Aile İçi İletişim

Download Report

Transcript Aile İçi İletişim

Yrd. Doç. Dr. Emine Uçar İlbuğa
Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi
Radyo TV Sinema Bölümü
Aile İçi İletişim
1-Çocuk ve Aile
2-Karı-Koca ve Aile
Aile İçinde Karı-Koca olmak




Kadın ve Erkek bir çift olarak ortak bir
çocuk dünyaya getirdiklerinden çocuk için
ebeveyn olmaktadırlar.
Aile her zaman kendi içinde yasal kuralları
olan ve kendi dinamikleriyle ayrı ayrı ele
alınmalıdır.
Öncelikle karı ve koca arasındaki ilişki
resmi olarak bozulmuşta olsa, ebeveyn
düzlemindeki ilişki hep devam etmek
durumundadır.
Çünkü eşler her zaman çocuklarının ailesi
olmaya devam ederler.
Kuşaklararası Sınır





Önceleri çocuklar ve aileleri arasında büyük bir
mesafe vardı.
Anne-baba ve çocuk ilişkisinde baba otoritesi
keskin ve çocukların büyükleri ile ilişkilerinde
beklentiler farklıydı (saygı anlayışı, otorite vs.)
Günümüzde ise ailelerin ilgileri ve duyarlılıklarının
merkezi çocuk merkezli bir dönüşüme uğradı.
Ailenin güvenliği ve korunmasının teminatı olan
sınırlar çok belirgin bir şekilde çizildi.
Çünkü ailenin işlevi bu şekilde algılanmaktadır.
EBEVYNLER


çocuklara karşı her zaman aynı
şekilde hareket etmeyebilir
ya da çocuk eğitimi ve çocukla
ilişkilerinde anne ve babalar her
zaman hemfikir olmayabilir.
Anne ve baba,




her ikisi de çocuklar için ailede hissedilir
ve angajedirler.
Böylece babanın varlığı ve annenin
olağanüstü ilgisi çocuk için aile alt-yapısını
anlamlı kılar.
Eğer aileler karşılıklı olarak dayanışma
içinde olurlar ve tüm farklılıklarına rağmen
birbirlerinin arkasından hareket
etmezlerse,
çocukları için güvenilir bir ortam yaratırlar
ve onlara huzurlu bir ortam içinde büyüme
şansı sağlarlar.
Gizli Bohça Olmamalı




Eğer partnerler birbirlerini yalnız bırakmaz ve
birlikte sıkı bir bağ oluşturabilirlerse, aile
düzleminde bir devamlılık ve sükunet hissedilir.
Burada eşler arasında ve aile düzeyinde anlamlı bir
ilişki vardır.
Aile içinde aile üyelerinden biri çocuk ile daha sıkı,
daha yakın bir ilişki kurarsa, kuşaklar arası sınır
yaralanır ve aile içinde gizli bir bağ ya da koalisyon
oluşabilir.
Bu bağ eğer aile içinde ‘anne oğul’, ‘baba kız’ gibi
cinsiyetler arasında ve çok keskin bir yapıda
gelişirse bu aile için yıkıcı bir durum oluşturur.
Partnerlerden birinin çocukla sıkı
bağ kurması




Bu ilişki, yetişkin birey olduklarında kızlar için
‘örnek baba’ erkek çocuklar için ‘örnek anne’
üzerinden partner arayışı sorununu beraberinde
getirmektedir.
Bu bağ, aile düzleminde hem kardeşler hem de
eşler arasında bir çatlamaya neden olabilecektir.
Çünkü partnerlerden biri kendisini duygusal
olarak diğerine kapatmaktadır.
Çocuk ise çoğu zaman anne ve baba arasındaki
ilişkinin bozulduğunun farkında değildir.



Baba ve oğlu, anne ve kızı arasında derinlere
inen çelişkiler ve çatışmalar yaşanmaktadır.
Erkek çocuk anne tarafından ‘en iyi erkek’ ya da
kızlar babaları tarafından ‘en iyi kadın’ olarak
ifade edilmekte ve bu yönde onlara bir misyon
yüklenmektedir.
Burada hem kız hem erkek çocuklar aileleri
tarafından kendi hayallerindeki kadın ve erkekler
olarak idealleştirilmekteler ve çocukların kendi
kimlik ve kişiliklerinin önüne geçilmektedir.
Anne ve babaların çocuklar için
ulaşılabilirliği


Birçok araştırma çocukların aile içinde hem anne hem
de babalarıyla iyi ilişkiler içinde büyümeleri
gerektiğini göstermektedir.
Özellikle anne ve babalar ayrıldığında yaşanılan
sorunlar iki boyutlu bir gelişme göstermektedir:

1- genellikle çocuklarından ayrı yaşayan babalar
çocuklarıyla ilişkilerini daha da artırmakta,

2-en çok rastlanılan biçimiyle annesiyle kalan
çocuğundan baba tamamen uzaklaşmaktadır.

