kul hakları-2

Download Report

Transcript kul hakları-2

Mayıs 2010
“Kul Hakları”nın neler olduğunu birinci bölümde
anlatmış ve “insanların aralarındaki hukuku
çiğneyerek dengeleri bozduklarını” söylemiştik.
Sonuç bölümünde ise, “bozulan dengelerin
Ahiret Hayatı’nda düzeltilerek adaletin
sağlanacağını” söylemiş ve “nasılı” bu ikinci
bölüme bırakmıştık.
İKİNCİ
BOYUT
(Tasvir Anlatım)
İLİŞKİLER
Hayali bir isim Tanju
üzerinden anlatalım
İNSAN – YARATICI
İlişkisi
İNSAN – İNSAN
İlişkisi
İNSAN – DOĞA
İlişkisi
● Bir insan iman etmekle
Yüce Allah’a karşı görevleri
(yapması gereken ibadetler)
olduğunu kabullenir ve
gereğini yerine getirebilmek
için cabalar.
● Allah’ın kulları için vahiyle
bildirdiği kuralları (dini) hiç
kimse değiştiremez.
● Yüce Allah, kendine ait
hakları (kulunun ihmali
sonucu doğan günahları)
isterse affeder, isterse
cezalandırır.
● İnsanların birbirleri ile
olan ilişkilerinden doğan
haklara “Kul Hakları”
demiştik. Bu haklar bireyin
doğal haklarıdır ve dünya
hayatında bir başkası
tarafından yürürlükten
kaldırılamaz.
● Af etme yetkisi sadece hak
sahibine aittir.
● Yüce Allah “karşıma kul
hakkı ile gelmeyin” ikazıyla
“Kul Hakkı”nın önemini
bildirmektedir.
● Doğaya zarar vermek,
hem “ilâhi emir”e karşı
gelmek ve hem de “Kul
Hakkı”nı ihlaldir.
● Doğaya zarar vermek,
insanın kendini ve diğer
insanları cezalandırması
demektir. Örnek: Küresel
ısınmanın etkileri, hava-su
kirliliğinin etkileri, yanlış
sulamanın tuz etkileri, dere
yataklarının işgali ile oluşan
seller, çürük yapıların
enkazları altında kalmak vb.
Tanju,
vahyin emirleri
doğrultusunda
yapması gerekenleri
yaptığında sevap ( + )
yapmaması gerekirken
yaptıklarından
günah ( - ) kazanır.
Allah’ın Elçisi: “Müflis kimdir biliyor musunuz?” diye sordu. Arkadaşları: “Bizce müflis
HADİS
parası ve malı olmayan kimsedir” dediler. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi: “Şüphesiz ki
ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna
sövmüş, buna zina isnat ve iftirası yapmış, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş
ve şunu dövmüş olarak Allah’ın huzuruna gelir. Bundan dolayı, onun sevaplarından
falanca ve filanca kimselere alınıp verilir. Eğer üzerindeki borç ödenmeden önce
sevapları tükenirse, haksızlık ettiği o kimselerin günahlarından alınarak o kimseye
yükletilir. Sonra da o kimse cehenneme atılır. İşte gerçekten iflas eden bu kimsedir.”
Hz. Muhammed (sav)
Tanju,
DÜNYADAN
Dünyada iman etmiş olmanın, yaptığı ibadetlerin, insana ve
doğaya gösterdiği pozitif davranışların boşa gitmediğini, amel
defterinde “sevap” olarak kayıtlı olduğunu görür, sevinir…
AHİRETE NELER
GÖNDERMİŞ?
Bu hadisi
grafik olarak
yorumlayalım
İhmal ettiği ibadetlerin, çevresindekilere verdiği zararların vs.
“günah” olarak kayıtlı olduğunu da görür, üzülür...
Varsayalım ki sevapları fazla.
Sevinmek için erken, kul hakları hesabının
sonucunu da görmek gerekir.
Mustafa’ya
yalan
söylemişim
Ahmet’in parasını
vermemişim
Ali’ye bozuk mal
vermişim
TAKAS
ZAMANI
SEVAPLAR
BİTTİ, HÂLÂ
ALACAKLI
VAR
Fatma’ya iftira
etmişim
+BİTTİ
+++
++++
++++
++++
KUL BORCU
OLDUĞU GRUP
--------Tanju
Balkondan halı silkip,
çamaşırlarını kirlettiğim
Ayşe hanım olmalı
Bu, öğretmenlik yaparken
selam vermedi diye sınıfta
bıraktığım öğrenci mi?
Bu kişiyi
tanımıyorum çarpıp
kaçtığım arabanın
sahibi olmalı
BU KADAR
GÜNAHI NE
YAPACAĞIM?
Ve…
Diğer alacaklılar
TAKASA
DEVAM
BENDEN
Alacaklıların
ALACAKLARI
Günahları
BİTTİ ( - )
GERİYE KALAN
ALACAKLILAR
----------------- -- ----- ----
BOŞ
Tanju
ŞİMDİ BENİM
HALİM NE
OLACAK?
