mistik boyut sunum

Download Report

Transcript mistik boyut sunum

Tasavvuf konusunda söylenenler,Mevlana'nın
anlattığı körler hikayesine benziyor diyor yazar .
Hani körlere fil gösterilmiş de onlar, elleriyle
dokundukları organlarına göre fili tanımlamışlar. Filin
kuyruğunu tutan, filin ucunda püsküller olan uzunca
bir kordona benzediğini söylemiş. Kulağını yakalayan
,filin yassı ve ince olduğu, ve kolaylıkla hava
yelpazelemek için veya branda bezi olarak
kullanılabileceği görüşünde ısrarcıymış.Biri filin
bacağına yapışmış, bu ağaca benzeyen ancak hiç
beklenmediği bir zaman, yukarı kalkıp büyük bir
güçle inen, bu nesnenin yol açabileceği zararların
nasıl bertaraf edilebileceğini düşünmüş. Diğeri ise bu
hortuma benzeyen varlığın ilginç yapısını
keşfetmenin heyecanı içinde kaybolmuş.
Körlerin verdiği cevap, tek tek fil tarifi için geçerli
değildir. Çünkü bu tarifler filin bütününün değil,
belli organlarının tarifidir.
Mistisizm(gizemcilik)
Mutlak Aşkı’dır.Gerçek
gizemciliği kaba
zahitlikten(dinin
yasaklarından sakınan)
ayıran aşktır.
Hz .Peygamber tasavvufun manevi zincirinin ilk halkasıdır.
Mirac da tasavvuf ehli için Allahın huzuruna manevi yükselişin
ilk örneğidir.(Schimmel)
Sûfiler,dünyayı terk ederek vatanlarından ayrılan,dostlarını
bırakarak memleket memleket dolaşan,karınlarını aç,
bedenlerini çıplak bırakan,mahrem yerini örtme ve açlığı
giderme konusunda terk edilmesi caiz olmayan miktardan
fazla dünya nimetinden faydalanmayan zümredir(Kelabazi)
İlk sûfilerin ulaştıkları züht düzeyine ilişkin olarak
anlatılan menkıbelere çağdaş bir zihnin akıl erdirebilmesi
güçtür.Dünya nimetlerinden tamamiyle uzak
yaşamayı,yastık yerine kerpiç,yatak yerine de eski püskü
bir hasır kullanmayı mutluluk sayıyorlardı.Dış
görünüşlerine ve giyim kuşamlarına önem vermezler
ancak aptessiz gezmezlerdi.İbn Edhem,hırkasındaki bit
sayısı ile övünürdü.
Tasavvufun başlangıcındaki,islam dinine geçme menkıbelerinin en
ünlülerinden birib Fudayl bin iyaz’ınkidir.Fudayl evliydi ancak aile
hayatını Allah yolundaki engellerden biri sayardı.Otuz yıl boyunca
sadece bir kez gülümsediği görülmüştü,o da oğlu öldüğünde.Bu olay
ona göre ilahi lütfun bir işaretiydi.’Allah bir kulunu severse ona türlü
belalar verir,çok severse de onu elleriyle tutar,ne aile ne de servet
bırakır ona’
AŞKA AŞIK OLMA
Tasavvufun temel konusudur.’Aşık aşk yolunda olmalı ki
cenneti veya cehennemi düşünmesin’.Zira cennette
sofulara vaat edilen ‘bir ev ile birkaç huri’ ardında ezeli
güzelliği gizleyen örtülerden başka bir şey değildir.
Bir uluya, tasavvuf nedir, diye sordular;sıkıntı çağında gönülde
genişlik bulmaktır dedi.(Rumi)
Sûfilere göre bütün hikmet alfabenin ilk harfi ve Allah’ın
simgesi olan elif’tedir.
TASAVVUFİ AŞK ŞEHİDİ
HALLAC’I MANSUR
‘
Katletmek üzere onu alıp
götürdüler,çevresinde yüzbin kişi
toplandı.Gözünü hepsinin üzerinde
dolaştırarak’Hak!,Hak! Ene’l- Hak’diyordu
Derler ki bu sırada dervişin birisi ona
‘Aşk nedir?’diye sordu.’Aşkın ne olduğunu
bugün,yarın ve öbür gün göreceksin dedi.
O gün katlettiler,ertesi gün ateşe atıp
yaktılar.Üçüncü günse külünü rüzgara
verdiler.
Su, toprak, ırmak: Bir tek feryat!
Ağaç, çalı, bir çağırış: ‘Enel Hak!’
Bütün eşya ıstrabına layık hale gelmiştir.
Hepsi binlerce Mansur’dur
Hangisini darağacına çekeceksin?
