parmaktaki barkot

Download Report

Transcript parmaktaki barkot

Slide 1

Mart 2010


Slide 2

Bir kesim, batıda ortaya çıkmış ve zaman içinde önemini
kaybetmiş “teorileri” sahiplenip (devrimcilik adına)
“misyoner azmi” ile içimizden taraftar kazanmaya çalışıyor…
Çoğunluğu ateist olan bu kesimin kendileri önemli değil, önemli
olan “Yaratıcı-İnsan-Ahiret” ilişkisini “kendi iç dünyasında”
tam kuramamış gençler üzerinde etkili olmaları tehlikesi...
■ Ahirete inananların maddi delillere ihtiyacı yoktur.
Çünkü; İMAN, GÖRMEDEN İNANMAKTIR.
■ Deliller, kararlı bir ateisti yolundan çevirmez.
Çünkü; İMAN, BİR TALEP VE NASİP İŞİDİR.
Bu seminerin hedef kitlesi,
“Önyargılı değilim, dinleyebilirim”
diyenlerdir…


Slide 3

● Barkod: Çeşitli kalınlık, aralık ve sayıdaki çizginin yan yana
gelmesiyle oluşmuş bir “simge”dir. (Çizgideki kalınlık, aralık
ve sayının kendisinin veya yerinin değiştirilmesi ile trilyonlarca
birbirine benzemeyen barkod yapılabilir.)
● Barkod, matbaada baskı yapılarak hazırlanır ve her tür ambalaj üzerine konulabilir.
(Bir işletme barkod kullanma iznini ilgili bakanlıktan alır. Bakanlık, yeni barkodun
mevcutlara benzememesi için şeklini belirler ve kullanıcıya verir.)

“Barkod okuyucu” ile barkot tarandığında, cihazın
yayınladığı lazer ışığı, barkod çizgi ve boşluklarından yansır.
Okuyucu cihaz, yansıyan ışığı bilgiye dönüştürür ve
değerlendirmesi için bilgisayara aktarır.

● Barkod ile “bir verinin” hızlı ve doğru alınması sağlanır.
● Barkod ile bir ürüne ait “tüm hareketler” izlenebilir.
● Barkod ile pek çok “veri toplama sistemi” yapılabilir.


Slide 4

Bir ürüne ait gerekli bilgiler bilgisayara önceden
yüklenir,

Bir barkod da bu ürüne ait bilgiyle eşlenirse, bu
barkod o ürünün bir tür “kimlik numarası” olur.

Ambalaj içine bakmaya
gerek kalmadan; ürünün
cinsi, özellikleri ve fiyatı
ekrana gelir.

O barkod nerede okunursa okunsun, o ürünün
bilgileri “saniye içinde” ekrana gelir.

ŞİMDİ DE “EL – PARMAK İLİŞKİSİ”NE GEÇELİM.


Slide 5

Elin parmakları eşit uzunlukta
olmadığı gibi, baş parmağın yeri de
diğerlerinden farklıdır. Elin
yapısındaki denge, (kemik sayısı ve
şekli, kasların yeri ve özelliği,
mafsalların konumu vb.) onu
“en kullanışlı” hale getirmektedir.

İnsan elini bir başka
canlının eli ile
kıyaslamak istersek;
akla insan eline
benzeyen maymun eli gelir. Ancak.
fiziki bu benzerlik becerilerinin de
aynı olduğu anlamına gelmez.
● İnsan elinin yapabildiği binlerce işten hiç
birini maymunun eli taklit dahi edemez.
● İnsan elinin özelliği olan dokunma duyusu,
en kaba biçimiyle bile maymunun elinde
yoktur.
● İnsanda ele giden önemli bir sinir vardır.
Bu sinir zedelenirse “başparmak ile işaret
parmağı” bir cismi yakalamakta zorlanır.
Özürlü olan böyle bir elin duruş şekline tıpta
“maymun eli” denir.
● İnsanın özürlü eli bile maymununun sağlam
elinden daha beceriklidir.
● İnsan beyninin “elle ilgilenen bölümü”
vücudun diğer organlarını yöneten her bir
bölümden daha büyüktür. İnsan eli becerisini
buradan (beyninden) almaktadır.


