MANZUME VE ŞİİR ÖRNEKLERİNİ İNCELEME

Download Report

Transcript MANZUME VE ŞİİR ÖRNEKLERİNİ İNCELEME

MANZUME VE ŞİİR
ÖRNEKLERİNİ İNCELEME
GAZEL
Cem'in tamama irüp devri câm kalmışdur
O câmdan da bu meclisde nâm kalmışdur
 Rüsûm-ı lütf u kerem halk içinde mensidür
Fakat alıp virilür bir selâm kalmışdur
 Rakip sâye-i lütfunda oldi perverde,
Aninçûn ey gül-i ter böyle ham kalmışdur.
 Cihan içinde mûradun ne ise virdi kazâ,
Hemân bir almadığım intikam kalmışdur.
 Ümid kâtip-i takdirden müsadedür,
Ceride-i emelüm nâ-tamam kalmışdır (Nabi)

TÜRKÇE AÇIKLAMASI

1. beytinde artık eğlence meclislerinde eski
eğlencenin kalmadığı anlatılmaktadır.
2.Beytinde halk arasında cömertlik ve iyiliğin
unutulduğunu sadece selamlaşmanın kaldığını
belirtir.
3. Beytinde sevgiliye seslenir rakibin , onun
iyilikleri yüzünden ham kaldığını belirtir.
4. Beytinde her şeye kavuşulduğu ama
kötülerden intikam alınamadığı belirtilir.
5. Beytinde Cenab-ı Allah'tan yapamadıklarını
yapmak için izin istediğini belirtir.
NABİ

Nâbi Osmanlı'nın duraklama devrinde yaşamış bir
şairdi, yönetim ve toplumdaki dejenerasyona ve
bozukluklara şahit oldu. Çevresindeki bu negatif
olgular onu didaktik şiir yazmaya itmiş, eserlerinde
devleti, toplumu ve sosyal hayatı eleştirmesine neden
olmuştur. Ona göre şiir hayatın, karşılaşılan
sorunların ve günlük yaşamın içinde olmalı,
hayattan, insandan ve insanî konulardan izole
edilmemelidir. Bu yüzden şiirleri hayat ile alâkalı,
çözümler üretmeye çalışan, yer yer nasihatta bulunan
bir yapıdadır. Eserlerinin herkes tarafından
anlaşılması ve hayatla iç içe olmasını istemesindendir
belki de, kullandığı dil yalın ve süssüzdür.
Gazelde ritim aruzla sağlanmıştır.
 Gazel, aruzun "mefâîlün/ feilâtün/ mefâîlün/
feilün" kalıbına göre yazılmış
 kafiye şemasının aa/ ba/ ca/ da şeklindedir.
 nazım biriminin beyit ve nazım şeklinin gazel
olduğu belirtilir.


1. beyitte telmih, 3. beyitte nidâ sanatı vardır.
KOŞMA




Ela gözlerine kurban oldugum
Yüzüne bakmaga doyamadim ben
Ibret için gelmis derler cihana
Noktadir benlerin sayamadim ben
Askin atesidir sinemi yakan
Lütfuna irer mi çevrini çeken
Kollarin boynuma dolanmis iken
Seni öpmelere kiyamadim ben
Terk eyledim agalarim beylerim
Bozbulanik seller gibi çaglarim
Anin içün ben ah idüp aglarim
Ayrilik oduna doyamadim ben
Kaldi deli gönül kaldi hep yasta
Mevla' m erdir beni murada kasda
Asik Ömer eydür sevgili dosta
Allah' a ismarladik diyemedim ben (Âşık Ömer)
AŞIK ÖMER


