POST KEYNESYEN YAKLAŞIM YENİ

Download Report

Transcript POST KEYNESYEN YAKLAŞIM YENİ

POST KEYNESYEN YAKLAŞIM
YENİ KEYNESYEN YAKLAŞIM
ÇAĞDAŞ KEYNESYEN
YAKLAŞIM
POST KEYNESYEN YAKLAŞIM
1970’li yıllarda Keynesyen görüş içinde
debirbirinden farklı akımların doğmasına neden
olmuştur. Daha önce Keynesyen görüş olarak
neredeyse tek bir anlayış hakim iken bugün Post
Keynesyen olarak isimlendirilen yaklaşımda, Keynes’in
düşüncelerinin farklı yönleri ele alınmakta ve
Keynesyen görüşün ne olduğu ile ilgili farklı yorumlar
getirilmektedir. Post Keynesyen ekonomistlerin
piyasanın işleyiş bozukluklarına ve buna bağlı olarak
ortaya çıkan sonuçlara bakış açılarının farklı olmasından
kaynaklanmakta,doğaldır ki,bu da, devlet tarafından
farklı önlemlerin alınması önerilerini doğurmaktadır.
Örneğin,Michall paraslal ekonomik bir
sistemde,zaman içinde tam bir üretim analizi için
gerekli temel öğeler olan yatırım ve tasarrufun
dağıtımsal ve diğer etkilerini incelemektedir.Davidson’a
göre beklentiler çoğu kez kısa süreli ekonomik
davranışlara hakim olduğu için öenmlidir. Çünkü
beklentiler belirsizlik nedeni ile dalgalanmakta,bu
nedenle de gelir ve istihdam düzeyinde dalgalanmalar
meydana gelmektedir. Post Keynesyen kuramın
Avrupa’daki öncülerinden en iyi bilineni olan Joan
Rabinson’a ve diğerlerine göre ise ,geleneksel
ekonomistler gelir dağılımına ilişkin bir kurama sahip
değillerdir.
Post Keynesyen yaklaşım neo klasik kuramdan
farklı olarak,gerçek hayatın belirsizliği,oligopolistik
piyasa durumu,yeni ürün ve teknolojilerin etkisi gibi
konuları analşz içine katarak gerçek dünyada
karşılaştığımız sorunların çözümlerinin
sağlanabileceğini ileri sürmektedir. Post Keynesyen
kuram,birbiri ile doğrudan ilişkili olan ekonomik
büyüme ve gelir dağılımı kavramları konusunda bir
açıklama getirmektedir. Onlara göre; bu iki kavram için
de temel belirleyici yatırım oranıdır. Diğer bir deyişle bu
kurama göre talepteki değişikliler,nispi fiyatlardaki
değişikliklerden daha çok gelirdeki değişiklikler ile
ilgilidir.
Post Keynesyen ekonomistlere göre , kısa dönemde
temel olan gelir etkisidir. Anacak daha uzun bir zaman
sürecinde de bu etki ikame etkisinden daha az önemli
değildir. Ayrıca,toplam talep politikalarının stagflasyonu
önlemede tek başına yeterli olamayacağı bu nedenle bu
politikalar yanında mutlaka gelirler politikaları gibi
başka politikaların da kullanılması gerektiği düşüncesini
paylaşırlar. Post Keynesyen ekonomistlerin
enflasyonu,yalnızca mallara olna aşırı talep nedeniyle
değil onun yerine mevcut gelir ve çıktı miktarlarının
dağılımındaki çatışma nedeniyle açıklamalarından
kaynaklanmaktadır.
YENİ KEYNESYEN YAKLAŞIM
Başlıca temsilcileri G.Mankiw,A. Okun,J. Stiglitz,J.
Yellen,A. Blinder gibi ekonomistler olan Yeni Keynesyen
Yaklaşım 1980’li yıllardan bu yana Keynesyen öğreti
içinde yerini almıştır. Yeni Keynesyen ekonomistler
mikro ekonomik düzeyde firmaların
karlarını,tüketicilerin ise refahlarını maksimize etme
çabalarının makro ekonomik düzeyde nasıl ters
sonuçlara yol açtığını göstermeye çalışmaktadırlar. Yeni
Keynesyenler, Keynes’in sabit nominal ücret
varsayımını içeren temiz olmayan piyasa modeline
benzer şekilde modellerini fiyatların çok yavaş
ayarlanacağı varsayımı üzerine oturtmakta ve ücret ile
fiyatlardaki yavaş ayarlanmanın mikro ekonomik
temellerini açıklamaya çalışmaktadırlar.
Neo Klasik sentez ile Yeni Keyenesyenler arasındaki
temel fark ise makro yaklaşımların mikro ilişkilerinde
ortaya çıkmaktadır. Yeni Keynesyenler ortaya çıkan
makro sorunların hangi mikro davranışların sonucu
olduğunu belirlemeye çalışmakta diğer bir deyişle
makro dengesizliklerin mikro uzantılarını
araştırmaktadır. Yeni Keynesyenlerin çoğu bekleyişlerin
rasyonel olduğunu varsaymaktadırlar. Bu varsayım Yeni
Klasiklerin makro ekonomistler üzerindeki en önemli
etkisidir.
Yeni Keynesyen yaklaşıma temiz olmayan piyasa
modeli denilmektedir. Yeni Keynesyenlere
