Slayt 1 - Erim SEVER
Download
Report
Transcript Slayt 1 - Erim SEVER
“NİYE BEN?” DİYEN HERKES İÇİN
Brenda, yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir
kadındı. Bir gün cesaretini toplayarak bir grup
tırmanışına katıldı.
Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik,
büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına
rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini taktı, ipi
yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı.
FOR EVERONE WHO SAY “WHY I”
Brenda, she is a woman who wants to climb the brae. She
decided to attend a group of climber. When they approached
the near their target, they meet a huge escarpment. Although
this difficulty, Brenda has mettle. She took her seatbelt and
rope then she started to climb through brae.
Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslenebileceği bir
oyuk buldu. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda
ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi.
Aniden boşalan ip, hızla Brenda’nın gözüne çarparak
lensinin düşmesine neden oldu.
A while later, she took a breath. When she stay
there with her rope on the rocks, one of her friend
who took the rope strongly, suddenly dropped the
rope and it hit her face then she recognized that
loosed her eyes lens.
Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkansızdı.
Lens, yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda
artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini
bulması için Allah’a dua edebilirdi yalnızca... Ve içten içe
düşünüp dua etmeye başladı. “Allah’ım! Sen bu anda
buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her
bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de
biliyorsun. Onu bulmama yardım et.”
The lens was very small and absolutely difficult to find it.
The lens dropped down and she could see with difficulty
now. Without hope, Blenda think to pray God because
there was no choose to do something different. She
started with emotionally “ oh my Lord! Right now I am
sure that you can see all of the mountains. Each stones
and leaves on the mountains as you know. And I am sure
that you know where is my lens, please bring it to me my
compassionate Lord”
Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde,
tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler.
İçlerinden biri “Aranızda lens kaybeden var mı?” diye
bağırdı.”
Through the path they came down. When they came
down, they saw a new group which is want to climb
same way.
Somebody shouted them “Is there anybody who
loosed his lens?”
Brenda’nın sonradan öğrendiğine göre, lensi
bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe
yavaşça kayanın üzerinde hareket edip
parlayan lens kızların dikkatini çekmişti.
According to the lens finder, an ant was
carrying the lens and it was moving very
slowly. When the ant stay up to rock the lens
was lightening. Then one of the girl in the
group recognized that was a lens the ant
carrying it.
Eve
döndüklerinde
Brenda
lensini
nasıl
bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü
olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca
resmi çizerek karıncanın üzerindeki baloncuğa
şunları yazacaktı:
“Allah’ım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu
yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin
sadece bunu taşımamsa, senin için taşıyacağım...”
When they turn back home, she would say to her father and as a
cartoonist father would do some cartoons and write something
about this story on the ant.
He wrote on it as a follow;
“Oh My Lord, I don’t know why I am carrying this strange thing
because I can’t eat it and almost too heavy to carry it. However, if
you order to carry it, I would carry it.”
“BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM” demeyin...
Don’t say “Why I am carrying this” …