dolmabahçe sarayı - AHMET ZİYA ATALAY

Download Report

Transcript dolmabahçe sarayı - AHMET ZİYA ATALAY

İSTANBUL
DOLMABAHÇE
SARAYI
Osmanlı Kaptan-ı Derya gemilerinin demirlediği Boğaziçikoy
"hasbahçe"ye dönüştürülmüştür. Bu bahçede çeşitli
dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar 18. yüzyıl'ın ikinci
yarısına doğru, Türk mimarisinde Batı tesirleri görülmeye
başlanmış ve "Türk Rokokosu" denilen süsleme şekli, gene Batı
tesiri altında kalarak yapılan barok tarzı köşk, kasır ve
sebillerde kendini göstermeye başlamıştır. III.Selim,
Boğaziçi'nde Batı tarzında ilk binaları inşa ettiren padişahtır.
Mimar Melling'e Beşiktaş Sarayı'nda bir kasır yaptırmış, lüzum
gördüğü diğer yapıları da genişlettirmiştir. II. Mahmut, Topkapı
Sahilsarayı'ndan başka, Beylerbeyi ve Çırağan bahçelerinde
Batı tarzında iki büyük saray yaptırmıştır. Abdülmecit, eski
Beşiktaş Sarayı'nda bir süre oturduktan sonra, şimdiye kadar
tercih edilen klasik saraylar yerine, ikamet, sayfiye, misafir
kabul ve ağırlama, devlet işlerini yürütme amacıyla, Avrupai
planve üslupta bir sarayın inşaatına karar verdi.
Abdülmecit, diğer şehzadeler gibi köklü bir eğitim
görmemesine rağmen, Batı'ya dönük bir sultandı. 1842'de
sarayın yerinde olduğu ve bu tarihten sonra yeni sarayın
inşaatına başlandığı tahmin edilmektedir. Dolmabahçe
Sarayı'nın açılış töreni Ruslar'la yapılan Paris Antlaşması
(30 Mart 1856)'dan sonra olmuştur.
Avrupa saraylarının anıtsal boyutlarına özenilerek inşa edilen
Dolmabahçe Sarayı, değişik üslupların öğeleriyle
donandığından belirli bir üsluba bağlanamaz. Dolmabahçe
Sarayı'nın kendine has, belirli ekollere giren bir mimari üslubu
olmamasına karşın Fransız Baroku, Alman Rokokosu, İngiliz
Neo Klasizmi, İtalyan Rönesansı karışık bir şekilde
uygulanmıştır. Deniz tarafından görünüşü batılı olmasına
karşılık, bahçe tarafı yüksek duvarlarla çevrili ve ayrı ayrı
birimlerden oluşması itibariyle doğulu görünüme sahiptir.
DOLMABAHÇE SARAYI, İstanbul’da Karaköy'den Sarıyer'e uzanan
sahil şeridinin Kabataş ile Beşiktaş arasında kalan bölümünde, Marmara
Denizi'nden Boğaziçi'ne deniz yoluyla girişte sol sahilde, Üsküdar'ın
karşısında yer alır.
Saray, plan özelliği açısından, ortada büyük bir sofa ve bu sofaya açılan
köşe odalardan oluşan bölümlere sahiptir. Türk Evi Plan Tipi'nin
karakteristiğini yansıtan bu planda salonlar, batılı saray mimarilerinde sık
görülen uzun koridorlarla birleşirler. Tek çatı altında, 14.595 m2 lik bir
alana kurulan bu büyük yapıda, 285 oda, 43 salon, 6 balkon, 6 hamam ve
biri padişaha diğeri Valide Sultan'a hizmet veren iki mutfak
bulunmaktadır. Saray'ın çatı kaplaması kurşundandır. Dolmabahçe
Sarayı, 600 m uzunluğunda mermer bir rıhtım üzerinde inşa edilmiş olup
üç katlı, simetrik planlıdır.Temeli kestane ağacı kütüklerinden
yapılmıştır.
SARAYIN, İSTANBUL BOĞAZI’NA OLAN CEPHESİ
Dolmabahçe Sarayı'nın bugün bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar
Osmanlı Kaptan-ı Derya'sının gemileri demirlediği, Boğaziçi'nin büyük bir koy'u idi.
Dolmabahçe sarayı hala eski güzelliğini korumaktadır. Geleneksel denizcilik
törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bir bataklık hâline geldi. 17. yüzyıl'da
doldurulmaya başlanan koy, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen
bir "hasbahçe"ye dönüştürüldü. Bu bahçede çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve
kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı.