Slide 6

İNSAN İÇİN
ELİN ÖNEMİ

EL – PARMAK
İLİŞKİSİ

● İnsan beyniyle tasarlayabilen, tasarısını elini kullanarak
üretime dönüştürebilen bir canlıdır.
● İnsan faydalı - zararlı niyetlerini elini kullanarak uygulamaya
geçirebilen bir canlıdır.

● Vücudu biyolojik bir makine kabul edersek, onu üretken
yapan “el”dir. El tutar, el kavrar, el sıkar, el dokunur.
Eli el yapan ise parmaklardır.
● Normal şartlarda el, beynin talimatlarına (onun sinir
sistemiyle gönderdiği uyarılara) bağlı olarak çalışır.
EL KARAR VERİCİ DEĞİL, UYGULAYICIDIR.

● Bir kullanıcı bilgisayarın karşısına geçip istediği tuşlara basabilir. Örnek olarak (A) tuşuna bastığını
kabul edelim. Basılan tuşa bağlı devre “anahtar görevi” görerek üzerinden akımın geçmesini sağlar.
Bu akım (sinyal) bilgisayarın hafızasına giderek onu uyarır. Hafıza bu akımı değerlendirdiğinde
“kendisinden (A) nın istendiği bilir ve ilgili birimlere (A) yı oluşturacak akımı” gönderir.
● Ekran, gelen akıma uygun işleri yaptığında ekranda bir şekil oluşur; bu şekil (A) dır. Bir başkası
olamaz…
● Bu işleri yapan bilgisayar olmasına rağmen, yaptıran (kullanıcı) insandır. İnsan (A) yerine (B) ye de
basabilirdi. Bilgisayar bu defa (B) işlemini yapacaktı.
● Bilgisayar tasarımı gereği; kendisinden istenen tüm işlemleri yapar ve hafızasına kaydeder.


Slide 7

İnsanın vücut hareketleri, ruhun isteklerini yerine
getiren organların faaliyetlerinin bir sonucudur.
AÇIKLAYALIM:
Önümüzdeki masada iki şişe; birinin içinde “su”, diğerinin içinde “alkollü içecek”
olsun… Hangisinin içileceğine RUH KARAR VERİR ve beyine “… şişesini ağzına
getirmesini” söyler. Beyin ilgili organlara (sinir sistemiyle) yapması gerekenlerin
sinyalini gönderir. Göz mesafeyi belirler, kol uzanır, bilek kıvrılarak el ayasının şişeye
temasını sağlar, parmaklar kıvrılarak şişeyi sıkar, kol kıvrılarak şişe tutan eli ağza
doğru götürür… Tüm bu işlemler olurken beyin sürekli olarak organlarla ilişkidedir.
O, gözden gelen bilgileri sürekli değerlendirerek konum (koordinat) değerlendirmesi
yapar ve kaslara yeni sinyaller göndererek şişenin ağza ulaşmasını sağlar.

RUH
NEDİR?

İnsanın “kuyruk sokumu”
denilen kemiği
(kemik hücreleri) ve özel
insanların bedeni hariç.

İNSAN DENİLEN CANLI ÜÇ UNSURDAN OLUŞUR: RUH, NEFİS VE BEDEN
● Ruh, önceden yaratılıp daha sonra “cenin”e yerleştirilen, mahiyeti tam olarak bilinemeyen bir
varlıktır. Ruh, emrine verilen bedeni, hem doğrudan hem de nefis aracılığıyla etkileyerek yönetir.
İnsan davranışları bu yönetimin bir sonucudur ve sorumluluk ruha aittir. İnsan öldükten sonra
“ruhunun (hesap vermesi için) yaşatılması” bu sebepledir.
● Nefis, bir yönüyle ruha, bir yönüyle bedene bağlıdır. Bunun sonucu olarak; nefis, ruhun ve bedenin
(kimyasal değişimlerin) etkisi altında kalır.
● Beden, insanın maddi yapısıdır; biyolojik bir makinedir, verilmiş kararları uygular,
sorumluluğu yoktur. Yöneticinin (ruhun) bedenden ayrılmasıyla (ölümle), bedenin
EN
dünyadaki görevi bitmiş olur ve çürüyerek toprağa karışır, yok olmaz.
DOĞRUSUNU

ALLAH
BİLİR.