Böylece eşler arasında yaşanılan bir tatsızlık, aile
düzlemindeki güven ve sadakati de tamamen ortadan
kaldırmaktadır.

Oysa çocuk için anne ve baba hep
ebeveyndir:




Çocuk özellikle anne ve baba ayrıldıktan sonra her
ikisine de ihtiyaç duyar.
Eğer anne ve baba ayrıldıktan sonra çocuklarıyla
güvenli bir ilişki sürdürmeye devam ederlerse,
ayrılık sorunlu bir durum oluşturmaz.
Tabii ki ailenin dağılması çocuklar için geçici bir
öğrenme zorluğu, davranış bozuklukları gibi
sorunları ortaya çıkarabilir.
Ancak aile üyeleri mantıklı olarak bu krizi aşmayı
dener ve kısa süre içinde toparlanarak, çocuklarına
güven ve her zaman onun yanında olacaklarını
hissettirebilirlerse bu sorunlar daha kısa zamanda
çözümlenebilir.
Çocuk ve aile üyeleri arasındaki
iletişim sorunları






yalnızca anne ve babanın ayrılmasıyla
ilişkilendirilemez.
Birçok ‘baba’ çocuklarını yalnızca hafta sonları
görmektedir.
Bu sınırlı günlerde baba, yorgun, stresli ve çocuklara
karşı anlayıştan uzak bir davranış
sergileyebilmektedir.
Ya da çoğu zaman anne ve çocuk yalnız
yaşamaktadır.
Evde çocukla geçirilen zaman yaratıcı, doyurucu
olmaktan öte, televizyon izleyerek ya da bilgisayar
önünde pasif birliktelikler içinde geçmektedir.
Anne ve Baba Olarak Aile


Eşler arasındaki aşk tüm aile üyelerinin
huzur hissettikleri aile ortamının
yaratılmasını garanti eder.
Evliliğin stabil olması, bu huzurun
yaratılmasına ortam hazırlar.
Önceleri evlilik faktörünü oluşturan neden
yalnızca aşk ile sınırlı değildi:




Dünya görüşü, ekonomik nedenler, toplumsal
koşullar evlenme kararında etkili olmaktaydı.
Bugün için bu etkenler giderek anlamını
kaybetmeye başladı
(kadınların ekonomik bağımsızlığı, ailelerin
küçülmesi, göç, küreselleşme vs.).
Ailenin oluşması yani evlilikte etken günümüzde
belirgin bir şekilde partner arasındaki aşkın
varlığı ve devamlılığıyla sıkı sıkıya bağlıdır.
Ancak deneyimlerin gösterdiği
şey:
-Eşler arası ilişki tıpkı bir çiçek yetiştirir gibi
ince bir duyarlılık ve bakım gerektirmektedir.
-Çiçeklerin solmaması için belli aralıklara
sulanması gibi ilişkilerinde taze tutulması
için çaba ve özen gerekmektedir.
İlişki nasıl korunur ve
beslenir?
1. karşılıklı olmak
Uzun vadeli bir birliktelik için



Özerklik ve bağlanma
Belirleyici olmak kadar etkilenmeye
de müsaade etmek
Vermek ve almak
Özerklik ve bağlanma:




bir ilişkide ‘ben’ ve ‘biz’ in ilgileri
arasında eşitlik
‘kök salma’ ‘ihtiyacımız ‘biz’i
‘uçmak’ ihtiyacımız, bireysel
alanımızın özerklik deneyimlerini
doldurmalıdır.
Her ikisi de günümüz partnerleri için
çok önemli koşul olmaktadır.
Aile deneyimlerinin belirleyiciliği


Aile içinde partnerlerin yetiştikleri
toplum ve aile yapısı kadın ve erkek
rollerine ilişkin geleneksel deneyimler
tek yönlü rol dağılımını
olağanlaştırmaktadır:
Çalışan da olsa, eş ile ilişkisinde, aile
ve ev içi işlerde her zaman kadın
sorumlu olmaktadır.