Tanımak istersen aşkın yolunu
Mansur gibilere soruver bunu
Aşk,Hallac için sırf boyun eğiş değildir.’Kendi
niteliklerinden yoksun kılındığında ve kendi nitelikleri
O’nun niteliklerinden geldiğinde ,maşukunun huzurunda
olmandır’.Bu aşkın bilincine ıstırapla varılır.İnsan ıstırap
çekmeyi kabul ederek ilahi iradeyle birleşebilir.
Hallacın kuramında Allah’a kayıtsız şartsız aşk sunmanın ödülü
araya giren bir ‘Ben’ olmaksızın mutlu kılan müşahededir.
En’el Hakk,’Ben Mutlak Hakikatım’ ya da daha sonraki çeviriyle
‘Ben Allah’ım’ tasavvuf inancının gizeminin odaklandığı bir
hakikat merhalesidir. tam emin olunamasa da, öteki dünya
diye tabir edilen mekan/zaman boyutunda, tüm ruhların aşk
ile yek vücut olduğu ve artik kendisine ait bir beden
taşımadığı ima edilmektedir. kısacası bir yerden sonra,
"tanrıya dair bir ruh olmak" inancıdır..
Mansur yaşamı boyunca öyle bir noktaya gelmiştir ki bütün
bu soyut kavramların anlamlarını kendisinde hissetmiş ve
En’el Hak diyerek kendisinin tanrı olduğunu değil, bu
felsefedeki anlamıyla yaşamın bir parçası olduğunu
anlamıştır zaten öldürülerek tanrı'ya kavuşma özlemini de
gidermiştir...
Hallac’ın Yakın Dostu
Ebû Bekr-eş Şıblî
• .
‘Lütufları için O’nu
sevmek şirk koşmaktır’
diyor.
Aşık olunacak tek canlı ve
sonsuz varlık Allah olmalıdır.
Naklederler ki bir gün Şiblî
ağlayan birini görmüş ve
‘Niçin ağlıyorsun böyle’ diye
sormuş.Adam ‘Bir dostum
vardı öldü’
deyince,Şıblî;Behey cahil
adam niçin ölümlü birisini
dost ediniyorsun.Allah’ın
yüzü,yani onun zatı kanıtların
gerekeceği günde aşığa
kanıttır demiş.
Şıblî ezan okurken ,Muhammed’in adının
geçtiği şehadet cümlelerine gelince ‘Bana
emir vermemiş olsaydın seninle birlikte
başkasını zikretmezdim dediği söylenir.
Cebrail ve Mikail’i düşünenleri kafir ve
müşrik sayardı;çünkü hadise göre,
en yakına gelindiğinde ,saf ruh olan
Cebrail’e bile yer yoktur artık; aşık ile
maşuk birdir,ayrılık diye bir şey yoktur.
Tasavvufa ilk kez akılla yaklaşan Gazali
Ölüm insanı sonsuz
cezalandırmanın başlangıcı
olabilecek kıyamet gününün
sert hakiminin karşısına
çıkardığı için korkunçtur;
ancak öte yandan aşığı
sonsuz maşukuna
kavuşturduğu böylece de
ruhun şevkini
gerçekleştirdiği,sonunda da
ebedi huzura ulaştırdığı için
güzeldir.Gazali’nin büyük
yapıtı İhya’da öğretmeye
çalıştığı her şey,şeriata göre
yaşam sürecek olan kişiye
yardımcı olmak içindir.
Tasavvufla şeriat bu öğretide birleşir.
Söylesene Gazali!
Ne yapacağım şimdi? Ne yapacağım ben söylesene Gazali!
O’na teslim olacaksın!
Nasıl?
İnsan sayısı kadar yol vardır. Önce yola çıkmak gerek.
Gücüm yok!
Sen yola yönel. Adım atacak olan sen değilsin!
Yapamayacağım. Buna cesaretim de gücüm de yok. Hiçbir
şey bilmiyorum.
O’ndan iste…
Tasavvuf yoluna girmek isteyenin ilk görevi şeriat
kapısının eşiğini öpmektir (Schimmel)
TARİKAT:MANEVİ
YOL
Tarikat yani mutasavvıfların yürüdükleri ‘yol’,şeriattan çıkan bir
yoldur.Çünkü ana yol şeriat ondan çıkan yol ise tarikattır.Sûfiler
tasavvufi eğitim yolunu Allah’ın yasalarının(şeriat)oluşturduğu
ve her Müslümanın yürümesi gereken ana caddeye bağlanan bir
sokak gibi gördüklerini gösterir.Hiçbir yol bağlandığı ya da
ayrıldığı bir ana cadde olmadan var olamaz;şeriatın bağlayıcı
emirleri sadık bir şekilde yerine getirilmediği sürece,hiçbir
tasavvufi deneyim yaşanamaz.