Dolmabahçe Sarayı’nın deniz yoluyla
gelen ziyaretçileri için açılmış boğaza
nazır kapısı
SARAYIN
GİRİŞİNDEKİ
SAAT
KULESİ
Saray mimarı Sarkis Balyan tarafından Neobarok ve Ampir tarzında
yapılmıştır. 27 metre yüksekliğinde ve 4 katlı olan kulenin 94 basamağı vardır.
Merdiven sahanlıklarının zemini renkli taşlarla, geometrik şekiller verilerek
yapılmıştır. 12 x 12 m ölçülerindeki mermer platforma, kule sütunları ile
8,50 x 8,50 m abadındaki yapı oturur. Kulenin her kenarında altışar basamaklı
merdiven ve köşelerde iki katlı birer fıskiye bulunur.
DOLMABAHÇE
SARAYI’NIN
SALTANAT
KAPISI
Üzerinde Abdülmecit'in tuğrasının bulunduğu Saltanat Kapısı, koridorlu
iki yüksek duvar arasında bulunur. Bir taraftan bayıldım bahçesine, diğer
taraftan da Hasbahçe'ye bakan kapının demirden yapılmış iki kanadı
vardır. Abidevi bir görünümü bulunan kapının girişinde her iki tarafta da
birer sütun vardır. Kapı, büyük panolar içine alınmış madalyonlardan
sonra ikiz sütunların kullanılmasıyla taçlandırılmıştır. İçte ve dışta ikişer
kulesi vardır.
Sarayın giriş kapısı ve aydınlatmaları
HAZİNE KAPISI
Hazine kapısı, bugün idare binası olarak kullanılan Hazine-i Hassa ile Mefruşat
Dairesi arasında bulunur. Yuvarlak kemerli ve beşik tonozlu bölümü bu kapının
esas girişini oluşturur. Kapının iki kanadı demirden imal edilmiştir. Kapının
girişinde her iki tarafta, yüksek kaideler üzerinde ikiz sütunlar vardır. Hazine
kapısının sağ ve solundaki kapılardan Hazine-i Hassa ve Mefruşat Daireleri'nin
avlularına giriş sağlanmıştır. Kapının taçlandırılmış üst tarafında bulunan
madalyonda oval şekil I. Abdülmecit'in tuğrası ve bunun altında da Şair Ziver'in
1855/1856 tarihli kitabesi yer alır. Kitabenin hattatı Kazasker Mustafa Efendi'dir.
Dolmabahçe Sarayı
arka bahçeden görünüm
HASBAHÇE
Mabeyn veya Selamlık Bahçesi olarak bilinen bu bahçe, Hazine Kapı ile
Saray girişi arasındadır. Kareye yakın bir dikdörtgen biçimindedir.
Sarayın ana eksenine göre simetrik olarak düzenlenmiştir. Ortada büyük
bir havuz ve bu havuzu çevreleyen içiçe iki daire, bahçenin ana
ögeleridir.
MABEYİN DAİRESİ
Dolmabahçe Sarayı'nın iç ve dış süslemeleri Batı'nın çeşitli sanat dönemlerinden
alınan motiflerin bir arada kullanılmasıyla gerçekleştirilmiştir. Barok, Rokoko ve
Ampir özelliğindeki motifler iç içe kullanılmıştır. Sarayın inşaatında Marmara
Adaları'ndan çıkarılan maviye benzer bir renkteki mermer kullanılmış, iç
süslemede ise su mermeri, billur, somaki gibi kıymetli haiz mermer ve taşlarla
çalışmalar yapılmıştır.Dış cephelerdeki süslemelerde olduğu gibi iç tezyinatta da
eklektik (seçmeci) anlayış hakimdir.
SARAY’IN
MUAYEDE
SALONU’NUN
KAPISI
MUAYEDE
SALONU
Harem ve Mabeyn bölümleri arasında yer alan Muayede Salonu;
Dolmabahçe Sarayı’nın en yüksek ve en görkemli parçasıdır. 2000 m2’yi
aşan alanı, 56 sütunu, yüksekliği 36 m.yi bulan kubbesi ve bu kubbeye
bağlı yaklaşık 4,5 tonluk İngiliz yapımı avizesiyle bu salon, sarayın diğer
bölümlerinden belirgin bir biçimde ayrılmaktadır.
SARAYIN
İTALYAN VE
FRANSIZ
SANATÇILAR
TARAFINDAN
YAPILMIŞ
TAVAN
SÜSLEMELERİ
Sarayın duvar ve tavan süslemeleri İtalyan ve Fransız sanatçılar
tarafından yapılmıştır. İç süslemelerde çoğunlukla altın tozu
kullanılmıştır. Resimler sıva ve alçı üzerine yapılmış, duvar ve tavan
süslemelerinde perspektifli mimari kompozisyonlarla boyutlu yüzeyler
meydana getirilmiştir. Sarayın iç dekoru, tarih akışı içinde ilaveler
yapılarak zenginleştirilmiş, özellikle yabancı devlet adamı ve
kumandanların hediyeleri ile salon ve odalar ayrı bir değer kazanmıştır.