BOŞ
Tanju
“Kul Hakları”, Yüce Allah’ın insanlar arasında kurduğu dengenin (tabiri caizse) işaret
taşlarıdır. Kul haklarının ihlali, hem Allah’ın emrine isyan, hem de insanların temel
haklarına tecavüzdür… Yüce Allah, samimi bir şekilde tövbe eden bir müminin
“Hukukullah”dan doğan günahlarını affedeceğini bizlere müjdelerken; kul hakkını da
affetmeyeceği uyarısını yapıyor. Öyle ki; Allah kendi yolunda canını veren şehidin bile
kullara olan borçlarını affetmiyor. Allah, zulme uğrayanların haklarını zalimlerden alıp
sahibine vereceğini bildirmiştir. Yani, onları affetmeyecektir. Aksi durum; zalimi teşvik
etmek olur ki, mazlum ikinci defa zulme uğramış olurdu.
HAZZIN
BEDELİNİ
ÖDEME
ZAMANI
Yüce Allah’ın uyarılarını hafife alıp
“başkalarının nimetlerini çalanlar, onları sıkıntıya sokanlar”
haksız yere (bedel ödemeden) elde ettikleri “hazzın” karşılığını (bedelini)
hak sahiplerinin günahlarını çekerek ödeyeceklerdir.
DAHA
İŞ İŞTEN
GEÇMEDİ
“Kim bir başkasına zulmetmiş ise, başkasına ait bir hak üzerine geçmiş
ise, bu hak dolayısıyla hak sahibiyle para ve pulun geçmediği kıyamet
günü gelmeden, bu dünyada helalleşsin. Bunu ahirete bırakmasın….”
Hz. Muhammed (sav)
● Allah’a karşı “günah”
● Hukuka karşı “suç”
● İnsanlara karşı “Kul Hakkı”
MÜSLÜMANIN
HALİ
Yabancı bir ilim adamı, İslâm Dini’ni inceleyip Müslüman olur ve
İslâm ülkelerine gezmeye gider. Gittiği yerlerdeki Müslümanların
davranışlarını, ticari ahlâklarını gözlemler ve hiçte memnun kalmaz.
Çünkü, “İslâm’ın söylemiyle Müslümanların yaşantısı birbirinden
farklıdır”. Yeni Müslüman olarak kendisini tebrik edenlere: “İyi ki
sizleri görmeden Müslüman oldum. Bu yaşantınızı daha önce
görseydim, Müslüman olmakta zorlanabilirdim” der.
ÖNEMLİ BİR TESPİT…
TELAFİ
EDİLEBİLİR
● İnsan denilen canlının davranışları, yaratılışıyla birlikte kendisine verilen
“insani özelliği” veya “hayvani özelliği”nden hangisini öne çıkardığına bağlıdır…
● İnsana “yetki” verilip “sorumluluk” istenmesine rağmen; insanın yetki kullanıp,
sorumluluk taşımak istememesi onu fiziki olarak insan olmaktan çıkarmaz; ama,
onu (ahlâken) hayvandan daha aşağı dereceye indirir.
● Her davranışın “mükâfat veya ceza” olarak bir karşılığının olması, adaletin
gereğidir.
Bugün yaşanan ahlâk, genel ahlâk olarak tanımlanıyor ve yapılanlar yadırganmıyor.
Peki, bu ahlâk doğru bir ahlâk mı? Bu ahlâk anlayışının bireyleri ne hale getirdiği
ortada iken, doğru bir ahlâk olarak kabul edilebilir mi?
● Unvanları arkasına gizlenip “güzel kavramları” dejenere
edenlerin olduğu
● Ülkeyi yolsuzluklar cenneti haline getirmek isteyenlerin
“örgütlenebildiği”
● Ürettiğinden daha çoğunu tüketenlerin “kıyak istediği”
● Köşeyi dön de nasıl dönersen dön anlayışının “akıllılık”
kabul edildiği
● Herkesin birbirine “zarar vermeyi” kahramanlık saydığı
● Herkesin bir şekilde “yalan” söylediği…
TERCİH-SONUÇ
İLİŞKİSİ
BİR
TOPLUMDA
HARAMLAR, HARAMLARI GETİRİR.
ÇÜNKÜ; KUL HAKLARI AYAKLAR ALTINDADIR…
İNSANIMIZA NE OLMUŞ?
● Milli hafızası silinmiş olanlar, toplum içinde hiçbir kural tanımadan (sorumluluk
taşımadan) yaşamak istiyor. Kuralsız yaşamaları kendi nefislerinin hoşuna gidiyor
olabilir; ancak, topluma zarar vermelerine ne demeli?
● Bazıları da bir yandan Müslüman olduğunu söylerken, diğer yandan İslâm dışı
bir hayat sürüyor. Hatta; bilerek- bilmeyerek İslâm’ın ilkelerine karşı çıkıyor.
● Bu coğrafyanın Müslümanı, İslâm’ın özelliklerini taşıyor
olmalıyken, tarihinin hiçbir döneminde bugünkü kadar İslâm
ahlâkından uzaklaşmadı…
ANALİZ SONUCU: “ETİKET AYRI, MAL AYRI…”
● Toplum bugünkü dağınık haline bir günde gelmedi. Birileri
batının değerlerini topluma dayatarak bizi bugünlere getirdi.
