BİYOLOJİK MATERYALDE AĞIR METAL ve ESER ELEMENT ANALİZİ Dr. İnanç KARAKOYUN EKLEMEK İSTEDİĞİMİZ PARAMETRELER   Kanda krom ve çinko düzey tayini, Kanda bakılan tüm parametrelerin idrar numunelerinde de bakılabilmesi (referans madde!).  Tietz.

Download Report

Transcript BİYOLOJİK MATERYALDE AĞIR METAL ve ESER ELEMENT ANALİZİ Dr. İnanç KARAKOYUN EKLEMEK İSTEDİĞİMİZ PARAMETRELER   Kanda krom ve çinko düzey tayini, Kanda bakılan tüm parametrelerin idrar numunelerinde de bakılabilmesi (referans madde!).  Tietz.

BİYOLOJİK
MATERYALDE AĞIR
METAL ve ESER
ELEMENT ANALİZİ
Dr. İnanç KARAKOYUN
EKLEMEK İSTEDİĞİMİZ
PARAMETRELER


Kanda krom ve çinko düzey tayini,
Kanda bakılan tüm parametrelerin idrar
numunelerinde de bakılabilmesi (referans
madde!).

Tietz Laboratuvar Testleri Klinik Kılavuzu
Alan H.B. Wu
Çeviri Editörü: Prof. Dr. Kaya Emerk
www.aruplab.com
Metalleri diğer toksik maddelerden ayıran en
önemli özellikleri, insanlar tarafından ne
oluşturulabilir ne de yok edilebilir olmalarıdır.
Periyodik tablodaki 105 elementin yaklaşık
80’ini metaller oluşturur.
Birçok metal, insan ve hayvanlar için
esansiyeldir. Esansiyel olanlar, eksikliklerinde
olduğu gibi fazla miktarlarda alındıklarında da
vücut homeostazını bozarak toksik etki
oluşturabilirler.
Bugün
“endüstriyel
metaller”
olarak
nitelendirilen yaklaşık 50 metal ve alaşımı çeşitli
amaçlarla kullanılmaktadır.
Ayrıca metaller ve tuzları tıpta ve veteriner
hekimlikte ilaç, pestisit (fungusit, insektisit, herbisit,
rodendisit gibi) olarak da kullanılmaktadır.
30
civarında metalin
oluşturduğu bilinmektedir.
insanlarda
toksisite
İnsan vücudu için esansiyel olan ve olmayan
metaller başta besinler olmak üzere diğer bazı
yollarla (su, hava gibi) alınmaktadır. Böylece
“vücut metal yükü “ oluşmakta; bazıları ise
(alüminyum, kurşun ve kadmiyum gibi) yaş ile
birikerek
vücuttaki
konsantrasyonları
artmaktadır.
METALLERE
NASIL MARUZ
KALIYORUZ ?
Metaller, solunum yolu, besinler ve içme
suları ile organizmaya girebilirler.
Besinlerin normal bileşeni olabildikleri
gibi kirlilik olarak da bulunabilirler.
Hava, su ve toprak teknolojik nedenlerle
metallerle kirlenebilir.
Metaller çevrede jeolojik ve biyolojik devirlerle
dağılıma uğrarlar. Dağılım ve taşınma sonucu metaller
emisyona uğradıkları yerlerden çok uzaklarda da
birikerek çevredeki konsantrasyonları artar (Grönland
buzullarında kurşun konsantrasyonunun daha önceki
yıllara göre 200 defa artması bu yeniden dağılım ve
taşınmayı gösterir).
Mineral
yataklarından geçen
sular buradaki metalleri çözerek
zararlı hale getirmektedir.
Çevre kirlenmesi
biyoakkümülasyonla
geçebilir.
sonucu
besin
metaller
zincirine
Denizler, göller, akarsular insan aktiviteleri
(endüstri atıkları gibi) sonucu metallerle kirlenir.
Metaller biyolojik parçalanmaya dayanıklıdır.