göre,piyasaların temiz olmamasının en önemli nedeni
ücret ve fiyatların yapışkanlığıdır. Ücretlerin
yapışkanlığını sağlayan nedenler örneğin zımni
sözleşmeler,etkin ücretler,içerdekiler-dışındıkiler vb.
durumlardır. Zımni sözleşme durumunda işçi ve işveren
arasında zımni anlaşmalar önemlidir. Bu durumda ücret
hem emeğin bedeli hem de gelir dalgalanmalarını
önleyecek bir miktar olarak belirlenmekte ve böylece
işçiler çalıştıkları süre içinde temiz piyasa oranının
üstünde reel ücret elde etmektedir.
Fiyat yapışkanlıklarının da birçok nedeni vardır. En ünlüsü
katalog maliyetleridir. Katalog maliyetleri birçok fiyatın niçin
anında ayarlanmadığını açıklamaktadır. Katalog maliyetlerine
göre fiyatların değiştirilmesi ve tüketicilerin yapılan
değişiklikler konusunda bilgilendirilmesi belli miktarda harcama
yapılmasını gerektirmektedir. Bu durumda katalog liste ve
etiket değişikliklerinin marjinal getirisi.marjinal maliyetini
aşana kadar değişiklil yapılmayacak,böylece işlemler
dengesizlik fiyatında yapılmış olacak ve sonuçta aşırı mal ve
hizmet arzı ya da eksik istihdam meydana gelecektir. Burada
firma,kataloglarını değiştirirken rakip firmaların davranışlarını
oyun teorisi çerçevesinde öngörmektedir.
Yeni Keynesyen yaklaşım makro ekonomik
politikaları yeniden ön plana çıkarmaya çalışmaktadır.
Çünkü,Yeni Keynesyenler gerçek dünyada genel olarak
temiz piyasa yaklaşımının mutlaka rasyonel bir durum
olmadığını ileri sürmektedir. Piyasaların temiz olmadığı
bir durumda ise sürekli bir eksik istihdam durumu
mümkündür. Bu nedenle de genişletici makro
politikaların reel çıktı ve istihdam üzerinde etkileri söz
konusu olacaktır.
ÇAĞDAŞ KEYNES YAKLAŞIMI
Çağdaş Keynesyenler,günümüzde Keynesyen görüşü
simgeleyen temel görüşleri benimsemekle birlikte genel
olarak hem para hem de maliye politikasının etkinliği
üzerinde durmaktadırlar.Ancak bu ekonomistler para
politikasının önemini ifade etmekle birlikte milli gelir
üzerinde maliye politikasındaki değişikliklerin etkisinin
daha açık ve genellikle daha doğrudan olduğunu
vurgulamaktadırlar. Son yıllarda Keynesyen
düşüncedeki bu değişşikliği etkileyen temel öğeler
olarak şunlar belirtilebilir;ilk Keynesyenlerin ekonomik
durgunluk hipotezleri,ikinci dünya savaşını izleyen
dönemde karşılaşılan refah dönemine uymamıştır. Zira
birçok Keyenesyen ekonomist savaş sona erdiği zaman
ekonomide durgunluğun söz konusu olacağını ileri
sürmüşlerdir.
Ancak savaş sonrası dönemde ekonomide refah ve
büyüme devam etmiştir. Ayrıca savaş sonrası dönemde
milli gelirin hızla artmasına karşın tasarruf gelir oranı
nispi olarak sabit kalmıştır. Bu durum ilk
Keynesyenlerin gelir arttığı zaman aşırı tasarruftan
kaynaklanacak durgunluk hipotezlerine uymamaktadır.
İkinci olarak,savaş sonrası dönemde örneğin
monetaristler tarafından gerçekleştirilen birçok
çalışmada Keynesyen düşünceyi etkilemiştir.
Bir ekonomideki toplam talep dalgalanmalarının
çoğunun özle sektörün harcama isteğindeki
değişmelerden kaynaklandığını,bu talep
dalgalanmalarının para arzında da dalgalanmalara
neden olduğunu ileri sürmüşlerdir.Eğer bir ekonomide
ekonomik bir durgunluk dönemi yaşanıyorsa bu
takdirde bütçe açığı programı ile birlikte bir parasal
genişleme programının uygulanması gerekmektedir.
Böylece devletin piyasada ödünç alınabilir fonlara olan
talebindeki artışa tepki olarak faiz oranlarındaki
yükselme eğilimi azaltılabilecektir. Para politikasının
önemini belirtmelerine karşın Çağdaş Keynesyenler
ekonomiyi istikrara kavuşturma konusunda maliye
politikası araçlarına daha fazla önem vermektedirler.
1960’lı yıllar özellikle Keynesyen görüşün makro
ekonomiye hakim olduğu ve bu yaklaşımın kesin
başarısına tanık olduğu yıllardır.Daha sonra !970’li
yıllara kadar benimsenen bu görüş o yıllarda
üstünlüğünü yitirmiştir. Keynesyen düşünceye karşı
olan bu güvenin sarsılması o dönemde yaşanan bir
takım olaylara bağlanabilir. Örneğin,Vietnam Savaşı
doların devalüasyonu OPEC şokları gibi.