Onların yeniliği (ahlâksızlığı) bugünün ahlâkı oldu.
● Bugün yeniden dirilme günüdür. Dirilme, yitiğimiz değerlerin tohumlarını
hayatımıza dikmekle olur.
● Unutmayalım ki bu yenilik, yarının alışkanlığı (ahlâkı) haline gelecektir.
● Genel ahlâkı İslâmlaştırmanın (Kul Haklarına uymanın) yolu budur.
● Bireyin ve neslin kurtuluşu buradadır.
TEKLİF EDİLEN: “YENİ BEZE, YENİ RESİM”
Huzurlu bir ortamda yaşayıp geleceğe umutla bakabilmek için, herkesin
belirlenmiş bir “hak- hukuk” kavramına saygı göstermesi ve uyması gerekir.
Bunun tersi; herkesin kendi hukukunu ilân etmesidir ki, sonuçta kaos doğar.
İnsanı yaratan Yüce Allah, yarattığı kulunun zayıf ve üstün yanlarını en iyi bilendir.
O, kulunun nerelerde hatalar yapacağını bildiğinden vahiy (Kur’ân) yoluyla uyarılarını
yaparak “Kul Hakları”na ait “Hukuk Kuralları” koymuştur.
Kurallara uyulup uyulmamasının Yüce Allah’a bir fayda ve zararı yoktur. Kurallar,
insanın mutluluğu için vardır.
Ortalama ömrü 60-70 yıl olan insan, hayatını şu veya bu şekilde tamamlayacak
ve ölecektir. İnsan; ömrünü ilâhi kurallara uyarak tamamlarsa, kendi görevini
yapmış (imtihanını başarmış) olur.
Kur’ân ve Sünnetin “Kul Hakkı” olarak tanımladığı
“Haklar Listesi”ne aşağıdakiler de dahildir.
● Fakirin gözetilmesi
● Borçlu olanlara karşı anlayışlı davranılması
● Ölçü ve tartıya dikkat edilmesi
● Gasp - hırsızlık - hile yapılmaması
● Emanete ihanet edilmemesi
● Nazik, güler yüzlü olunması, kötü niyet beslenmemesi
● İftira - gıybet edilmemesi, kötü lakap takılmaması
● Kişinin taciz edilmemesi, kişiye eziyet edilmemesi
● Ve diğerleri…
İslâm bireyselliği değil, toplumsallığı öne çıkararak, birlikte huzur içinde
yaşamanın kurallarını koymaktadır. Kim için? Elbette akıllı insanlar için…
BU KURALLARA UYMANIN KİME NE ZARARI OLABİLİR Kİ?
Doğruyu öğretir, doğruyu istememizi sağlar.
İyiyi talep etmemizi teşvik eder.
Sevgiyi teşvik ederek, zulmün önünü keser.
İnsanlığa faydalı olmayı öğretir.
Bu diğer şahısların da yararınadır.
İslâm dini, mensuplarının bireysel olarak birbirlerini sevmelerini
ve saymalarını (kardeş olmalarını) ister. Kardeşlik anlayışının
hakim olduğu böyle bir toplumda huzur ve güven kendiliğinden
oluşur; bundan herkes faydalanır.
■ İslâm’ı yaşayabilmek için önce onu her yönüyle tanımamız gerekir. Vahyin son dini İslâm’ı
“taklidi” değil, “tahkiki” açıdan bakarak anlamaya çalışmalıyız.
■ İslâm ahlâkı penceresinden hayatımızı (niyet ve davranışlarımızı) gözden geçirmeli ve
var olan hatalarımızı en aza indirmek için tedbirler aramalıyız.
■ Doğruluk ve dürüstlük ilkelerinden (adaletten) asla taviz vermemeliyiz.
■ Her doğruyu her yerde söylemekte zorlanabiliriz; ancak, her söylediğimiz doğru olmalıdır.
■ Yüzleri- binleri değil, sadece kendi çocuklarımızı eğitebilirsek, toplumu da etkilemiş oluruz.
DÜN
Dün geçmiştir… Geri getirilemez,
geriye gidip düzeltilemez. Düne ait
ne tür hatalarımız varsa tövbe
etmekten başka çaremiz yoktur.
“Bütün insanlar hata eder,
hata edenlerin en hayırlısı ise
tövbe edenlerdir.”
(Hadis)
BUGÜN
Bugünü yaşıyoruz… Bugünün
hatalarını telafi edecek yarınımız
olmayabilir. Bu sebeple hata
işlemeye devam etmek akılsızlıktır.
Olmamız gereken yerde,
yapmamız gereken duruşu
sergileyelim.
YARIN
Yaşayanın yarın garantisi yoktur.
Yarınımız mezar veya mahşer yeri
olabilir. Orasının azap yerimiz
olmaması, bugüne bağlıdır…
“Akıllı kimse, dünyada iken
kendini hesaba çekip
ölümünden sonrası için
hazırlık yapandır.”
(Hadis)
Faydalandıklarıma teşekkürlerimle...
Mayıs 2010