Ayrıca bazıları çevrede lipofil özellik kazanarak su
bitki ve hayvanlarda birikirler. Böylece besin zinciri
ile insanlara ulaşırlar (Japonya’da Minamata
bölgesinde civa ile kontamine olmuş balıkların
yenmesi ile görülen zehirlenme olayı).
Doğal kaynaklar veya teknoloji
nedeniyle metaller ile kirlenen toprakta
yetişen bitkilerde metal birikimi
olabilir.
Örneğin selenyumca zengin topraklarda
yetişen bitkilerde selenyum akkümüle olur.
Hayvan ve insanlara geçerek keratindeki
kükürdün yerini alarak birikir.
Fosil kaynaklı katı ve sıvı yakıtların
içerdiği pekçok metal (arsenik, kurşun,
kadmiyum, selenyum, vanadyum gibi)
yakın çevremizdeki havayı kirletir.
Ayrıca egsoz gazlarından çıkan kurşun
bileşikleri trafiğin yoğun olduğu şehirlerin
havasını kirletir.
Metalden yapılmış veya metal
bileşikleri
kaplarından
geçebilir.
içeren
metaller
besin
besinlere
Hücresel Hedefler
Proteinler ve Enzimler
Nükleik asitler
Hücre Membranları
Organeller
Karsinojenite
Metallerin toksik etkileri her metalin özelliğine
göre değişmektedir. Ancak genel olarak
metallerin hepsi birden fazla organ ve sistemi
etkilemektedir.
Bu
nedenle
metal
zehirlenmelerinde “hedef veya kritik organ”,
o metale en duyarlı olan etki yeri için
kullanılmaktadır. Örneğin kadmiyuma en
duyarlı organ böbrekler olmakla beraber
karaciğer ve akciğerlerde de toksik etki görülür.
Metal toksisitesini etkileyen faktörler birkaç
grupta incelenebilir:
 Esansiyel elementlerle etkileşim:
Bazı metaller metabolik olarak benzedikleri
elementlerin yerine geçerek toksik etki gösterirler.
Örneğin kurşun kalsiyuma benzer metabolizması ile
kemik mineralizasyonunu, demir ve çinkonun
yerini alarak da hem metabolizmasını etkiler.
 Metal-protein komplekslerinin
oluşumu:
Bazı metallerin proteinlerle kompleks
oluşturması detoksikasyon veya koruyucu
mekanizma olarak tanımlanır. Örneğin
metallotioneinler (sülfidril grubu içeren
proteinler) kadmiyum, çinko, bakır ve diğer
metallerle kompleks oluştururken, ferritin ve
hemosiderin
intasellüler
demir-protein
kompleksleridir.
 Yaş ve gelişim durumu:
Çocuklar
ve
yaşlılar
metal
toksisitesine yetişkinlerden daha
duyarlıdırlar.
 Yaşam tarzı ile ilgili
faktörler:
Sigara içimi veya alkol
indirekt etkileyebilir.
toksisiteyi
 Metallerin kimyasal formu:
Toksisiteyi önemli derecede etkiler.
Cr+6 bileşiklerinin Cr+3 bileşiklerinden,
alkil kurşun ve alkil civa bileşikleri
anorganik formlarından çok daha
toksiktir.
ARSENİK




Arseniğin sağlığa olumsuz etkileri 200 yıldır
biliniyor. Tarih boyunca birisini zehirlemek
isteyenler için en uygun kimyasal; çünkü
zehirlenen kişide bir iz bırakmıyor.
Ortaçağ ve Rönesans’ta Avrupa’da zehirlerin
kralı.
2400 yıl önce Roma ve Yunanistan’da tedavi
edici ajan olarak kullanılmış.
Napolyon’un ölümünden sorumlu.