Slide 8

● Parmağın en uç boğumundan tırnak ucuna kadar olan bölgede deri kabartılarının
teşkil ettiği; birbirini kesen, birbirine paralel, oval veya dairevî çizgilerin ortaya
çıkardığı desenler vardır.
● Bu desenler, anne karnında (insanın DNA programına uygun olarak) oluşur.
Her insanın DNA’sı farklı olduğundan, parmak ucu desenleri de farklıdır.
● Bu desen, o insan ölünceye kadar değişmeden ve kaybolmadan kalır. Bir şekilde
parmağın üst derisi kopsa, yerine gelen yeni deride de (mucizevi bir şekilde) aynı
desenler oluşur.

PARMAK İZİ NEDİR?
İnsanın parmak ucundaki ter bezlerinin salgıladığı sıvının yoğunluğu
farklıdır. Parmak, düz bir yüzeye dokunduğunda ter bezlerinden
çıkan sıvı (dokunulan yere) parmak ucundaki desenin birebir
kopyasını çıkarır. Bu ize “parmak izi” denir.

Mühür basmaktan maksat, mühürdeki deseni
kağıda aynen kopyalamaktır. Bir diğer ifade ile;
mühür sahibinin “onayının” kağıda aktarılmasıdır.


Slide 9

● Parmak uçlarındaki bu değişmez ve herkes için farklı olan
özellik, sahibi için doğal bir "kimlik kartı" dır.
● Bu öyle bir kart ki ; bir yerde unutulamaz, çalınamaz, eskimez,
devredilemez, sahtesi yapılamaz, “bana ait değil” denilemez…

Tüm insanların DNA’sının farklı olduğunu söylemiştik. (Tek yumurta ikizlerinin DNA
yapılarında bile farklılıklar vardır.) Bu özellik polis teşkilatı tarafından suçluyu teşhis
etmede kullanılmaktadır. Çünkü; bir insanın her hücresinin (kan, sperm, deri, dokular,
organlar, kas, beyin, diş, kemik, saç, tırnak, ter, sümük, tükürük, idrar, dışkı vs.)
DNA’sı birebir aynıdır. Olay yerinde bir örnek bulunabilirse sahibi bulunabilmektedir.

Tüm insanların parmak izlerinin farklı olduğunun anlaşılması, suçluların tespitinde
yeni tekniklerin geliştirilmesinin yolunu açmıştır… Bugün olay yerinde bulunan bir
parmak izi, bilgisayarın hafızasındaki parmak izleri ile karşılaştırılmakta ve saniyeler
içinde bu parmak izinin kime ait olduğu bulunabilmektedir.


Slide 10

● Elimizdeki kemiklerin sayısı, şekli ve konumu; “evrimle” izah
edilemez. El, mükemmel bir tasarımın sonucudur.
● Ateist bir mantıkla yaklaşıp “tesadüfen oluştu” diyen varsa;
iddiasını ispat etmesi gerekir. Bizim maddi delilimiz, matematik
biliminin “ihtimaller hesabı”dır. Bu oluşumun tesadüfen
İDEOLOJİLER,
gerçekleşebilme ihtimali 5x1020 de birdir; yani yüzde sıfırdır.

HURAFELER
BOŞ KAFA

VE SAFSATALARIN

● Eldeki kemikler tesadüfen oluşamadığına göre; bugün yaşayan milyarlarca insanın
parmak izlerinin birbirinden YAYGINLAŞMASININ
farklı olmasını, ateistler nasıl izah edecekler?
● Onlara sormak lazım; “Kim, ölmüş olanların ve yaşayanların parmak izini biliyor da;
TEMEL SEBEBİ
şu anda hamile olan milyonlarca kadının karnındaki bebeklerin parmak izlerini
BUDUR.
onlardan farklı yapıyor?” BU SORUNUN
CEVABI ATEİSTLERDE YOKTUR.

Aklını kullanmayanlar
(gaflet içinde olanlar)
ateistlerin tuzaklarına
düşerek “onların binlerce
kere çürütülmüş fikirlerini”
doğru gibi kabul ederler.


Slide 11

“İnsanın maymundan türediği”ni
savunarak “yaratılma inancı”nı
çürütmeye çalışan ateist Darwin’in
fikirleri, “her devrin dinsizleri”
tarafından (tüm fırsatlar değerlendirilerek)
“güncel” tutulmak isteniyor.