SÜFERA (ELÇİLER SALONU) SALONU
Sarayın önemli protokol salonlarından biridir. Salon, sultana güven
mektuplarını sunmaya gelen elçilerin maiyetlerinin bekletildiği bir
mekandı. Yabancı devletler nezninde Osmanlı İmparatorluğu’nun
ihtişamını vurgulayan mekan, altın varak süslü tavanı, büyük kristal
avizesi, ayaklı kristal şamdanları ve Avrupa porseleni şöminelerin
üzerindeki kristal yüzeylerin pırıltısı ile göz kamaştırıcıdır. Süfera
Salonu’nda İngiliz avizelerinin seçkin bir örneği bulunmaktadır.
MAVİ
SALON
Sultan’ın Muayede Salonu’ndaki bayramlaşmadan sonra Halife
Merdiveni’nden çıkarak ulaştığı ve Harem halkının tebriklerini kabul
ettiği bu mekan, Harem’in tören salonudur. Sultan’ın Harem’deki
dairesinin merkezini oluşturan salon, dekorasyonunda kullanılmış olan
mavi renkten dolayı, günümüzde Mavi Salon olarak tanımlanmıştır.
PEMBE
SALON
Günümüzde Pembe salon olarak tanınan bu mekan, Osmanlı
döneminde “Valide Sultan Divanhanesi” ve “Balkonlu Sofa
olarak bilinmektedir. Valide Sultan ve kadınefendilerin, özel
konuklarını ağırladığı, bazılarına padişahların da katıldığı
davetler, bu salonda gerçekleştirilmiştir.
HAREM-İ
HÜMAYUM
Harem, padişahın ve ailesinin evidir. İç mekan dekorasyonu Selamlık
bölümüne oranla kısmen mütevazi olan bu bölümün, deniz kıyısından
içe doğru uzanan L şeklinde bir planı vardır. Hünkâr Dairesi, Valide
Sultan Dairesi, kadın efendiler ve ikballere tahsis edilmiş dairelerden
oluşan Harem'de orta kat görevlilere, üst kat ise padişah ailesine
ayrılmıştır.
SELAMLIK
Dolmabahçe Sarayı'nın Selamlık bölümü "Mabeyn-i Hümayun" olarak
adlandırılır. Devletin resmi işlerinin yürütüldüğü, padişahın günlük
çalışma ve kabullerini gerçekleştirdiği bu mekânda, zemin kat saray
hizmetlilerine, birinci kat üst düzey saray görevlilerine, üst kat ise
padişah ve konuklarına ayrılmıştır.
SARAY’IN
SELAMLIK DAİRESİ’NDE
YER ALAN SULTAN
HAMAMI’NDAN
GÖRÜNÜM
Barok tarzda yapılan hamamın duvarları yaprak,
kıvrımlı dal ve çiçek motifleriyle süslenmiştir.
Girişin sağ ve solunda somaki kurnalar vardır, ayna
taşlarının işçiliği dikkat çeker.
Dolmabahçe
Sarayı'nın Harem
Dairesi'nde yer
alan bir
hamamdan
görünüm
Aydınlanması tepe camlarıyla sağlanan hamamın
sıcaklığında üç kurna vardır.Yıkanma yerinin sağ tarafında
bir küvet, sol tarafında ise musluk ile tuvalete yer
verilmiştir. Girişin karşısında kurşun vitraylı pencere
bulunmaktadır. Soldan dinlenme odasına geçilir. Sol tarafta
ayna taşı çiçek motifleriyle süslü bir çeşmeye yer
verilmiştir.
Sarayın, üstü cam kaplı iç mekânı
Sarayın,
kristalden
yapılmış
billur
korkuluklu
merdivenleri
Sarayın protokol girişinden üst kata çıkış bölümü, kristalden yapılma trabzan
parmaklıkları sebebiyle Kristal Merdiven olarak anılır. Saltanat Merdiveni olarak da
tanımlanan bu merdivenler, sarayın hizmet katını, devlet katına bağlar Barok dönüşlerle
hareketlenen ve hem Süfera Salonu’na hem de Zülvecheyn Salonu’na geçiş sağlayan bu
merdivenlerin trabzanları kesme kristaldendir. Trabzanlardaki kristaller, büyük bir avize
ve gün ışığını direkt olarak içeri alan cam tonoz örtü ile birlikte parlak ve ışıklı bir
ortam oluştururlar.
Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nın Harem
Dairesi'nde yer alan çalışma odası
Atatürk'ün 10 Kasım 1938 tarihinde
hayata gözlerini yumduğu yatağı
İŞTE VEDA ANI
10 KASIM 1938 SAAT 9:05