Mustafa Süreyya Sezgin DOKUZUNCU BÖLÜM O KADAR DA ÖNEMLİ DEĞİLDİR BIRAKIP GİTMELER O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, Arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı.

Download Report

Transcript Mustafa Süreyya Sezgin DOKUZUNCU BÖLÜM O KADAR DA ÖNEMLİ DEĞİLDİR BIRAKIP GİTMELER O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, Arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı.

Mustafa Süreyya Sezgin

DOKUZUNCU BÖLÜM

O KADAR DA ÖNEMLİ DEĞİLDİR BIRAKIP GİTMELER

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, Arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, Büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak, Yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, Çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, İnsan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, Hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, Kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, Öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de, Kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,

Son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, Meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, Beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, Tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, olum bile anlamını yitirirdi, Yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, Son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, Her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, Dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, Namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,

Dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, Sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, Kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine Belki de, kartvizitinde “Onca ayrılığın birinci dereceden failidir" Denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, İhanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amaçsız Gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.

Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince Parmaklarına, Mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer !

Can YÜCEL

BEN SENİ ASLA

Sen hayatımın en vazgeçilmez aşkı Sen uğrunda en çıldırdığım esmer Sen yolunda savaşlar verdiğim sevdam Sen uğrunda ölümlere gidip geldiğim Sen beklediğim Sen özlediğim Sen gizlediğim... Güneş doğmayı unutabilir Sabah olmayı Yağmur yağmayı Ama ben seni asla... Çiçekler açmayı unutabilir Kuşlar uçmayı Baharlar gelmeyi Ama ben seni asla...

Ne zaman bir şiir okunsa aklımdasın Ne zaman bir telefon çalsa karşımdasın Sen tanrımın en güzel armağanı Sen hayatımın en gerçek yalanı Sen bütün huylarımı ezbere bilen Sen göz yaşlarımı en iyi silen Sen dünyanın en güzel kadını Sen yemeğimin tuzu Yüreğimin buzu Anasının en güzel kızı Sen kalbimde en tatlı sızı Sen bütün varlığımın en sevimli hırsızı Sen sevdikçe sevilesi Övdükçe övülesi Öptükçe öpülesi aşkım...

Sen beni yokluğuyla delirten Varlığıyla yolumu yolundan çeviren Sevdasıyla beni bir dağ gibi deviren kadın Bundan böyle senden sorulsun günahlarım Sen de bütün sorularım Sen de bütün cevaplarım Adam olmuşsam senden Katil olursam senden Ben çoktan vazgeçtim kendimden Ama senden Asla kadınım ASLA ! ...

Ahmet Selçuk İLKAN

AŞKLAR ŞİİRLE KANAR

Kimse taşıyamaz aşk acısını Yüreğe saplanan bir şiir kadar İnsanoğlu içindeki yangını Söndüreyim derken daha çok yanar Yalansız her aşkta şair kanı var

Aşklar şiirle kanar...

Ve kimse kitleyemez yüreğini Ölümcül aşkına olsa da gaddar Şiirin yazgısı düşsel intihar Onun her hasını en güzelini Acıya bulanmış şairler yazar

Aşklar şiirle kanar...

Aşk mıdır hep işin başı ve sonu Şiir mi her gizi çözen anahtar Kırık bir hayatın aşk olduğunu Dile getirsen de bu neye yarar Odur anılara yağan sıcak kar

Aşklar şiirle kanar...