Arseniğin kronik hastalıklara neden olduğu daha
1940'ların başında İngiltere'de bir sodyum arsenit
fabrikası çalışanlarında artan kanser olaylarından sonra
anlaşılmıştır. Arseniğin toz olarak solunması bu
durumda maruz kalma yolu olarak belirlenmiş,
cilt hastalıklarına neden olduğu da 19.Yüzyılda
anlaşılmıştır. 1900'lerin başlarında Meksika, Şili ve
Arjantin'de çok sayıda cilt kanseri görülüşü arseniğe
bağlanmıştır. 1920'lerden beri Tayvan'daki kara ayak
hastalığı ve gangrenin arsenikli sularla ilişkisi anlaşılmış
ve 1950'den sonra bu ilişki iyice kesinleşmiştir.


Çoğu zehirli iz metaller pH değeri arttığında çözeltiden
ayrılmaya, suların nötr pH değerlerinde de oksit,
hidroksit, karbonat ve fosfat mineralleri oluşturarak
birlikte çökelmeye ya da kil mineralleri-sulu metal
oksitlerin-organik maddelerin üzerinde soğurulmaya
eğilimlidir.
Bunun tersine arsenik gibi oksianyonların çoğu pH
artarken tutulmaya daha az yatkın ve bazı özel
koşullarda da nötre yakın pH'lı sularda bile çok yüksek
derişimlerle suda kalabilir.


Bu yüzden krom, arsenik, uranyum ve selenyum gibi
(hepsi de kanser yapıcı olan) oksianyon yapıcı
elementler sularda en çok karşılaşılan iz kirleticilerdir.
Arsenik bunların en değişik koşullarda suya geçebilip,
suda kalabileni olduğu için de en tehlikelisidir.
Ötekilerin tersine indirgeyici koşullarda bile hareketli
olabiliyor.
Arsenik yer kabuğunda yaygın olarak bulunuyor.



Epidemiyolojik çalışmalar arseniğin insanlarda karsinojenik
olduğunu bildirir. Hayvanlarda deneysel doğrulama çalışmaları
yoktur.
As ev ve bahçe pestisitlerinde bulunur. As veterinerlikte
antiparazitik ajan olarak ve bazı ülkelerde tripanozomiazis ve
amibiazis tedavisinde kullanılır. Gıdalarda ve çevrede doğal
olarak bulunur. Pirinç, bronz, seramik, boya, ahşap ürünleri ve
makyaj malzeme üretimi sırasında endüstriyel maruz kalma ile As
intoksikasyonu oluşabilir.
Olguların çoğu, arsenikli bir bilesik olan arsin (AsH3, arsenik
hidrit) gazının solunması ya da ağız yoluyla arsenik trioksit
alınması sonucu oluşur.


Akut As zehirlenmesi semptomları şiddetli mide ağrısı,
kusma ve diare yanı sıra konvülziyon, kardiyovasküler
kollaps, koma ve ölümdür.
Kr. As zehirlenmesi semptomları ise diare, ciltte
pigmentasyon ve pullanma, el ayası ve ayak tabanlarında
hiperkeratoz (deri kalınlaşması), hepatosplenomegali,
saç dökülmesi, periferal nöropatidir. Kr. As
zehirlenmesinde hematolojik değişiklikler anemi,
lökopeni, trombositopeni, bazofilik noktalanma,
bozulmuş eritropoez ve miyelopoezdir.

Semptomlar varsa veya akut maruz kalmada
idrar tercih edilen örnektir. Kronik vakalarda ise
saç ve tırnak kazıntısı da incelenebilir. Akut
maruz kalmada idrar ve saçtaki konsantrasyonlar
zamana bağlı değişebilir.
BAKIR


Bakır doğada yaygın bir maddedir. Bakır birçok
çeşit gıdada, içme suyunda ve havada bulunabilir.
Bundan dolayı her gün yiyerek ve içerek önemli
miktarda bakırı vücudumuza alırız.
Üstün
fiziksel
ve
kimyasal
özelliklerinden dolayı endüstride yaygın olarak
kullanılmaktadır.
Sektörlere göre bakır tüketiminin
dağılımı aşağıda verilmiştir:

.Elektrik ve elektronik sanayi
.İnşaat sanayi
.Ulaşım sanayi
.Endüstriyel ekipman
.Kimya
.Kuyumculuk
.Boya sanayi
.Turistik eşya


Çoğu bakır bileşiği ya su tortusuna ya da toprak parçacıklarına
yerleşip bağlanır. Çözünür bakır bileşikleri insan sağlığı için en
büyük tehdidi oluşturmaktadır. Genellikle doğada suda çözünür
bakır bileşiklerinin tarım uygulamalarında kullanımı sonucu
ortaya çıkmaktadır.
Havadaki bakır konsantrasyonu genellikle oldukça düşüktür
bundan dolayı soluma ile bakıra maruz kalma ihmal edilebilir.
Fakat bakır cevherini metale işleyen dökümcülerin yakınlarında
yaşayan kişiler bu tür bir maruz kalmayı yaşamaktadırlar.
Bakırdan tesisata sahip evlerde yaşayan kişiler çoğu kişiye oranla
daha fazla bakır miktarına maruz kalmaktadırlar, çünkü bakır
korozyona uğramış borulardan içme suyuna geçmektedir.

Serum düzeyinin yükseldiği durumlar;Yaş, infeksiyonlar ve
inflamasyon, gebelik, lösemi, biliyer siroz, karahumma,
Hodgkin hast., pellegra, pulmoner tbc., anemilerin
çoğu, talasemi major-minör, romatik ateş, AMI, beyin
infarktüsü, ankilozan spondilit, romatoit artrit, hipo ve
hipertiroidizm, kollajen hastalıkları, SLE, renal diyaliz
ve neonatal transfüzyon komplikasyonları, GI-akciğerkemik-meme-serviks ve hematopoetik sistemde travma
ve malign neoplazmalar.


Serum düzeyinin azaldığı durumlar; Wilson hast., GIS hast.
(spru, çölyak), kistik fibroz, nefrotik sendrom, Menkes
send., bazı demir eksikliği anemileri, yanmalar, dengesiz
protein beslenmesi, kr. iskemik kalp hastalığı.
Östrojen terapisi (ve gebelik) sırasında karaciğerde
seruloplazmin sentezi büyük oranda aratar. Sonuç
olarak plazma Cu’ı normal seviyesinin yaklaşık iki katına
yükselir. Plazma seruloplazmin düzeyleri ayrıca oral
kontraseptif ya da antiepileptik kullanımı sırasında da
artar.

Plazma bakırının çoğunluğu seruloplazmindedir. Bakır
emilimi yaygın ince bağırsak hastalığı olanlarda ve
rekabet eden çinko ve kadmiyum iyonları alımı yüksek
olanlarda zarar görmüş olabilir. Bakır eksikliği bakırdan
yoksun süt diyeti alan bebeklerde (özellikle prematüre),
eser metal içermeyen çözeltili uzun süre TPN alan
hastalarda ve çinko tedavisi ya da penisilamin gibi bakır
çelatları alan hastalarda gözlemlenmiştir.

Bakır eksikliği semptomları arasında nötropeni,
anemi (demire yanıt vermeyen), osteoporoz,
çeşitli
kemik/eklem
anormallikleri,
cilt
pigmentasyonunda azalma ve olasılıkla nörolojik
ve kardiyak anormallikler bulunmaktadır.



Genetik olarak saptanan bakır metabolizma hastalıkları
Wilson hastalığı, bakır birikim hastalığı ve bebeklerde
görülen bir bakır eksikliği olan ve nadir görülen Menkes
hastalığından oluşmaktadır.
Bakır beyin infarktüsü geçiren insanların serebrospinal
sıvısında artar.
Bakır tuzu zehirlenme semptomları arasında mide
bulantısı, kusma, başağrısı, diyare ve abdominal ağrı yer
alır. Bunları karaciğer yaralanması, sarılık ve hemolitik
şok takip edebilir.