Buna karşın erkek hem işte hem de
iş dışı yaşamında çok daha fazla
özerkliğini koruyabilmektedir.
Bu durum partnerlerde, çoğu zaman
kadınlarda bu rolün kabul
edilmemesi, bu durumdan hoşnut
olunmaması nedeniyle ilişkiyi
tehlikeye sokmaktadır.
partnerlerden her ikisi de




kendi özerkliğini çok net bir şekilde
ilişkilerinde ön plana çıkardıklarında
birlikteliklerin kırılması söz konusu olur.
Ya da partnerlerin karşılıklı olarak özgür
alanlarına ya da özerkliklerine izin
vermemeleri durumunda;
depresyon, mutsuzluk,
karşılıklı çatışma gibi dışa vuran bir takım
sorunlarla ilişkinin yıpranmasına neden
olur.
Belirleyici olmak kadar belirleyiciliğe de
müsaade etmek gerekir





Burada bir yandan birinin üzerinde etki ederken aynı
zamanda başkası tarafından da etkilenmeye açık olmak
gerekmektedir.
Yalnızca belirleyici olmak, her zaman benim dediğim
olacak anlayışı bir gün bu güce karşı çıkılacağını da
düşündürmelidir.
İlişkide her zaman bir etki ve etkilenme sürecine olanak
tanınmalıdır.
Para, meslek, toplumsal konum erkekte toplandığında,
kadın için spesifik güç alanları olarak, çocuklarla
kurulan ilişki, duygusal yeterlilik, fiziksel çekicilik gibi
durumlar önem kazanabilmektedir.
Vermek ve almak








Karşılıklı alışveriş.
Bir ilişkide eğer partnerlerden birisi sürekli alıcı,
diğeri verici konumundaysa alanın vicdanen rahatsız
olacağı ya da veren tarafın kendisinin
sömürüldüğünün hissedeceği bir gün kaçınılmazdır.
Bu durum aile içinde çocuklar ile ilişkilerde de
belirleyici olmaktadır.
Verme ve alma durumları karşılıklı bir duyarlılık ve
ilgiyi de ortaya çıkarabilir.
Saygı duymak, değer verilmek, aile bağı, ilgi…
Bu durum ise birliktelikleri besleyen ve devamlılığını
sağlayan bir itici güç oluşturur.
Olumlu olmak
Olumsuz olmak aşkı öldürür



Partnerlerden birinin ötekini davranışları,
tutumları nedeniyle sürekli eleştirmesi ya da
başkalarıyla değerlendirmesi, karşılaştırma
yapması.
Bu yönde yapılan eleştiriler ise hiçbir zaman
davranış değişikliğine neden olmamakta, aksine
ciddi çatışmaların nedeni olmaktadır.
Ayrıca giderek pozitif şeylerin yerini negatif
durumlar almakta ve bu durum yaşantımızın
gidişatında da belirleyici olmaktadır.





Hayattan zevk alamama, sürekli bir
memnuniyetsizlik, hoşgörüsüzlük.
Bu durum eşler arasındaki ilişkide
de önemli bir ayrım noktası
olmaktadır:
“Sen ne anlarsın”
“Hep aynı şeyi yapıyorsun”
“üstüne biraz çeki düzen ver”
“Neden öyle giyindin”
Oysa,
mimikler, bakışlar ve sözcüklerle
partnerlerimizle olumlu duygulanımları,
paylaşsak:
 “Dün çok güzeldin”
 “Bu elbiseyle daha bir hoş görünüyorsun”
 “teşekkür ederim, bana çok yardımcı
oldun”
Burada önerilen olumlu davranmaktan kasıt
“hayat çok kötü giderken, gerçekleri
tamamen saklayarak mutluluk oyununun
oynanması değil.

Birlikte büyürken keşfetmek





Karşılıklı birbirini tanımak,
Anlamak
İlişkinin beslenmesi,
ortak ilgi alanları oluşturmak,
Birlikte yaratmak…
Aile Bağları




Aile ile ilişkilerde (kadın ve erkek)
Sınırlar,
davranışlar,
beklentiler.
İlişkide krizleri şansa çevirebilmek





Hastalık,
Kaza,
Sadakatsizlik,
Vefa…
Çocuk sorunu (eğitim, farklı
anlayışlar…)
teşekkürler