Çünkü;
günümüz materyalistleri
önder seçtikleri bu kişilerin
“teorilerini” kendilerine
“din” yapmışlardır.

“KİRLİ BİLGİLER”İ
AYIKLAYABİLMEK,

MAYMUN

“DOĞRU BİLGİLER”E
Maymun, maymun olarak yaratıldı,
maymun olarak da kalacak.
SAHİP OLMAKLA

MÜMKÜNDÜR.
İklim, beslenme vs. değişikliklerle
Kimileri de çocukların taze beynine;
“seni Allah yarattı” yerine “leylek getirdi”
fikrini sokmakla meşgul…

maymunun boyunun kısalması veya
uzaması, kemik yapısının değişmesi, onu
“maymun sınıfı”ndan çıkarmaz; hele
insan gibi özellikleri olan bir canlı haline
getiremez. Modern Genetik Bilimi, bu
konuda bize yeterince deliller sunuyor.
Evrimcilerin “saplandıkları bataklıkta
debelenmeleri kendilerini kurtarmıyor,
sadece elinden tutanları batırıyor”.


Slide 12

Daha geniş bilgiyi
● İNSAN ÖLÜR MÜ?
● KÂİNAT ve İNSAN - 2
isimli seminer konularında
verdiğimizden burada
tekrar etmeyeceğiz.

● Her yaratılan bir kurala göre hareket etmekle
görevlidir. İnsan için de kurallar vardır. İnsan,
sınırları belirlenmiş bir hayatı “imtihan için”
yaşayacaktır.
● Sınırlar “kulluk tanımı” ile çizilmiştir.
● Kulluk: (eş koşmadan) Allah’a iman etmek;
(yap dediklerini yaparak ve yapma dediklerini
yapmayarak) O’na ibadet etmektir.

● İnsanın “dünya hayatı” için gerekli her türlü “alt yapı” (kâinat / dünya / beden) ile onu kullanabilecek
“üst yapı” (akıl / irade / his vb.) Yüce Allah tarafından yaratılmış ve insanın (ruhun) emrine verilmiştir.
● Tüm alt yapı, insan için bir imtihan alanı olup, ruh hariç hepsi ölümlüdür. Kâinatın ölümü kıyamet,
bedenin ölümü ise ruhun bedenden çıkmasıdır.
● İnsan, ahiret hayatında ebedi olarak yaşatılmak için yaratılmıştır. Yüce Allah, cennet ve cehenneme
giden yolların haritasını (vahiy ile) insana göndermiş ve tercihi insana bırakmıştır.
● İnsan, tercihlerinin hesabını verecektir. Bu sebeple onun her anı (niyeti, sözleri, davranışları vb.)
ahirette “lehinde ve aleyhinde” delil olarak kullanılmak üzere kaydedilmektedir…


Slide 13

● Vahiyden, insanın tüm davranışlarının kayda alındığını öğrendik.
● Yapılan bu kayda halk arasında “amel defteri” denir.
● Amel defteri (bilgisayar lisanıyla) insanın “harddiski”dir. Bir bilgisayarın yaptığı
işlemler (ekrandan silinmiş olsa bile) “harddisk”e kaydedilir. İnsanın yaptıkları da
(sahibince unutulmuş olsa bile) “amel defteri”nde kayıtlıdır.
● İnsan hesaba çekilerken bu kayıtlar “delil” olacaktır. Buna organların şahitliği de
eklenince “mahkemenin ne kadar güçlü delillere dayanarak yapılacağı” ortadadır.

Görevli meleklerin nasıl kayıt yaptıklarını
bilmiyoruz. Çünkü, melekler bizim dışımızdaki
bir alemin varlıklarıdır. O alemle ilgili tek bilgi
kaynağımız ise “vahiy”dir. Bilgimiz vahiyle
sınırlı kalacaktır. Bir mümine düşen; “vahyin
mesajını” sorgusuz kabullenmek, doğru
anlamaya ve uygulamaya çalışmaktır.

Ateist ve yandaşı (türevi) fikir sahiplerinin
“görmediğime inanmam” tezlerine cevap
olması açısından, kendi gözleriyle gördüklerini
kendilerine hatırlatmak için “kayıt altına alma”
olayının dünyevi boyutunu ele alalım.