Saçtaki bakır konsantrasyonları kıl gövdesini
proksimalinden (kafa derisi) distal uca doğru
artar. Kadınlarda yüksek seviyede bildirilmesi
daha çok distal segmentlerin analiz edilmesinden
kaynaklanabilir. Eksojen kontaminasyon ve diğer
faktörler nedeniyle saçtaki bakır güvenilir bir Cu
durumu ölçütü değildir.
CİVA


Hg bileşikleri bazı ilaçlarda, fungusitlerde, dental
amalgamlarda ve sanayide (kağıt, deri, boya end. ve
elektrikli aygıtlar, pil, termometre gibi ölçüm
gereçlerinde) kullanılır. Diş tedavisi çalışanlarında
yüksek Hg düzeyleri ve semptomatik Hg zehirlenmesi
rapor edilmiştir. Deniz canlıları da biyolojik olarak metil
civa biriktirebilir ve bunların tüketilmesi yoluyla
zehirlenme belirtileri görülebilir
Kanda Hg’nın büyük kısmı eritrositlerde bulunur. Ayak
tırnağında Hg düzeyi yüksek miyokard infarktüsü riski
ile ilişkili olabilir.



Aşırı maruziyet veya aşırı kullanımda serum düzeyleri artar. Akut
zehirlenme genellikle oral yoldan, GI yolakta korozif etkili ve
renal tubüler hasara yol açan inorganik Hg almakla olur.
Kr. Zehirlenme inhalasyonla (civa oda ısısında buharlaşır) veya
küçük miktarlarda ağız yoluyla alınarak olur; jinjivitis, stomatitis,
eretizm (herhangi bir uyarana karşı aşırı tepki), tremor, nefrotik
sendrom, kolitis, anemi ve akrodini’ye (çocuklarda-uç ağrısı) yol
açar.
Organik Hg intoksikasyonu yorgunluk, başağrısı, hafıza kaybı,
apati, emosyonel kararsızlık, parestezi, ataksi, işitme kaybı,
dizartiri, ilerleyen görsel fonksiyon kaybı, disfaji nedenidir; koma
ve ölüme yol açabilir.

Bazı aşıların içinde bulunan civanın (timerosal) otizme neden olup olmadığı
tıp dünyasında önemli bir tartışma konusu. Genel kanı bunun bir dedikodu
olduğu! 7 Temmuz 1999’da Amerika Pediatri Kurumu (AAP) ve Amerika
Birleşik Devletleri Halk Sağlığı Servisi (PHS) bileşik bir toplantı yaparak
kesin bir kanıt olmamasına rağmen bir önlem olarak (çok fazla gönüllü
olmasalar da) tiomerosalin (civa) aşılardan çıkartılmasına karar verdiler. O
tarihten itibaren ABD’de civa kademeli olarak aşılardan çıkartıldı. Otizm
bulguları aşıları yapıldıktan birkaç yıl sonra (genellikle 3-5 yaşlarında) ortaya
çıktığı için sonuçlar 2003’ten sonra alınabilirdi. Nitekim Journal of American
Physicians and Surgeons’ın 2006 Mart sayısında yayınlanan araştırmaya göre
ABD
tarihinde
ilk
defa
otizm
azaldı.
KADMİYUM
KADMİYUM


İnhalasyon yoluyla akut olarak maruz kalındığında (endüstriyel
koşullar) pulmoner ödem, proliferatif intersitisyel pnömoni ve
kardiyovasküler kollaps içeren akut solunum semptomları gelişir,
kalıcı karaciğer hasarı oluşabilir.
Kadmiyum özellikle deniz ve alkali ortam korozyonuna karşı
mukavemeti nedeniyle demir, çelik, pirinç ve alüminyum
kaplamasında kullanılmaktadır. Kadmiyum kaplamaları elektrik,
elektronik, otomotiv ve Uzay sanayisinde çok yaygındır.
Kadmiyumun en önemli kullanım alanı Ni - Cd, Ag - Cd ve Hg Cd pilleridir. Normal Ni - Cd pilleri günlük hayatta kullanılan
elektronik cihazlarda, büyük kapasiteli olanları ise uçak ve
gemilerde geniş bir tüketim alanı bulmuştur.


