Nisan 2012 İç dünyasında “denge” kuramayanların davranışları, rüzgâr önündeki kuru yaprağın hareketi gibi değişkendir. Bilgide yetersizlik, çevresindeki sapkın insanların etkisi, nefsi ve şeytanı.

Download Report

Transcript Nisan 2012 İç dünyasında “denge” kuramayanların davranışları, rüzgâr önündeki kuru yaprağın hareketi gibi değişkendir. Bilgide yetersizlik, çevresindeki sapkın insanların etkisi, nefsi ve şeytanı.

Nisan 2012

İç dünyasında “denge” kuramayanların davranışları, rüzgâr önündeki kuru yaprağın hareketi gibi değişkendir.

Bilgide yetersizlik, çevresindeki sapkın insanların etkisi, nefsi ve şeytanı onu bir tarafa yönlendirirken; örf, bilgi, dini inancı, dostları ve kanunların caydırıcılığı da onu bir başka davranışa yönlendirir.

Böylelerinin “hayat tarzları” kırık çizgi üzerinde yürüyen insana benzer…

BİR O TARAFA, BİR BU TARAFA…

Böyle geçen bir ömre diyebiliriz.

BİR O TARAFA BİR BU TARAFA

● İnsan, robot gibi (bir programa uygun) davranış göstermez. O, çeşitler içinden kendince birine karar verir; veya, kendisi seçenek üretir… ● İnsan, “iyilik ve kötülük” üretebilme kapasitesine sahiptir. Ürettikleri (toplamda) kendisinin karakterini oluşturur. Özetle; insan, tercihleriyle “melekleşir” veya “hayvanlaşır”.

DOĞRU TARAF NERESİ?

● İnsanın bilgisi, çevresi, inançları, nefsi ve şeytanı tercihlerinde etkendir.

● Çünkü insan, etkilere açık bir canlıdır. Öyle olmasaydı insanın imtihanından söz edilemezdi… ● Ve insan pozitif veya negatif etkilerin tesiriyle verdiği kararlarla “ BİR O TARAFA BİR BU TARAFA ” gider.

Bir doğrultunun herhangi bir noktasını başlangıç noktası (0) kabul ederek; bir ucuna “ok işareti” konulursa “pozitif değerler (yön)” belirlenmiş olur. Bu kabule bağlı olarak ters yönde kalanlar “negatif değerler” olmak zorunda kalır. Demek ki, matematikte “pozitif yön” kalem kimin elinde ise onun yapacağı bir tercihtir… Soru şu: GÜNLÜK HAYATTA DOĞRUYU “KİM NEYE GÖRE” BELİRLEYECEK?

ÖRNEKLER ÜZERİNDEN CEVAP ARAYALIM

1

HRİSTİYAN Bir Hristiyan için domuz eti bir besindir ve her şekliyle tüketilebilir. Çünkü; adına din dediği inancında “domuz eti yasağı” yoktur. Bir Hristiyan için domuz eti yemek değil, yasaklamak yadırganır.

HRİSTİYANIN DOĞRUSU BUDUR.

DOMUZ ETİ YEMEK

MÜSLÜMAN Bir Müslüman için domuz sadece bir hayvandır, besin kaynağı değildir... Çünkü; onun dini islâm’da “domuz eti” yasaklanmıştır. Dünyanın en leziz gıdası da olsa (ki değildir) yenilemez. MÜSLÜMANIN DOĞRUSU BUDUR.

ÖRNEKLER ÜZERİNDEN CEVAP ARAMAYA DEVAM EDELİM

2 

İnsan çevresindekilerin “yaşayış biçimlerinden” bir şekilde (az veya çok) etkilenir. Bu sebeple kişinin nasıl bir çevrede yaşadığı kendi geleceği için çok önemlidir.

Bir çevre düşünün ki “her tür olumsuzluk” normalleşmiş, “hayat tarzı” olmuş.

Böyle bir çevrede büyüyen birinin “cinselliğin esiri” olmaması ve bunu dışa vurmaması düşünülebilir mi?

Bu kişi başını, bacaklarını ve kollarını herhangi bir sebeple kapatma gereği duymuş olsa bile… “ZIP ZIP HAYAT”A AİT ÖRNEK İNTERNETE DÜŞMÜŞ BİR RESİM

İnandığını sanıp “neye inandığını bilmeyen” birinin yaşantısı sınır tanımaz “zıp zıp hayat”tır…

Dinini sadece “baş örtüsü”ne indirgeyerek “din işi tamam” diyenler; hayatının ve vücudunun kalan kısmını “oyuna oynaşa” ayırarak cinselliği (hem de sokakta) yaşamak isteyebilir. Bir kere çizgi geçildi mi orada durulmaz. Örnek isteyenler çevresine baksın. Kişiliği oturmamış olanlar “başkasının doğru bildiği yanlışları” kendi doğrusu haline getirerek kendine “yaşam tarzı” oluşturur.