Ahmet NECDET

GİDERSEN YIKILIR BU KENT

Gidersen yıkılır bu kent, kuşlarda gider Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken Gidersen kim sular fesleğenleri Kuşlar nereye sığınır akşam olunca Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor Birde seni ekliyorum susuşlarıma

Selamsız saygısız yürüyelim sokakları Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar Geriye mahpushaneler kalır, paslı soğuklar Adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız Yüreğimize alırız onları, ısıtırız Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam Gidersen kar yağar avuçlarıma Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine Gidersen yıkılır bu kent kuşlarda ölür Bir tufan olurum sustuğun her yerde

Ahmet TELLİ

YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİRŞEY VAR

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan, zümrüt bir denize dalarcasına Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

Ataol BEHRAMOĞLU

AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ

Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar Bu yolculukta artık para, tarifeler Beklentiler, randevular, taksitler, iş, Anneler ve korkular yoktur Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan başka bir ışığa teslim olur, Daha derinden anlamaya başlar, bilgeleşir Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur Hem dışındadır dünyanın, hem de tam ortasında. Hindistan'da Ganj nehri’nde yakılan Yoksun adamın hissettikleri de onunladır, Yitirdikleri de... New York'ta, bir sokakta, Kartondan kulübesinde yaşayan Kadının Çıplak yalnızlığı da Her şey onunladır, ona emanettir sanki, Ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de..

Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, Kanımıza Karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla Hiçbir kitabın yazamadığı hakikatlere Daha yakınızdır, İnan... Kim demiştir hatırlamıyorum, Aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır Diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, O yoğun aşık olduğum yıllarda, Gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla Bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, İnsanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan O derin sancının acısına ortak olsunlar diye... Aşk çok eski bir şeydir sevgili Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider,

Hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır Kimselere veremez sevgisini, Kimselere derdini anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler Kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, Oysa Çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup Vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle, Yıllarla devrilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın Tüm insanlara yayılması gibi... İşte şimdi biz de sevgili, Ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, Soluğu evlerde alacağız, Ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkularını taşıyorsak, Başkaları da bizim korkularımızı taşıyacak, Yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...

Birazdan sabah olacak... Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, İş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa bizim için geçerliyse Aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım... Hadi güne hazırlan, Yaşadıklarımızı unutmaya çalış Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, Sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, O yaban ağrısını geri alacak Bunlar olurken içimiz bir an üşüyecek, Sonra geçecek... Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak... AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ.

Cezmi ERSÖZ

HER SEVDA

"Yeni aşk kelimeleri, yeni öğrenilen incelikler öbür sevgiliye saklanıyor." F.Scott Fitzgerald

Her sevda başlangıçtır bir yenisine Öteki başkaldırır daha bitmeden biri Biz isteyelim istemeyelim sürüp gider böylece. Baksak ki unutmuşuz günün birinde her şeyi Ne o sevdalar, ne ölümsüz sözler kalmış Toplasak toplasak hepsini işte Onca sevda bir sevdayı yaratmış Döner durur başımızın üstünde Gözlerden ağızlardan saçlardan Ellerden omuzlardan yapılmış bir hâle. Ve çınlar her biri bir silahın yankısı gibi Bir yaşam boyu biz tetiği çektikçe.

Edip CANSEVER - Sevda İle Sevgi

GEL GÖR Kİ !..

Yaş Otuzbeş yolun yarısı değil, O, senin zamanındaydı Tarancı !..

İnsanlar yollarını Yaşlarını şaşırdılar.

Ne yarısı belli yaşın, Ne doğuşu, ne batışı belli güneşin, Bir hengamedir gidiyor Tarancı !..

Delikanlılık çağındaki cevher, Yok delikanlılarda O cevherler yerlerini, başka başka şeylere Başka ideallere terk etmiş Tarancı !..

İnanmazsın, belki inanmazsın Ama gel gör ki, Bütün insanlar bilaistisna Top yekun yalancı.

Şakaklara kar daha erken yağıyor şimdi Yüzdeki çizgiler daha derin Mor halkalar daha koyu Yıllar yılı dost bildiğin aynalar Kabul etmiyor bizi Senin kadar da bakamıyoruz Aynalara inan ki !..

Gök yüzünde renkler, Daha başkalaştı gözlerde, gönüllerde.

Sular daha çabuk boğmaya Başladı insanları.

Ateş daha çabuk yakıyor benliğimizi.