Slide 14

Fiziki Kayıt

Taş ve Kağıt
Bilgi ilk kez; iz yapmak şekliyle taşa,
daha sonra da kağıdın keşfiyle sayfalara
depolandı.

Kimyasal Kayıt
Kamera ve Film Şeridi
Sesli ve görüntülü kayıtın yapılabildiği
ilk sistem.
Manyetik Kayıt

Elektronik kayıt

Video Kamera ve Kaseti
Yukarıdakine göre daha küçük ve daha
kapasiteli bir sistem (CD’ye kayıt
yapanları daha da küçük)
Bilgisayar Disketi
(kapasitesini 1 birim kabul edersek)
Bilgisayar CD’si
(kapasitesi 400 birim demektir)
Bilgisayar Flash’ı
(kapasitesi 8.000 birim demektir)

Biyolojik kayıt: İnsan, bunun üzerinde çalışıyor; henüz başaramadı…


Slide 15

İlk olarak;
taşa yazarak bilgi depolayan
insan, boyu büyüklüğündeki
taşa yazdıklarını bir sayfa
kağıda sığdırmayı öğrendi.
Bugünün insanı bir
kütüphane dolusu bilgiyi
birkaç gram ağırlığındaki
CD’ye kaydedip,
saklayabilmektedir.

EŞYANIN

SIRRI

Bugünün insanı; küçük bir
düğme büyüklüğündeki
alıcılar ile elde ettiği binlerce
sabit ve hareketli görüntüyü,
küçük tırnağı kadar bile
olmayan hafıza kartlarına
kaydedip, saklayabilmektedir.


Slide 16

● Çeşit çeşit giyinmiş insanlar; yiyor, içiyor,
hopluyor, zıplıyor, bağırıyor, kahkaha atıyor…
● Düğün sahibi de “hatıra kalsın, ilerde
seyrederiz” diye “kamerayla” kayıt yaptırıyor.

KAYBOLMAZ

“İnsan hiçbir söz söylemez ki onun
yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve
kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.”
(Kur’ân 50/18)
“…İşlemiş oldukları günahtan dolayı
dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi
aleyhlerine şahitlik edecekleri günde…”
(Kur’ân 24/23-24)

● Kim “ne yedi, ne içti, ne giydi, ne söyledi
hepsi perdeye (ekrana) dökülecektir.
● Katılanlar “ben yoktum, ben içmedim, ben
söylemedim…” diyebilir mi?

İnsan; “kapasitesi sınırlı aklıyla” bunları başarabiliyorsa; tüm kâinatı yaratan
(sonsuz güç sahibi) Yüce Allah’ın “Ol” demesiyle nelerin olabileceğini
kabullenmek; “akıl sahipleri için” hiç de zor değildir.


Slide 17

“Onların hepsi de mutlaka
toplanıp (hesap için)
huzurumuza
çıkarılacaklardır.”
(Kur’ân 36/32)

KAYIT,
KULLANILMAK

İÇİN
TUTULUR

EN
DOĞRUSUNU

ALLAH
BİLİR.

“İnsan nesli” için takdir edilen zaman dolduğunda, maddi kâinat alemi de işlevini bitirmiş olur. Kâinatı
kusursuz bir şekilde yaratan ve işleten Yüce Allah, yine olağanüstü bir kapanışla (kıyamet denilen o son
günde) insan neslinin ve kâinatın maddi anlamdaki varlığına son verecektir...Ve diriliş;
RUH ÖLMEDİĞİNDEN, DİRİLİŞ BEDEN İÇİN SÖZ KONUSUDUR.
Yarattığı ruha, dünyada beden verip onu insan yapan Yüce Allah; ahirette de aynı ruha bir beden
vererek, onu (insanı) sonsuza kadar yaşatacaktır... Bunun için; ölen her insanın bütün özelliklerini bilen
Yüce Allah’ın “Ol” demesi (süreci başlatması) yeterlidir... İnsanın dünyadaki bedeni, ahirette en küçük
parçasına kadar yeniden yaratılacaktır. Örnek: Parmak izleri bile aynı olacak. (Bakınız: Kur’ân 75/4)
ÖZETLE: “Ruh yeni bedeniyle birleşecek” ve hesaba çekilmek üzere “mahşer yerine götürülecek.”