ÖRNEKLER ÜZERİNDEN CEVAP ARAMAYA DEVAM EDELİM

3 

Bu toplumun çoğunluğu öyle veya böyle İslâm diniyle irtibatlıdır. Böyle bir ortamda büyüyenlerin dinin tanımladığı “doğru ve yanlışlar” dan bazılarını bilmesi gayet normaldir.

Yine bu toplumun çoğunluğu Allah’a inanmakla birlikte İslâm’ın emir ve yasaklarının çoğuna uymamaktadır. Namazdan örnek verirsek: Cuma namazı ve/veya Bayram namazı kılanların çoğu beş vakit namaz kılmamaktadır.

“ZIP ZIP HAYAT”A AİT ÖRNEK En azından bu namazları kılarak “namazla bağını koparmamak”… ÖĞLEN NAMAZ AKŞAM İÇKİ Bu da bir tercihtir.

İçki içilen bir ortamda büyüyen kişi (genelde) alkollü içecekle tanışır ve az veya çok içmeye başlar.

Onun içiyor olması dostlarınca(!) yadırganmaz, desteklenir.

Bir destek de şeytandan gelir. Şeytanın “haz almalısın” telkini nefsine hoş gelir ve mantığı onu “Hem içerim hem de namaz kılarım” noktasına getirir. Hazırlanan bu alt yapı ona içkiyi meşrulaştırır. Öğlen Cuma namazı aynı gün akşamı içki… Tam bir parçalanmışlık.

ÖRNEKLER ÜZERİNDEN CEVAP ARAMAYA DEVAM EDELİM

4 

Çok katlı yapılarda birilerinin pencereden veya balkondan dışarıya sofra bezi silkelediğini sık sık görürüz, duyarız.

Ekmeğe saygı diye sofra bezini dışarı silkeleyenler alt kattakileri rahatsız ettiklerini bilmezler mi? Bal gibi bilirler…

Bu davranış ekmeğe mi saygı; yoksa, komşu hukukuna tecavüz edilerek kul hakkı ihmali mi? Uyarılara verdikleri cevap da aşağı yukarı aynı: “Ne olmuş yani, ekmeği çöpe mi atayım?... Günah!” “ZIP ZIP HAYAT”A AİT ÖRNEK KOMŞULUK AMA NASIL?

Soru: Ekmeğe saygının temelinde dini inanç yatar. Dini önemseyen biri niçin komşusuna zarar verir ki?

Soru: Pek çok konuda iyi komşu olanlar niçin bu konuda duyarsız?

Yorum: Kişi “kolaycılığa” kaçarak sokağı tercih ediyor olmalı. Nefis kolaycılığı sever ve insana “Ne olmuş yani” dedirtir. Bu mantık sahibinin vicdanını rahatlatsa da komşunun rahatsızlığını gidermez… Bir yanda ekmek kırıntısı diğer yanda komşu hakkı… Tam bir parçalanmışlık.

ÖRNEKLER ÜZERİNDEN CEVAP ARAMAYA DEVAM EDELİM

5 

Sahillerde mayo (veya bikini) giymiş bayan görmek “istisna” olmayıp, sayılarının çokluğu sebebiyle gözler alışmış, sıradan hale gelmiştir.

Her nedense sahil denilince çoğunluğun aklına soyunmak geliyor. Kadın plajda mayolu, sokakta şortlu. Sonuçta; sahillerde kadının soyunması meşrulaştı.

Deniz için mayo giymenin ötesinde “daha fazla et teşhiri” için bikini giyenlerin sayısı da az değil.

Soyunmak bir tercihtir.

“ZIP ZIP HAYAT”A AİT ÖRNEK PLAJDA ÇIPLAK DİĞER YERLERDE DUYARLI

Gününün çoğunu plajda geçiren bir bayanın, yanımıza geldiğinde sık sık eteğini aşağıya çekiştirerek dizlerini örtmeye çalıştığını gözlemleriz…

Niçin; az önce plajda çıplak olarak gezinen biri, şimdi dizlerini örtmeye çalışıyor, açık olsa ne olur?

Veya şöyle soralım: Denizde soyunmayı meşru gören biri; “hangi duygusuyla” karada dizlerini örtüyor?

Tam bir parçalanmışlık.