Ömer 20 yaşına kadar bölgede kalır askere gittikten
sonra uzun bir süre 10-15 yıl asker şairi olarak,
Avrupa ve Rusya sınırlarında dolaşır. Bu nedenle
şiirlerinin çoğunda vatan hasretiyle yanıp tutuştuğu
görülür.
Ömer aruz ve hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Divan
şairlerinden oldukça etkilenmiştir. Şiirlerinde ilk
başta divan şairlerine özenerek "Adli" mahlasını
kullanmış daha sonrasında ise "Ömer" mahlasını
tercih etmiştir.Heceyle yazdığı şiirleri aruzla
yazdıklarına nazaran daha başarılı olduğundan
dolayı hece şiirleriyle tanınmıştır.Bu alanda çağdaşı
Kayıkçı Kul Mustafa'dan etkilendiği görülür. Ayrıca
binin üzerinde şiir yazmış olup, aşık edebiyatının en
fazla eser bırakan sanatçısıdır.
Kafiye şeması abcb, dddb, eeeb, fffb şeklindedir.
Nazım birimi dörtlüktür.
 Dili sadedir.
 Yarım kafiyeler kullanılmıştır.
 11'li hece ile söylenmiştir.
 Demek ki şiirin nazım şekli koşmadır.
 Koşmada: "Noktadır benlerini sayamadım ben";
"Aşkın ateşidir sinemi yakan"; "Boz bulanık
seller gibi çağlarım"; "Ayrılık oduna doyamadım
ben" dizelerinde teşbih vardır.
 Şiirin teması aşktır.

İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl…
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.
Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!


Mehmet Âkif ERSOY
MEHMET AKİF ERSOY

Mehmet Âkif, şiir yazmaya Baytar Mektebi'nde
öğrenci olduğu yıllarda başladı. Yayımlanan ilk şiiri
Kur'an'a Hitap başlığını taşır. 1908'den itibaren aruz
ölçüsü kullanarak manzum hikâyeler yazdı.
Hikâyelerinde halkın dert ve sıkıntılarını anlattı.
Balkan Savaşı yıllarından itibaren destansı şiirler
yazmaya başladı. İlk büyük destanı, “Çanakkale
Şehitleri'ne“ başlıklı şiiridir. İkinci büyük destanı ise
Bursa'nın işgali üzerine yazdığı “Bülbül“ adlı şiiridir.
Üçüncü olarak da İstiklâl Marşı'nı yazarak İstiklâl
Savaşı'nı anlatmıştır. "Sanat sanat içindir" görüşüne
karşı çıkan Mehmet Âkif, dinî yönü ağırlıkta bir
edebiyat tarzı benimsemişti. Edebiyat dili olarak Millî
Edebiyat akımına karşı çıktı ve edebiyatta
batılılaşma konusunda Tevfik Fikret ile çatışmıştır.
Ölçü aruzun 3 fâilâtün 1 fâilün kalıbına göredir.
Nazım birimi dörtlüktür.
 Halk şiirindeki koşma, semai ve ilâhiye benzer;
ölçüsünün aruz olması sebebiyledir ki divan
şiirindeki şarkı, gazel, kasideye benzer.
 İstiklâl marşı bu bakımdan serbest nazma dahil
edilebilir.










Şiirde al sancak Türk milletini sembolize eder. Çünkü
milletten tek bir fert kalıncaya kadar bayrak
dalgalanacaktır.
Şiirde şafak, sancak ve ocak kelimeleri arasında tenasüp
vardır.
"Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım" dizesinde
telmih sanatı vardır.
"Korkma" sözcüğünde nidâ sanatı vardır.
"Yüzen" sözcüğünde kapalı istiâre vardır.
"Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak"
dizesinde mecâz-ı mürsel vardır.
"O benimdir, o benim." dizesinde tekrîr vardır.
"O benim milletimin yıldızıdır parlayacak" dizesinde açık
istiâre vardır.
"Çatma, kurban olayım." dizesinde teşhis ve "ey nazlı
hilâl"de nidâ, "hilâl" kelimesinde mecâz-ı mürsel vardır. .

İstiklâl Marşı'nda Âkif'in sanat anlayışı
görülür.(*Millî Edebiyat döneminin dili ile
söylenmiş. *Anlamın okuyucunun ruh hâline
değil de metne bağlı olması. *Şiirlerine yansıyan
toplumsal sorumluluk ve gerçek samimiyet.
*Sanat için sanat anlayışı yerine sanatta faydayı
gözetmesi, bu nedenle süslü bir anlatımdan
kaçınması. Demek ki eser şiirden çok manzûme
niteliği taşır.)
OK