Dertler daha fazlalaştı, kıyamet kopacak Kopmalı da Tarancı !..

Mevsimler de değişti bir bir Ne kışın kış olduğu belli, ne yazın yaz.

Cenazeler, Tarumar olmuş bahçeler, O kadar çoğaldı ki Tarancı Kim ? Diye soracak Kuvvet kalmadı bizde.

Senin dediğin taht misali O musalla taşına Layık değil insanlar.

Kabul etmez bu toprak cesetlerimizi İnsanlar o senin bildiğin İnsanlar değil !..

İnsanlar, insanlığını unuttu Tarancı !...

İlkan SAN

BİR ÇİFT GÜVERCİN

Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil bu anılacak şey değil Apansız geliyor aklıma Neredeyse gün doğacaktı Herkes gibi kalkacaktınız Belki daha uykunuz da vardı Geceniz geliyor aklıma Sevdiğim çiçek adları gibi Sevdiğim sokak adları gibi Bütün sevdiklerimin adları gibi Adınız geliyor aklıma Rahat döşeklerin utanması bundan Öpüşürken o dalgınlık bundan Tel örgünün deliğinde buluşan Parmaklarınız geliyor aklıma Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm Kahramanlıklar okudum tarihte Çağımıza yakışan vakur, sade Davranışınız geliyor aklıma Bir çift güvercin havalansa Yanık yanık koksa karanfil Değil, unutulur gibi değil Çaresiz geliyor aklıma

Melih Cevdet ANDAY

ALVİNA

Sen benim yaşam şeklimsin Senin o kömür karası gözlerin, Hep sabahım olur bilirsin !..

Sen beyaz bahar rüzgarım Sen mavi yaşam ışığım Sen benim pembemsin Alvina !..

Rüzgarlar Senin saçlarından çıkar bilirim.

Sen gülümseyince Bütün dünya neşelenir eminim...

Bir dans edişin var ki Alvina Tıpkı kalp ağrısı gibi.

Nefessiz derin sular gibisin Her aklıma gelişinde Nefesim kesilir Sanki ölürüm de Götürüp bir kara mezara koyarlar beni Ürperirim !...

Sen kır çiçeklerinin saflığı Sen dallardan süzülen yağmur damlası Gelişinle hayat pınarım Gidişinle yaşam sonum, felaketimsin! .. Ah! .. Alvina..Dün gece yalan söyledim sana Sevmiyorum seni dedim Söylerken tüm kanım çekiliyordu damarlarımdan aslında Birden öyle çıkıverdi ağzımdan, kendimi tutamadım İnşallah bana inanmadın.. Ne olur beni affet Gururumu yargıla Bana değil, hasrete dargın ol Ne olur unut kilometreleri Vaz geç gitmekten, canımsın yanımda ol Gidipte yok olmak isteğini arzu ettirme bana Söndürme yaşam ışığımı Cünkü sen benim Yaşam sevincimsin Alvina! ..

Metin ARBAK

“ Işıktan Damlalar “ adlı Kitabından

ÇAĞRI

Günlerin gürültüsünde nerde Tut ki seviştik diyelim Artık elim ayağım tedirgin Zamanım seninle akar gider Yaşamayı yeniler durur sevgin Gözlerinde o dayanılmaz çağrı Öpüşmelerin en olgunu kaçamak Tut ki kalkmış engeller aramızdan Üstümüzde ay aydınlık gökler Bir mutluluk içindeyiz umulmayan.

Nahit Ulvi AKGÜN

BİRİSİ

Bir şey var aramızda Senin bakışından belli Benim yanan yüzümden Dalıveriyoruz arada bir İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki Gülüşerek başlıyoruz söze Bir şey var aramızda Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek Fakat ne kadar saklasak nafile Bir şey var aramızda Senin gözlerinde ışıldıyor Benim dilimin ucunda...

Nahit Ulvi AKGÜN

[email protected]

Dokuzuncu Bölümün Sonu