SON BİR ÖRNEK VERELİM

6

Yıllar önce berberimde traş olurken biri kapıdan içeri selam verdi ve gitti. Berberim “Hocam, geleni tanıyor musun?” dedi ve başladı anlatmaya. “Hocam bu adam benim müşterim falan, kendisi (..) partisinden (bugün o partinin sadece tabelası var) milletvekili aday adayı olacağını” söylüyordu. Kendisine “Parana yazık olur, listeye giremezsin” demiştim. Nitekim de öyle oldu. Sonrası mı? O seçimlerden sonra dükkanıma geldi ve “Yıllardır mühendis oğluna iş arıyordun buldun mu?” dedi. “Hayır” demem üzerine “Oğlum akıllı olacaksın, ben okumamış çocuklarıma bile iş buldum” demez mi? Nasıl bulduğunu sorduğumda başladı anlatmaya… “ZIP ZIP HAYAT”A AİT ÖRNEK KURNAZIN ADAYLIĞI “Hani sen aday olma paran boşa gider demiştin ya, hayır boşa gitmedi; çocuklara yatırım oldu. Ben de biliyordum beni seçmeyeceklerini. Buna rağmen partiye adaylık için dilekçe verdim, adaylık parasını yatırdım. Artık partinin resmi aday adayı olarak bir yerlere adım yazılmıştı. Senin çocuk dilekçelerinin cevabını bekleye dursun, ben sorunumu kolayca hallettim…” NOT: İyi ki memur alımı kurallara bağlandı da kurnazların önü önemli ölçüde kapandı.

BAŞKA ÖRNEKLER (yorumsuz)

Öyleleri vardır ki; mesleği, cinsiyeti, yaşı ne olursa olsun, bizlerde iyi izlenim bırakmıştır. Ancak, aynı insanın bir başka ortamda farklı biri haline gelerek “yamulduğunu” duyarsak şaşırmayalım.

Trafikte canavar Zaman zaman eşek Kendini taşıtır Dedikodu yapar Hatasını kabul etmez Acımasızdır Vampirleşir Hep bana der

Elbette sizin de bu listeye ekleyecekleriniz vardır.

MANTIĞIMA UYUYOR DEMEK ● Mantık, insanın akıl ve zihin faaliyetlerini ele alıp, verilere göre doğruyu bulmak için zihnin yaptığı işlemlerin kurallarını bildiren bir bilim dalıdır… Mantık kurallarına uygun düşünmeye, “mantıklı düşünme” denir. Ve her mantıklı düşünme insanı doğruya götürmez.

● Örnek olarak: “Hayvan ısırır, insanda ısırır; o halde insanda bir hayvandır” cümlesi ısırma üzerinden mantıklıdır; ancak, doğru değildir. Örnekten hareketle; her mantıklı sonucun “hakikatin kendisi” olmadığı bilinmelidir… “Mantığıma uyuyor demeyip” her tür

BOŞ KAFA ŞEYTANIN ÇALIŞMA ODASIDIR.

DOĞRUYU BULMAK İnsan mantığının ürettiği hükümler (kararlar), daha önce beyine yüklenen “bilgilerle” yakından ilgilidir. Bu bilinirse beyne yüklenecek bilginin “güvenilir olması”nın önemi daha iyi anlaşılır… Hayat boşluk kabul etmez. Beyinleri “vahyin doğrularıyla” doldurmazsak, “insan şeytan” ve “cin şeytan” doldurur ve hayatımız “zıp zıp” olur.

Yanlış bilginin verileriyle üretilen mantık, insana yanlış tercihler yaptırır. Böyle biri doğruyu bulamayacağı gibi, çırpındıkça da batar… Gelenek: “Bir toplumun bazı katmanlarında sosyal yaptırım gücü olan, kuşaktan kuşağa geçen alışkanlıklar ve davranışlar” olarak tanımlanabilir. Bazılarının fayda - zarar analizi yapmadan “geleneğe uydum” diyerek yaptığı “yanlışlıkları” görüyoruz… Geleneğin doğruları taşıması açısından faydası tartışılmaz iken, yanlışın devam ettirilmesi açısından da riskleri vardır… Büyüklerin yanlışlarını “gelenek diyerek” sürdürmek ahmaklıktır… Bir canlı olarak insanın nefsi vardır ve iç etkilere (hormonlara, cin ve şeytana) açıktır. “ Şeytan dedi ki: (...) yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım .” (Kur’ân 7/16) … Şeytana kapı aralamamalı… Din (helal haramda olduğu gibi) kişinin davranışlarının sınırlarını belirler. Dini inancı olmayan biri “vahyin koyduğu sınırları” tanımadığından davranışlarına kısıtlama getirmez.