Yavuz Sultan Selim Han'ın önünde
Ok atan ihtiyar Bektaş Subaşı,
Bu yüksek tepeye dikti bu taşı
O gazi hünkarın mutlu gününde..
Vezir, molla, ağa, bey, takım takım
Güneşli bir nisan günü ok attı.
Kimi yayı öptü, kimi fırlattı,
En er kemankese yetti uç atım.
En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü.
Titrek elleriyle gererken yayı,
Her yandan bir merak sardı alayı.
Ok uçtu hedefin kalbine düştü.
Hünkar dedi 'Koca, pek yaman saldın,
Eğerci bellisin benim katımda,
Bir sır olsa gerek bu ilk atımda.
Bu sihirli oku nereden aldın? '
İhtiyar elini bağrına soktu,
Dedi İstanbul muhasarası,
Başlarken aldığım gaza yarası,
İçinden çektiğim bu altın oktur. (Yahya Kemal Beyatlı)
YAHYA KEMAL BEYATLI


Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük
temsilcilerinden birisidir. Edebiyata ilk atıldığı
vakitler Bakî'nin bir taklitçisi olarak lanse edilmiştir
ama onun sanat dehası daha sonra bu çevrede
kendisinin çağında kendine özgü bir şair olduğunu
kanıtlamıştır.
Edebiyat tarihi ve edebiyat tarihçileri "Dört
Aruzcular" olarak adlandırılanlar içinde Tevfik
Fikret, Mehmet Âkif Ersoy ve Ahmet Haşim'in
bulunduğu kavram ayrımı içine koymuştur.
Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmış olmasına rağmen
tek bir şiiri bu konu da istisna olmuştur: O da, 11'lik
hece vezniyle yazdığı Ok şiiridir. Klasik şiirimizin
temel özelliklerine bağlı kalarak, kendine özgü bir
şair olmuştur.
Bu metin bir manzûmedir. Çünkü burada olay,
yer, zaman ve kişiler mevcuttur.
 Manzûme hecenin 11'li kalıbıyla yazılmıştır.
Kafiye şeması abba, cddc,effe,şeklindedir.
 Nazım birimi dörtlüktür.
 Şiirde tema kahramanlıktır. Şiirde tarihi bir olay
anlatılmaktadır.
 Nazım şekli koşmadır.
 Şiirin konusu bakımından çeşidi epiktir.

ŞEHİRLERİN DIŞINDAN
Kalk, arkadaş, gidelim!
Dereler yoldaşımız,
Dağlar omuzdaşımız,
Dünyayı seyredelim,
Şehirlerin dışından.
Esmerden, sarışından
Kaçalım, kurtulalım!
Haydi yürü, bulalım;
Kat kat çıkmış evlerin,
O cam gözlü devlerin
Gizlediği âlemi! ;
Bir tüy gibi yel alsın,
Bir dal gibi sel alsın,
Bizden menhus elemi.
Attığımız naralar,
Yol açsın karanlıkta.
Çeksin bizi mağralar,
Bir derin ormanlıkta;
Öttürüp sert bir ıslık,
Yılanları çağralım.
Peşinden çığlık çığlık,
Çakallara bağralım,
ötelim baykuşlarla.
Kızıl akşamüstleri,
Hicret eden kuşlarla.
Sema, deniz ve yeri,
Çepçevre, iklim iklim,
Dolaşalım, gezelim!


Yollar bizden bir izdir,
Ne duysak sesimizdir.
Ne görsek benzer bize.
Hiç şaşmayan bir saat
Gibi işler tabiat,
Uyarak kalbimize.
Mevsimler boğum boğum,
Zamanın ipliğinde.
Başı görünmez doğum,
Sonu ölçülmez hayat...
Hayvan, nebat ve cemat,
Hepsi ilk gençliğinde.
Ölen ölür, yıpranmaz;
Giden, gider, aranmaz.
Böyle geçer ömrümüz,
Bir gün gelir ölürüz,
Haberimiz olmadan.
Ve o zaman, o zaman,
Hayat neymiş görürsün!
Bırak, keyfini sürsün,
Şehirlerin, köleler! ;;
Yeter bizi tuttuğu!
Tükensin velveleler!
Kalk arkadaş, gidelim!
İnsanın unuttuğu
Allahı zikredelim;
Gül ve sümbül hırkamız,
Sular, kuşlar, halkamız...
(Necip Fazıl Kısakürek/1926)
NECİP FAZIL KISAKÜREK