Müridin manevi yola girmek için kendisini çeşitli makamlardan
geçirecek,hedefe giden yolu gösterecek bir kılavuza ihtiyacı
vardır.Yöntemi ve temrinleri öğretecek mürşit,önce müridi
yolda onu bekleyen zorluklara dayanıp dayanamayacağını
ölçmek için sınayacaktır. Talip bazen şeyhin kapısında
günlerce bekletilir,sınamak için kaba davranılırdı.Halk
tarafından azarlansınlar diye dilenmeleri buyrulur böylece
nefs terbiyesi amaçlanırdı.
Mürit üç yıllık hizmetini tamamladıktan sonra ‘mutasavvıfların
şiarı‘ olan hırkayı yani murakkayı giymeye hak kazanırdı.Talibin
mürşitle ilşkisi üç aşamalıdır.Hırkayla zikre başlatılacak,
sohbetle hizmete ve sonrada eğitime alınacaktır.
İlk sûfilerin çoğu namaz oruç ve haç ibadetlerini yerine
getirmiştir.Aksi halde tüm tasavvufi eğitim faydasız ve
anlamsız olurdu.Hac sûfi hayatının merkezi olmuştur.Yedi kez
hacca gidenler bile vardı.Mekke sadece sûfilerin buluşup
sohbet ettikleri bir yer değil aynı zamanda ilham aldıkları
Hakk’ın kendilerine tecelli ettiği bir yerdir.
MAKAMLAR VE HALLER
Manevi yoldaki ilk makam ya da başlangıç noktası tövbedir.
Tövbe günahlardan uzak durmak her türlü dünyevi kaygıdan
vazgeçmektir.Sûfiler,sık sık tövbenin bozulduğunu biliyorlardı.
Bu daha sonra İran şiirinde şarap şişesinin kırılması olarak dile
getirilmiştir.Tövbe kapısı hep açıktır.
Müslüman cemaat tarafından caiz sayılan şeylerden bile
vazgeçme eğilimi bazen anlaşılmaz boyutlara ulaşmıştır.Sofu
hanımlar komşunun mumunun ışığında yün eğirmeyeceklerdi.
Koyununu başka birinin otlağında otlatan bir mutasavvıf,haram
olacağından artık sütünü içmeyecekti.Yönetici sınıfından gelen
yemek ya da herhangi bir şey kabul edilmezdi.Sofu alimlerin
yönetimle ilgili görevleri reddettikleri herkesçe bilinir.
Tarikatın tövbeden sonraki aşaması-aşağı benlik‘nefs’
Nefs kabahatlerin,günahların ve aşağı niteliklerin
kaynağıdır .Sûfiler nefs ile mücadeleye ‘en büyük cihat’
demişlerdir.Nefs gerçektir ve pek çok hikaye onun beden
dışında da görülebildiğinden söz eder.Bazen yiyecek isteyen
siyah bir köpek biçimine girer bazen de zavallı saliki ayartmaya
çalışan söz dinlemez bir kadın.
Nefsin talim ve terbiyesi için ana araç, eskiden olduğu gibi bugün
de oruç ve uykusuzluktur.İlk zahitleri geceleri ayakta namaz
kılarak gündüzleri sürekli oruç tutarak geçirdiklerinden söz
edilir.Göz uyumak yerine ağlar.Pek çok mutasavvıf,uyku
bastırdığında ayaklarını uzatmaz ya da yere uzanmazdı.Uykusuz
geçen geceler sonunda ilham alacaklarına inanıyorlardı
Müslüman gizemcilerin oruç süreleri hakkında anlatılanlar şoke
edicidir.Oruçluyken ölme arzusu sûfinin ıstırabını dindirmek için
dostlarının ağzına koyduğu bir parça ıslak pamuğu atmasına bile
neden olabilir.
Tasavvufi hayatın temel tutumu fakr’dır(fakirlik).Kuran’da Allah’a
muhtaç olan insanla Gani(zenginliği sınırsız)olan Allah bir tezatlı
oluşturmaktadır.Fakirlik kavramının tasavvufi kökeni burda
yatar fakirlik bir hadise göre ‘Fakirlik övüncümdür diyen
Peygamber’in sıfatlarından biridir.Mutasavvıfın çoğu kez
dünyadaki tek malı olan hasır manevi zenginliğin simgesi haline
gelmiştir.
Manevi yoldaki başka bir makamda sabırdır.Tam sabır Allah’tan
gelen her şeyi kabul etmektir.Salikin önünde uzanan uçsuz
bucaksız çölleri geçmek ve kendisiyle ilahi maşuku arasında taş
yürekli sineler gibi yükselen dağları aşmak için sabır gerekir.