CHARLES BUKOWSKI 1920-1994 Dünya, yazarların yokluğuna, kanalizasyonların yokluğundan daha çabuk alışır. Siz dünyayı kurtarın. Ben de nasıl kurtardığınızı yazayım. Kapitalizm komünizmi yendi. Şimdi de kendini yemekte … İnsanların yanında.

Download Report

Transcript CHARLES BUKOWSKI 1920-1994 Dünya, yazarların yokluğuna, kanalizasyonların yokluğundan daha çabuk alışır. Siz dünyayı kurtarın. Ben de nasıl kurtardığınızı yazayım. Kapitalizm komünizmi yendi. Şimdi de kendini yemekte … İnsanların yanında.

CHARLES
BUKOWSKI
1920-1994
Dünya, yazarların yokluğuna,
kanalizasyonların yokluğundan
daha çabuk alışır.
Siz dünyayı kurtarın.
Ben de nasıl kurtardığınızı yazayım.
Kapitalizm komünizmi yendi.
Şimdi de kendini yemekte …
İnsanların yanında mutlu değilim.
Yeterince içersem kayboluyorlar.
Hayata bir daha gelsem
kedi olmak isterdim,
bütün gün yer içer
kıçımı yalayıp uyurdum.
Yazar olmak, enfes güzellikte
bir kadınla sevişip üstüne
para almak gibi bir şey …
Boru çalan biri tarafından uyandırılmak istemiyordum. Arkadaşlık edip
çarşı izinlerinde birlikte içki içeceğim, ranzamda sırt üstü uzanıp gülünç
olmayan, aşikar ve belden aşağı fıkralarını dinlemek zorunda kalacağım
bir grup gürbüz abaza amerikan futbolu hastası besili otuzbirci sevimli
korkak pembe tenli osurukçu Amerikalı ile aynı barakada yatmak
istemiyordum.
Askeriyenin insana batan battaniyelerini, üniformalarını ve insanlığını
istemiyordum. Onlarla aynı yere sıçmak, aynı yere işemek, aynı orospuyu
paylaşmak istemiyordum. Ayak tırnaklarına bakmak veya eve yazdıkları
mektupları okumak istemiyordum. Tek sıra yürürken önümde kıçlarını
görmek istemiyordum.
Arkadaşlık kurmak istemiyordum, düşman edinmek istemiyordum.
İstemiyordum işte, ne onları, ne de yollarını.
Öldürmenin veya ölmenin fazlaca bir önemi yoktu.
Bir şiir dinletisi sunmak üzere San Francisco’ya uçuyorum.
Adım Henry Chinaski, şairim. Derinim. Muhteşemim. Taşak.
Evet, doğru, taşaklarım muhteşemdir.
Saçımı taradım
keşke yüzümü de tarayabilseydim.
İnsan; Geçmişin hasretçisi,
geleceğin özlemcisi,
yaşadığı anın şikayetçisidir..
Hayat öyle lanet bir şey ki;
sustuğunda konuşmadın diye pişman eder,
konuştuğunda ise susmadığın için kahreder.
Eğer iki kişi arasında kalıyorsanız;
ikinciyi seçin.
Çünkü birinciyi gerçekten sevseydiniz,
ikincisi olmazdı.
Basit erkek, bütün kadınlara güzelsin demeyi tercih eder.
Basit kadın buna inanır,
zor kadın güler ve geçer … hayat devam eder.
İnsanların, senin hakkında ne düşündüklerini önemsemeyerek,
ömrünü uzatabilirsin mesela.
Tabi ki bir insanı sevebilirsiniz,
eğer onu yeterince tanımıyorsanız.
İnsanların size karşı olması
diye bir şey yoktur dostlarım,
onlar sadece kendilerinden
yanadırlar, o kadar.
Dünyadaki en saf insan olduğunu iddia eden kişiler,
aslında şeytana danışmanlık yapabilecek kapasitede kişilerdir. Unutmayın .
Kadın olsam
hayat kadını olurdum.
Sizi bilmem ama
ben her sabah
ayakkabılarımı bağlamak
için eğildiğimde
tanrım yine mi
diye geçiririm içimden.
Tanrı’nın nerde olduğunu
bilmek istiyorsan
ayyaşa sor.
Sığınak çukurlarında
melek bulunmaz.
Hayat ile sanat arasındaki fark, sanatın daha katlanılabilir olmasıdır.
Yaşayan bir amerikan ayyaşı
ölü bir yunan tanrısından
daha çok ilgilendirir beni.
Hiçbir şey gerçek kadar sıkıcı olamaz.
Hemen herkes dahi doğar,
geri zekalı olarak gömülür
Egemenlik gerçekten milletin olduğunda
hükümetlere gerek kalmayacak;
o zamana kadar boku yedik.
Entellektüel, basit bir şeyi karmaşık
söyleyebilen kişidir;
sanatçı ise
zor bir şeyi kolay söyleyen …
Bazen hepimiz bir filme hapsolmuşuz
hissine kapılıyorum…
Repliklerimizi biliyoruz, nereye doğru
yürüyeceğimizi biliyoruz,
nasıl oynayacağımızı biliyoruz,
sadece kamera yok… Yine de çıkamıyoruz
filmin içinden! Ve film kötü.
Bir keresinde adamın birinden Shakespeare sevmediğimi yazmaya
hakkım olmadığını anlatan uzun ve öfke dolu bir mektup almıştım.
Gençler bana kanıp Shakespeare okuma zahmetine bile girmeyeceklerdi,
böyle bir konum almaya hakkım yoktu … sayfalarca bunu söyleyip durmuştu.
Cevaplamadım. Ama burda cevaplayacağım.
Sittir git lan. Ben Tolstoy da sevmem …
Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi,
makbul biri değilim.
Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi.
İyi işleri olan sinek kaydı traşlı, kravatlı
tiplerden hoşlanmam.
Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık,
usları kırık, yolları kırık adamları.
İlgimi çekerler.
Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar.
Adi kadınlardan da hoşlanırım;
çorapları sarkmış, makyajları akmış,
sarhoş ve küfürbaz kadınlardan.
Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni.
Serserilerin yanında rahatımdır,
çünkü ben de serseriyim.
Kanun sevmem, ahlak sevmem,
din sevmem, kural sevmem.
Toplumun beni şekillendirmesinden
hoşlanmam.