Böyle birinin “hayvani davranışlar” sergilemesi mümkündür.

MÜMİN: “Ey ademoğulları! Ben size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?” “Allah’a, Hz. Peygamber’e ve O’nun haber verdiği şeylere gönülden inanıp, kabul ve tasdik eden”e denir. MÜSLÜMAN : Mümin, iman edendir.

“İslâm dinine bağlanan / teslimiyet gösteren (vahyin yap dediklerini yapan, yapma dediklerini yapmayan) kimse”ye denir.

Müslüman, imana uygun eylem sahibidir.

● Bir insan, “yaratıldığını ve bir görevle yüklendiğini” kabullenir ve bu bilinçle yaşarsa, kendisinden istenen “kulluk bilinci”ne sahip demektir. Kulluk bilinci, kendisini yaratan ve yaşaması için tüm kâinatı emrine veren Yüce Allah’a “KUL OLMAYI” gerektirir ● Yüce Allah, insana verdiklerine karşılık sadece tek bir isteği vardır; “ kendisine gönüllü kulluk yapılması ”. Bir diğer ifade ile; mümin olması ve gereğini yerine getirmesidir. Tersi ise “ şeytana kulluk ”tur; yani, onun yolundan gitmektir… “Zıp zıp Hayat”ta böyle başlar… 1 DİNİ BİLGİSİ YETERSİZ Mantığı onu yanıltıyor, suç (günah) işletiyor.

Çözüm: Doğru Bilgilenmek.

2 İMAN ZAAFİYETİ Bilgisi olmasına rağmen isteyerek suç (günah) işliyor..

Çözüm: İman tazelemek.

Hayat tarzımızı isteklerimize göre seçemeyiz; çünkü, “Hayır bildiğimizde şer, şer bildiğimizde hayır olabilir”.

Karar verici “vahiy” olmalıdır. Aksi halde; pek çokları gibi kendimizi “zıp zıp hayat”ın içinde buluruz.

SEKÜLER DAVRANIŞ DENGEYİ BOZAR.

DENGEYİ BOZAN HERŞEY (sahibine ve topluma) ZARAR VERİR.

Sekülarizm: “Özel hayat dahil, günlük hayata dini sokmamak.” Bir Müslümanın yaratıcı olarak Allah’ı kabul etmesi “dini bir hayat” yaşaması için yeterli değildir. İnandım dedikten sonra gereğini yapmamak, dinini “ciddiye almamak” (seküler davranmak) demektir. “Seküler mantık” insanı “rantçı” yapar… Çevresine rant gözlüğüyle bakan biri her türlü gayrimeşru işleri kendine yol edinir.

İNSAN NEYE İNANIRSA ONA UYGUN DAVRANIŞLAR SERGİLER.

DÜZ YÜRÜME İLE ZİKZAK YÜRÜMENİN FARKINI YOLUN SONUNDA GÖRECEĞİZ.

BİTİRİRKEN

ÖZ ELEŞTİRİ YAPALIM Bu satırların sahibi de dahil kimse “sütten çıkmış ak kaşık” değildir.

(Kimse kusursuz / günahsız değildir… Önemli olan hataları en aza indirebilmektir.)

ŞU ANA KADAR

“Arkadaş” diyerek uyduklarımızın etkisiyle

“Gelenek” diyerek uyduğumuz kurallar sonucu

“Böyle istiyorlar” diyenlerin taleplerini karşılayarak

“Bilgisizlik, cahillik” ve pek çok sebeplerle Bizim nesil, “dini” bilgileri küçük yaşta alamadığı için pek çok “yanlışları kendine hayat tarzı yaparak meşrulaştırmış” bir nesildir.

HATALAR İŞLEDİK

PİŞMANLIK DUYMA, HATALARI BIRAKMA, TÖVBE ETME

ZAMANIDIR ŞİMDİ

Seküler mantığın (kendimize ve içinde bulunduğumuz topluma) verdiği zararların farkına varmamak mümkün mü? Yapılması gereken: Hayat tarzımıza “format çekip” yolumuzu vahyin pusulasına göre düzeltmeye çalışmaktır. Bizim yaptığımız hatalara düşmemeleri için de çocuklarımızı, torunlarımızı daha küçükken eğitime almalıyız. Çünkü; yarın onlarındır ve bugünden şekillenmeleri gerekir. Böyle davranırsak hepimiz kazanacağız. Aksi tutum; onların şekilsiz birer “odun” olması demektir ki, bundan herkes zarar görür..

Faydalandıklarıma teşekkürlerimle...

Nisan 2012