YENİDEN DİRİLİŞLE BİRLİKTE İNSANIN AHİRET HAYATI BAŞLAR
Yüce Allah, insana dünyada iken “yetki” vermiş, yetkinin “sorumluluk” doğurduğunu (sorgulanacağını)
vahiy yoluyla apaçık söylemişti... “Görmediğime inanmam diyenler” gözleriyle görür olmuşlardır.
Kendisinin maymundan gelmediğini, insan olarak yaratılıp dünyada imtihan olduğunu, şimdi hesaba
çekileceğini ve yaptıklarının karşılığını göreceğini anlamıştır. Hemen “iman etmek” istese de bunun
ona bir faydası olmayacaktır. Çünkü, ahiret hayatı; “iman ve ibadet yeri değil, hesap verme - ceza /
mükafat alma yeridir”… Dünyaya dönüp iman etmek istemesinin karşılığı da yoktur. “Kendi hesabının
görüleceği anı beklemek” zorundadır…
BU ONUN SON DERECE ZOR DURUMDA KALDIĞI DEHŞET ANLARIDIR…

Kıyamet günü yeni bedeniyle mezarından
kalkan her insanın yanına (onu tanıyan, onu
teşhis edebilen) iki melek gelecektir (Kaynak,
Kur’ân 50/21). Bu meleklerin dünya hayatında
onun amellerini yazan melekler mi, yoksa
başkaları mı olduğunu bilmiyoruz. Ancak
birinin onu Allah'ın huzuruna (mahkemesine)
doğru götüreceği, diğerinin de onun amel
defterini taşıyacağını VAHİYDEN öğreniyoruz.


Slide 18

KENDİNE
YAZIK

Ateizm’i “Bir yaratıcı gücün varlığını
kabul etmemek” olarak tanımlarsak;
ateistlerin “öldükten sonra dirilme
yoktur” görüşleri kendi açılarından
meşrulaşır. Bu meşruluk, onları
dünyaya hapseder ve yaşam
felsefeleri dünya ile sınırlanır.

EDENLER

Bu dünyaya kendini hapsedenlerin;
“materyalist / maddeci” olmaları ve
“fayda elde etmek için her şey
meşrudur” anlayışını “yol haritası”
yapmaları kaçınılmazdır.

Dünyacılar için; “hukuki ve ahlâki”
sınırlar yoktur. Bir engelle karşılaşırsa
onu aşmak için “ne gerekiyorsa yap ve
yakalanma” anlayışıyla “adamını bul,
rüşvet alanı bul,…” yollarına başvurur;
çoğunlukla da başarır. Bu başarı(!)
kendisini azdırdığı gibi, bir başkalarına
da “teşvik” olur. Toplum, böylelerinin
çoğalmasıyla bozulur…


Slide 19

Kayıt cihazları yapabilen insan vücudu, kendi organlarının davranışlarını da
kaydediyor olamaz mı? Hayır mı diyorsun?
Sen de bilirsin; duyu organlarımızın çevreden aldığı verileri beyin hücrelerimiz
kayıt altına alır; yeri geldikçe de kullanır. Diğer organlarımıza ait hücrelerde kendi
yaptıklarını kayıt altına alıyor olabilir. Örnek mi? Bilgisayar yaptığı işlemleri kendi
hafızasına kaydettiği gibi, istenilen yere de bilgi gönderebilir.

Öldükten sonra yeniden dirilmeye niçin inanmıyorsun? Sen gözle görülmeyen
“iki hücrenin rahimde çoğalarak insan şeklini alması ve dünya hayatına çıkması”nın
bir sonucusun… Ölen insanın (ister toprağa gömülsün, ister suda kalsın, ister yakılsın)
bir kısım hücreleri asla yok olmayacaktır. Bu hücrelerin taşıdığı (DNA), insanın
“tohumu” olabilir ve şartlar oluşunca çoğalarak yeniden bedenini oluşturur.
İnsanı, anne karnından “dünya hayatına” bedeniyle çıkaran;
aynı insanı, mezarından “ahiret hayatına” bedeniyle çıkarır.
Her insanın iki santimetrekarelik parmak ucuna;
silinmez çizgiler halinde “kişiye özel parmak izi”
koyan Yüce Allah, vahiy ile (1400 yıl öncesinden)
“parmak uçlarına” dikkatimizi çekiyor.

“Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.”


Slide 20

Parmak izi, “kişi hırsızlık yaparsa
kolay yakalansın” diye var olamaz.
● Parmak izinin kriminolojide kullanılması yenidir.
Bu durumda; daha önce yaşamış insanların parmak
izi olmasa da olurdu.
● Hayatında polisle hiç muhatap olmayacak
kişilerin parmak izi olmasa da olurdu.
● Dünyanın ıssız bölgelerinde yaşayıp parmak
izinden bihaber olanların “izi” olmasa da olurdu.
Başka örneklerde verilebilir.

İnsanların parmak uçları;
ilk insandan bugüne
kadar var olmasına rağmen,
sırrının çözülmesi ve
teknolojide kullanılması
“son yüzyıl”da gerçekleşti.

● Günümüzde insanın yaptığı “parmak izi okuyucusu”nu herkes bilir. “Parmak
okuyucu”ya parmağınızı koyduğunuzda cihaz parmağınızın desenlerini tarayarak
sizin “kimliğinizi” tespit eder. Yani o parmak sahibinin kim olduğu artık bellidir.
● Ahirette her insan (parmak uçlarına varıncaya kadar) yeniden var olacağına
göre, sizin parmak iziniz “sizin kimlik kartınız” olarak orada kullanılabilir.
EN
DOĞRUSUNU

ALLAH
BİLİR.

● Bilgisayar kullananlar bilirler; “Google” bir kelime yazıp tuşa basıldığında,
milyonlarca dosya taranır ve içinden ilgili dosya (binlerce olsa dahi) ekrana gelir; hem
de dünya zamanıyla birkaç saniye içinde.
● Hücrelerimizin yaptığı kayıtları kişisel dosyamıza (harddisk’e) benzetirsek, içindeki
bilgilerin taranmasının ne kadar kolay ve hızlı olacağını, beynin çalışma sisteminden
veya bilgisayar örneğinden kolayca anlayabiliriz.


Slide 21

TİK

TAK…

● Kâinatı, yaratansız ve sahipsiz kabul edenler, senin insani özelliklerini silip, seni robotlaştırmak ve
inkârcı yaparak hayvandan daha aşağı dereceye düşürmek istiyorlar.
● Her insan yaratılış itibariyle telkine açıktır ve etkilenebilir; sen de etkilenmiş olabilirsin. Kalbini ve
beynini olumlu fikirlere açmadığın için, hurafe ve safsatalar seni sarmış olabilir. Bundan kurtulmanın
yolu Allah’a ve Peygamberine (Kur’ân ve sünnete) kulak vermendir.

● Sen “maymundan türeme” olamayacak
kadar mükemmel bir canlısın.
● Hiçbir canlıda olmayan aklını
kullanarak tercihlerini bir kez daha
gözden geçir.
● Henüz iş işten geçmiş değil…


Slide 22

ÖZÜR DİLEYEBİLMEK

TÖVBE EDEBİLMEK

İnsan insana karşı hata yapınca
ondan özür dilemelidir. Özür
dileyebilmek “asil” bir davranıştır.

İnsan, mevcudiyetini ve kullandığı her nimeti
Yüce Allah’a borçludur. O’nun verdiklerine
karşı bizin şükrümüz daima yetersiz kalacaktır.
Tövbe ile arayı kısaltmamız gerekir.

ALLAH

“Allah’a inanıyorum”
demek yeterli değildir.
Bu inancın
eylemle (ibadetle)
gösterilmesi gerekir.

Mümin, Yüce Allah’ın yap dediklerini yapar, yapma dediklerini
yapmaz. Bu davranış biçimi, aynı zamanda bir ibadettir.

Mümin, insanlarla Yüce Allah’ın çizdiği sınırlar içinde ilişkiler
kurar. Bu “kul hakkına saygı” olup, aynı zamanda bir ibadettir.

Mümin, doğanın sahibi değil; kullanıcısıdır. Onu israf edemez,
kirletemez. Doğayı doğru kullanmak, aynı zamanda bir ibadettir.


Slide 23

Faydalandıklarıma teşekkürlerimle...

Mart 2010