü temenni edebilir. Allah yolunda şehit
olmayı temenni etmek, temiz bir beldede ölmeyi istemek nasıl
güzel görülmüş ise, İmam Nevevi’ye göre dini bir sebeple ölümü
temenni etmek de aynen öyledir. Nitekim Hz. Ömer “Allah’ım,
beni yolunda şehit olmak ve Resulü’nün beldesinde ölmekle
bahtiyar kıl” diye temennide bulunmuştur (bk. Buhârî, Fezâilü’lMedîne 12 ). Hz. Ömer şehit edildiği zaman kızı Hafsa, “Allah
babama istediğini nasip etti” demiştir.