Kadmiyumun yoğun olarak kullanıldığı diğer bir alan da
boya endüstrisidir. Kadmiyum
bunlardan başka
stabilizör olarak plastik ve sentetik elyaf sanayinde,
televizyon tüpleri ve florasan lamba imalinde,
nükleer reaktör kontrol sistemlerinde ve alaşımlarda
kullanım alanı bulmuştur.
Cd kaplı kaplarda hazırlanan ya da saklanan gıdaların
sindirilmesi sonucunda da alınabilir. Sindirimle akut
zehirlenme yemekten sonra 30 dk. içinde şiddetli GI
semptomların aniden başlamasına neden olur.


Kronik olarak besinlerle alınması ağır
osteomalazi ve Fankoni benzeri renal fonksiyon
bozukluklarına neden olur. Cd özellikle böbrek
ve karaciğerde yoğunlaşmak suretiyle dokularda
birikir.
Kandaki
düzeyinin
çoğunluğu
eritrositlerde bulunur.
Sigara içenlerde düzeyi içmeyenlere göre daha
yüksektir.
KOBALT

Aylarca
teşhis
konulamayan
hastanın
rahatsızlığının ne olduğunu, "House M.D."
dizisinin hayranı doktor çözdü.Dizinin bir
bölümünde konu edilen belirtileri gösteren hasta,
Dr. House’un koyduğu tanıya göre tedavi edildi


Aşırı kobalt alımı nedeniyle oluşan toksik etkiler
eritropoetik ajanlar kullanan böbrek hastalarında ve
kobalt eklenen yoğun bira içicilerinde gözlenmiştir.
Toksik etkiler tiroid bezi hiperplazisi, miksödem,
kardiyomiyopati (özellikle alkolizmde), polisitema ve
sinir hasarından oluşmaktadır.
İnsanlarda kobalt eksikliği bildirilmemiştir. Endüstriyel
ortamlarda kobalta maruz kalma ya da kobalt tozu
inhalasyonu alerjik dermatit, astım ve pulmoner
semptomlara yol açabilir.


Kobalt B vitamini içinde bulunan bir bileşendir. Birçok besinde
bulunur ve kolayca emilir. Kötüleşen ortopedik implant bulunan
bireylerde kobalt konsantrasyonları artabilir. Kobalt klorür olarak
orak hücreli anemi gibi bazı dirençli anemilerin tedavisinde
kullanılmaktadır, ancak eritropoetinin terapotik madde olarak
piyasaya çıkmasından bu yana kullanımı azalmıştır. Kobalt ağız
boşluğu, farenks ve larenks kanseri, rabdomiyosarkoma gibi
radyoduyarlı ve yaygın tümörlerin tedavisinde kullanılmaktadır.
Mesleki maruziyeti değerlendirmek için alınan örnekler çalışma
haftasının son gününde vardiya sonunda alınmalıdır.
KURŞUN

Kurşun’un en önemli tüketim alanı akü imalatıdır.
Yeraltı
haberleşme
kablolarının
kurşunla
izolasyonu diğer önemli tüketim alanı olarak göze
çarpar. Korozyonu önleyen kurşun oksit boyalar çelik
konstrüksiyonlarda kullanılır. Kurşun tetraetil ve
tetrametil benzin içinde
oktan ayarlayıcı olarak
kullanılır. Kurşun radyasyonu en az geçiren metal
olması nedeniyle bu ışınlardan korunmada, renkli
televizyon
tüplerinin yapımında ve mühimmat
imalinde de önemli miktarlarda kullanılmaktadır.

Bu endüstriyel alanlarda çalışan işçilerin maruziyet
durumunun değerlendirilebilmesi kandaki kuşun
düzeyinin 3 ayda bir periyodik olarak ölçümüyle
mümkün olmaktadır. Kurşun zehirlenmesi; anoreksiya,
karın ağrısı, irritabilite, apati, kurşun ensefalopatisi,
anemi ve periferal nöropati ile sonuçlanabilir. Artmış Pb
maruziyeti sonucu hipertansiyon riski ve kronik renal
hastalık gelişme riskini arttırır.