Necip Fazıl, 1943 yılında bu kez, dinsel ve
siyasal kimliği de olan Büyük Doğu adlı dergiyi
çıkarmış, 1978 yılına kadar aralıklarla haftalık,
günlük ve aylık olarak çıkardığı Büyük Doğu'da
iktidarlara cephe almış, yazı ve yayınları
yüzünden mahkemelere düşmüş, dergi birçok
kez kapatılmıştır. Özellikle laikliğe karşı çıkan,
Sultan Abbdülhamit'i savunan Necip Fazıl
giderek İslamcı kesimin önderlerinden biri
olmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, Ağaç'ta
olduğu gibi Büyük Doğu'nun ilk sayılarında da
yazar kadrosu haylı kozmopolittir. Bedri
Rahmi'nin Sait Faik'e yeni edebiyatın bir çok
imzası dergi sayfalarında görülmektedir.
Şiir 7'li hece ile yazılmıştır.
 Serbest nazımla yazılmıştır. Nazım birimi
yoktur. Tema doğadır. Şehrin bunaltıcılığından
kaçıp doğaya ve Yaradan'a sığınma söz
konusudur.
 Konusu bakımından pastoral bir şiirdir.
 Bu şiirde tasavvufî bazı unsurlar yer
almaktadır. Aynı zamanda şiirde mağara, orman,
ıslık, yılan, çakal gibi doğal gerçeklikle ilgili
unsurları kişisel duyguları ifadede kullanmıştır.
"Mevsimler boğum boğum/ zamanın ipliğinde"
dizelerinde imge vardır.

"Haydi yürü, bulalım" dizesinde ise nidâ sanatı
vardır.
 "Kat kat çıkmış evlerin/ O cam gözlü devlerin/
gizlediği âlemi" dizelerinde ise teşbih vardır.
"Dereler yoldaşımız" dizesinde kişileştirme
vardır.
 Metinle okuyucuya, bilinçsiz şehirleşmenin sahip
olduğumuz bazı güzellikleri yok edişi, mesajı
iletilmektedir.

DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
 Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
 Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
 Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
(Nazım Hikmet Ran)

NAZIM HİKMET RAN

Bolu'ya öğretmen olarak atanır. Daha sonra Batum üzerinden
Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist
Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okur. 1921'de
gittiği Moskova’da devrimin ilk yıllarına tanık olur ve
komünizm ile tanışır. 1924'te Moskova’da yayınlanan ilk şiir
kitabı ’28 Kanunisani’ sahnelenir. O yıl Türkiye’ye dönerek
Aydınlık Dergisi’nde çalışmaya başlar, ne var ki dergide
yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi
istenince tekrar Sovyetler Birliği’ne gider. 1928’de af
kanunundan yararlanır ve Türkiye'ye döner. Bu defa Resimli
Ay dergisinde çalışmaya başlar. 1938’de yirmi sekiz yıl hapis
cezasına çarptırılır. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere
alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin
yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz
1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türkiye vatandaşlığından
çıkarılır.3 Haziran 1963 tarihine gelindiğinde ise, Nazım
Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde hayata gözlerini
yummuştur. 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile
Türkiye vatandaşlığı iade edilmiştir.
Şiirde ahenk ses tekrarları ile sağlanıyor.
 Nazım şekli halk şiirindeki türkü veya divan
şiirindeki müstezat benziyor.
 Şâir şiirinin 1. biriminde Türk medeniyetinin
yolculuğundan bahseder.
 2. birimde bu vatanın tamamen Türk milletine
ait olduğunu belirtir.
 3. birimde herkesin kendi ayakları üzerinde
durmasını ve sosyal eşitliğin sağlanmasını ister.
 4. birimde ise insanlar eşit olduğunu ve kardeşçe
yaşanması gerektiğini belirtir.
 Şiirde tema evrensel kardeşliktir.

BURSA’DA ZAMAN


Bursa'da eski bir cami avlusu,
Küçük sadirvanda şakırdayan su.
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yasta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çesmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahisi.
Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşiyor sihrini geçmis zamanın
Hala bu taşlarda gülen rüyanin
Güvercin bakışlı sesszilik bile
Çinliyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camileri eski bahçeler,
Şanlı hikayesi binlerce erin
Sesi nabzim olmuş hengamelerin
Nakleder yadini gelen geçene.




Bu hayalde uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çesmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billur bir avize Bursa'da zaman,
Yeşil Türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk Bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini.
Fetih günlerinin saf nesesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.
İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayal içinde... ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevi ahenk.
Bir ilah uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette
Belki de rüyası büyük cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.
Ahmet Hamdi Tanpınar
AHMET HAMDİ TANPINAR
Gençlik yıllarında Yahya Kemal ve Ahmet
Haşim'in talebesi ve dostu olmuş, Batı
edebiyatından Paul Valéry ile Marcel Proust'u
kendisine üstad olarak seçmiştir. Bu yazarlar
edebiyatta güzellik ve mükemmeliyete önplanda
yer verirler. Onlara göre edebiyat, tıpkı resim ve
musiki gibi "güzel sanat"tır. Onlardan farkı, boya
ve ses yerine, insanı ve hayatı anlatmada bu iki
vasıtadan çok daha zengin olan dili
kullanmasıdır.
 Tanpınar şiiri hayatının en büyük ihtirası haline
getirmiş, fakat asıl kabiliyetini şiir estetiğine
göre yazdığı mensur eserlerde göstermiştir

Bu şiirin 11'li hece ile yazıldığı belirtilir.
 Şiir serbest nazımla yazılmıştır. Çünkü nazım
birimi dizedir.
 Tema Bursa'da zamandır.
 Şair "Güvercin bakışlı sessizlik" ifadesinde
nesnel gerçekliği duygularını ifadede
kullanmıştır. Tarih ve tabiat zaman kavramı
üzerinde birleşir. Burada tarih, mimarî, felsefe
gibi bilim dallarından yararlanılmıştır.

Tanpınar'ın genel olarak eserlerinde işlediği;
rüya, zaman, musiki ve sağlam bir tarih bilinci
bu şiirde de vardır.
 Şiirde Orhan zamanına telmih vardır.
 "Onunla bir yaşta ihtiyar çınar" gibi dizelerde de
kişileştirme sanatı vardır.
 "Güvercin bakışlı sessizlik bile" dizesinde teşbih
vadır.
 "Bursa'da eski bir cami avlusu/Küçük şadırvanda
şakırdayan su."gibi dizelerde de tenasüp sanatı
vardır.

SEVGİLİNİN YAKINLIĞI

Seni düşünüyorum, güneşin ışıkları denizden aksedince
Seni düşünüyorum, ayın pırıltıları kaynaklara vurunca.
Seni düşünüyorum, uzak bir yol üstünde tozlar
havalanırken,
Karanlık bir gecede, dar bir tahta köprüde bir yolcu
ürperirken.
Seni düşünüyorum, boğuk uğultularla orda yükselirken
dalgalar.
Kulak kesilmek için koruluktayım, sık sık her şeyin
sustuğu anlar.
Uzakta olsan bile ben senin yanındayım, sen de
yakınımdasın.
Güneş batıyor, biraz sonra, beni ışıtacak yıldızlar
Ne olurdu burda
Yanımda olsaydın
(Johann Wolfgang von Goethe)
JOHANN WOLFGANG VON GOETHE

Alman edebiyatının ve klasizmin en büyük
yazarlarından olan Goethe, 28 ağustos 1749’da
Frankfurt’da doğdu. Varlıklı bir aileden gelen babası
tarafından Aydınlanma düşüncesinin ideallerine göre
yetiştirildi. Küçük yaşta Fransızca, Latince ve Eski
Yunanca öğrendi, güzel sanatlar ve tiyatroyu tanıdı.
1765’de hukuk eğitimine başladı ancak hastalanıp
evine döndü. Din ve mistisizmle tanışması bu
dönemdedir. İyileşince, hukuk eğitimini
Strasbourg’da tamamladı. Dil üzerine araştırmalar
yapan Herder’le dostluk kurdu. Parlak bir gençti
Goethe. 1775’de Weimar Dükü tarafından elçilik
danışmanlığına atandı ve 1782’de “von” unvanını aldı.
11'li ve 5'li hece ölçüsü ile ritim sağlanmıştır.
 Şiir serbest nazımla yazılmıştır.
 Divan şiirindeki müstezatlara benzer.
 Nazım birimi dizedir.
 Şiir dilinde imgelere yer verilmiştir. (Derin
geceler)
 Şiirin teması özlemdir.
 "Kırda sessizliği dinlerim gece/her şey susunca"
dizelerinde tezat vardır.