Pubertada davranışsal gecikmeler ve çocuklardaki
kurşun zehirlenmelerinde subklinik nörolojik etkiler
dökümante edilmiştir. 3-12 yaşlarda; eski, harap olmuş
evlerde yaşayanlar veya ziyaret eden çocuklarda risk
yüksektir.
Kontaminasyonsuz örnek kullanmak çok önemlidir.
Kurşun zehirlenmelerinde kan kurşun düzeylerinin
ölçümü en iyi belirteçtir.
SELENYUM



Selenyumun İnsan Vücudundaki İşlevleri:
• Bağışıklık sistemini aktive eder. Virüslerle ve kanserle savaşan hücreleri güçlendirir.
• Vücudun toksinlerden arındırılması için gerekli bir enzim olan glutathione üretimine
yardımcı olur. Glutathion peroxidaz, dokuları, serbest radikallerin hasarına karşı korur
ve antikanser etkileri de büyük oranda, vücutta selenyum olup olmamasına bağlıdır.


• Vücudun antioksidan enzim sisteminin entegral bir parçası olarak, selenyumun,
DNA metabolizması, hücre zarı bütünlüğü ve karaciğerin ve de pankreasın optimal
fonksiyon yapmaları üzerinde çok temel etkileri bulunmaktadır.
• Selenyum DNA mıza zarar veren serbest radikallere karşı antioksidan olarak görev
yapar. Kanser, kalp rahatsızlıkları ve hatta yaşlanma ile mücadelede yardımcı olmak
üzere C ve E vitaminleriyle sıklıkla dâhil edilir. Viral enfeksiyonlarla mücadelede de
kullanılır ve hatta AIDS/HIV in ilerlemesini yavaşlatabilir. Selenyum aynı zamanda
normal karaciğer işlevini destekleyerek iyi sağlığa katkıda bulunur.

• Son zamanlarda yapılan birçok bilimsel araştırma bu
mineralin mide ve bağırsak kanserlerine karşı yüksek
seviyede koruyucu etkisinin olduğunu göstermiştir.



Retiküloendotelyal neoplazi, endüstriyel toksisitede
düzeyleri artar.
GI ca, malnütrisyon, TPN, gebelik, siroz, hepatit,
kardiyomiyopati ve HIV’de düzeyleri azalır.
Selenyuma maruz kalınması, idrar ve nefeste sarımsak
kokusu, metalik tat, başağrısı, bulantı, kusma,
karıncalanma hissi, kasılmalar, pnömoni, pulmoner
ödem ve dolaşım bozukluğuna neden olur.


Selenyuma endüstriyel olarak maruz kalma cam
pigmentler, boya, elektronik cihazlar, fungusitler,
lastik ve yarı-iletken maddelerin üretimi sırasında
oluşur.
Çevreye bağlı olarak gıdalarda, vücut
dokularında ve vücut sıvılarındaki selenyum
konsantrasyonları geniş ölçüde değişir.

Teknoloji ilerledikçe ve sanayileşme arttıkça bu
sektörlerde çalışanlarda maruziyet azalmadan devam
etmektedir. Kişilerin sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi
açısından belirli periyodlarla bu etken maddelerin
analizini yapmayı amaçladık (örneğin kanda kurşun
düzeylerinin 3 ayda bir işyeri hekimince yapılması ve
takibi zorunludur).

Bu ajanlara maruz kalma sonucunda yukarıda
belirttiğimiz değişik yelpazede sağlık problemleri
oluşmaktadır. Bunların herbirinde neden olan
etkene ve oluşan hasara yönelik tedavi
planlanmaktadır. Bu etkenlerden ve aşırı maruz
kalmadan korunmak için işyerlerinde güvenlik
tedbirlerinin eksiksiz uygulanması ve kişisel
korucuların tüm çalışanlarca kullanılması
zorunludur.